İdlib anlaşmasının başarısızlığı Suriye'nin geleceğini değiştirir
Rusya ile Türkiye arasında varılan mutabakata göre, İdlib’in silahsızlandırılması hususunda 15 Ekim’de sona erecek olan süre bitti.
Artık dünya, bu anlaşmanın gereklerinin tamamen karşılanmaması halinde olabileceklere hazırlanıyor.
Erdoğan ve Putin arasında geçtiğimiz ay Soçi’de varılan anlaşma ile Suriyeli muhaliflerin son kalesi İdlib’e rejimin operasyon yapmasının önü kapanmıştı.
Anlaşmanın en önemli maddelerinden birisi olarak, “Tüm radikal terörist grupların 15 Ekim’e kadar silahsız bölgeden çıkarılması” öne çıkmaktadır.
Ancak şu ana kadar sadece Türkiye destekli Ulusal Kurtuluş Cephesi anlaşma gereği ağır silahlarını bölge dışına çıkardı.
Tahrir el Şam Heyeti (HTŞ) ise hala anlaşmaya dair bir tepki vermedi.
HTŞ ve diğer cihad yanlısı gruplar, söz konusu silahsız bölgenin üçte ikisini kontrol altında tutmaktadır. Bu kesimin bölgeyi terk etmeyi reddetmesi anlaşmanın iptal olması ve aralarında askeri operasyonun da bulunduğu tüm seçeneklerin masaya yatırılması anlamanı gelmektedir.
"İdlib'in muhaliflerden geri alınması kaçınılmaz"
Esed rejimi yaptığı açıklamalarda İdlib’in muhaliflerden alınmasının kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
Açıkçası Ruslar da muhalif güçler tarafından kontrol edilen tüm bölgelerin tekrar Suriye rejiminin otoritesine boyun eğmesi hususunda Esed’i desteklediğini hiçbir zaman saklamadı.
Esed rejimi, Rus-Türk anlaşmasını başından beri sadece bir gecikmeden ibaret olarak gördü.
Baas Partisi'nin toplantısında Esed şu ifadeleri kullandı: “Geçici bir önlemden ibaret bu anlaşma ile devlet, başta akan kanın durdurulması olmak üzere sahada birçok başarı kazandı.”
Esed rejimine bağlı güçler anlaşmaya rağmen İdlib’in batı ve güney bölgelerine askeri yığınak yapmaya devam etti.
Sonuç olarak, daha sadece birkaç hafta önce engellenen insani bir felaket korkuları tekrar hortladı.
Rejimin yaşadıkları yerleri terk etmeye zorladığı birçok muhalif savaşçı ve ailelerinin de aralarında bulunduğu göçmenlerle İdlib’in bugünkü nüfusu 3 milyonu aşmış durumdadır.
"Anlaşma yerine getirilmezse rejimin önü açılacak"
Eğer anlaşma şartları yerine getirilmezse, rejim askerlerinin İdlib’e bir operasyon yapmasının önü açılmış olacak.
Esed’in sadık müttefiği Rusya’da daha önce olduğu gibi "teröristleri" hedef alma bahanesi ile hava saldırılarına devam edecektir.
Diğer taraftan, Türkiye geçtiğimiz haftalar içerisinde, anlaşmanın şartlarının yerine getirilmesini garanti etmek için İdlib’e takviye kuvvet gönderdi. Ortadaki en kötü senaryonun gerçekleşmesi halinde Türk askerleri ile Esed rejimi kuvvetleri büyük bir ihtimalle direkt olarak karşı karşıya gelecektir.
Geçtiğimiz yıl Rusya, İran ve Türkiye arasındaki varılan mutabakat çervesinde oluşturulan 12 adet gözlem noktasına ilaveten Türkiye İdlib’de bir askeri varlık bulundurmak istiyor. Bu yüzden Ankara yönetimi, Rusya ile olan karşılıklı anlayışa zarar verme pahasına olsa dahi Suriye’nin bu kısmında kalacaktır.
Anlaşmanın başarısız olması halinde ortaya çıkabilecek bir başka tehlikeli durum ise Türkiye ve ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda karşı karşıya gelme olasılığıdır.
Türkiye geçmişte birçok defa ABD destekli YPG/PYD güçlerinin kontrolündeki bölgelerin bir kısmına girmek istediğini açık olarak belirtti. Bu şekilde davranarak Ankara, İdlib anlaşmasının başarısız olması halinde ortaya çıkacak askeri dinamiklerdeki değişim dalgası çerçevesinde elinde daha fazla koz tutmayı amaçlamaktadır.
Diğer bir deyişle, Türkiye, Suriye meselesinde birden fazla cephede müdahil olmak istiyor.
PYD’nin elinde tuttuğu yerlere girme tehditleri ile Türkiye bir taşla iki kuş vurmanın planlarını yapıyor: Kürtlere, bölgede kurulma ihtimali olan özerk bir Kürt devlet yapısına karşı her zaman tetikte olunduğu mesajı verilirken aynı zamanda Suriye sahnesindeki tüm güçlere, savaşın getireceği sonuçlar belirlenirlen Türkiye’nin göz ardı edilemeyeceği hatırlatılıyor.
Konu hakkındaki bütün tahmin ve öngörülerin ne derece doğru olduğu önümüzdeki birkaç günde belli olacaktır. Ancak neler yaşanırsa yaşansın bölgedeki bu süreç hiç şüphesiz Suriye’de yedi yıldır devam eden iç savaşın istikametinde büyük bir etken olacaktır.
Sirwan Kajjo'nun bu yazısı Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Analizde yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve kurumumuzun editöryel politikasını yansıtmayabilir.