David Ignatius

David Ignatius

Türkler Afrin’i aldı, Menbic’in düşmesine izin vermeyelim

Türkler Afrin’i aldı, Menbic’in düşmesine izin vermeyelim

Suriyeli Kürtlerin yerleşim alanı Afrin’in pazar günü Türk askerî birlikleri tarafından ele geçirilmesi, aslında modern tarihin tekerrür eden en acı konularından birinin yeniden devreye girmesiydi: Büyük güçler arasındaki dostları bir kenara çekilip olan biteni öylece izlerken Kürtlerin hayatta kalma mücadelesi vermeleri…

Kürtlerin zor durumu Amerikalı komutanlar için özellikle acı verici; zira onlar öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ABD’nin Suriye’de İslam Devleti (İD)’ni mağlup ederkenki kilit müttefikiydi. Amerikalı komutanlar, SDG’nin kuzeybatıdaki Afrin’e yönelik Türk saldırısına karşı savaşmak için doğudaki İD cephesini bırakmasıyla birlikte, 2014’ten beri cihatçılara karşı kazanılan nihai zaferlerin kayıp gitmesinden korkuyorlar.

Türkiye’ye yakın İslamcı milislerin pazar günü Afrin merkezinde kasıla kasıla yürüyüş fotoğraflarına bakılırsa İD’in cihatçı müttefiklerinin bizim “NATO müttefikimiz” Türkiye sayesinde Suriye’nin kuzeyini tekrar kontrol altına almaları tüyler ürpertici şekilde mümkün görünüyor.

Kürtlerin Afrin’de yenilgiye uğramaları muhtemelen kaçınılmazdı. Amerikan yönetimi aylar önce Afrin’in Rus kontrolündeki bir bölge olduğunu ve ABD’nin oraya müdahale etmeyeceğini açıkça belirtti. Afrin’de altı ileri karakolu bulunan ve kendilerini Afrin’in hamisi olarak pazarlayan Rus birlikleri iki ay evvel çekildi ve Türkiye’nin saldırısına yeşil ışık yaktı. Eğer ki Kürtler Afrin’de ihanete uğradıysa bunu yapan Ruslardı.

Şu an Amerikan-Türk yüzleşmesi, 96 km. doğuda, SDG ve onların Amerikalı askerî danışmanlarınca kontrol edilen Menbic’te yaşanıyor. Türkiye, Amerikalıların ve Kürtlerin Fırat Nehri’nin doğusuna çekilmesini istiyor. Ancak bu, hem bir politika hatası olacaktır hem de sadık bir müttefiki ahlaksızca terk etmek anlamına gelecektir. Türkler Menbic’de güvenliği sağlayabilecek disiplinli kuvvetlere sahip değiller; Türk taleplerini kabul etmek kaosun daha da yayılmasına yol açacak ve Suriye’deki yıkımı daha da kötüleştirecektir.

Bu karmaşık savaş alanını anlamak için Menbic’i, Türkiye sınırının 48 km güneyinde nüfusu Kürt-Arap karışık bir pazar kenti olarak gözünüzde canlandırabilirsiniz. (…)

2016’da Türkiye kendi kuvvetleriyle Menbic’i İD’den temizlemeyi istemişti. Ancak Amerikalı komutanlar Türkiye’nin bu görevi yerine getirmek için gerekli askerî güçten yoksun olduğu sonucuna varmışlardı. Amerikalı komutanlar SDG’nin Menbic’i kontrolünün siyasi bir probleme yol açacağını biliyorlardı, ama başka bir alternatif de göremediler – 2017’de Rakka’yı İD’den SDG’yle temizlemeyi tercih ederken de aynı ikilemle karşı karşıya kaldılar. Uygulanabilir bir Türk alternatifi yoktu. İD’e karşı çarpışıp canını veren Suriyeli Kürtlerdi. Dünyanın onlara bir borcu var.

Bugün Menbic istikrarlı durumda. Çarşı-pazar ticari mallarla dolu ve şehir canlılık içinde. Menbic Askeri Konseyi güvenliği koordine ediyor. Bu konseyi Kürtler kurdu; ama birçok Arap da destek veriyor gibi görünüyor. Gerçekten de Araplar, görece güvenlik ve düzen içinde olduğundan Kürtlerin kontrolündeki alanların güvenliği ve istikrarına yöneldiler.

(…) Türkler, SDG’nin Menbic’i kurtardıktan sonra Fırat’ın doğusuna geri çekileceğine dair Başkan Barack Obama’nın 2016’da söz verdiğini vurguluyorlar. Türklerin söyleminde bu, “tutulmayan bir söz” olarak acı bir şekilde hatırlanıyor.

Problem şu ki ABD eğer ki Türkiye’nin istediğini yapsaydı sonuç, büyük bir maliyetle elde edilmiş istikrarın bozularak Menbic’de kanlı bir kaosun ortaya çıkması ve belki de bunun güneye ve doğuya dalga dalga yayılması olacaktı. Afrin çatışması biterken ve Suriye’nin kuzeyinde bir çatışmasızlık sözkonusuyken makul hedef, ABD ve SDG’nin Menbic’den tedrici bir şekilde ayrılması olacaktır. Ani bir geri çekilme bir felakete yol açabilir, özellikle de -kuzey Suriye’de sindirebileceğinden çok çok daha fazlasını arzu eden- Türkiye için.

ABD ve müttefiki SDG’nin kuzey Suriye’de güçlü bir konumu var olup bu, üç nedenle gereklidir de: (i) Suriye’deki büyük güç rekabetinde Rusya’yı kontrol altında tutmak, (ii) İran’dan Beyrut’a uzanan “kara köprüsü” boyunca Tahran’ın hegemonyasını önlemek ve (iii) yeni Suriye devletinin çerçevesini belirleyecek Cenevre müzakereleri için elde bir koz bulundurmak.

Bu işi güç bela bir şekilde baştan savıp atlatmak, kesinlikle iyi bir seçenek değil; ama yine de ABD savaşla yoğrulmuş, yiğit Suriye Kürtleriyle ortaklığını sürdürmeye çalışırken şu an için doğru olan bir yaklaşım. Bu, zor bir ittifak ama faydalı. Kürtlere ihanet etmek sadece yanlış değil, aynı zamanda aptalca.

Tercüme: Ortadoğu Günlüğü / Zahide Tuba Kor

Bu yazı toplam 5136 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
David Ignatius Arşivi