Japonya nasıl bir askerileşme politikası izlemeli?
Japonya’nın karşı karşıya olduğu ana tehditler deniz üzerinde olmasına rağmen Tokyo yönetimi bugüne kadar niçin ağırlıkla kara kuvvetlerine yatırım yaptı?
Japonya eğer gelecekte birine karşı savaşacaksa bu düşman büyük olasılıkla Çin olacaktır. Japon devleti Çin’in Tayvan’ı işgali ihtimalinin her geçen gün daha da arttığı kanaatinde olup Japon bakanların son yıllarda verdiği demeçler göz önüne alındığında bu senaryonun gerçekleşmesi halinde JSDF’in (Japonya Öz-Savunma Kuvvetlerinin) Tayvan’ı savunmak için ABD’ye yardım etme niyetinin olduğu anlaşılmaktadır. Çin’in böyle bir işe kalkışması halinde Japon askerinin Kore Savaşı’ndan sonra ilk kez komşusu bir ülkeyi işgale karşı savunmak için duruma müdahale edeceği bir durum ortaya çıkacaktır.
Tayvan etrafındaki sularda Çin donanmasının neredeyse mutlak hakimiyet sağlaması, olası bir işgal durumunda ada ülkesine yardım etmek için bir hava indirme veya deniz çıkarması harekâtı yapılması ihtimalini büyük ölçüde imkânsız hale getirdiği için bu savaş büyük ihtimalle karada değil denizde ve havada verilecektir. Ortada böyle bir gerçek olmasına rağmen Çin ile bir çatışma halinde Tayvan’ın yardımına gidecek kuvvetlere öncülük etmesi gereken anahtar oyuncu olan Japon donanması ülkenin uzun yıllardır karşı karşıya olduğu kronik askeri istihdam sorunları nedeniyle personel ihtiyacı içindedir. Japon kara kuvvetleri de aynı sorundan mustariptir. Fakat bu meseledeki en ilginç nokta, Japon ana-adasına yönelik bir işgal tehlikesinin olmadığı bir dönemde adada konuşlu kuvvetlerin miktarının devletin güvenlik ihtiyaçları göz önüne alındığında gereğinden fazla olmasıdır.
İstihdam sorunu
Tokyo bu akıl almaz dengesizliği açıklama noktasında ketum davranmakta olup buna ilaveten geçtiğimiz aylarda açıklanan savunma harcamalarının arttırılması kararının kısa vadede ordunun istihdam sorunlarına yönelik bir çalışmayı içermediğini ilan etti. Japonya’nın başının belası olan bu istihdam sorunu ve demografik sıkıntılar nedeniyle donanmanın personel ihtiyacının karşılanması için tek seçenek olarak geriye kara kuvvetleri personelinin bir kısmının yeniden görevlendirilmesi kalmaktadır. Japonya eğer bu sorunları aşmak için hızlıca harekete geçmez ise donanmasına en fazla ihtiyaç duyduğu şu günlerde denizlerdeki gücünü kendi eliyle baltalama riski ile karşı karşıya kalacaktır.
Japon ordusunda görevli toplam 230,754 askerin neredeyse %65’ine tekabül eden 139,620’si resmi adıyla Kara Öz-Savunma Kuvveti (GSDF) yani Japon kara kuvvetleri bünyesinde görev yapmaktadır. Yasa gereği teknik olarak en az 45,307 denizcinin görev yapması gereken Japon donanmasında ise bugün itibariyle asgari miktardan neredeyse 2,000 az sayıda (43,435) aktif personel hizmet vermektedir ki bu sayı, bugünkü şartlar altında devletin müdafaası için en önemli kuvvet komutanlığı olmasına rağmen toplam Japon ordusunun sadece %19’una tekabül etmektedir.
Bu vahim vaziyetin kökleri, askeri istihdam hususundaki başarısızlıklar ve Japonya’nın muasır savunma öncelikleri ile uyumlu olmayan bir kuvvet tasarısının hala uygulanıyor olmasından beslenmektedir.
İstihdam sorunlarından mustarip olan tek komutanlık donanma değildir zira 2. Dünya Savaşının ardından orduda hizmet etmeyen Japonların sayısı hiçbir zaman çok olmadı. Fakat bugün hala devam eden bu sorunun tek sebebi Japon ordusunun kimlik olarak kendisini savaş dönemi öncesi yönetime hâkim olan militarizm anlayışı ile arasına mesafe koyamaması değildir. Gönüllülük esasına göre çalışan Japon ordusu, ülke ekonomisinin işçi gücüne aç olduğu bugünlerde özel sektör ile maaş konusunda rekabet edememektedir. Buna ilaveten Japon nüfusu hızla azalmaktadır. İdeal istihdam havuzu olan 18-26 yaş arasındaki Japonların sayısı 1994 yılında 14 milyon iken bugün bu sayı 10.5 milyon seviyesine geriledi. Kısacası Japon nüfusunun azalmasına ilaveten ülkeye has diğer ekonomik ve sosyal faktörler nedeniyle Japon ordusunun 2020 yılında meclis tarafından yasal olarak belirlenen 247,154 toplam personel sayısına ulaşması imkânsız görünmektedir.
Kuvvet komutanlıklarının kadrolarının büyüklükleri en son Soğuk Savaş döneminin sonlarında tayin edildiği için Japonya'nın içinde bulunduğu akut personel kıtlığının etkisinin katlanarak hissedilmektedir. 45-50 yıl önceki olası bir Sovyet istilası korkuları hatırı sayılır miktarda kara kuvvetinin hazır tutulmasını haklı çıkarmaktaydı. Sovyetler Birliğinin 1991’de çökmesinin ardından Japon hükümeti tarihinin en büyük personel azaltma çalışmasını gerçekleştirdi. Garren Mulloy’un Defenders of Japan isimli kitabında da zikrettiği üzere kara kuvvetlerinin personel sayısı %15 oranında azaltılırken envanterdeki tank ve top sayısında büyük düşüş yaşandı.
Tabi bu kesintiler, GSDF’nin temel yapısının konvensiyonel bir kara kuvveti olarak devam ettirilmesi hususunda pek bir etki yapmadı. Japon kara kuvvetlerinin ana bileşeni her biri 6 ila 9 bin askerden müteşekkil dokuz ayrı muharebe tümeni olup bu tümenlerin görev tanımı Japonya’nın büyük adalarından herhangi birine yönelik geniş çaplı çıkartma harekatlarını durdurmaktır. Japonya meclisi geçtiğimiz yıllarda 2 ila 4 bin askerden müteşekkil yeni birliklerin tertip edilmesi ve bu birliklerin Çin’in Japonya’nın küçük adalarına saldırması halinde hızlıca intikal ettirilmesini öngören bir yasa tasarısını kabul etti. Japonya’nın bugün içinde bulunduğu güvenlik çevresi, kara kuvvetlerinin muhabere birliklerinin kâğıt üzerindeki amacını anlamsız hale getirmektedir.
Denizlerdeki güç
Japon devletinin büyük çaplı bir çıkarma / hava indirme harekâtını ifa etmesi için gerekli kâğıt üzerinde dahi bir planı mevcut değildir ki böyle bir plan çizilse dahi kara kuvvetleri bünyesindeki muharebe birliklerinin ancak küçük bir kısmını aktif savaş bölgesine intikal ettirmeye yetecek kadar hava ve deniz lojistiği kapasitesi bulunmaktadır. Tüm bu sorunlar çözülmüş olsa dahi Japon askerinin olası bir Kuzey Kore istilasına mukavemet için Güney Kore’ye girmesi düşünülemez bile zira iki ülke arasındaki devam eden tarihi güvensizlik hala tazeliğini korumaktadır. Japonya ile Güney Kore arasındaki bu tarihi hamaset devam ettiği sürece Japon askerinin Kore’de hoş karşılanması mümkün değildir ki bu vaziyet Japon yetkililerin muharebe birliklerine yaptığı gereğinden fazla yatırımı mantıksız kılan maddelerden sadece bir tanesidir.
Çin’in denizlerdeki gücünün artmasıyla birlikte Japonya’nın savunma politikası 2012’den bu yana keskin bir şekilde yön değiştirerek daha çok sulara odaklanmaya başladı. Soğuk Savaş dönemindeki en büyük endişe Rusların Hokkaido’ya çıkarma yapması olduğu için ordu böyle olası bir senaryoda nasıl savunma yapılacağına öncelik vermekteydi. Ancak bugün gelinen noktada Çin’in Tayvan’ı işgal etme ihtimalinin giderek yükselmesi nedeniyle Japonya’nın stratejik mercekleri, Pasifik Okyanusunun batı ve orta kısımlarına erişimin anahtarı niteliğindeki Japonya’ya ait güney adaları ve Doğu Çin Denizine doğru çevrildi.
Japon donanması söz konusu bu bölgeyi güvenlik altına almak amacıyla son on yılda filosuna yeni gemiler ekledi ve buna ilaveten yüksek teknolojili gemilerin normalden daha az sayıda mürettebat ile operasyona çıkabilmesi için çalışmalar yürütmeye başladı. Bunlar doğru yönde atılan adımlar olsa da risk içeren değişimler ve yeni gemi inşasına hız verilmesi, Japon donanmasının içinde bulunduğu, halihazırdaki gemilerin yüzdürülmesi ve düzenli bakım onarım çalışmaları yapılması için gerekli personel eksikliği gibi temel bir sorunu çözmeye yeterli değildir.
Tokyo yönetiminin denizci sayısını arttırmadan şu ankinden çok daha büyük bir filoya komuta etme arzusu idame ettirilmesi mümkün olmayan son derece tehlikeli bir plandır. Donanmanın mustarip olduğu personel eksikliği bu gemilerin muharebe esnasında kullanılması gereken kabiliyetlerini baltalayacaktır. Buna ilaveten, yeterli sayıda mürettebat olmadan operasyona çıkan gemiler istatistiksel olarak kazaya daha yatkın hale gelmekte ve olası bir çatışma senaryosunda daha kolay ele geçirilebilmekte veya batırılabilmektedir zira sayısı az mürettebatın her neferi ister istemez haddinden fazla görev üstlendiği için çok daha çabuk yorulur. Japon ordusunun planları arasında insansız deniz araçları envanterini genişletme başlığı da yer almaktadır fakat bu adım da kronik istihdam sorununu çözecek sihirli bir değnek değildir zira insansız deniz araçlarının etkin şekilde kullanılması için bunları kullanacak personelin özel olarak eğitilmesi ve bakım onarım işleri için yeni personel istihdam edilmesi gereklidir.
Japonya Başbakanı Fumio Kishida’nın geçtiğimiz kasım ayında yaptığı açıklamada ülkesinin savunma bütçesinin hatırı sayılır miktarda arttıracağını açıklaması tüm dünyada ilgiyle karşılandı. Bu yeni istikamet çerçevesinde Japonya’nın savunma harcamaları 2027’ye kadar GSMH’nın %1’i seviyesinden %2 seviyesine çıkartılması planlanmaktadır. Fakat Japon ordusunda görev yapmış emekli subayların da gündeme taşıdığı üzere bu plan çerçevesinde Japon donanmasının derhal ilgi bekleyen istihdam sorununun çözümüne yönelik bir başlık bulunmamaktadır. Tokyo yönetimi bu yönde adım atmak yerine siber savaş komutanlığını genişletmek ve kara kuvvetlerinin saldırı kabiliyetini arttırmak için yeni füze sistemleri geliştirmek istemektedir ki bunu yapmak için ya yeni bir istihdam dalgası yaratılması ya da halihazırdaki personelin yeniden eğitilmesi gereklidir.
Yukarıda bahsettiğimiz nedenlerden ötürü gençler arasından yeni askerler elde etme şansı düşük olan Japon ordusunun savunma vazifesini ifa edebilmesi adına elinde olan tek seçenek kara kuvvetlerinde görevli askerlerin yeniden eğitime tabi tutularak donanmaya aktarılmasıdır. İyi haber şu ki Japon hükümeti ortadaki bu gerçeğin farkında olduğunun sinyallerini vermektedir. Aralık ayında yapılan açıklamaya göre Japon ordusu tarihinde ilk kez hayata geçirilecek bir uygulama ile yeni bir elektronik muharebe ve istihbarat birliği kurmak amacıyla ordu bünyesindeki diğer kuvvet komutanlıklarında görevli askerlerden 2,000 tanesini 2025’e kadar hava ve deniz komutanlıklarına transfer etmeyi planlamaktadır. Bu girişim her ne kadar ordunun kabiliyetlerinin modernizasyonu açısından doğru yönde atılmış bir adım olsa da donanmanın gerekenden az miktarda mürettebat ile gezen gemilere takviye yapmak ve yeni inşa edilen gemilere yeni mürettebat atamak için acilen ihtiyaç duyduğu ek personel hususunda bir çözüm sunmamaktadır.
Japonya eğer savunma hedeflerine ulaşma konusunda ciddiyse daha hırslı bir yol haritası izlemek mecburiyetindedir. Tokyo yönetimi bu çerçevede kara kuvvetlerinden deniz kuvvetlerine transfer edeceği asker sayısını arttırmalıdır. Gerek duyulması halinde bir veya daha fazla sayıda muharebe tümeni küçültülerek tugay seviyesine getirilmeli ve böylece elde edilecek 3000 ile 9000 ek personeli donanmanın hizmetine vermelidir. Bu hamle ile yapılacak para ve personel tasarrufu sayesinde Japon donanması, sadece yeni asker istihdam ederek elde etmesi imkânsız düzeyde ek kaynağa ulaşacaktır. Kuvvet komutanlıkları arasındaki personel transferi geniş bir zaman dilimine yayılarak neşter yiyecek muharebe birliklerinin operasyon kabiliyetleri üzerindeki etki hafifletilmelidir. Sağlıklı bir sonuç alınabilmesi için bu sürecin uzun tutulması mecburiyeti olduğundan bu transferlere vakit kaybetmeden bir an önce başlanması elzemdir.
Japonların Kishida’dan şu anda çok memnun olduğu söylenemez fakat ordu içindeki personelin yeniden görevlendirilmesi meselesi için halkın olurunun alınması gerekmez ki zaten Japon muhalefeti de buna karşı çıkmaz. Bu sürecin önündeki en büyük engel haliyle kara kuvvetleri komutanlığının zirvesindeki isimlerin göstereceği sert mukavemet olacaktır. Ancak Japon devleti Çin’in denizlerde artan gücünün altında ezilmek istemiyorsa karşılaşılması kaçınılmaz her türlü bürokratik mukavemeti göğüslemeye hazır olmak zorundadır. Japon donanmasının büyümekte olan personel açığı sorununa el atılmaması halinde devletin suda ve havada sahip olduğu kabiliyetlerin Japonya’nın karşı karşıya olduğu tehditler karşısında yetersiz kalmaya devam etmesi kaçınılmazdır.
Samuel P. Porter tarafından kaleme alınan ve Foreign Policy'de yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.