Trump doktrini, İran ve Suudi Arabistan

Trump doktrini, İran ve Suudi Arabistan

"Bugün ise elde Donald Trump var. Hedefe kitlenmiş, eli tetikte ama büyük ihtimalle blöf yapıyor."

Donald Trump, ABD Başkanlığı görevine geldiği günden bu yana çoğu zaman tartışmaların merkezinde oldu. Trump 'düşmanlarına' blöf yapmak ve uluslararası siyasette 'tüccarı oynamakla' suçlandı. Son dönemde İran ve Suudi Arabistan arasında yaşanan gerilimde ABD'nin gerekli ağırlığı hissettirmemesi de Trump'a yönelik eleştirilerden biriydi. The New York Times'tan Bret Stephens kaleme aldığı değerlendirmede iki ülke arasındaki gerilime ve Trump'ın metoduna değindi. Değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edildi.

*

Thomas Jefferson, bataklığa sürükleyen müttefikliklere karşı uyardı. John F. Kennedy zorluklar karşısında her bedeli ödemeye her yüke katlanmaya hazırdı. Teddy Roosevelt yumuşak konuşun ama büyük bir sopanız da olsun öğüdünü tarihe geçirdi.

Bugün ise elde Donald Trump var. Hedefe kitlenmiş, eli tetikte ama büyük ihtimalle blöf yapıyor.

İran’ın son aylarda ABD ve müttefiklerine karşı artarak devam eden dozu çok iyi ayarlanmış saldırıları sonrası verilen tepkilerden İranlı liderlerin çıkardığı ders tam olarak bu oldu.

Mayıs ayında, Hürmüz Boğazında seyreden ikisi Suudi, biri Norveç biri de BAE bandıralı toplamda dört tanker gemi saldırıya uğradı ve bu saldırıları üstlenen olmadı. Haziran ayında, iki tankerin daha saldırıya uğradığı sıralarda bölgede görev icra eden ABD gözlem araçları tarafından zarar görmüş tankerlerden birinin yakınlarında İran’a ait bir devriye botu görüntülendi.

Temmuz ayında İran, ABD’nin uluslararası hava sahasında görev icra ettiği konusunda ısrarlı açıklamalar yaptığı 130 milyon dolar değerindeki bir gözetleme İHA’sını düşürdü. Hemen ardından, İngiliz ordusunun Kraliyet Deniz Piyadeleri tarafından Suriye’ye uygulanan uluslararası yaptırımları deldiği gerekçesiyle İran’a ait bir tankeri durdurdu. Bunun üzerine İran da İngiltere’ye ait bir gemiye tayfasıyla beraber el koydu.

Suudi tesislerine saldırı

Şimdi de elimizde Suudi Arabistan’ın önemli iki petrol tesisine düzenlenen bir saldırı var. Saldırılar sonucunda Suudi Arabistan’ın petrol üretim kapasitesinin yarısı durdurulmak zorunda kaldı. Saldırıların bizzat İran tarafından mı yoksa İran destekli Husiler tarafından mı yapıldığını, gerekli soruşturma ve diplomatik süreçler ile şüpheye yer bırakmayacak şekilde tayin etmek elzemdir.

Ancak, çıkması muhtemel sonucun beraberinde getireceği sonuçları şimdiden konuşmak için hiç de erken değildir.

İlk sonuç, zayıflık, özellikle de tehditler arkasına saklı zayıflık dün olduğu gibi bugün de ve gelecekte de sizi provakasyona karşı açık hale getirdiği gerçeğidir. Trump belki Bob Dornan seviyesinde ateşli konuşmayı seviyor olabilir ancak İranlıların ona baktıklarında gördüğü manzara kendisinin Dennis Kucinich’in meşhur berbat stratejik içgüdüsüdür.

"İran'a yanıt vermekten imtina etti"

Trump, İran’ın son saldırısından aylar önce, bir Amerikan İHA’sının vurulmasına cevaben orduyu kullanıp İran’a sağlam bir mesaj göndermekten imtina etti. İran’ın Devlet Başkanı ile bire bir görüşmek istedi ancak bu olmadı. Savaş yanlısı ulusal güvenlik danışmanı işten kovdu. Hatta İran üzerine kendi eliyle getirdiği yaptırımların oluşturduğu baskıyı azaltmak için çözüm üretmeye çalıştı.

Bu hareketlerin, savaş isteyen bir lidere ait olmadığı gayet açıktır. İran’ın kavga çıkartmaya yönelik ve her geçen gün dozajı artan tavrı kendisine karşı yürürlüğe sokulan Amerikan yaptırımlarına bir karşılık olmaktan ziyade ABD’nin stratejik iradesinin sınırlarını tayin etmek için özellikle dizayn edilmiştir. Trump’ın masada bir anlaşmaya varılmasına yönelik açıkça ifade ettiği niyet Tahran’a krizi daha ileriye taşıması için fırsat vermekte olup, İran istediğini aldıktan yani ABD’nin kırmızı çizgilerini başarı ile tayin ettikten sonra olası bir pazarlıkta avantajlı taraf olacaktır.

İkinci sonuç, yaptırımların Tahran’ın planlarını değiştirmek için gerekli fakat kesinlikle yetersiz olmasıdır. İran’ın tüm bölgenin başına illet olma kapasitesi yaptırımlar ile bir nebze olsun sınırlandırılmıştır ancak İran rejimi bugünlere gelene kadar çok daha kötü krizleri atlatmış  bir yapıdır. Paralel şekilde, zamandan yana bir sıkıntısı olmayan İran, Trump yönetimini sadece bekleyerek bertaraf edebilir.

"Yol ne?"

Peki İranlı liderlerin gerçekten gözünü korkutabilecek şey nedir? Her şeyden önce, rejimin 2009 yılında şaibeli bir seçimle ancak önüne geçebildiği ve neredeyse yıkılmasına yol açan “Yeşil Hareket” isimli hareketin tekrar canlandırılması bir başlangıç olabilir. Kısa zaman önce Foreign Affairs’e konuşan, İran’daki İnsan Hakları Merkezi’nde görevli Omid Memarian bu konuda şöyle demişti; “Buradaki devlet otoritesinin, ülkede yaşanan insan hakları ihlallerini hem İran içinde hem de uluslararası seviyede duyurmaya çalışan avukatlara zulmetmesi, yaptıklarının hesabını vermemek için ne kadar istekli olduklarını ve ifşa olmaktan ne derece korktuklarını çok iyi göstermektedir.”

Ne yazık ki, Yeşil Hareketin tekrar hayata geçirilmesi, (bunu yapmanın en ideal yolu Reagan döneminde Polonya’daki Solidarity hareketine verdiği hem açık hem de gizli yardım yolunu izlemektir) Trump’ın genel olarak insan hakları ihlallerine karşı umursamaz tavrı, göçmenlere karşı keskin laflarından geri adım atmaması ve sert politikasına devam etmesi nedeniyle artık daha zordur. Meğerse, Amerikan değerlerinden vazgeçmenin stratejik bedelleri oluyormuş, gerçekten çok ilginç(!).

"Amerikan devrinin sonu"

Son sonuç da, Orta Doğu’daki Amerikan devrinin sonunun başlangıcına şahit olma ihtimalimizdir. Trump, Suudi Hanedanlığına (en azından hanedanlık kendi vatandaşı gazetecilerini kesmiyorken) verdiği destekten son derece gurur duymaktadır. Hatta Suudi Arabistan’a yapılan son saldırıya nasıl bir cevap verilmesi gerektiği konusunda Suudilerin fikrini soracak kadar ileriye gitmiştir.

Trump aynı zamanda, hem Suriye’den hem de Afganistan’dan çekilmek için ne derece istekli olduğunu, sınırlı bir askeri müdahale ile Tahran’ı caydırmaktan geri durduğunu ve Amerika’nın küresel meselelerdeki polis görevini beğenmediğini tüm dünyaya duyurdu. Bütün bunlar Amerika’da içe dönük devlet anlayışını benimseyen kesimin ve Trump’ın sol cenahtaki muhaliflerinin kulağına müzik gibi geliyordur.

Ancak bu durum bölgede uzun süredir Amerika’nın müttefiği olan ülkeleri korkutmalıdır. 68 milyar dolarlık ordu bütçesine rağmen Suudi Arabistan’ın kendini savunmaktan aciz olduğu uzun süredir herkesin malumudur. Peki eğer ABD bu ülkeyi korumazsa kim koruyacak? Ortada savunmasız bir Suudi Arabistan’ın olduğu bir durumda İran’ın bir sonraki hamlesi ne olur? Suudi Arabistan’ın kendi sınırları içinde son derece mutsuz ve büyük bir Şii azınlığın bulunduğu bilgisini bu noktada bir kere daha zikretmek gereklidir.

Suudi Arabistan’ı şimdi sevmediğini düşününler, bu devletin yıkılması halinde Suudileri mumla arayacaklar.

Trump’ın yeni ulusal güvenlik danışmanı olarak göreve getirilen Robert O’Brien büyük ihtimalle volta atarak bunu düşünüyor ve bir yandan da 8. Henry ile evlenen yeni gelin gibi tir tir titriyor. (İngiliz kralı 8. Henry evlendiği kadınları infaz ettirmesiyle ünlüdür.) Amerika’nın küresel ekonominin temel taşlarından birisine sebep olmaksızın yapılan bu saldırıya vereceği cevap Amerikan liderliğinin içinden geçtiği bir sınavdır. Bu sınavda başarısız olunması halinde doğacak sonuçların etkisi uzun yıllar hissedilecektir.

twtbanner-001.jpg

İlgili Haberler
Etiketler :
HABERE YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.