Yeni Suriye'de Türkiye'nin rolü ne olacak?
Esed'in devrilmesinin ardından Türkiye'nin kamu düzeninin yeniden tesis edilmesine ve mültecilerin geri dönüşünü güvence altına alabilecek bir geçiş hükümetinin kurulmasına yardımcı olması bekleniyor.
Ragıp Soylu | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News
Beşar Esed rejiminin birkaç gün içinde Şam'da düşmesi Ankara için pek de sürpriz olmadı.
Rejim ordusu çok az direniş gösteriyordu ve üst düzey Türk yetkililer Esed'in düşüşünü uzun zamandır kaçınılmaz olarak görüyordu. Ancak kimse rejimin çöküşünün bu kadar hızlı gerçekleşeceğini tahmin etmiyordu.
Türk yetkililer geçtiğimiz ay, Esed ve İranlı müttefiklerine baskı uygulamak amacıyla Tahriru'ş Şam Heyeti (HTŞ) ile bağlantılı Suriyeli silahlı muhalif grupların sınırlı operasyonuna yeşil ışık yakmıştı.
Ancak Halep'in aniden ele geçirileceğini tahmin etmemişlerdi. Bu operasyonun arkasındaki temel neden, Rejim güçlerinin İdlib'deki yerleşim bölgelerine tekrar tekrar saldırması ve sivilleri düzenli olarak Türkiye sınırına doğru sürmesiydi.
Zamanlama da çok uygundu. Rusya Ukrayna'daki savaşla meşgulken, Hizbullah ve İran da İsrail'e odaklanmıştı.
Beşar Esed ve ailesi Rusya'ya sığındı
Ayrıca ABD, seçilmiş Başkan Donald Trump'ın bir ay içinde göreve başlayacağı bir geçiş dönemindeydi. Ankara, HTŞ saldırıya başlarken küçük ama stratejik açıdan önemli Tel Rıfat bölgesini güvence altına almak için sınırlı bir operasyon yapmayı düşünüyordu.
Ancak sınırlı bir operasyon olarak başlayan süreç hızla önemli bir harekata dönüştü ve sadece 11 gün içinde tüm şehirlerin ele geçirilmesiyle sonuçlandı. Bu gelişme Ankara'yı Suriye'deki en baskın güç konumuna getirdi.
Saldırıdan bu yana Türkiye defalarca Esed rejimi ile muhalif güçler arasında diyalog çağrısında bulundu ve devletin kurumsal yapısının korunması gerektiğini vurguladı.
Ebu Muhammed el Cevlani adıyla bilinen HTŞ lideri Ahmed el Şara şu ana kadar eski rejimin başbakanı ve devlet kurumları da dahil olmak üzere idari yapısını korurken tüm mezheplere saygı gösterme sözü verdi. Rusya'ya el uzattı ve Hıristiyanların ve diğer azınlıkların zarar görmeden şehirlerde kalmasına izin verdi.
"Türkiye önemli bir rol oynadı"
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu'nun eski başkanı Halid Hoca, Türkiye'nin operasyonun başından beri çok önemli bir rol oynadığını düşünüyor.
Middle East Eye'a konuşan Hoca, “Deyim yerindeyse bu çok steril bir devrim” dedi. “Operasyonun başlamasından yerel uygulamalara kadar Türkiye'nin etkisi her adımda kendini gösteriyor.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ekim ayında Türkiye'nin güney sınırlarının güvenliğini sağlamak için “yakında iyi haberler geleceğini” söylemişti.
Hoca, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve diğer üst düzey yetkililerin Rusya'yı yeni Suriye'ye ustalıkla dahil ettiklerini belirtiyor.
Cevlani'nin bir geçiş hükümeti kurulması ve ulusal barış ve uzlaşmanın teşvik edilmesi gibi pek çok eyleminin, Suriye muhalefetinin yıllardır Rus yetkililerin de katıldığı çalıştaylarda tartıştığı kavramları yansıttığını belirtiyor.
Hoca, “Cevlani kendi başına biri olsa da, bu operasyon açıkça perde arkasında bir üst akla işaret ediyor” dedi.
Suriye muhalefeti lideri Cevlani Şam'ı ziyaret etti
Türkiye yıllardır HTŞ'yi dizginlemek için nüfuzunu kullanarak grubu ılımlılaştırmaya çalışıyor. Uzmanlar, Cevlani'nin sert tutumunun, Türk güçlerinin ateşkesi uygulamak için İdlib'e ilk kez girdiği 2017 Astana Anlaşması'ndan bu yana giderek yumuşadığını belirtiyor.
Ankara merkezli düşünce kuruluşu SETA'da bölge uzmanı olarak görev yapan Can Acun, Türkiye'nin Suriye muhalefetini hem siyasi hem de ekonomik olarak istikrarlı bir şekilde destekleyen tek bölgesel devlet olmanın bedelini yıllar içinde ağır bir şekilde ödediğini ifade ediyor.
Acun'a göre Ankara'nın Suriye'de iki temel önceliği var: İdlib'den Deyrizor'a kadar uzanan bölgelerde faaliyet gösteren çeşitli Suriyeli silahlı muhalif gruplar arasında uzlaşmayı kolaylaştırmak ve ülkedeki tüm siyasi grupları temsil eden geçici bir hükümetin kurulmasına yardımcı olmak.
Acun, Türkiye'nin IŞİD ve YPG güçlerine karşı yürüttüğü operasyonların ardından Suriye'nin kuzeyinde halihazırda bir yönetim modeli oluşturduğunun altını çiziyor.
Bu modelde Suriye Geçici Hükümeti, Suriye Ulusal Ordusu, meclislere dayalı yerel yönetim ve entegre bir yerel ekonomi yer alıyor.
Türkiye'nin bu deneyimi Esed sonrası Suriye'de kurulacak bir geçiş hükümetiyle paylaşabileceğine inanıyor.
Türk devlet kurumlarının da yakın gelecekte geçiş hükümetini desteklemede doğrudan bir rol oynaması bekleniyor.
Acun, “Mevcut kurumların korunması çok önemli” dedi ve ekledi: “Türkiye, teknik kapasite sağlayarak ve kritik ihtiyaçları gidererek bu süreci destekleyecek bir mekanizma kurmalıdır.”
Gözler YPG'de
Acun, Şam merkezli bir geçiş hükümetinin enerji kaynaklarına, su kaynaklarına ve tarım alanlarına erişim gibi kilit konuları ele alması gerekeceğini de sözlerine ekliyor.
Can Acun, bu kaynakların birçoğunun Suriye'nin doğusunda Esed yönetiminin zayıflamasında önemli bir etken olan, -ana omurgasını PKK'nın Suriye yapılanması YPG'nin oluşturduğu- ABD destekli "Suriye Demokratik Güçleri" (SDG) tarafından kontrol edildiğini belirtiyor.
Hoca, HTŞ'nin Deyrizor yakınlarındaki petrol sahalarından elde edilen yakıt gibi kaynaklara erişim için SDG ile pazarlık yapabileceğini öne sürüyor.
Acun, Türkiye'nin Arapların çoğunlukta olduğu bölgelerdeki kilit kasabalarda SDG kontrolüne müsamaha göstermeyeceğini söyledi. Acun, Ankara'nın siyasi iklime bağlı olarak, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile bağları nedeniyle bir terör grubu olarak gördüğü SDG'yi sınır bölgelerinden çıkarmak için yakın gelecekte askeri operasyonlar başlatabileceğini öne sürdü.
Türkiye için bir diğer kritik mesele de halen sınırları içerisinde ikamet eden 3 milyondan fazla Suriyeli mültecinin geri dönüşüdür. Acun, bu mültecilerin yaklaşık yüzde 55'inin bir sanayi merkezi olan Halep bölgesinden geldiğini ifade ediyor. Suriyeli yetkililer kısa süre önce Halep'teki fabrikaların yeniden açılmaya başladığını duyurdu.
Acun, “Tel Rıfat, Türkiye'nin Gaziantep ve Halep gibi bölgelerini birbirine bağlayan lojistik koridorlar çoktan kuruldu ve ekonomik entegrasyonu teşvik ediyor” dedi.
Cevlani'den geçiş süreciyle ilgili ilk açıklama
“Bu, Suriyeli mültecilerin geri dönüşünü desteklemek için yatırım çekebilir. Ancak tüm mültecilerin geri dönmesini beklemek gerçekçi değildir. Türkçe öğrenmek gibi yollarla Türkiye'deki yaşama adapte olan bazı aileler kalmayı tercih edebilir.”
Mültecilerin geri dönüşünün sosyo-ekonomik ve güvenlik faktörlerinden etkilenerek kademeli olması beklenmektedir. Önce güvenliğin tam olarak tesis edilmesi, ardından da yeniden inşa ve rehabilitasyon çabalarının başlaması gerekiyor. Türkiye bu faaliyetlerin koordinasyonunda muhtemelen öncü bir rol oynayacaktır.
Türkiye'de kalan Suriyeli mülteciler ağırlıklı olarak Hama, Humus ve Menbiç gibi son saldırılar sırasında muhalif güçler tarafından ele geçirilen bölgelerden gelmekte.
Suriye'nin kapsamlı bir yeniden inşaya ihtiyaç duyacağı konusunda geniş bir mutabakat var.
Hoca, 2017'de yapılan hesaplamalara göre 2 milyon evin yeniden inşa edilmesi ve temel altyapının onarılması gerektiğini ve maliyetin 360 milyar dolara ulaşmasının öngörüldüğünü belirtiyor.
Acun, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Körfez ülkelerinin bu yeniden inşa sürecinde kilit donörler olarak görev yapacağını ve Ankara'nın da bu çabaları koordine edip yönlendireceğini ileri sürüyor.
Acun, “Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları yerel girişimleri desteklemek için şimdiden hızlı yardım kampanyaları başlattı” diye ekledi.
“Daha önce İdlib'de bulunan Suriye Geçici Hükümeti şimdi operasyonlarını Halep'e kaydırdı.”
Kaynak: Mepa News