Amerikan tarihçiler: Trump gibi bir başkanı hiçbir zaman görmedik
"Bizler biliyoruz ki tarih bu meseleleri sert bir şekilde muhakeme edecektir çünkü Donald Trump her başkanın bir numaralı görevi olan 'ulusun çıkarlarının korunması' faslını yerine getirmemektedir. "
ABD'de başkanlık görevinin ilk döneminde Donald Trump, ülkesinden ve dünyadan birçok insanın tepkisini topladı.
Uluslararası teamüllere uymayan tavrı, çelişkili açıklamaları, şaşırtan çıkışları Trump'ı 'dünyanın odağındaki siyasetçi' haline getirdi.
ABD'li bazı tarihçiler ise Trump'a yönelik eleştirinin dozunu artırmış durumda. "Daha önce hiçbir zaman Trump gibi bir ABD başkanı görmediklerini" söyleyen tarihçiler, ABD başkanına oldukça sert eleştiriler yöneltiyor.
ABD'li tarihçi ve akademisyenler Elizabeth Cobbs, Kyle Longley, Ken Osgood ve Jeremi Suri'nin konuya dair kaleme aldığı analiz Mepa News okurları için tercüme edildi.
*
Bizler, George Washington’dan bu yana görev yapan bütün başkanları araştırmış tarihçileriz ve bunun gibisine rastlamadık.
Donald Trump, Ukrayna Başkanı’nı telefonla arayıp ondan bir “kıyak” istedi. Bu kendisinin bir dünya liderinden kişisel çıkarı için bir şeyler istediği ilk örnek değil ve Trump bu durumun son derece normal bi rşey olduğunu savunuyor.
Aralarında 2017’de yaşanmış ve Beyaz Saray’ın erişimi engellemeye çalıştıkları da bulunan benzer konuşmaların dökümleri halka kadar ulaştı. Bu belgelerin hepsi kendi çıkarı için sürekli Oval Ofis'in gücünü kullanıp, ulusal çıkarları göz ardı eden bir başkanımız olduğunu ortaya koymaktadır.
Başkanların yabancı liderler ile yaptığı görüşmeleri kelimesi kelimesine inceleme imkanı çok nadir bir durumdur. ABD dış ilişkileri konusunda çalışan tarihçiler olarak bizler geçmiş başkanlara ait bu tür binlerce döküman inceledik. İlaveten, başkanlar ve uluslararası mevkidaşları arasında geçen konuşmaların ses kayıtlarını da dinledik. George Washington’dan Barack Obama’ya kadar bütün başkanlar hakkında yazdığımız sayısız kitapta Amerikalı liderlerin ABD dış politikasını nasıl işlettiğini bütün açıklığı ile işledik. Artık karşımıza ne çıkarsa çıksın bizi şaşırtmayacağını düşünürdük.
Ta ki şimdiye kadar...
"Kaygı verici"
Trump’ın kayıtları kendisinden önceki başkanlarınkilerden aşırı derecede farklılıklara sahiptir. Her görüşmede kaygı verici ifadelere rastlamak mümkün. Trump bu görüşmelerde kendi şahsi çıkarlarına son derece odaklı görülürken ABD ulusal güvenliğini bazen ağzına dahi almamaktadır. Ne yazık ki bu durum, Trump’ın milli çıkarlardan önce kendi çıkarlarını öne koyduğu rahatsızlık verici bir alışkanlığın sadece ufak bir kısmıdır.
Konuyla alakalı birçok misal mevcuttur. Trump, Temmuz ayında Ukrayna Başkanı Volodymyr Zelenksky ile yaptığı görüşmede, daha çok eski Başkan yardımcısı Joe Biden’ı yani kendi siyasi rakibini köşeye sıkıştırmak için mevkidaşını kendine yardım etmesi için iknaya odaklandı. ABD-Ukrayna ilişkilerinin en büyük konu başlığı olan, hem ABD’nin hem de Ukrayna’nın ortak çıkarları doğrultusunda Rusya’nın hamlelerinin kontrol altına alınması konusu tek kelime dahi konuşulmadı. Bunun yerine kişisel çıkarlar ön plana çıkarıldı ve Zelensky Trump ile konuşmasında, ABD Başkanına ait bir mülkte kaldığından iftiharla bahsetti.
Bu konuşmadan sadece birkaç gün önce Trump, bir politika incelemesi yapmadan ve Kongre üyelerinin endişelerine kulak vermeden Ukrayna’ya yapılan askeri yardımları durdurdu. Zelensky, açık bir şekilde Biden ailesinin ülkedeki hareketlerini soruşturması için herhangi bir baskıya maruz kalmadığını açıkladı. Ancak görünen o ki Ukraynalılar askeri yardımların durdurulması ile kendilerine verilen mesajı aldı ve artık ABD Başkanını “daha fazla tatmin etmek” zorunda olduklarını anladılar. Trump’ın yardımları durdurma hamlesi hem Ukrayna’nın, hem Batı Avrupa’nın hem de kendi ülkemizin güvenliğini pervasızca riske attı.
"Yabancıların ülkeye müdahale etmesini istiyor"
Amerikan dış ilişkilerinin 230 yıllık geçmişinde bir başkanın yabancı bir liderden Amerikan iç siyasetine müdahale etmesini istediği bir misal yoktur.
Trump, 2017’de de aynı şekilde davranarak, Meksikalı lider Enrique Pena Nieto’dan kendisini “siyasi bir açmazdan” kurtarması için yardım istemişti. Meksika’nın Trump’ın seçim vaatlerinden birisi olan sınır duvarının parasını ödemeyi reddetmesi, Trump’ın yaptığı vaatlerin önünde durmaktadır. Trump, Pena Nieto ile yaptığı görüşmede durumu kurtarmanın kendisi için her şeyden daha önemli olduğunu söylemişti. Trump ayrıca, Meksika’nın duvar hususundaki sessiz tavrının ulusal güvenlik açısından “herhangi bir ehemmiyetinin olmadığını” ancak “siyasi olarak meselenin tüm öneminin bu noktada yattığını” itiraf etmişti.
Aynı yıl, Trump’ın narsisist karakteri Avustralya’lı Başbakan Malcolm Turnbull ile yaptığı görüşme de kendini gösterdi. Görüşme esnasında konu savaş bölgelerinden kaçan 1250 göçmene geldi. Avustralya bu konuda uzun süredir kanun dışı yollarla ülkeye deniz üzerinden varan hiçbir şahsı ülkeye sokmamak üzerine kurulu bir politika izlemektedir. Bir önceki Başkan Barack Obama, ABD’den sığınma talep eden Orta Amerikalılar ile Avustralya’dan sığınma talep eden bu göçmenlerin takas edilmesi hususunda bir anlaşmaya varmıştı. Trump selefinin imza attığı bu anlaşmayı uygulamayacağını “bana yakışmaz” diyerek karşı tarafa bildirdi. ABD Başkanı’nın meseleyi bir devlet politikası olarak görmediği, bunun kendisini “saf gibi göstereceğini”, “aptal durumuna düşüreceğini” ve siyasi olarak kendini “öldüreceğini” ifade etmesinden anlaşılmaktadır. Yakın bir müttefik ülke ile ilgili müşterek bir dış politika meselesinin başkan için bir ego tribine döndüğü görülmektedir.
Turnbull konuyu Suriye’deki savaş ve Kuzey Kore’nin nükleer hırsları gibi alaka isteyen meselelere getirmeye çalıştığında ise Trump oralı bile olmadı. Telefonu kapatmadan hemen önce ise son bir defa mülteci anlaşmasından “bana gerçekten yakışmaz” diyerek hiç memnun olmadığını belirtmeyi ihmal etmedi.
"Ulusal çıkarları değil kendisini düşünüyor"
Şunu söylemekte fayda var ki, Trump, ABD içindeki başkan algısının uluslararası meseleler üzerinden nasıl değişebildiğini ifade eden ilk başkan değildir. Başkanlar, dış politikalarla alakalı kararlar alırken iç siyasi dinamikleri mutlaka göz önünde bulundururlar. Ancak Trump’ın hamleleri çok farklı. Bu görüşmelerde ulusal çıkarların neredeyse hiç bahsi geçmiyor. Görüşmeler, Trump’ın kendisi, imajı ve ihtiyaçları hakkında. Başkan, politika toplantılarını uzun vadeli sonuçlarını düşünmeden kısa vadeli siyasi anlaşmalara çevirdi. Trump sürekli karşılıklı menfaatlerden söz ediyor ancak bir yandan da bunu şahsi olarak ne kazanacağı üzerinden aktarıyor. Geçmişte, ulusun çekirdek çıkarlarını bu kadar geri plana atarak hamleler yapan bir başkan görülmedi.
Son olarak, Trump tekrar ve tekrar kendisine karşı kullanılabilecek, suç içerikli kozları yabancı liderlere vermektedir. Zelensky’den bir sonraki seçimlerde başkan adayı olarak karşısına çıkma ihtimali olan bir siyasetçiye karşı yardım isteyerek Trump, kendi danışmanlarının deyimiyle anayasal olmayan bir istekte bulunmuştur. Sadece bu gerçek, Zelensky’ye istediği zaman kullanabileceği bir koz sağlamıştır. Benzer şekilde bir önceki seçimlerde Rusya ile irtibat kurulması da Putin’e bundan sonraki ABD Başkanlarına karşı kullanabileceği bir koz sağladı. Trump’ın diplomasiyi kişiselleştirmesi hem kendisine zarar vermekte hem de ülke olarak güvenliğimizi riske atmaktadır.
Son bir haftada gün ışığına çıkanlar ve üç yıldır Trump’ın kendi söyledikleriyle ortaya koyduğu davranış şekilleri, bazılarının umduğu gibi tecrübeli danışmanların Trump’ın başkanlık sürecini kontrol altında tutamayacağını ispatlamaktadır. Zelensky görüşmesinin transkripti ve itirafçı raporları ile daha önceki deliller, başkanımızın ulusun çıkarlarını kendi çıkarlarından daha üstün göremediğini ve bunu yapmaya niyetinin dahi olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.
Kongrenin bu meseleler hakkında “yüksek suç ve kabahatler” hükmü verip vermeyeceğini kimse bilmemektedir. Bizler biliyoruz ki tarih bu meseleleri sert bir şekilde muhakeme edecektir çünkü Donald Trump her başkanın bir numaralı görevi olan “ulusun çıkarlarının korunması” faslını yerine getirmemektedir.