Ramazan: İnanç ve birlikteliğin gücü
Hükümet yetkilileri ve kurumları, ister baskı ister medya, eğitim ya da popüler kültür yoluyla olsun, ellerindeki her türlü araçla toplumu etkilemeye çalışır. Bu durum genellikle genel nüfusun düzen karşıtı tepkisiyle karşılanır.
Son zamanlarda üniversite kampüslerinde ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki aktivist gruplar arasında anti-otoriter olarak tanımlanabilecek bir eğilim ortaya çıkmıştır. Üniversite öğrencileri artık sıklıkla eğitimcilere ve üniversite yönetimlerine şüpheyle bakmakta ve haksız güç ve otorite kullanımı olarak gördükleri şeylere meydan okumaktadırlar. Her türlü didaktik öğretime karşı giderek daha şüpheci hale geliyorlar.
Toplum genelinde, otorite ve uzmanlık sahibi bir konumdan başkalarını etkilemek de her zamankinden çok daha zor hale gelmiştir. Aşı karşıtı hareket, uzmanlığa karşı bu direncin bir örneğidir; büyük ölçüde geleneksel kurumlara ve bilgi yapılarına güvensizliğe dayanmaktadır.
ABD'deki pek çok insan da örgütlü dine sırt çevirmekte ve artık her zamankinden daha agnostik ve hatta ateisttir. Pek çok kişi, yerleşik kurumlar ve "normlar" aracılığıyla bile olsa, hayatlarında bir hakem olması fikrinden hoşlanmamaktadır.
Agnostisizm zemininde, dinin büyük bir insan grubu üzerinde herhangi bir etkiye sahip olabileceğine inanmak zordur. Din ya da gayba iman, pek çok kişi tarafından iktidarsız ve arkaik bir olgu olarak görülmekte; maddi başarı ve ilerleme lehine bir kenara atılmaktadır. Ahlaki anarşi ve liberalizm ise pek çok insanın kutladığı şeylerdir.
Peki ya din bir milyar insanı bir ay boyunca gün boyunca yiyecek ve su gibi en temel insani ihtiyaçlarından vazgeçmeye teşvik edebiliyorsa?
Ya görünmeyene olan inanç bir milyar insanı bir ay boyunca sanki akıllarındaki tek şey buymuş gibi -özellikle de geceleri- O'na ibadet etmeye motive edebiliyorsa?
Ya inanç bir milyar insanı etkileyebilir ve tüm gün oruç tuttuktan sonra açları doyurmaları için onlara ilham verebilirse?
Ya dini inanç bir topluluğun daha fedakar olmasına ve bir ay boyunca sosyal yardım ve hayır kurumlarına bağışta bulunmasına neden olabilirse?
Ya inanç pratiği bir milyar insana birbirlerinin hatalarını affetmeleri için ilham verebilirse?
Ya bir milyardan fazla insandan oluşan asil bir medeniyet, insanların şiddet, yağma, soygun ve öldürme olmadan yaşayamayacağı efsanesini ortadan kaldırabilirse?
Ya organize bir din, bir milyar insanın birlik içinde hareket etmesini ve farklılıklar yüzünden kavga etmek için hiçbir neden bulmamasını sağlayabilirse?
Evet. Ya öyleyse!
Bu yazıyı okuyan Müslümanlar, Ramazan ayı boyunca bu büyük olgunun faydalanıcısı ve tanığı olduklarını bileceklerdir. Yaratıcılarına ibadet etmekte birleşirler. Hepsi Allah'ın affına ve bereketine sığınır.
Ramazan ayı, Kur'an-ı Kerim'in herkes için bir rehber olarak indirildiği bir zamandır. Eğer başkaları Müslüman toplumdaki bu manzarayı gözlemleyebilselerdi, ibadette toplumsal birliğe yönelik rehberliği kesinlikle görürlerdi.
Siyasi ve sosyal aktivizmle uğraşan Müslümanlar bu mucizeyi takdir etmeli ve birbirleri arasında daha fazla güven, daha fazla işbirliği, daha fazla saygı, daha fazla iyimserlik ve birbirlerine daha iyi bir bakış açısı inşa etmek için bir platform olarak kullanmalıdır.
Ramazan, Müslümanlar için devletin ve kurumların gücünün olmadığı, gönüllü değişim fikrine dayanan bir çerçeve sunmaktadır.
Eğer bir Müslüman en temel insani ihtiyaçlarından vazgeçebiliyor ve bu yoksunluğu hiçbir zorlama olmaksızın sürdürebiliyorsa, o zaman adaletin hizmetinde aktivizmle meşgul olmak buna kıyasla küçük bir çabadır.
İslam anti-otoriter bir anarşizm vaaz etmez; daha ziyade müminleri, öz disiplin ve mutlak ilahi egemenlik anlayışından oluşan daha geniş bir kozmolojik çerçeve içinde kendi potansiyellerinin farkına varmaya teşvik eder.
Ramazan, gerçek gücün geçici hükümet otoritesinin uzun kolundan değil, Allah'ın yaratılış üzerindeki nihai hakimiyetine bireyin gönüllü rızasından kaynaklandığını gösterir.
Ramazan ayını idrak eden Müslümanlar bu nedenle birliklerini ve Allah'a olan güvenlerini yılın diğer tüm aylarına yaymalıdır.
Ramazan yaşayan bir aydır. Canlıdır ve "uykuda" olan bir topluma hayat verir. Kur'an yaşayan bir kitaptır. Canlıdır ve Müslümanlar onu hayat verici olarak görmelidir.
Hükümet gücü ve başkaları üzerindeki kurumsal otorite artık rekabete sahiptir. Ancak bu herhangi bir insan rekabeti değildir.
Her yıl dinin ve gerçek güce olan inancın -muhaliflerinin iddialarına ve küçümsemelerine rağmen- hala çok güçlü bir şekilde hayatta olduğunu kanıtlayan bir rakiptir.
Al Jazeera için kaleme alınan bu görüş yazısı Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Yazıda yer alan ifadeler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.