Yemen'de savaş yeniden patlak verebilir mi?

Yemen'de savaş yeniden patlak verebilir mi?

"Ekonomik kriz ve istikrarsız ateşkesin ortasında, Yemen'deki savaşın siviller üzerinde potansiyel olarak yıkıcı bir etkiyle yeniden alevlenebileceğine dair korkular var."

Paul McLoughlin | The New Arab | Tercüme: Mepa News

Gazze'de kırılgan bir ateşkes süreci devam ederken, daha güneyde Yemen'de, zorlukla gizlenen düşmanlıklar ve ekonomik kriz kaynama noktasına ulaşırken barış süreci adeta pamuk ipliğine bağlı durumda.

Husiler ve güneydeki muhalifleri arasında 2022'de sağlanan ateşkesin ardından ülkede görece bir sükûnet sağlanmıştı ancak Gazze'deki savaş 2023'te patlak verdiğinde Yemen kıyılarına kadar uzandı.

Analistler geçtiğimiz hafta ABD'nin Husileri resmen "Yabancı Terör Örgütü" olarak tanımlaması kararının Yemen'deki insani durum ve barış üzerinde vahim sonuçları olabileceği uyarısında bulundu.

Bu tedirginliğin bir işareti de Yemen'in stratejik açıdan önemli ve kaynak zengini bir bölgesi olan Marib'de, son haftalarda Husi güçlerinin büyük bir hareketliliğinin ve çatışmaların yaşandığı ve ateşkesin son üç yılın en hassas noktasında olduğu yerde görülebilir.

Chatham House'da araştırma görevlisi olan Farea el Müslimi, Marib'de ya da hareketsiz cephe hatlarının diğer bölgelerinde bu Ramazan büyük bir saldırının kaçınılmaz olduğunu düşünüyor.

El Müslimi The New Arab'a verdiği demeçte “Husiler teolojik önemi olan bir günde büyük bir saldırı başlatmadan Ramazan ayı geçerse çok şaşırırım” dedi.

“Husiler savaş olmadan yaşayamaz. Gazze'deki ateşkes onların elinde değildi; ateşkes devam ederse (Yemen'de) bir iç cephe hattı bulmak zorunda kalacaklar, ateşkes çökerse bu onları kurtaracak ve denize geri dönecekler.”

Husiler Eylül 2014'te başkent Sana'yı ele geçirdiklerinden beri neredeyse sürekli bir savaş halinde ve 2022'de hükümetle ateşkes başladığında bile deniz kuvvetleri ve komandoları Kızıldeniz'deki gemileri ve İsrail'i roketlerle hedef almakla meşguldü ki kendileri bunun Gazze halkıyla dayanışma eylemi olduğunu söylüyor.

El Müslimi, çatışmanın, askeri bir güç olarak Husilerin Yemen halkından zorla para toplaması ve fiili olarak yönetmesi için gerekli olduğunu, kamu hizmetlerinin yokluğunun ve çökmüş bir ekonominin sebebinin savaşlar olduğunu ifade ediyor.

Husiler, gazetecilerin işkence görmesi ve öldürülmesi, yardım çalışanlarının gözaltına alınması ve BM ofisleri de dahil olmak üzere STK'ların basılmasıyla birlikte durumu sorgulayan söylemleri hedef aldı, bu nedenle ateşkes başladığında, milislerin topraklarını saran yaygın yolsuzluk ve korkunç yönetim durumu için daha az bahanesi vardı.

Husilerin kontrol ettiği bölgelerde kamuya ait elektrik yok ama Sana'da özel elektrik jeneratör şirketleri işletiyorlar. Maaşlar yok ama (eski cumhurbaşkanı) Ali Abdullah Salih'in tüm Yemen'de beş yılda topladığından daha fazla vergiyi bir yılda topladılar.

İran'ın bölgedeki vekil güçlerinin gerilemesi, Hamas'ın Gazze savaşıyla büyük ölçüde zayıflamasına, Hizbullah'ın komuta yapısının İsrail hava saldırılarında yok olmasına ve Beşar Esed rejiminin devrilmesine, Suriye'de bulunan yüzlerce Husi savaşçısının sınırı geçerek Irak'a kaçmasına neden oldu.

Şimdi Yemen ve Irak, İran yanlısı bu ittifakın ön saflarında yer alıyor ve Tahran'ın en güçlü vekil güçlerinin zayıflaması, Husi lideri Abdülmelik El Husi'ye Hasan Nasrallah'ın ölümünün ardından bölgesel bir ağırlığa yükselme fırsatı sunuyor.

El Müslimi'ye göre Husiler İran için iki avantaja sahip: Stratejik açıdan önemli geniş bir bölgeyi kontrol ediyorlar ve İsrail ile ABD de dahil olmak üzere herkese saldırmaya hazır olduklarını gösterdiler.

El Müslimi, “Husiler için iyi haber, artık "Direniş Ekseni"nde business class koltuğunda oturuyor olmaları; Abdülmelik'in vaftiz babası Hasan Nasrallah'ın gölgesi aradan çıktı, dolayısıyla Husiler artık daha görünür ve İran için daha kullanışlı, özellikle de her şeyi göze almaları ve Abdülmelik'in pervasızlığı nedeniyle” dedi ve ekledi:

“Asıl soru şu: Abdülmelik Husi, Nasrallah'ın pozisyonunu devralabilir mi? Bence hayır; İsrail'le savaşacak siyasete ve deneyime sahip değil ve Nasrallah'a kıyasla İranlılar tarafından hor görülüyor. Ayrıca Direniş Ekseni'nin iş bitiricisi değil ve Nasrallah'ın aksine İran Devrim Muhafızları'nın politikasında söz sahibi değil.”

Özellikle Suudi Arabistan'ın sahneden çekilmesinin ardından, güneyli güçlerden oluşan bu karmakarışık yapının, savaşta sertleşmiş ve birleşik bir Husi gücünün saldırısına karşı koyup koyamayacağı belirsiz.

Başkanlık Konseyi'nin 2022'de kurulması güneyli partiler arasında bir uyum şansı sunmuş ve Yemen ordusunun kabiliyetlerinde ilerlemeler kaydedilmiş olsa da güneyli güçler karmasının entegrasyon düzeyi ve Husilerle tek başlarına savaşıp savaşamayacakları konusunda soru işaretleri var.

Malcolm H. Kerr Carnegie Orta Doğu Merkezi'nde misafir akademisyen olan İbrahim Celal The New Arab'a verdiği demeçte “Başkanlık Konseyi en azından Husilere karşı ortak tehdit algısıyla teokratik olarak birleşmiş durumda” dedi ve ekledi:

“Geçtiğimiz üç yıl içinde Yemen Silahlı Kuvvetleri ciddi bir eğitim ve dönüşüm sürecinden geçti ve insansız hava araçlarını kabiliyetlerine entegre etti. Başkanlık Konseyi'ne bağlı diğer güçler, özellikle de Büyük Tugay, geçmişte yoğun hava koruması altında göreceli bir kapasite sergiledi.

Kısacası, Yemen Silahlı Kuvvetleri'nin operasyonel kapasitesini ve hazır olma durumunu geliştirdiği ve dolayısıyla savunma pozisyonunu -hava koruması olmasa bile- güçlendirdiği düşünülüyor. Bir Husi saldırısı durumunda bu güçlerini test etmek zorunda kalacaklar.”

Washington'un İran'la nükleer anlaşma peşinde koştuğu ve Tahran'ın vekil güçlerinin 2019'da Suudi tesislerine düzenlediği saldırıların Donald Trump tarafından büyük ölçüde cezasız bırakıldığı Obama döneminden bu yana Riyad'da ABD-Suudi askeri ittifakının geleceği konusunda büyük bir belirsizlik var.

ABD-Suudi ilişkilerindeki bu belirsizlik Riyad'ı bir yandan silahlanmaya bir yandan da İran'la yakınlaşmaya itti ve 2023'te Tahran'la Çin'in öncülüğünde sürpriz bir anlaşma imzaladı. Trump'ın görevdeki ikinci döneminin ilk iki ayında ortaya çıkan kargaşanın, özellikle de ABD'nin geleneksel müttefiklerine davranış biçiminin bu tür korkuları yatıştırması pek olası değil.

İbrahim Celal, “Suudi Arabistan'ın Yemen'e yeniden müdahil olması için en az iki temel koşul var: Birincisi, iyileştirilmiş bir savunma paketi de dahil olmak üzere Amerikan güvenlik garantileri; ikincisi ise Amerikan güvenilirliğinin yeniden tesis edilmesi” dedi ve ekledi:

“Suudi Arabistan, 2019'da Abqaiq ve Khurais'ın hedef alındığı (Husiler tarafından hedef alınan iki petrol sahası) dönemde ilk Trump yönetiminin kendilerini nasıl yalnız bıraktığını unutmadı. Genel olarak Suudi Arabistan, İran destekli Husi füze ve insansız hava aracı programının yarattığı kalıcı tehdidi kabul etmesine rağmen gerilimi azaltma konusunda daha istekli.”

Kızıldeniz'deki Husi saldırıları buğday, petrol ve diğer temel ihtiyaç maddelerinin ithalatını da önemli ölçüde azaltarak nakliye şirketlerinin sigorta primlerinde keskin artışlara neden oldu.

Ekmek gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarındaki keskin artış ve Yemen'in güneyindeki kamu altyapısının yedek parça sıkıntısı ve yolsuzluk nedeniyle yıpranması, aylarca süren elektrik kesintileri ve su sıkıntısı güneydeki Aden kentinde büyük protestolara neden oldu.

STC'nin İngiltere Ofisi Başkanı Mohamed Alsahimi, yeni bir şiddet olayını önlemek için uluslararası toplumun acilen Yemen'in siyasi sürecine dahil olması gerektiğini ve bugünkünden çok farklı bir siyasi iklimde alelacele kabul edilen ve giderek can çekişen Başkanlık Konseyi düzenlemesinin yeniden tasarlanması gerektiğini söyledi.

Alsahimi The New Arab'a verdiği demeçte “Herkes bir şeylerin olmasını bekliyor, kimse çatışmayı çözmek ya da en azından barış görüşmeleri yapmak için ciddi bir girişimde bulunmuyor” dedi ve ekledi:

“Suudi Arabistan'ın ortaya koyduğu bir yol haritası vardı ama bu Suudileri Yemen'den çıkarmak için tasarlanmış bir barış girişimiydi ve muhtemelen Husileri daha da güçlendirdi çünkü maaşları onlar ödeyecekti. Husilere verilen milyarlarca (dolardan) bahsediyorsunuz, bu da onlara güçlenmeleri için koz verdi.”

Husilerin saldırısı başlarsa Körfez ülkelerinin Yemen hükümetine ve güneydeki güçlere ne kadar yardım edeceği konusunda analistler halen ikiye bölünmüş durumda; BAE'nin muhtemelen güneydeki müttefiklerini destekleyeceği konusunda fikir birliği varken Suudi Arabistan'ın sürece dahil olma ihtimali oldukça şüpheli.

Bunun nedeni Suudi Arabistan'ın Yemen'e askeri müdahalesinin büyük maliyeti. (Suudi Arabistan Yemen'de Husilere karşı savaşa ilk dahil olduğunda bunun kendisine maliyeti aylık 6 milyar dolar kadar oldu. Ayrıca düzenlediği hava saldırılarında binlerce sivilin ölmesi Suudi yönetiminin uluslararası itibarına büyük zarar verdi)

Alsahimi, “Eğer bu örtüyü kaldırırsanız Husiler Yemen'in geri kalanını ele geçirmeye devam edecektir” dedi ve ekledi:

“Husiler Yemen için savaşmıyor, ülkeyi yönetmek için kutsal bir savaş verdiklerini ifade ediyorlar... Dolayısıyla her şeyi yok edecek ve muhtemelen bölgeye yayılacak gerçek bir savaş olacak ve bu çatışmanın kazananı olmayacak.”

Kaynak: Mepa News

wp.gif

HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.