NATO neden Ürdün'de ofis açıyor?
Ürdün'de bir NATO irtibat bürosu açılıyor. Bu ayın başlarında Washington'da düzenlenen bir zirvede Transatlantik İttifakı bir açıklama yaparak bu gelişmenin "NATO ile Ürdün arasında uzun süredir devam eden ilişkinin doğal bir ilerlemesi" olduğunu belirtti ve "hem bölgesel hem de küresel bağlamda bir istikrar ışığı olan" Ürdün'ü övdü.
Bu gelişme analistler arasında Amman'da bir ofis açılmasının nedenleri ve bunun bölgesel ve küresel etkileri konusunda sayısız tartışmaya yol açtı, Gazze savaşı ve bölgedeki diğer çatışma ve gerginliklerin arka planında bunun önemine ilişkin farklı yorumlar yapıldı.
Yine de bu gelişmenin hem Ürdün'ün hem de Batı'nın güvenlik işbirliğine ne kadar önem verdiğinin altını çizdiği açık.
Ürdün-NATO ilişkileri
Transatlantik İttifakı'nın bölgedeki ilk irtibat bürosunu açmak için Amman'ı seçmesi sürpriz olmadı. Ürdün ve NATO uzun yıllara dayanan derin bir ortaklığa sahip. Bu yeni ofis gelecekte de bu işbirliğini güçlendirmeye hizmet edecek.
Kriz yönetimi, terörle mücadele ve siber güvenlik gibi çeşitli alanlarda Ürdün-NATO koordinasyonu önümüzdeki dönemde muhtemelen daha üst seviyelere çıkacak.
Ürdün Silahlı Kuvvetleri muhtemelen NATO'dan daha fazla teknik destek ve ileri teknoloji alacak. Amman için böyle bir destek, bölgesel çalkantıların ve jeopolitik istikrarsızlığın arttığı bir dönemde Ürdün'ün ulusal güvenliğine yönelik artan tehditlere karşı koyma konusunda önemli olabilir.
ABD'nin eski Tunus Büyükelçisi Gordon Gray The New Arab'a verdiği röportajda şunları söyledi:
"Ürdün'ün Batı ile her zaman güçlü askeri bağları olmuştur. İlk yıllarında büyük ölçüde İngiliz askeri desteğine bel bağlıyordu. Gem Kral Hüseyin hem de Kral 2. Abdullah Sandhurst'te eğitim gördü.
Amerika Birleşik Devletleri 1996 yılında Ürdün'ü NATO üyesi olmayan önemli bir müttefik olarak tanımladı. Diplomatik ilişkilerin kurulduğu 1949 yılından bu yana Ürdün'e 31 milyar doların üzerinde yardım sağladı ve 2022 yılında 2029 yılına kadar yıllık 1,45 milyar dolar yardım sağlamayı taahhüt etti."
Ürdün 1990'lardan bu yana Cezayir, Mısır, İsrail, Moritanya, Fas ve Tunus ile birlikte NATO'nun Akdeniz Diyaloğu'nun (MD) bir üyesi.
Bazı NATO üyeleri 2011 Arap Baharı sırasında Libya'ya karşı askeri harekata giriştiğinde Ürdün, Birleşik Koruyucu Operasyonu'na katılan birkaç Arap ülkesinden biriydi. Ayrıca Ürdün ordusu ve NATO kuvvetleri Afganistan ve Kosova'da birlikte görev yapmıştı.
Princeton Üniversitesi eski profesörlerinden ve Ramallah'taki Kudüs Üniversitesi Modern Medya Enstitüsü'nün kurucusu ve eski direktörü Dr. Daoud Kuttab New Arab'a verdiği demeçte "Ürdün'de bir NATO irtibat ofisi açma kararı, Ürdün'ün tüm NATO üyeleri ve hatta en büyük NATO üyesi olan ABD içinde iki partili bir şekilde güçlü, güvenilir ve istikrarlı bir müttefik olduğu gerçeği hakkında çok şey söylüyor" dedi.
Washington'daki Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü'nde kıdemli uzman olarak görev yapan Dr. Hüseyin İbiş, New Arab'a verdiği mülakatta Amman'da açılan bu ofisin Ürdün'ün "bir bütün olarak Orta Doğu bölgesinin istikrarı ve güvenliği için ne kadar önemli olduğunu" ve "genellikle bu kadar yakın işbirliği içinde olmayan birçok aktör arasında askeri ve özellikle de istihbarat koordinasyonu için paha biçilmez bir merkez görevi gördüğünü" ifade etti:
"Orta Doğu'da güvenlik ve istikrara önem veren herkesin Ürdün'ün Ürdün olmasına ve Ürdün'ün yaptığını yapmasına ihtiyacı var. NATO irtibat ofisi, Ürdün'ün bu konuda yerine getirdiği sessiz ama temel işlevlere mükemmel bir örnektir."
Avusturya Avrupa ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde (AIES) kıdemli danışman olarak görev yapan Wolfgang Pusztai, Ürdün'ün NATO'ya yıllar içinde çeşitli şekillerde verdiği desteğin önemi hakkında New Arab'a konuştu.
"Ürdün, başta Kral Abdullah II Özel Operasyonlar Eğitim Merkezi (KASOTC) olmak üzere çok üst düzey eğitim tesisleri sunmakla kalmıyor, aynı zamanda IŞİD'e karşı mücadelede de değerli bir ortak.
Ayrıca Ürdün, NATO'nun Irak'taki Eğitim Misyonu'nun (NMI) desteklenmesinde de bir rol üstlenebilir, savaş dışı kapasite geliştirme ve danışmanlık misyonu olan bu misyonun arka bölgesi gibi bir şey. Geçmişte NMI çerçevesinde Ürdün'de Iraklı güvenlik ve askeri personele yönelik bir dizi 'eğiticiyi eğitme' kursu düzenlenmişti."
Ancak ABD ve NATO'nun geri kalanının Orta Doğu'da başka yakın müttefikleri olduğu düşünüldüğünde, Batı ittifakının bu irtibat ofisini neden başka bir Arap ülkesi yerine Ürdün'de açmaya karar verdiği sorulmaya değer.
ABD'nin eski Katar Büyükelçisi Patrick Theros New Arab'a yaptığı açıklamada Batı'nın Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleriyle "eşit derecede iyi ilişkiler" sürdürdüğünü belirtirken "NATO'nun konuşlanabileceği diğer ülkelerin (örneğin Katar, BAE, Bahreyn) şu anda dikkat çekmek istemediğinden" şüphelendiğini söyledi.
Tepkiyle ilgili endişeler
İsrail'in Gazze'ye karşı yürüttüğü barbarca savaşın üzerinden neredeyse on ay geçmesine rağmen Arap dünyasında güçlü duygular hissediliyor ve halkın öfke ve kızgınlık seviyesi çok yüksek.
Bu nedenle Ürdün'deki genel nüfusun ve diğer bölge ülkelerindeki halkın Amman'daki NATO irtibat bürosuna nasıl bakacağı konusunda sorular sormak mantıklıdır, özellikle de sosyal medyada büronun açılışının Gazze'deki savaşla ilgili olduğuna dair çok fazla dedikodu yapıldığı göz önüne alındığında.
Ancak pek çok uzman Transatlantik İttifakı'nın Ürdün'ün başkentindeki irtibat bürosunun İsrail'in Gazze'ye açtığı savaşla ilgili olduğuna inanmadığı gibi Amman'da açılan bu ofisin Ürdün'de ya da diğer Arap ülkelerinde büyük bir öfkeye yol açacağını da düşünmüyor.
Dikkate alınması gereken önemli bir faktör, bu ofisin açılması kararının 7 Ekim 2023'te Hamas öncülüğündeki Aksa Tufanı Operasyonu'ndan birkaç ay önce alınmış olmasıdır. Bir diğeri ise Türkiye, İspanya, Belçika ve Slovenya gibi bazı NATO üyelerinin geçen yıldan bu yana İsrail'in Gazze'deki suç teşkil eden tutumunu son derece eleştiriyor olmalarıdır.
Dr. Kuttab şu ifadeleri kullandı:
"Ürdün'deki öfke önce İsrail'e, sonra da Filistin halkına yönelik soykırımın destekçileri oldukları için ABD, İngiltere ve Almanya'ya karşı. Ürdün'deki herkes Ürdün'ün bir Batı müttefiki olduğunu biliyor ve bazıları bu Batılı ülkelerin bazılarının üslerinin boyutları hakkında giderek daha fazla şey öğreniyor. Bir NATO ofisine sahip olmak pek bir şeyi değiştirmeyecektir.
Gazze'deki çözüm yabancı birlikleri içeriyorsa, bunların herhangi bir devletten ziyade NATO'dan olması daha muhtemel çünkü NATO, Amerika ve Türkiye'yi aynı anda içerdiği için her iki tarafça da daha kabul edilebilir. Dolayısıyla NATO güçleri kolaylıkla Avrupalı/Amerikalı/Türk olabilir ve bu da her iki taraf için de sadece Amerikalı, İngiliz ya da Alman olmalarına kıyasla biraz daha tarafsız olacaktır."
Amman'da bu ofisin açılması Ürdün'ün bir bütün olarak Orta Doğu bölgesinin istikrarı ve güvenliği için ne kadar önemli olduğunu göstermektedir."
İran ve Rusya ile mücadele
NATO'nun Orta Doğu'da bu irtibat bürosunu açmasını, Batı'nın bölgedeki İran ve Rusya etkisine karşı koyma arayışını dikkate almadan analiz etmek zor. İran'ın 13/14 Nisan tarihlerinde İsrail'e karşı düzenlediği askeri operasyon ışığında, ABD ve diğer Batılı güçlerin İslam Cumhuriyeti ve onun "direniş ekseni" hakkındaki endişeleri anlamlı.
Ürdünlülerin bu yılın başlarında İran'a ait insansız hava araçlarını İsrail'e giderken Ürdün hava sahasında durdurması ve Amman'daki yetkililerin İran'a ait silahların Ürdün üzerinden Batı Şeria'ya girişini engellemesi ışığında, İran'la ilgili konuların Ürdün-NATO güvenlik işbirliği açısından nasıl giderek daha önemli hale geldiğini görmek kolay.
Rusya ve Moskova-Tahran ortaklığının güçlenmesine yol açan Ukrayna savaşı da bu resme dahil. NATO, Arap dünyasının kalbinde bu irtibat bürosunu açarak Batı ittifakının kendisine Avrupa kıtasının ötesine uzanan bir rol biçtiği mesajını veriyor ki Avrupa dışındaki geçmiş NATO operasyonları düşünüldüğünde bu elbette yeni bir şey değil.
Ancak, Ukrayna'da savaş devam ederken Rusya'nın Suriye'deki varlığını sürdürmesi ışığında NATO, Orta Doğu'daki çatışma dinamiklerinin yoğunlaşmaya devam ettiği ve Batı'nın Ürdün'ün ABD ve Avrupa ülkelerinin müttefiki olarak önemini giderek daha fazla fark ettiği bir dönemde Haşimi Krallığı ile uzun yıllara dayanan güvenlik ilişkilerini sürdürme kararlılığını pekiştirmeye çalışıyor.
Kuttab şöyle devam etti:
"Ofisin lojistik ve idari koordinasyon için mi yoksa askeri üsler için mi kurulacağı henüz belli değil. Şu anda Ürdün ofisinin lojistik amaçlı olduğunu düşünüyorum ve bu Rusya-Ukrayna savaşı ve muhtemelen Asya ve Afrika'daki diğer sorunlarla ilgili lojistik desteği de içerebilir."
Ancak pratikte bu irtibat ofisi Batı'nın Tahran ve Moskova'nın Orta Doğu'daki gündemlerine karşı koymasına yardımcı olmak için gerçekte ne yapacak? Pusztai bu konuda pek bir şey yapacağına inanmıyor:
"Bu yeni ofis Ürdün ve NATO arasında her ikisinin de yararına olacak daha yakın bir işbirliğini kesinlikle kolaylaştıracak olsa da, NATO'nun bir örgüt olarak Orta Doğu'da İran ya da Rusya'ya karşı özel bir rol oynayacağını sanmıyorum. NATO üye devletlerin varlıklarına güvenmektedir. Karargahlar, birkaç nakliye uçağı ve eskimiş bir havadan erken uyarı uçağı filosu dışında kendi askeri varlığına sahip değildir.
Bazı analistlerin söylediklerinin aksine, bunun Ürdün'ün ne İran ne de Rusya'ya karşı 'NATO'nun kolektif savunma yeteneklerinin bir kısmından yararlanmasına' izin vermekle hiçbir ilgisi olmadığını vurgulamak isterim. NATO'nun karşılıklı savunma maddesi, NATO anlaşmasının 5. Maddesi, sadece NATO üyesi devletleri kapsamaktadır."
New Arab'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.