Yemen'de bölünme endişesi ve Suudi Arabistan-BAE krizi
"Yemen’deki 'barış' anlaşması, Suudi Arabistan ile BAE arasındaki kırılgan bir ateşkesten ibaret."
Yemen'de Güneyli ayrılıkçıların Aden'i ele geçirmesi ve patlak veren kriz, bir süre önce varılan anlaşmayla hafiflemişti.
Ancak Suudi Arabistan ve BAE öncülüğündeki anlaşma, ülkeye dair endişeleri sona erdirmedi.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika üzerine araştırmalarda bulunan Jonathan Fenton-Harvey, Yemen'deki son krizi değerlendirdi.
Harvey'nin analizi Mepa News okurları için tercüme edildi.
*
Yemen’deki “barış” anlaşması, Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki kırılgan bir ateşkesten ibaret.
Yemen’de gerçek manada bir barış ve istikrar ortamının tesis edilmesi için uluslararası aktörler Riyad ve Abu Dabi yönetimlerinin ülkedeki müdahalesini bitirmelidir.
Abdurabbu Mansur Hadi hükümeti ile ayrılıkçı Güney Geçiş Süreci Konseyinin (GGK) tek bir çatı altında birleşmesine yönelik Suudi Arabistan’ın arabuluculuğunda varılan mutabakat, savaş nedeniyle paramparça olan Yemen’de ufakta bir barış ümidi görülmesine vesile oldu.
Ancak bu “anlaşma” gerçekte, Suudi Arabistan ve BAE’nin bu iki kesime ayrı ayrı destek verdiğini düşündüğümüzde, harici güçlerin ülkedeki nüfuzlarını arttırmak için zaman kazanma çabasından başka bir şey değildir.
GGK geçtiğimiz ağustos ayında Aden’de bir darbe yaparak geçici güney başkentini resmi hükümetin kontrolünden çıkarmış, GGK’ye bağlı kuvvetler daha sonra ülkenin diğer güney şehirlerinde hükümete saldırarak Yemen’deki iç savaşın yeni bir bölümü olacağı tahmin edilen safhayı başlatmıştı. Gruba bağlı milisler BAE’den aldıkları destekle Yemen’in güneyinde topyekûn harekete geçti.
Stratejik müttefiklik
Her şeye rağmen kendi aralarındaki stratejik bölgesel müttefikliği muhafaza etmek adına Riyad ve Abu Dabi yönetimleri Yemen’deki iki rakip grup arasında birlik kurulması için uğraştı. Bu ayın başında Aden’i geri almak için şehre doğru yola çıkan Suudi askerlerinin bölgeye varmasının ardından BAE bazı güçlerini geri çekti.
Suudi Arabistan’ın bu hamlesi ile BAE ile arasındaki Yemen hususundaki ayrılık daha da derinleşti ancak Riyad kendi jeopolitik hırsları doğrultusunda geçici bir süreliğine de olsa bir avantaj yakaladı. Bir yandan en başından beri destek verilen siyasi aktör Hadi tekrar güçlendirilirken bir yandan da etkisi geçen gün artan GGK’nin Riyad’da gerçekleştirilen barış müzakerelerine katılmasına izin verilmesiyle birlikte grupla olan ikili ilişkiler de garanti altına alındı.
Abu Dabi ise, Yemen’in bölünmesi amacı doğrultusunda birçok kez kuyusunu kazmaya çalıştığı Hadi’nin varlığına şimdilik sabretmek zorunda kaldı.
Suudi Arabistan Yemen’deki istikrarı geliştirmek yerine, kendisine Yemen’in iç siyasetine karışmak için meşru bir yol sağlayan Hadi’yi desteklemeye devam etmektedir. Bu arada Hadi Yemen’de değil Riyad’da ikamet etmektedir.
Yemen’de gerçekleştirdiği askeri müdahalenin resmi amacı olarak Husilere karşı savaşmayı öne süren Suudi Arabistan’ın Yemen’deki uzun vadeli planı aslında en başından beri hep ülkede kendi varlığını sürdürmek üstüne kuruluydu.
Suudi Arabistan bu bağlamda “yumuşak güç” stratejisini kullanarak, Yemen’e gönderdiği yardım ve yatırımlar üzerinden güneydeki sınır komşusu üzerindeki geleneksel nüfuzunu tekrar geri kazanmak ve Yemen’i tekrar Riyad’a bağlı bir memleket haline getirmek istemektedir. Suudi Arabistan’ın bu strateji çerçevesinde uygulamaya aldığı “Yemen için Suudi Kalkınma ve Yeniden İnşa Programı” Hadi’nin kontrolündeki bölgelerde düzinelerce yeni “kalkınma” projesi başlattı.
Bu girişimler ile Riyad’ın Yemen içindeki kendi bağlarını güçlendirmek istediği açıktır. Suudi Arabistan savaş süresince Husilerin kontrolündeki bölgelerde bulunan altyapıyı, yiyecek kaynaklarını, tarım merkezlerini ve pazar yerlerini kasti şekilde hedef alarak grubun etkisini zayıflatmayı amaçladı. Bu durum Suudi Arabistan’ın güçlü bir Yemen devleti oluşturmak gibi bir önceliğinin olmadığını, aksine rahatça kontrol edebileceği zayıf bir Yemen arzuladığını göstermektedir.
Hadi’nin her geçen gün meşruiyetini biraz daha kaybetmesi
Hadi, Yemen’in BM tarafından resmi olarak tanınan devlet başkanı olmasına rağmen, dört yıldan fazla süredir Riyad’da ikamet ettiği için ülkenin birçok noktasındaki insan tarafından gayrimeşru olarak görülmektedir. Başkan, ülkede olmadığı için Yemen’de güvenlik ve toplumsal hizmet hususlarında yeterli olması imkansızdır. Bu durumu ortadan kaldırmak için harekete geçen Suudi Arabistan, Hadi’nin gelecek Nisan ayında Sayun şehrinde toplanacak parlamento toplantısına katılması için bir adım attı.
BAE tarafından desteklenen GGK’nin darbesi ilk etapta Suudi Arabistan’ın istediklerini baltaladı. Eğer bir anlaşma yapılmasaydı GGK büyük ihtimalle güney Yemen’in tamamına yakınını ele geçirecekti.
Suudi Arabistan işte bu GGK’yi kendine çekmek, Suudilerin Yemen’deki ana düşmanı olan Husilere karşı savaşmaları için hükümeti ve ayrılık taraftarlarını tekrar birleştirmek istemektedir. Bu yeni anlaşmada Yemen’in güvenlik ve istikrar hususlarındaki vaziyeti göz ardı edildiği için aslında girişimin zaten yıkık durumdaki ülkede yeni bir şiddet dalgasını tetiklemesinden korkulmaktadır.
2014 yılının Eylül ayında ülkenin başkenti Sana dahil birçok bölgeyi ele geçiren ve hareketlerinin bir amacının da Yemen’deki yabancı müdahaleleri sonlandırmak olduğunu iddia eden Husiler bu yeni anlaşmanın bir tarafı olmadığı ve anlaşma düşman Riyad yönetimi tarafından imzalatıldığı için yeniden harekete geçebilir.
Husiler Eylül ayında yaptıkları açıklamalarda ülkede “bir” ateşkesi destekleyen mesajlar vermişti. Ancak görünürde hükümet ve ayrılık taraftarları arasındaki şiddeti sonlandırmaya yönelik bu anlaşma ülke genelinde yeni bir çatışma ortamını tetikleyebilir.
Anlaşmayı güney Yemen’de daha kapsamlı bir özerklik amaçlarını garanti almak için bir fırsat olarak gören GGK, güneyin bağımsızlık ilan etmesi çağrılarına hala devam etmektedir zira anlaşmanın şartları meselelerin çoğunu havada bırakan maddelerden oluşmaktadır. Suudi Arabistan, GGK’nin bu tavrını şimdilik kabul etmiş görünmek zorundadır. Ancak, eğer ilerleyen dönemlerde kuzeydeki Husilerin icabına bakabilirse, güneydeki GGK’nin bağımsızlık isteğine karşı durabilir.
Ayrılıkçı reaksiyon
GGK’nin isteklerini tamamen göz ardı ederek Hadi’nin Yemen vizyonunu zorla kabul ettirmeye çalışmak yeni bir ayrılıkçı reaksiyona neden olabilir zira iki taraf arasındaki gerilim anlaşmaya rağmen hala devam etmektedir. Bu anlaşmanın, Riyad’ın Yemen’deki nüfuzunun kaybetmeme amacıyla gündeme getirilen sadece geçici bir çözüm olduğu ortadadır.
Suudi Arabistan çok tehlikeli bir oyun oynamaktadır. Yemen resmi hükümetinin içişleri ve ulaşım bakanları anlaşmanın imza edilmesinden sadece saatler sonra bir suikast girişimine maruz kaldı. Saldırıyı kimse üstlenmedi ancak görünen odur ki, Suudi destekli Hadi hükümetinin karşısındaki muhalefet hala son derece canlıdır.
Genel olarak bakıldığında Suudi Arabistan’ın Yemen meselesinde tekrar sürücü koltuğuna geçtiği söylenebilir ancak Suudiler ülkedeki siyasi çıkarlarını korumak için çok kısa zaman içinde aralarında BAE’nin çıkarlarının da olduğu birtakım engelleri aşmak zorunda kalacaktır.
Barış anlaşması ve anlaşma neticesinde Hadi’nin güç kazanması Abu Dabi’nin hırslarına bir darbe vurdu ancak BAE’liler hala büyük çoğunlukla kendi kontrolleri altındaki GGK’ye güneyde daha fazla özerk bir yapı için harekete geçmesi emrini verebilecek vaziyettedir.
Önce Yemen’den çekileceğini söyleyip daha sonra ülkedeki müdahalesine devam eden BAE hala güney Yemen’de kendi iradesini hâkim kılıp bölgedeki stratejik önem arz eden limanların kontrolünü ele geçirmek istemektedir. Ancak yine de dışarıya yansıtmaya çalıştığı “barış yanlısı” imajını ve Suudi Arabistan ile olan müttefikliğini muhafaza etmek için şimdilik daha pragmatik bir tavır takınmıştır. Anlaşmanın beraberinde getirdiği bu geçici vaziyet sona erene kadar Suudi Arabistan ve BAE gölgelerin arkasında birbiriyle kıyasıya mücadele edeceklerdir.
Yemen’de gerçek manada bir barış ve istikrar ortamının tesis edilmesi için uluslararası aktörler bu iki gücün ülkedeki müdahalesini sonlandırmalıdır. Bu tür güç mücadelelerinin asıl kurbanları her zaman siviller olur. Yemen’deki geniş ölçekli insani kriz de hala bir an önce ilgilenilmesi gereken bir konu olarak ortada durmaktadır.