ABD'nin Ortadoğu politikası raydan çıkmak üzere
Joe Biden hiç de iyi bir savaş geçirmiyor. ABD Başkanı, Hamas’ın saldırısından üç gün sonra kameralar karşısına geçerek öyle bir konuşma yaptı ki Donald Trump’ın eski İsrail elçisi olan Yahudi aşığı David Friedman’ı bile kıskandırmıştır.
Biden tüm dünyanın gözü önünde Hamas’ın bebeklerin kafasını kestiği iddialarını sanki gerçekmiş gibi benimsedi ancak Beyaz Saray bir süre sonra açıklama yaparak bunun doğru olmadığını söyleyip haber kanallarının Biden’ın bu sözlerini alıntılamasını yasakladı. ABD Başkanı bu konuşmasında ülkesinin “bu saldırıya cevap vermesi için ne gerekiyorsa” İsrail’e temin edeceğinin sözünü de verdi. Buna ilaveten, Gazze’deki sivillerin canlı kalkan olarak kullanıldığı yalanını da yine doğruymuş gibi lanse etti.
İsrailli liderler saldırının hemen ardından yaptıkları açıklamalarda kafalarda hiçbir soru işareti bırakmaksızın devletin “eldivenleri çıkarttığını” ve Hamas saldırısına verilecek cevap sürecinde uluslararası savaş hukukuna riayet etmeyeceklerini tüm dünyaya ilan etti.
İsrail verdiği sözde durarak geçtiğimiz on gün içinde toplamda bir nükleer bombanın dörtte biri gücünde patlayıcıyla Gazze’ye saldırdı.
Biden’ın, Ortadoğu turuna çıkacağı günün gecesinde ise İsrail, birkaç gün önce etrafına saldırıp tahliye edilmesini talep ettiği bir hastaneyi bombaladı. İki düzine daha hastane de benzer şekilde tehdit edildi.
Bu saldırıda 500 insan hayatını kaybetti. Gazze’nin en eski hastanelerinden birisi olan El Ehli’ye yönelik saldırı İsrail Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’i o kadar zevke getirdi ki sayın bakan dakikalar içinde saldırının sorumluluğunu şu ifadelerle üstlendi: “Hamas elindeki esirleri salmadığı sürece Gazze’ye girmesi gereken tek şey tek bir gram dahi insani yardım değil Hava Kuvvetlerimizin atacağı yüzlerce ton bombadır.”
Geçmişte İsrail Başkanı Binyamin Netanyahu’nun dijital ekibinde görev yapan Hananya Naftali de X’de yaptığı benzer bir paylaşımda şunları söyledi: “İsrail Hava Kuvvetleri, Gazze’deki bir hastane içindeki Hamas teröristlerini hedef aldı.” Naftali bu paylaşımını kısa süre sonra sildi.
Aynı gün ilerleyen saatlerde açıklama yapan İsrail ordusu sözcüsü İsrail’e doğru fırlatılan bir “düşman füzesinin” arıza yaparak hastaneye isabet ettiğini söyledi. Hamas’ın elinde 500 insanı tek seferde öldürebilecek güçte bir patlayıcı hiçbir zaman olmadı. Ordu sözcüsü, İslami Cihad tarafından ateşlenen bir roket görüntüsünü de sözde delil olarak paylaştı ancak bu görüntünün hastanenin vurulmasından 40 dakika sonra çekilmiş olduğunu fark edince bu paylaşımını kaldırdı.
Belli ki birileri hastane saldırısının izlerini örtmek için o gün fazla mesai yaptı. Hatta Hamas üyelerinin arızalı bir roketten bahsettiği kendi aralarında geçen bir konuşma kaydı dahi “ortaya çıktı” ancak Channel 4 tarafından bağımsız bir kuruma yaptırılan analize göre yanlış ton, aksan ve cümle yapısı kullanılan bu konuşma kaydının üretilmiş olduğu resmileşti.
Koyu yeşil ışık
Biden, çarşamba gücü İsrail’e vardığında, bölgede gerçekleştirmeyi planladığı ziyaretlerin çoğu çoktan iptal edilmişti. İşgal altındaki Batı Şeria’ya ilaveten Ürdün, Irak, Lübnan ve Mısır’daki öfke o kadar büyüktü ki hiçbir Arap lider o gün Biden’ı misafir etmeyi kabul edemedi. Tabi bunu kendi güvenliklerini sağlama almak için yaptılar, orası ayrı.
Ürdün’deki ABD ve İsrail elçiliklerinin önünde toplanan yüzlerce kişi İsrail büyükelçisinin sınır dışı edilmesini ve İsrail ile imzalanan barış anlaşmasının feshedilmesini talep etti. Bu gelişme neticesinde de Biden’ın Amman ziyareti iptal edildi.
Biden, İsrail’e iner inmez düştüğü çukuru biraz daha deşerek Netanyahu ile hastane saldırısını konuşurken şunları söyledi: “Gördüklerime göre saldırıyı siz değil diğer takım yapmış gibi görünüyor.”
Anlaşıldığı kadarıyla ABD’nin Ortadoğu politikası raydan çıkmaya başladı.
Şunu iyice belirtmek lazım ki Hamas saldırısından sonra tüm bölgenin bugün içine düştüğü krize giden yol ABD’nin perde arkasından attığı adımlarla döşendi.
ABD, sadece hedefi Gazze’nin kuzeyindeki bir milyondan fazla insanı Mısır sınırına doğru göçe zorlamak olan bir bombardımana verebileceği en koyu yeşil ışığı vermekle kalmadı. Savunma Bakanlığı yetkililerinin resmi açıklamalarına göre İsrail’in bu bombardımanda kullanması için binlerce 155 milimetre mühimmat ve JDAM kiti temin etti.
ABD tüm bunlara ilaveten, herkesin malumu olduğu üzere Mısır yönetimini Gazzeli bir milyon mülteciyi kabul etmesi için ikna etmeye çalıştı. ABD ile BM’nin iş birliği yapıp “uluslararası kurumlara AB fonlarından pay verilmesi” karşılığında Kahire’yi ikna etmek için teklif yaptığını ilk haber yapan Al Akhbar oldu. Tabi bu iş rüşvetsiz olmazdı.
Kaynaklara göre ABD, bu teklifi kabul etmesi halinde tutarı 20 milyar doları aşan miktarda bir fonu Mısır’a kaydırmayı vaat etti. Kahire yönetiminin “çok sayıda acil yardım ekibinin Gazze’ye girmeden Refah sınır bölgesinde konuşlandırılması” talebinin bu amaç doğrultusunda kullanılması planlandı.
Mısır merkezli haber sitesi Mada Masr, Mısırlı devlet yetkililerine dayandırdığı haberinde Gazze’deki nüfusun önemli bir kısmının başka bir yere yerleştirilmesi ile alakalı iki devlet arasında görüşmeler olduğunu yazdı. Bu haber o kadar hassas bir konuya temas etti ki Mısır güvenlik güçleri sitenin üstüne tüm gücüyle çöktü: Editörler ifade vermek üzere çağrıldı ve “yalan haber” yayınlama suçlaması ile Medya Düzenleme Üst Kurulu tarafından bir soruşturma başlatıldı.
Bu görüşmeler büyük ihtimalle Sisi’nin yeniden seçilme aşamasında başını çok ağrıtacağı anlaşıldığı anda kesildi.
İsrail’in 11 Eylül’ü
ABD, Hamas saldırısına verdiği reaksiyon sürecinde üç büyük hata işledi. İsrail’in Gazze’ye hiçbir kural tanımaksızın saldırması için cesaret verdi, ilk günlerde Filistinlilerin topluca Mısır’a sürülmesi senaryosunu hayata geçirmeye çalıştı ve tüm Ortadoğu’yu bölgesel bir savaşın eşiğine getirdi.
ABD ve İsrail tarafından sürecin en başından beri kullanılan söylem bu yaşananların, İsrail’in 11 Eylül’ü olduğu, Hamas’ın IŞİD’den farksız olduğu, İsrail’in sadece Hamas’ın bu saldırısına cevap vermekle kalınmaması gerektiği zira Yahudilerin tüm Hamas hareketinin kökünü kazımasının ahlaki bir görev olduğu idi.
Böylece İsrail’e sadece Hamas’ı yok etmek için Gazze’yi yerle bir etmesine müsaade edileceğini düşünmesi için sebep verildi. Buna ilaveten Yahudilerin, Hizbullah ve en sonunda da İran’ı saf dışı bırakacak bir şekilde Ortadoğu’daki güç dengesinde temel değişiklikler yapması halinde Amerika’nın buna destek vereceği gibi bir algı oluştu.
Hem Netanyahu hem de muhalefet lideri Benny Gantz, Gantz’ın kendi ifadesiyle “bölgedeki güvenlik ve stratejik gerçeklikleri değiştirecek” bir plan olduğunu ima ettiler. Şahsen ben ABD’nin Hamas ve Gazze’den öte bir planı uygulaması için İsrail’e müsaade edeceğinden pek emin değilim ama böyle bir plan belli ki vardı.
Tel Aviv Üniversitesi’nin Moşe Dayan Merkezi bünyesindeki Filistin Çalışmaları Forumu direktörü Michael Milshtein konu ile alakalı şöyle söylüyor: “Bu savaş İsrail ile Hamas arasında cereyan eden bir çatışmadan çok daha büyüktür. Batı'da, Demir Kılıçlar Operasyonu’nun Ortadoğu mimarisini yeniden şekillendirmek ve dolayısıyla tüm dünyadaki güç ilişkilerini de etkilemek için bir daha asla ele geçmeyecek bir fırsat ve harekete geçilmesi için tarihi bir an olduğu noktasında belli bir algı oluşmaya başladı.”
Gazze’nin yarısının, insani yardım koridorları açılması oyunuyla bölgeden zorla çıkartılması planı ilk birkaç gün işe yarayacak gibi oldu. Lübnan sınırından çıt gelmedi. Hizbullah ilk safhada herhangi bir tepki vermedi. Batı medyası, Hamas’ın yenilerek Gazze’nin yeniden fiilen işgal edilmesi planını kabul etti.
Ancak ABD Devlet Bakanı Antony Blinken’ın, 1948’de yaşananlar ölçeğinde yeni bir Nekbe’nin bazı aktörlerin kırmızı çizgisi olduğunu anlamasıyla işler değişti.
Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi bir açıklama yaparak, Arap devletlerinin dışişleri bakanlarının bir toplantı gerçekleştirdiğini ve bu toplantıda alınan karar üzere Filistinlilerin vatanlarından sürülmesine yönelik herhangi bir girişim olması halinde tüm Arap devletlerinin birlikte harekete geçmeyi taahhüt ettiğini ilan etti. Aynı mesaj Ürdün Kralı 2. Abdullah tarafından Avrupa ziyareti sırasında da verildi.
Mısır, Türkiye ve Suudi Arabistan’dan yükselen tepki o kadar sertti ki Blinken’ın ekibi bu planın “marşının basmadığını” itiraf etmek zorunda kaldı. Biden da açıklama yaparak Gazze’nin yeniden işgalinin “büyük bir hata” olacağını söyledi. İngiltere Başbakanı Rishi Sunak da benzer şekilde tüm taraflara itidalli davranma çağrısı yaptı.
Bunlara ilaveten diğer aktörlerden de net uyarılar geldi. Gazze’ye yönelik saldırıların devam etmesi halinde “direniş hattı” mensuplarının İsrail’in savaşmak zorunda kalacağı yeni cepheler açacağını ilan eden İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahyan İran devlet televizyonuna çıkarak şunları söyledi: “Zaman hızla tükeniyor. Filistinlerin maruz kaldığı savaş suçları derhal sona ermezse yeni cepheler açılacak, bu kaçınılmaz bir şey.”
Eğer ABD hala vaziyetin ne olduğuna dair hala kafa karışıklığı yaşıyorsa bunu gidermek için tek yapması gereken tek şey kafasını pencereden uzatarak bölgenin birçok noktasında rekor sayıda insanın iştirak ettiği gösterilere bir bakabilir.
Bölgesel savaş
Biden’ın İsrail’e indiği saatlerde Ortadoğu resmen kaynıyordu. Meselenin ahlaki yönü bir tarafa, son birkaç yıldır sürekli olarak bölgedeki askeri varlığını azaltma emri verilen ABD ordusunun bölgedeki birliklerinin bu tür bir maceraya hazır olmadığı bellidir.
Wall Street Journal’da yayımlanan bir habere göre ABD ordusu sadece geçtiğimiz yıl Irak, Kuveyt, Ürdün ve Suudi Arabistan’da konuşlu sekiz Patriot füze savunma bataryasına ilaveten Suudi Arabistan’da konuşu bir THAAD (Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunma) sistemini de geri çekti. İsrail’deki 155 milimetre mühimmatları Ukrayna’ya gönderip bölge konuşlu deniz gücünün bir kısmını da Pasifik’e kaydırdı.
Tüm bu adımların çoğu sadece bir iki gün içinde iptal edilmek zorunda kalındı. Bir uçak gemisi saldırı grubu derhal Akdeniz’e intikal ederken bir diğerine de bölgeye gitmesi emri iletildi. Akdeniz’de 2020’den beridir ABD’ye ait iki uçak gemisi birlikte görev yapmamıştı. Savaş gemileri, A-10 saldırı uçakları, F-15’ler ve F-16’lar tekrar Körfez bölgesine geri konuşlandırıldı.
Tüm bu hamlelerin amacı İran’ı caydırmaktır. Fakat bu işe yaramayacak. Ben şahsen New York Times yazarı Thomas Friendman’ın İsrail ile alakalı analizlerinden genelde pek alıntı yapmam fakat bir seferliğine bu alışkanlığımı bir kenara koyacağım.
Friedman şöyle diyor: “Eğer İsrail şu vakit Gazze’ye girerse İbrahim Anlaşmalarını da yırtıp atmış olacağı için ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden ikisi olan Mısır ve Ürdün’deki vaziyeti daha da istikrarsızlaştıracak ve buna ilaveten Suudi Arabistan ile normalleşmeyi imkânsız bir hale getirecek. Bu iki gelişme de stratejik açıdan devasa sorunlar doğuracaktır. Buna ilaveten, Hamas’ın Batı Şeria’yı karıştırarak Yahudi yerleşimciler ile Filistinliler arasında bir 'çoban savaşının' fitilini ateşlemesi için eline koz verilmiş olacak. Tüm bu hamleler direkt olarak İsrail’in stratejisinin eline oynayarak İsrail’i kontrol edebileceğinden fazla açılması için tuzağa düşürüp böylece Yahudi demokrasisini içeriden zayıflatacaktır.”
Hamas’ın Batı Şeria’da herhangi bir şey yapmasına hiç gerek yok zira Filistinlilerin yaşadığı her kentte Mahmud Abbas’ın istifasını talep eden göstericiler sokaklara çoktan indi. FKÖ’ye bağlı güvenlik güçleri bu insanları ancak gerçek mermi kullanarak dağıtabildi. Her ne kadar canımı acıtsa da stratejik açıdan Friedman ile aynı fikirdeyim.
Friendman’ın 360 bin askerle girişilecek bir kara işgalinin şu ana kadar tanık olduğumuz katliamlardan çok ama çok daha büyüklerinin önünü açacak bir hata olduğu tezi de haklıdır.
Destek kaybediliyor
Washington çevrelerinde şöyle bir tez dolanmaya başladı: Hamas’ın gerçekleştirdiği saldırının doğası, hızı ve ölçeği ABD’nin merkezde olduğu Ortadoğu sistemini değiştirdi. MME’ye konuşan ABD’nin eski Ortadoğu büyükelçilerinden James Jeffrey konu ile alakalı şunları söyledi: “Hamas’ın İsrail ordusu tarafından kurulan bir savunma hattını komple olarak delebilmiş olması bu savaşın Yom Kippur Savaşı seviyesinde olduğunu gösteriyor. Uzun yıllardır bu savaş kadar ABD merkezli Ortadoğu sistemini tehdit eden bir çatışma yaşanmadı, hükümetimiz durumu bu şekilde okuyor.”
Sayın büyükelçinin analizine göre saat saldırı ile çalışmaya başladı. Bu bakış açısı savaşın başlamasından önce gelen tüm uyarıları açıkça göz ardı etmektedir: FKÖ yönetiminin çöküşü, İsraillilerin El Aksa’ya yönelik hareketleri, tarafların oturup konuşmasının önünün tıkanması, Suudi Arabistan ile bir anlaşma yaparak Filistinlilerin harcanmaya çalışılması, Filistinlilerin kafeslerinden çıkmasının imkânsız oluşu... Bunları kimse dile getirmiyor.
Soruyorum, bunun nedeni belki de İsrail’e körü körüne destek veren “ABD merkezli Ortadoğu sistemi” dedikleri şeyin bozuk olması olabilir mi acaba? Birkaç gün öncesine kadar ABD Dışişleri Bakanlığında görevli üst düzey bir yetkili olarak görev yapmakta olan ancak Biden hükümetinin Gazze Savaşı sürecinde takındığı tavır nedeniyle görevi bırakma kararı alan Josh Paul’un istifa mektubunda çok ilginç şeyler yazıyor.
Hamas saldırısına “canavarlıkların en canavarı” diyen Paul şöyle devam ediyor: “Bu hükümetin ve dahi Kongre’nin büyük bir kısmının takındığı tavır, bilgi tasdik edilmesi hususunda iki yüzlü davranma, siyasi açıdan durduk yere risk almama, entelektüel olarak iflas etmişlik ve bürokratik atalet üzerine inşa edilmiş fevri bir tepkidir. On yıllardır uygulanan bu yaklaşım tekrar tekrar kanıtlamıştır ki barış için önce güvenlik sağlanması gerektiği düsturu beraberinde ne barış ne de güvenlik getirir. Gerçek şudur ki bir tarafa körü körüne destek verilmesi uzun vadede her iki tarafın halklarının çıkarlarını da zedeleyecek bir adımdır.”
Biden bir süre sonra nihayet önündeki vaziyeti çakmış olabilir ancak İsrail’in toplu nefretini 12 gün önce frenlemediği için bugün bunu yapması artık çok daha zor olacaktır.
Yazının ilk kısmında arabanın tekerleri çıktı çıkacak demiştim ancak arabanın külüstür bir at arabası olduğunu söylemedim. Geçtiğimiz on 12 gün her şeyden çok ABD’nin bir dünya lideri olma hususundaki kabiliyetsizliğini gözler önüne serdi. Birleşik Devletler, bu iş için gerekli analitik becerilere, bölgesel malumata ve beyin gücüne açık bir şekilde sahip değildir. Önce konuşup sonra düşünüyorlar. Bu yaklaşım geçmişte birçok kez hiç de hazır olmadıkları savaşlara yol açmıştı.
Dogmalar tarafından körleştirilip dünyayı Manişeist (ikililik düsturu yaklaşımı) karşıtlara (demokrasi – otokrasi, Yahudi-Hristiyan dünya – İslam dünyası) bölmek için mesai harcayan Amerika, savunduğunu iddia ettiği değerleri kendisi kaybetmiştir. İsrail’in işlediği savaş suçları hakkında İsrail’in yerine yalan söylemek İsrail’i savunmak mıdır?
Washington müttefiklerinin desteğini kaybetmektedir. ABD’nin yaptıklarına bakan hiç kimse çıkıp da “bunlar gerçekten üzerinde düşünülmüş hamleler” diyemez. Geçtiğimiz 12 günün ve dahi önümüzdeki günlerin neden olacağı sarsıntılar çok uzaklarda dahi hissedilecektir.
Biden eğer kendi çıkarını düşünüyorsa planlanan kara harekâtını durdurup bunun üstüne gerekirse zor kullanarak Gazze’ye temel insani yardımların girebilmesini sağlayarak bu meseleyi derhal kapatmakta acele eder.
Hamas’ın bir rehine takası gündemiyle masaya oturtulması ancak bu şekilde mümkündür. Eğer Biden bu son derece basit hedefleri gerçekleştiremezse ipini koparmış bir İsrail’in kendisine, tüm bölgeye, ABD’ye ve hatta tüm dünyaya ne kadar zarar verebileceğine bizzat tanıklık edecektir.
David Hearst tarafından kaleme alınan ve Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.