El Kaide lideri Zevahiri: Amerika'ya nasıl karşı koyulur?
11 Eylül saldırılarının 17. yıldönümünde, El Kaide lideri Zevahiri'nin yeni bir ses kaydı yayınlandı.
11 Eylül 2001 tarihinde ABD'de düzenlenen saldırıların 17'nci yıldönümünde, El Kaide lideri Eymen ez Zevahiri'nin yeni bir ses kaydı yayınlandı. Zevahiri "Amerika'ya nasıl karşı koyulur?" başlıklı konuşmasında birçok önemli noktaya değindi.
Zevahiri'nin açıklamasında yer alan bazı ifadeler şu şekilde:
Amerika ile savaş
- Zevahiri'nin sözleri, 11 Eylül'ün ardından başlayan savaşlar ve ABD'nin tutumuna dair ifadelerle başlıyor: "Bush’un Müslümanlara karşı başlattığı Haçlı seferinin -İslam’ın doğuşundan itibaren bugüne kadar devam eden ve tarihi bir arka planı olan savaş- üzerinden tam 17 yıl geçti.
(...) Günümüz kafirlerinin İslama ve Müslümanlara karşı olan düşmanlığını doğru bakış açısıyla anlamamız icap eder ki onların saldırılarına karşı koyup cihad farzını başarılı bir şekilde ifa edebilecek bir metodoloji geliştirebilelim. Müslümanların zulüm gördüğü bütün çatışma bölgelerin laik Haçlı Amerika’nın elini ya bizzat lider olarak ya da sessizlik ile onay verirken, göz yumarken, tuzak kurarken ya da entrika çevirirken bulursunuz."
"ABD'nin düşmanlığı, dini"
- Zevahiri, "ABD'nin Müslümanlara dini sebeplerle düşmanlık güttüğünü" dile getirdi: "Her ne kadar ekonomik açgözlülük veya stratejik toprak parçalarında etki sahibi olmak, vb gibi diğer düşmanlık söylemleri öne çıkarılsa da bu asıl olarak dini bir düşmanlıktır.
Evet, Batı propaganda ve yalanlarla saklamaya ne kadar çalışırsa çalışsın bu dini bir düşmanlıktır.
Müslümanların bir numaralı düşmanı olan Amerika, kökeni halk arasında oldukça yaygın Judeo-Hristiyan bakış açısına dayanan laiklik meselesi, siyasi ve mali hırslarından ötürü Müslümanlara düşmandır.
Bu dini husumetlerinin sebebi Siyonist-Haçlı önyargısından gelmektedir. Zamanla Batı halkları Hristiyanlığı da terk edip laik olmuşlar ve hiçbir dine mensup olmadıkları vaki olsa da ruhları Müslümanlara duydukları Haçlı nefretinin büyüyüp gelişmesi için hala verimli bir toprak gibidir."
ABD'nin elçiliğini Kudüs'e taşıması
- El Kaide lideri, ABD'nin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararının da dini sebepler barındırdığını ifade etti: "Bu yüzden, Trump Amerikan Elçiliğinin Kudüs’e taşınması noktasındaki ısrarı ile kutsal şehrimizin Amerikalılar tarafından İsrail’in ebedi başkenti olarak tanınmasının açık bir emaresini ortaya koymaktadır. Bu karar altı boş bir karar olmayıp bizzat biraz önce bahsettiğimiz Judeo-Hristiyan önyargıdan beslenmektedir. Amerika’nın İslam düşmanlığı, tarihte gösterilen ve sağlam köklere sahip İslam düşmanlığının bir parçasıdır ki bu düşmanlık şu veya bu şekilde kıyamete kadar devam edecektir."
"ABD dünyada İslam düşmanlığının yanında"
- Zevahiri, ABD'nin dünyada İslam düşmanlığını da desteklemekte olduğunu öne sürdü: "Amerikalıların İslam düşmanlığı neredeyse bütün Müslüman dünyasında kendisini hissettirmektedir. Amerikanın rahat bırakıp, saldırgan bir şekilde içişlerine karışmadığı tek bir İslam ülkesi yoktur. Arab Baharı’nın sonlandırılması amacıyla aktif bir rol oynayan ve devrim karşıtı her enstrümanı harekete geçiren elin Amerika olduğunu da unutmayalım.
Ey dini ile şeref duyan Müslümanlar! Keşmir’de erkek ve kız din kardeşlerinizin kanlarını döken Hindistan’a bir bakınız. Assam, Gucarat ve nice başka yerlerdeki cürümlerine rağmen açık bir şekilde Hindistan’ı destekleyen ve onu sevilen bir müttefik olarak ilan eden kimdir? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Amerika, Müslümanlara karşı işlenen cürümlerde Hindistan’ın suç ortağıdır. Keşmir yarası kalplerimizde kanamaya hala devam etmektedir. Ey Keşmirdeki ehlimiz! Bizler sizleri unutmadık ve Allah’ın izniyle asla unutmayız!
Pakistan’a bakınız. Lal Mescid'in yakılmasını ve Hafsa’daki öğrencilerin şehid edilmesinin müsebbibi kimdir? Bu Amerika’dan başkası değildir. Kim, Sahra çölünde ve kabilerin yaşadığı yerlerde binlerce Müslümanın katledilmesi için devasa miktarlarda paralar harcamakta? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Afganistan’da Müslümanları biner biner öldürmekle meşgul olan kimdir? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Budist devletlerin kız ve erkek din kardeşlerinize karşı işlediği cürümlere göz yuman kimdir? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Filipinlerin bazı yerlerini işgal eden, Müslümanlara karşı burada savaşan, son yüzyılda onlara karşı savaşanları destekleyen ve hala desteklemeye devam eden kimdir? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Çeçenistan’a bakınız. Rusların burada işlediği cürümleri iyi olarak nitelendiren kimdir? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Bosna’ya bakınız. Müslümanların kullanmaları üzere gelen silahların girişini engelledikten sonar Dayton Anlaşmasını dikte edip, bağımsız bir Müslüman devletin kurulmasının önüne geçen kimdir? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Irak’a bakınız. Ülkeyi mahvedip Safevilere teslim eden kimdir? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Suriye’ye bakınız. Ülkenin bölünmesinin arkasında kim vardı? Kİm Rus-Safevi ortak işgaline göz yumdu? Bu Amerika’dan başkası değildir.
Safevi-Rafızi İran’a bakınız ki Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da ve Yemen’de Amerika ile işbirliği içindedir. Husilerin yalandan attıkları 'Amerika’ya ölüm! İsrail’e ölüm!' sloganlarına rağmen kim bu grubu bombalamaktan kaçınıyor? Bu, Amerika'dır.
Arap Yarımadasına bakınız. Buranın petrolünü çalan kimdir? İslam ve Müslümanlara karşı savaşan o habis ve mücrim hanedanlığı kim ülkenin başına getirmiştir ki bu hanedanlığın gerçek rezil yüzü de İsrail ile giriştiği işbirliği ile nihayet rahatça görülebilmiştir. Bu Amerika'dır.
Mısır’a bakınız. Ülkeyi adeta bir İsrail kuklası haline getiren kafir, yozlaşmış ve mücrim sistemi kim uygulamaya soktu? Bu Amerika'dır.
Filistin'e bakınız. O toprakların kutsallığını çiğneyen suçlu çetelerinin liderliğini kim yapıyor. Bu yine Amerikadır.
Trump’ın Amerikan elçiliğini Kudüs'e taşıma ahmaklığını düşünelim. Bu ne anlama gelmektedir? Şu anlama gelmektedir; Müslüman dünyasının kalbinin tam ortasında adına sözde İsrail dedikleri bir yerde, içinde nükleer silahların da olacağı, ağır teçhizatlarla donatılmış uç bir ABD üssü kurulması ve bu sayede başta ABD olmak üzere dünyanın en büyük suçlularının varlıklarının devamının sağlanması.
İslami Mağrib’e bakınız. Rezil, aptal Hafter’i besleyen, ona para ve silah veren kimdir?. Amerika'dır.
Cezayir’deki mücrim ve acımasız sistemi destekleyen ve ülkenin doğal kaynaklarını çalan kimdir? Amerika'dır.
Sahil’de, Sahara’da ve Batı Afrika’da Müslümanların katledilmesi için Fransa ile Haçlı işbirliği yapan kimdir? Amerika'dır."
Batı Afrika'daki savaş
- Eymen ez Zevahiri, son konuşmalarında da üzerinde durduğu Batı Afrika'ya bu konuşmada da değindi: "Ey Müslüman Ümmetimiz! İslami Mağrib’teki savaş, İslam adına verilen bir savaştır ki elimizden gelen her şekilde bu savaşa desteklememiz lazım gelir. Fırsatı olan her Müslümanı, genelde İslami Mağrib’deki, özellikle de Sahra, Sahil ve Batı Afrika’daki bütün Müslüman ve Mücahid kardeşlerini cihad için desteklemeye çağırıyorum. Bir çağrıda ister memleketlerinde ister de diğer cephelerde cihad eden İslami Mağribli kardeşlerim için yapıyorum. İslami Mağrib’de İslam ve Müslümanlar uğruna devam eden gayretlerinizi arttırın. Amerika-Fransa Haçlı ittifakına karşı verilen savaşta, canları, dilleri, malları, ilimleri, kabiliyetleri ve duaları ile geriye düşmekten kaçının.
Ey onurlu ve dinine bağlı Müslüman! Somali ve Müslüman Doğu Afrika’ya bak. Bu topraklarda Şeriat’ın hakim olmasının önüne taş koyan, buralardaki Haçlı askerlerinin parasını kim ödüyor, kim bu savaşta istihbarat ajansları, parası, kabiliyetleri ve adamlarıyla bu savaşta Haçlıların yanında yer alıyor? Bu Amerika'dır."
Güney Sudan’ı, kuzeyinden ayıran kimdir? Afrika kıtasında İsrail etkisini yayan kimdir? Amerika'dır.
Peygamberlerin en seçkinine hakaret eden kafir Selman Rüşdi’yi bim Beyaz Sarayda ağırladı? Amerika.
Görüldüğü üzere, Amerikalılarla olan savaşın doğasını ve her yeri saran bu savaşın küresel mahiyetini anlamamız elzemdir.
"Savaş yerel yönetimlerle değil"
- El Kaide'nın Mısırlı lideri, asıl savaşın yerel yönetimlerle değil, uluslararası sistemle olduğunu dile getirdi: "Pakistan, Afganistan, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Cezayir, Tunus, Yemen, Mali, Somali ve diğer yerlerdeki aşiretlerin olduğu yerlerdeki savaşlar hiçbir zaman sadece Müslümanlar ve yerel yönetimler arasında olmadı; esasen savaş Müslümanlar ve başını Amerika’nın çektiği büyük uluslararası suçluların sistemi arasında vuku buldu.
İslam’a karşı yürütülen savaşta Amerika’nın üstlendiği liderlik rolünün bilinmesi ve Amerika’ya karşı verilen savaşın geniş ve küresel mahiyetinin iyice anlaşılmasının yanı sıra, Amerika’nın nasıl savaştığını da anlamamız lazım gelir.
İlk olarak, Amerika herhangi bir saldırganlık girişiminden önce müttefikler bulur ki savaşın getireceği yaşam kaybını ve maliyetleri hem kendi imkanları hem de müttefiklerinin yardımıyla daha iyi karşılayabilsin.
İkinci olarak, Amerika düşmanını hem savaştan önce hem de savaş esnasında zayıflatma amacı güder ve aralarında şunların da bulunduğu bir dizi yöntem kullanır."
"İngilizler ve böl-parçala-yut"
- Eymen ez Zevahiri ABD'nin İngilizlerin yöntemlerini de kullanıyor olduğunu söyledi: "İngilizlerin İslam coğrafyasının doğusunda sömürgecilik zamanında edindiği tecrübeler ve ustalık doğrultusunda düşmanın parçalara ayrılıp yok edilmesi. Propaganda ağızları, istihbarat ajansları ve sahada elde ettiği vekillerle her türlü uğraş ile düşmanın bertaraf edilmesi. Gerektiğinde vaat gerektiğinde de tehdit eden “masum ve içten” görünen finansal bağışçılar başta olmak üzere bir dizi farklı teknik ile safların bölünmesi. Sapık hareketlere göz yumulması ve göz yanıltıcı bir şekilde ortaya çıkmasına müsaade edilmesi ile düşmanın kaynaklarının manasız çekişmelerde harcanması ve bu esnada Mücahidlere karşı yaptırdığı saldırıları artırması. Bir süre cihadi hareketlerin iç çekişme ile zayıflamasının ardından ezici hava gücü ile bu hareketlerin ezilmesi.
Irak ve Suriye’de yaşanan olaylar bu stratejinin uygulandığının kanıtıdır.
Bu yüzden, mücahidlerin safları arasına tartışma tohumları eken her kim olursa olsun, onların birliklerini kırmayı, birleşmesini engellemeyi amaçlarken, her kim ki mücahidler arasında iç çatışmaları tetiklerse, gerçekte kendi elleriyle Amerikalıların istediğini yapmış olur. Tartışma amacı güden propaganda kanallarının ve güç peşinde olanların ortaya attıkları şüphe ve iddialara inanarak böyle yapanlar, Amerikalıların önündeki engelleri kaldırır, onları para harcamaktan, para ve insan kaybı yaşamaktan kurtarır."
Eğer ümmet birliğin bozulmasını, safların ayrışmasını, mukaddes değerlerin çiğnenmesini, haksız yere kan dökülmesini ayıplayan ve nehyeden açıklamalar yaparsa, bu suçları işleyenler, suçu işlemeden önce bin kere düşünürler. O yüzden, ümmetin tüm kesimlerinde bu suçları işleyenler hakkında geniş bir fikir birliği sağlanması gerekir ki ümmetin genel kanısı bu şeytani planların önüne bir set olsun.
"Ayartma ve korkutma"
- El Kaide liderine göre ABD, düşmanlarına yönelik ikna ve tehdit yöntemlerini de etkili biçimde kullanıyor: "Amerika tarafından kullanılan yöntemler arasında düşmanı ayartma ve korkutma da bulunur.
Amerika bazılarını yalan vaatlerle, şartlarını kabul etmeleri halinde kendilerine güce giden yolları açacağını yanına çekmeye çalışırken bazılarını da söylediklerini yapmadıkları halde bombalanacakları ve terörist listesine alınacakları tehditleri ile korkutur.
Düşmanın hedeflerinin sekteye uğratılması, yolundan dönmesinin sağlanması ile ilk baştaki emellerine ulaşamamasının sağlanması da Amerikanın yöntemlerindendir.
Bu metodun uygulama örneklerinden bir tanesi de Mısır’daki yerel araçların (Askeri Konsey) kullanılarak birçok hareketin ilk başta talep ettiği Şeriat ile yönetilmesi meselesinden uzaklaştırılması, laik ulus devletinin bataklığında saplı kalınması ve İsrail ile barış anlaşmasına varılması ile Amerika ile sivil ve askeri işbirliğine ikna edilmesi gösterilebilir. Bu tiyatronun sonunda kukla askeri iktidar son olarak söz konusu hareketlerin üzerine çullandı ve onları bertaraf etti.
Amerika müttefikler elde ettikten ve düşmanı yerinden ettikten sonra, son hamleyi hava gücünü kullanarak ve kendi askerlerinin önünde münafıklar ordusunu göndererek vurur. Bu şekilde kendi gücünü ve kaynaklarını en etkin şekilde kullanmış olur. Amerikanın stratejisinin ana başlıkları bu şekilde olup, bu strateji birçok defa işe yararken, Allah’ın yardımı ile bazen de bozguna uğramıştır."
"Amerika'nın kullandığı araçlar"
-Zevahiri, Amerika'nın amaçlarına erişmek için kullandığı yöntemlerden de bahsetti: "Burada, Amerika’nın kullandığı araçlara kısaca değinmek istiyorum.
Amerika’nın araçları kimdir?
Amerika ile askeri olarak işbirliği anlaşması veya müttefikliği olan, topraklarında Amerikan üsleri bulunan ve Amerika ile istihbarat alışverişi yapan, işkence ve türlü pis yöntemlerle konuşturdukları esirleri teslim eden tüm devlet ve gruplar, Amerika’nın araçlarıdır.
İsrail ile açık veya gizli ilişkileri olanlardır.
Uluslararası suçluların haksız yere terörizm ile savaş adında yürüttükleri savaşa sürekli olarak desteklerini verip onların yanında yer aldıklarını açıkça ilan edenlerdir.
Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Somali, Mali ve dahi diğer yerlerderki Müslümanlara karşı Amerikalı liderliğindeki koalisyonlara katılım sağlayanlardır.
Amerika’nın yardım vermesine karşılık onların saflarından savaşanlar ve çıkarlarını koruyanlardır.
Müslümanların kaynaklarının göz göre göre çalınmasını idare eden ve koruyanlar ile insanlık tarihindeki en büyük hırsızlık olayının devamı için kendi insanlarına zulmedenlerdir.
Amerika’nın aletlerinin ellerinde insanları aldatmak için kullandığı birçok yöntemi vardır.
Müftüleri, alimleri ve medya kanalları; hatta mücahidlere para yardımı yapanlar arasından bazıları da bunların emrindedir.
İlaveten, kapalı kapılar ardında arabuluculuk yaparak, Amerikan çıkarlarını koruyan adamları mevcuttur. Az önce bahsettiğimiz sözde müftü ve alimler genellikle devlet memuru olurlar ve bakanlıklarda görev alırlar. Ancak bunlardan da daha tehlikeli bir güruh vardır ki onlar kendilerinin bağımsız ve tarafsız olduğunu söyledikleri halde gerçekte kukla rejimlerden ya direkt ya da dolaylı olarak yardım alırlar.
Eğer Amerika’nın Müslümanlara karşı uyguladığı savaş stratejisini anlar ve sistemin nasıl çalıştığını çözersek, bu sisteme zarar vermemiz kolaylaşır zira Amerikalılar da tıpkı diğerleri gibi aciz insanlardır."
"Zafer düşmanı tanımaktan geçer"
-El Kaide lideri Zevahiri, açıklamasının sonunda genel bir özet ifadede bulundu: "Amerika’ya karşı verdiğimiz savaşın geniş başlıklarına baktığımızda, kısaca şu konulara değinmek gerekir:
- Düşmanımızın bize karşı olan husumetinin ideolojik boyutunu iyi anlamalıyız.
- İslam dünyasının her tarafında savaşmalıyız zira bu savaş farklı cepheleri olan ancak tek bir düşmana karşı verilen bir savaştır.
- Müslümanlara farz olduğu üzere, Allah kelamının hakim olması için cihad görevini ifa etmeliyiz.
- Savaşı düşmanın kurallarına göre, anayasalara veya laik kanunlara göre savaşmamalıyız zira bu baştan yenildiğimizin ve her iki dünya da hüsrana uğrayacağımızın bir habercisi olur. Özellikle yakın zamanda hep beraber tanık olduğumuz Arap Baharı tecrübeleri bu gerçekliğin en büyük ispatıdır.
- Savaşımızdaki galibiyet yolunun Davet ve cihaddan geçtiğini bilmeliyiz. Zayıf pasiflik, seçimler ve Amerika’nın araçları tarafından önümüze atılan ekmek kırıntılarının bizi yenilgiye götüreceğini bilmeliyiz.
- Zafer, düşmanı tanımaktan geçer.
Pakistan, Türkiye, Mısır, Tunus, Libya, Cezayir, Yemen, Somali, Bangladeş ve diğer yerlerdeki laik ordular özellikle Amerika’nın başını çektiği uluslararası suçluların elinde oyuncak olmuşlardır. Onlarla anlaşma sağlamak isteyen ve onların hakimiyetini Kabul edenler bilsinler ki bu her iki dünyada da kendilerini hüsrana götürecektir.
Şeriat söz konusu olduğunda laik hareketler ile ortak noktada buluşmaya çalışmak zaman kaybından başka birşey değildir zira onlar Muhammed Mursi, Gannuşi ve Hamas gibilerini dahi verdikleri dağ gibi tavizlere rağmen kabul etmiyorlar.
- Amerika’dan yardım beklememeli ve Amerikalılara Müslümanlarla savaşması için yardım etmemeliyiz; hatta bizi tekfir eden ve kanımızı helal göre aşırıcılara karşı biz kendimizi savunmak zorunda kalsak bile onlara karşı savaşılmasına yardım etmemeliyiz.
Böyle yapmamızın sebebi, onlar bizle olan münasebetlerinde Allah’a isyan etmiş olsalar dahi onlarla olan münasebetimizde Allah’a itaat ettiğimizdendir.
- Parayla satın alınmış “riyal,dolar,makam selefilerinin” kiralık sakallarına karşı uynaık olmalıyız ki onlar dinlerin ortak olduğunu söyler, faizi helal kılar, doğal kaynakları çalar, Müslüman hanımların örtüsüne karşı işlere girer, ahlaksızlığı yayar ve İsrail’in varlığını tanırlar.
- Birlikte savaşmalıyız. Birliğe engel olanlar ile onu zayıflatan veya bozanlar aksini söyleseler de bilerek veya bilmeyerek Amerikanın çıkarlarına hizmet etmektedir.
- Mücahidlerin safları arasında genel bir mutabakata varılmalı ayrıca iyiliğin emredilip, kötülükten sakındırılması vazifesinin tekrar canlanması Müslümanların kutsallarına ve kanlarına tecavüz ederek ve ayrılık tohumları ekerek güç elde etmeye çalışanlara karşı bir bariyer görevi görecektir.
- Amerika’nın kullandığı araçları, geçici olarak bazen kendi çıkarları için iyi işler yapsalar dahi İslam ve Müslümanlara Amerika ile olan savaşında yardım edemez.
- Şunu anlamalıyız ki, Safevi-Rafızi hareketi ortaya çıktığı günden itibaren ideolojisini hiçbir şekilde değiştirmemiştir. Onlar ancak Ehli Sünnetin ortadan kalkmasıyla tatmin olurlar ve bu amaçlarına ulaşmak için aralarındaki husumete rağmen Amerikalılarla çalışmakta hiçbir mahzur görmezler.
- Verdiğimiz savaş muazzam olup, Arap Baharından elde ettiğimiz tecrübeler bir kez daha kanıtlamıştır ki, Amerika’yı baskı altına alıp kan kaybından öldürmeden zafer kazanılmayacaktır zira Amerika bütün İslami hareketleri daha tomurcuk iken kesip atacaktır.
- Baş mücrimlere karşı verdiğimiz savaş bütün İslami güçlerin, özellikle de alimlerin, liderlerin ve Mücahidlerin koordinasyonunu zorunlu kılmaktadır. Ümmetinden Mücahidlerin desteklenmesi, savaşmayı öğrenmesini ve cihada geri dönmesini talep etmektedir. Allah korkusunu ön plana koyan bir mentaliteye sarınılmasını, savaşın getirdiği sorumlulukların üstlenilmesini gerekli hale getirmektedir. Pasiflik, içi boş laik seçimler, birbirine üstünlük sağlama ve çatışma çıkarma yerine zaman birlik olma, organize olma ve harekete geçme zamanıdır.
Müslüman kardeşlerim! Amerika’ya karşı savaşmak artık kaçınılmaz olmuştur. Önümüzde sadece birkaç seçenek var; saldırıları göğüslemenin onuru veyahut zelil olmanın aşağılığı.
Ve bizler, Allah’ın yardımı ile, zelil bir hayatı asla kabul etmeyeceğiz.
Amerika’ya sağlam bir şekilde saldırarak, hem mali hem de askeri manada kan kaybetmesini sağlayarak, nasıl Vietnam’dan, Aden’den, Irak’tan ve Somali’den çıktılarsa aynı şekilde topraklarımızdan çıkacakları vakte kadar onlarla savaşacağız."
Söz konusu yayında kullanılan dil, akademik çalışmalara orjinal haliyle kaynaklık edebilmesi için olduğu gibi aktarılmıştır.
Kaynak: Mepa News