Unutulan devlet: Girit İslam Emirliği (827-961)
Tarihin az bilinen sayfalarından biri de, Ege Denizi'ndeki en büyük ada olan Girit'te kurulan "Girit İslam Emirliği."
İslam donanması ilk kez 654’te, ikinci kez 675’te Ege Denizi ile Akdeniz arasında yer alan, 8.450 kilometrekarelik arazisiyle Akdeniz’in en büyük adalarından biri olan Girit’e ulaşmış, Emevi Halifesi 1. Velid devrinde (705-715) ilk kez Girit’in bazı kısımları geçici olarak İslam ordularının kontrolüne girmiş ama daha sonra terk edilmişti.
Endülüs Emevi Devleti’nin emiri 1. Hakem’e 818’de çıkan isyan neticesinde Kurtuba’nın banliyölerinden 10 bin kadar kişi aile topluluklarıyla beraber isyana karıştıkları ve karışanları barındırdıkları gerekçesiyle sürüldü. Gemilerle Doğu Akdeniz’e gitmeye karar veren bu topluluk Mısır’ın İskenderiye şehrine çıksa da bir süre sonra buradan da sürülmelerine karar verildi. 827 yılında Endülüslü sürgün topluluğu Bizans İmparatorluğu’na bağlı olan Girit adasına çıktı.
Girit'te İslami bir devletin temelleri
Girit’in nüfusun seyrek olduğu güney kıyılarına çıkan Endülüslü Müslümanlar burada direniş görmeden üslenip kısa zamanda adanın tamamını fethederek ‘Girit İslam Emirliği’ni kurdular. Yönetim merkezi olarak kendilerine inşa ettikleri ‘Rabd-ul Handak’ (Hendek Kalesi) bugün halen Girit’in en büyük şehri ve merkezi olan adanın kuzey kıyısındaki Kandiye (Heraklion) şehrinin atasıdır.
Kandiye (Heraklion)
Girit’in ilk emiri Endülüslü Ebu Hafs el Ömer el İkritişi, Abbasi Hilafeti adına adayı yönettiğini ilan etti. Girit İslam Emirliği ilerleyen tarihlerde Mısır’a hakim olacak olan Tolunoğulları Devleti ile de ittifak kurdu.
İslam hukuku gereğince Girit’in yerli Ortodoks halkını Müslüman olmaya zorlamayan emirlik, cizye vermeleri şartıyla onların da adada hayatlarına devam etmesine müsaade etti. Bununla beraber ada halkında toplu halde Müslüman olma sık rastlanan bir durumdu.
Girit’in kaybını kabullenemeyen Bizans İmparatorluğu emirlikle barışa yanaşmadı ve hiçbir zaman adayı geri alma girişimlerinden vazgeçmedi. Bunun üzerine karşı saldırıya geçen Girit İslam Emirliği, donanmasıyla sık sık Bizans’ın Ege adalarına seferler düzenledi. Girit adası, Bizans’ın başkenti Constantinople’un (İstanbul) Akdeniz’e deniz yolunun tam üzerinde olduğundan emirlik donanması Bizans gemilerinin Akdeniz’e çıkışında büyük engel teşkil etmeye başladı.
Girit ve Ege Denizi
9. yüzyılın sonu ve 10. yüzyılın başında Tolunoğullarının da desteğiyle gücünün zirvesine ulaşan Girit İslam Emirliği’nin donanması Ege Denizi’nin en kuzeyine kadar çıkıp Taşoz’da Bizans donanmasını yok etti. Bizans’ın Ege’deki pek çok adasını haraca bağladı.
9. yüzyıl Bizans’ın toparlandığı, şu an Güneydoğu Anadolu olarak isimlendirilen bölgelerdeki komşusu olan Müslüman yönetimlerin ise zayıfladığı bir dönemdi. Bu tarihten 2 asır kadar önce bu toprakları Müslümanlara kaybeden Bizans bu bölgeleri ve Suriye’yi Müslümanlardan geri alma hazırlığında iken Girit İslam Emirliği’nin batıdan Bizans’a uyguladığı baskı Bizans’ın planlarını büyük ölçüde bozdu.
Girit İslam Emirliği'nin sonu
10. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Mısır’dan Girit’e desteğin kesilmesi ve Bizans’ın oldukça güçlenmesi ile Bizans Ege’deki üstünlüğü yeniden ele geçirdi. 930’lu ve 940’lı yıllarda saldırı üstünlüğü Bizans’a geçti.
Bizans İmparatoru 2. Romanos (938-963) tarafından gönderilen tecrübeli Bizans kumandanı Nikeforos Fokas, çok masraf edilen güçlü bir ordu ile Girit’i Müslümanlardan almak üzere Girit’e yelken açtı ve Temmuz 960’da adaya indi. Adadaki öncü Müslüman direnişi bastırıldıktan sonra Emirliğin başkenti Rabdul Handak kuşatıldı ve uzun bir kuşatmanın ardından 6 Mart 961’de kale ve etrafında oluşan şehir Bizans Ordusu tarafından düşürüldü.
Adanın Endülüslü göçmenlerin soyundan ve daha çok yerli Rumlardan Müslüman olanlardan oluşan Müslüman ahalisi katliamdan geçirildi. Hristiyan olmakla ölmek arasında bırakıldı. Camiler ve İslamı hatırlatan tüm izler yok edildi.
Daha sonra aziz ilan edilen papaz ‘Nikon ho Metanoeite’ (Tevbeci Nikon) (930-998) zorla Hristiyanlaştırılanların Hristiyanlığını kontrol etmek üzere Bizans yönetimince Girit’e gönderildi.
Girit’in son emiri Abdulaziz bin Şuayb, ailesiyle beraber Constantinopole’a götürüldü ve İmparator tarafından karşılandı. Kendilerine hediyeler sunuldu ve zorunlu ikametle başkente yerleştirildiler. İmparator, Abdulaziz bin Şuayb’a Ortodoks olduğu takdirde kendisini senator yapacağı teklifinde bulundu ama Abdulaziz teklifi reddetti.
Abdulaziz bin Şuayb’ın oğlu Numan ise Ortodoks olup Anemas ismiyle Bizans Ordusu’nda kumandan oldu. 971’de Bizans ile Kiev Rusları arasında Dorostopol’da (Silistre) gerçekleşen savaşta öldü. Soyundan gelen Anemas Ailesi 15. yüzyıla kadar Bizans siyasetinde aktif yer alan asil bir aile oldu.
Osmanlı döneminde Girit
1204’te 4. Haçlı Seferi’yle Venedik Cumhuriyeti’ne geçen Girit Adası’na 1644’te 683 sene sonra bir İslam Ordusu; Osmanlı Ordusu ayak bastı ve 25 sene süren uzun ve kanlı bir savaşla Girit’i fethetti. Girit halkında bu kez de toplu İslamlaşma görüldü.
19. yüzyılın ikinci yarısında büyük huzursuzlukların çıktığı Girit 1898’de Hristiyan nüfusun yönetiminde ağırlık sahip olduğu özerk bir yönetime geçerken 1913’te Yunanistan tarafından ilhak edildi. 19. yüzyılda % 45’e yakın olan Müslüman nüfus oranı katliamlar ve göçlerle 1920 sayımında %7’ye gerilemişti. Nihayet 1923 Lozan Anlaşması’nın ‘Ahali Mübadelesi’ maddesince büyük çoğunluğunun ana dili Rumca olan adada kalan Girit Müslümanlarının tümü Türkiye’ye gönderilerek 962 sene sonra bir kez daha Girit’ten İslam’ın tüm izleri silinmiş oldu.
Kaynak: Mepa News