Almanya İsrail'e destek için halkının özgürlüğünü kısıtlıyor
Almanya'nın Gazze'deki savaşa yönelik tutumu net: Şansölye Olaf Scholz kısa süre önce ülkeye yaptığı bir ziyaret sırasında "Böylesi zor zamanlarda olabileceğimiz tek bir yer var: İsrail'in yanı." dedi.
Ancak Scholz bu desteği mevcut çatışma bağlamına oturtmak yerine, altı milyon Yahudi'yi öldüren Almanya'daki Nazi rejiminin tarihsel mirasına işaret etti. Ulusa sesleniş konuşmasında şunları söyledi:
"Kendi tarihimiz, Holokost'tan kaynaklanan sorumluluğumuz, İsrail devletinin varlığını ve güvenliğini savunmayı daimi görevimiz haline getirmektedir. Bu sorumluluk bize yol göstermektedir."
Daha da ileri giderek, İsrail ordusunun Gazze'ye saldırısına karşı Almanya'da düzenlenen gösterileri, "[protestocuların] İsrail'e ve Yahudi yurttaşlarımıza duydukları nefretin dizginlerini serbest bırakan terör eylemlerinin kutlanması" olarak nitelendirdi ve böylece antisemitizmi İsrail hükümetinin eleştirilmesi ile aynı kefeye koydu.
Ancak geçmişi hatırlamak bugünü görme yeteneğini gizler mi? Alman şansölye yardımcısı "Yahudiler özgürce ve güven içinde yaşayabilmelidir" derken, Müslüman karşıtı ırkçılığın son dönemdeki yükselişi görmezden geliniyor.
Savaşın patlak vermesinden sadece birkaç gün sonra, dünya çapında yüz binlerce insan sokaklara dökülürken, Almanya Filistinlilerin çektiği acılara dikkat çeken gösterileri yasakladı. Masum İsraillilerin öldürülmesinin yası anlaşılabilir bir şekilde tutulurken, masum Filistinlilerin öldürülmesi görmezden gelindi.
Scholz, Filistinli savaşçıların saldırısının gerçekleştiği 7 Ekim günü sosyal medya sitesi X'te, Brandenburg Kapısı'nın İsrail bayrağının renkleriyle aydınlatılmış bir görüntüsüyle birlikte "İsrail'le dayanışmasını" ifade etti.
Ancak İsrail'in on binlerce sivil Filistinliye karşı başlattığı yoğun bombardıman kampanyasından haftalar sonra, öldürülen Filistinlilerle ilgili benzer bir empati açıklaması yapılmadı.
Batılı hükümetler arasında yaygın olan bu tek taraflı tutum, Ürdün Kralı Abdullah'ın şu sözlerinde çok iyi ifade edilmiştir: "Arap dünyasının duyduğu mesaj, Filistinlilerin hayatlarının İsraillilerden daha az önemli olduğudur." Gazze'de yaşanan soykırımın ortasında bu her geçen gün daha da doğrulanıyor.
İnsan hakları ayaklar altında
Bu tek taraflılığa ancak Almanya'da Berlin'deki Bundestag'a "Gazze'deki soykırımı derhal durdurun" yazısının yansıtılması gibi izinsiz protesto eylemleri karşı koyabilir. Uluslararası Af Örgütü Almanya Şubesi'nin kısa süre önce yaptığı açıklamaya göre, bunu yapmaya çalışanlar için işler pek de iyi gitmiyor: "Filistin yanlısı gösterilere getirilen genel yasaklar insan hakları açısından sorgulanabilir. Toplanma özgürlüğü artık gösteri yapmak isteyen herkes için geçerlidir."
Görünüşe göre insan hakları savunuculuğu, siyasetçilerin ve ana akım medyanın Filistin yanlısı aktivizmi terörizme destekle bir tutmaya kararlı olduğu iktidar koridorlarında pek hoş karşılanmıyor.
Kuzey Ren Vestfalya'da İsrail yanlısı bir göstericinin saldırısına uğrayan Filistin yanlısı bir gösterici daha sonra polis tarafından neden Filistin bayrağı taşıdığı konusunda sorgulandı. Ayrıca resmi bir ankette şu sorular da soruldu: "Siyasi görüşünüz nedir? İsrail kökenli insanlarla bir sorununuz var mı?"
Bu durum, Hıristiyan Demokrat Birliği'ne (CDU) göre "Özgür Filistin" gibi sloganların "zararsız bir slogan değil, uluslararası alanda aktif bir terörist çetenin savaş çığlığı" olarak görüldüğü devletin genel söylemiyle örtüşüyor.
Filistin yanlısı aktivizmin kriminalize edilmesi, Filistinli mahkumları savunan ve bazı ülkelerde terör örgütü olarak tanımlanan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ile bağlantıları olduğu bildirilen Samidoun'un yasaklanmasına kadar uzandı.
McCarthy'ci sansür, baskı ve sindirme iklimi Alman toplumunun pek çok farklı kesiminden insanı etkiledi. Bir devlet görevlisi İsrail'i eleştiren bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle görevinden erken ayrılmak zorunda kalırken, Berlin Yahudi Müzesi'nde çalışan bir kişi işgal altındaki Batı Şeria'daki apartheid hakkında konuştuğu için işten çıkarıldı.
Almanya'nın "terörle mücadele" hamlesi, Scholz'un geçtiğimiz günlerde Der Spiegel'e söylediği gibi, giderek artan bir histeriyle destekleniyor gibi görünüyor. Scholz ülkedeki mülteciler hakkında "Sonunda insanları büyük ölçekte sınır dışı etmek zorundayız" dedi. CDU başkanı Friedrich Merz de dahil olmak üzere başkaları da benzer yorumlar yaptı: "Almanya daha fazla mülteci kabul edemez. Ülkede yeterince antisemit genç var."
Görünüşe göre mevcut tartışmalara verilecek yanıt daha sert bir iltica politikası. CDU'nun başkan yardımcısı Karin Prien, "Onların mekanlarını ellerinden almalı, camilerini, kafelerini ve kulüplerini kapatmalı ve dünyada terör için kullanılacak paraya el koymalıyız" dedi.
Berlin'de okullar artık kefiye ve Filistin bayrağını yasaklayabiliyor, böylece toplumu kontrol etmeye çalışırken İsrail bayrağı temsili kurumlarda her yerde bulunmaya devam ediyor.
Almanya korku üzerinden yönetiliyor gibi görünüyor. Bunlar sadece ifade ve toplanma özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar nedeniyle değil, aynı zamanda sosyal kontrol ve gözetimin genişlemesi nedeniyle de tehdit edici gelişmeler. Almanya demokrasiyi savunmak adına liberal olmayan bir demokrasiye doğru mu gidiyor?
Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News tarafından tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.