Rusya-Ukrayna savaşı: Ortadoğulu liderler neden taraf seçmiyor?
Ne Moskova ne de batılı devletler, kendi bölgelerinde ağırlığı olan çoğu devleti kendi istedikleri şekilde hizaya sokmak için gerekli nüfuza sahip değildir.
Ortadoğu’daki çoğu devlet niçin Rusya-Ukrayna savaşını uzaktan izlemeyi tercih etti? Rusya’nın en sadık müttefiki Suriye’nin kendilerinden beklenilen şekilde Moskova’yı desteklediklerini ilan etmesinin haricinde bölgedeki diğer tüm devletler gözden kaçırılması imkânsız bir şekilde sessiz kaldı.
BM Genel Kurulu bünyesinde gerçekleştirilen ve Rusya’nın Ukrayna’dan askerlerini çekmesini talep eden sembolik karar oylamasında Şam yönetimi hariç diğer devletlerin hepsinin ya evet ya da çekimser oyu kullanmasına rağmen bu devletlerin hiçbiri Batının Moskova’ya yönelik yaptırımlarına şu ana kadar iştirak etmedi.
Bu şekilde davrananlar arasında sadece İran gibi Washington’un düşmanları değil aynı zamanda Türkiye, Suudi Arabistan ve BAE gibi uzun süredir ABD müttefiki olan devletler de yer aldı. Buna ilaveten, Suudi Arabistan ve BAE’nin, yaşanan savaş sebebiyle artmakta olan petrol fiyatlarının dengelenmesi için üretimi arttırmalarına yönelik çağrıları reddetmesi de gözden kaçmadı.
Peki bu göreceli tarafsızlık nasıl açıklanabilir? Bu noktada incelenmesi gereken faktörlerden birisi jeopolitiktir. Bazı uzmanlar, Rusya’nın uzun yıllardır Ortadoğulu devletlerle flört etmesine rağmen Suriye hariç kimsenin çıkıp ta Moskova’nın eylemlerine destek vermemesini bu devletlerin Rusya’yı reddettiğine işaret ettiğini düşünmektedir. Bazıları ise bunun tam tersini yani Washington yönetiminin elinin altındaki anahtar müttefikleri Putin’e karşı gelmeye ikna edemediğini ve Batının bölgedeki nüfuzunun zayıfladığını savunmaktadır.
Bu iki önerme de doğru olmakla birlikte abartılmamaları gerekir. Batı dünyasının bölgedeki göreceli gücü her ne kadar azalsa da buradan mutlak bir şekilde çekilmeleri gibi bir durum söz konusu değildir. Ortadoğu’da, özellikle de Körfez bölgesindeki ABD müttefiklerinin güvenlik stratejileri hala, Amerika’nın Irak ve Libya vakalarındaki gibi askeri maceralara ve müdahalelere olan iştahı bir nebze körelmiş olmasına rağmen, yakın gelecekte ABD’nin bölgede sahip olduğu askeri üslerdeki varlığını devam ettireceği varsayımına dayalıdır.
Batı nüfuzunun gerileyişi bölgedeki ABD müttefiklerinin eski patronlarına kafa tutma isteklerini arttırsa da bu devletler nerede duracaklarını bilerek ve dikkatli şekilde adım atacaklardır.
İdeolojik Etkenler
Benzer şekilde Rusya da Ortadoğu özelinde bir oyuncu olmaya devam edecektir ama tabi Ukrayna’da yaşanacak olası bir felaket sonrası Putin’in görevden uzaklaştırılması söz konusu olursa bu durum değişebilir. Her ne olursa olsun, Rusya’nın bölgedeki yatırımları Amerikan varlığına nazaran çok küçük olup, Suriye’deki birkaç askeri üs ile İsrail, Mısır, İran, Türkiye ve Körfez ülkeleri ile sahip olunan gelişmiş diplomatik bağlantılardan müteşekkildir. Bu açıdan bakıldığında, bölgedeki devletlerin Putin’e alenen karşı gelmelerinin veya ona tamamen destek vermelerinin çok mantıksız birer hamle olacağı aşikardır.
Jeopolitik kaygılar tabi ki durumu sadece bir miktar açıklayabilir. Bölgesel meseleler de bu hususta incelenmesi gereken başka bir alandır zira Ortadoğulu birçok devlet Ukrayna’da patlak veren krizi yararlanabilecekleri bir fırsat olarak görmektedir.
Mesela Riyad yönetimi, petrol üretiminin arttırılması karşılığında ABD Başkanı Joe Biden’ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a yönelik eleştirilerini bir kenara bırakarak, Yemen’de devam etmekte olan savaşta kendilerine verilen desteğin arttırmasını talep etmektedir. Benzer şekilde BAE de ancak ABD’nin Husilere karşı verilen savaşta daha fazla savunma desteği sözü vermesinin ardından petrol üretimini arttırmaya yanaştı.
İran’a baktığımızda ise Tahran’ın halihazırda Rusya-ABD ilişkilerinde yaşanan gerginlik nedeniyle, devam etmekte olan nükleer anlaşma pazarlık sürecinin kötü etkilenmesinden endişe duyduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle de normalde Rus yanlısı olan İran’ın görece daha temkinli davrandığı gözlemlenmektedir.
Meselenin bir de ideolojik açısı bulunmaktadır. Bazı ülkelerdeki derin Amerikan karşıtlığı nedeniyle Ruslara karşı empati duyuldu ve İran, Irak ve Cezayir’in BM Genel Kurulunda çekimser oy kullanmasının sebeplerinden birisi yine bu Amerikan nefretiydi. Bazıları içinse, Putin’e karşı sessiz bir şekilde besledikleri otokrat birliktelik duygusu da mevcuttur. Batılı liderler, Ukrayna’da yaşanan krizi, demokrasinin otokrasiye karşı verdiği bir savaş olarak çerçevelendirdi. Ortadoğu’daki devletlerin çoğunun otokrat olduğu ve bu devletlerin liderlerinin son on yıldır demokrasinin bölgede yayılmasına alenen karşı çıktığı düşünüldüğünde kalplerinin kimden yana olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Tabi bu durum söz konusu liderleri sahibi oldukları tankların üstüne “Z” harfi çizmeye kadar götürmez ancak Ukrayna’da demokrasi adına nihai bir zafer kazanılmasının Ortadoğu’da sevinçle karşılanması da beklenemez.
Egemenliğin ihlali
Bu mesele ile bağlantılı bir diğer nokta da devletlerin egemenliğidir. Putin’in başlatmış olduğu işgal hareketi her ne kadar on yıllar sonra ortaya çıkan türünün tek örneği olsa da kendisinin savaşı haklı göstermek için ortaya sürdüğü, “tehdit olarak algılanan komşu bir devlete müdahale etme hakkı” argümanı son derece tanıdıktır.
Moskova’nın Ukrayna’nın egemenliğini ihlal ettiği gerekçesiyle Rusya’yı kınamak için sıraya giren Batılı devletler aslına bakıldığında bu hususta ikiyüzlüdür zira kendileri de aynı şekilde birçok devletin egemenlik hakkını geçmişte ihlal etmiştir. Bu husustaki tek fail Batılı devletler değildir. Komşu devletlere askeri olarak müdahale etmek Ortadoğu’nun en sevilen dış politika seçeneklerinden birisidir. Sadece geçtiğimiz yılda, Türkiye, İran, İsrail, Suudi Arabistan ve BAE bu seçeneğe başvurdu. Bu devletlerin yönetimlerinin bazıları Putin’in Batı tarafından kınanmasını bir kendini beğenmişlik ve ikiyüzlülük olarak görüyor ve Ukrayna’daki savaşın gelecekte kendilerinin gerçekleştireceği egemenlik ihlali operasyonları hususunda sorun yaratabileceğinden korkuyor olabilir.
Ortadoğu’daki liderlerin önünde tarafsız kalmaları için bu kadar fazla neden varken, Batının bu liderlerden farklı bir tutum beklemesi dahi bir bakıma şaşırtıcıdır. Basitçe özetlemek gerekirse, bölgedeki oyuncuların kovaladığı çıkarlar ne Batının ne de (Suriye hariç) Rusya’nın çıkarları ile örtüşmektedir. Ne Moskova ne de batılı devletler, kendi bölgelerinde ağırlığı olan çoğu devleti kendi istedikleri şekilde hizaya sokmak için gerekli nüfuza sahip olmadığı için Ortadoğulu yönetimlerin Ukrayna’da yaşanan savaşı uzaktan izlemeyi tercih etmesi bir nevi kaçınılmazdır.
Bu pozisyonlar, Rusya ve ABD’nin müttefiklerini sahaya indirmek için yeni yollar bulması halinde pek tabi değişime açıktır ancak bunun bedeli hiç de ucuz olmayacaktır. Bu yüzden “dikkatli tarafsızlık” seçeneği bazı Ortadoğulu oyuncular için sonunda büyük kazançlar elde edecekleri bir güzergâh olabilir.
Christopher Phillips tarafından kaleme alınan ve Middle East Eye'da yayınlanan bu makale Mepa News okurları için tercüme edilmiştir.
Makalede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.