Türkiye'nin Kuzey Suriye için verdiği mücadele niçin önemli?
Önce Fırat Kalkanı, ardından Zeytin Dalı harekatları, ve olası Menbiç müdahalesi... Türkiye'nin Suriye kuzeyinde sınırlarının güvenliği için düzenlediği operasyonlar tüm hızıyla sürerken, bunların yankıları Batı'da da hissediliyor. Özellikle Batılı uzmanların ve analistlerin ilk gündem maddesi, bölgede süren Türk Silahlı Kuvvetleri harekatları, bu harekatların sebepleri ve sonuçları. Bunlardan biri de BBC'nin kıdemli muhabiri Jonathan Marcus. Marcus'un, Türkiye'nin Afrin'de süren operasyonu temelinde yazdığı yazı Ortadoğu Günlüğü bloğunda bölgeye dair çevirilere imza atan Zahide Tuba Kor tarafından tercüme edildi.
Türkiye, bir tehdit addettiği güney sınırında bir özerk Kürt bölgesini hoş görmeyecek. Bunu ortadan kaldırmak için ciddi bir kuvvet kullanmaya da açıkça istekli. Ama ne ölçüde kuvvet kullanabilir ve Suriye’nin kuzeyinde bu çatışma ne kadar ileri gidebilir?
Kürt savaşçılar uzunca bir süredir Amerikalılarca eğitilmekte ve desteklenmekte olup İD’e karşı mücadelede Washington’ın en kabiliyetli müttefikleri olduklarını gerçekten de ispatladılar.
(...) Washington için Türk saldırganlığı zorlu problemler yaratıyor.
ABD ordusundan bir sözcünün kuzey Suriye’de güvenliği sağlamak için bir sınır kuvveti kurulacağını açıklamak suretiyle verdiği “kötü mesaj”, saldırıyı başlatmak için Ankara’nın eline en büyük kozu verdi.
Bu, Washington açısından rahatsız edici bir durum. Zira NATO müttefiki Türkiye, [ABD’nin] Suriye’deki en önemli müttefiki Kürtlerle şiddetli bir çatışmaya girişti ve işler daha da sarpa sarabilir. Eğer ki Türk saldırıları doğuya, Menbic’e doğru genişlerse çatışmanın Amerikalı eğitmenlerin ve özel harekât birliklerinin konuşlandığı alanlara uzanması gibi son derece ciddi bir risk var ortada.
Amerikalılar için Kürt savaşçılar Suriye’de gelişen stratejilerinin hala daha önemli bir unsuru. İD salt askerî bakımdan çok büyük ölçüde yenilgiye uğratılmış olabilir, ancak Washington’ın dikkati şimdilerde başka bir yöne kayıyor. Bölgedeki yeni düzenleyici ilkesi, Esed rejimine verdiği destek sayesinde Suriye’deki mücadeleden istifade eden birkaç aktörden biri olarak çıkan İran’ın çevrelenmesi.
ABD, hem Suriye’nin kilit noktalarında Esed yönetiminin kontrolü sağlama kabiliyetine ket vurmak hem de Rusya’nın diplomatik kozları elinde toplamasını sınırlandırmak istiyor. Bütün bunları yapabilmek için de sahada Kürtler gibi güvenilir müttefiklere muhtaç.
Suriye’nin kuzeyindeki kriz, Amerikan politikasının öyle salt İD’i yenilgiye uğratmaya odaklanarak bu ülkeye istikrar getiremeyeceğini gözler önüne serdi.
Washington’ın Suriye’de İran’ı çevrelemeye dönük yeni odak noktasının gerginlikleri azaltacağını öngörmek zor.
Ancak Türk askeri operasyonu da Ankara yönetimi için muazzam riskleri barındırıyor. Sahada Türk ilerleyişi devam etse de durum karışık; zira şiddetli Kürt direnişi ve kötü hava koşulları operasyonlara köstek oluyor.
Bu arada çatışma bir dizi paradoks da üretiyor.
(i) Bundan sadece iki yıl evvel sınırını ihlal ettiği gerekçesiyle bir Rus savaş uçağını düşüren Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde hava gücünü kullanabilmek için Moskova’yla bir anlaşma yaptığı haberleri var. (Suriye hava sahasını büyük ölçüde kontrol eden Rusya [Türk uçaklarına] müdahale etmedi.)
(ii) Amerikan merkezli bir düşünce kuruluşu olan Savaş Araştırmaları Enstitüsü (ISW)’nün belirttiğine göre, Suriye rejim kuvvetlerinin, Afrin cebindeki savaşçılara yardım etmek üzere gelen Kürt takviye güçlerin kendi kontrolündeki topraklardan geçişine izin verdiğine dair kanıtlar var.
(iii) Son ISW çalışmasına göre, bu hafta başında rejim yanlısı kuvvetler, muhaliflerin kontrolündeki topraklar üzerinden güneye, Halep’in güneydoğusundaki topraklara doğru ilerleyen büyük bir Türk zırhlı birliğini ateş ederek durdurdu.
Niyet, bölgede Suriye hükümet kuvvetlerinin gelecekteki operasyonlarını engelleyici bir blokaj kurmak olabilir.
Dış güçlerin çıkarlarının baskın faktör haline geldiği yerlerde yeni yeni savaşlar verilmekte. Ankara, ABD’nin de bir ölçüde teslim etmeye çalıştığı şekilde, Suriye’nin kuzeyinde olan bitene dair gerçek güvenlik endişelerine sahip ve Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı riskler askerî olduğu kadar aynı zamanda siyasî.
Türkiye’nin Suriye krizine yönelik politikası tereddüt içinde bir ileri bir geri salınıyor. Esed rejimine yönelik uzun süredir var olan husumeti, Suriye’nin veya en azından kendi sınırına en yakın toprakların geleceğini şekillendirmek üzere diplomatik bir yol üretmek için hem Moskova’nın hem de Tahran’ın yardımını ararken biraz yumuşadı.
Rusya’nın Soçi’deki son barış konferansının, daha geniş bir desteğe sahip Cenevre süreci toplantıları kadar az iş başarmasıyla diplomatik çabalar da büyük ölçüde başarısızlığa uğradı.
Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.