Saurabh Gupta

Saurabh Gupta

Asya Yüzyılında Hint dış politikası

Asya Yüzyılında Hint dış politikası

21.yüzyılın Asya düzeni, Amerikan tasarımı San Francisco sisteminin güvenlikçi tektaraflılığı ile Doğu Asya'nın modernite öncesi uluslararası sisteminin yeniden yükselişi arasında uzun bir fetret devrinde bulunuyor.

Münferit devletlerin çıkarlarını gelecek on yıllar zarfında sistemin gereksinimleriyle ahenge kavuşturma hususunda Asya yüzyılını bekleyen başlıca sorun, bölge jeopolitiğini rekabet, ihtilaf ve bölünme yerine işbirliğine doğru ötelemek – veya hatta gevşek de olsa güçler ahengi yaratmak- olacaktır.

Hindistan'ın 21'nci yüzyıl düzenindeki rolü ve stratejik yönelimi bilmece gibidir. San Francisco sistemine katılmış bir aktör değildir ve Doğu Asya uluslararası sisteminin erken dönem işleyişine pek aşina değildir. Ancak 2025'e kadar dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olma yolunda ilerleyen Hindistan'ın yükselişi olmaksızın Asya Yüzyılı da öyle fazla ileriye gidemeyecektir. Hindistan'ın yükselişi ve Asya Yüzyılına katılımı izahtan vareste de değildir elbet. Hindistan'ın bu yeni düzene olumlu katkı sunmak için yüzleşmesi gereken dört temel seçenek var ve bunların her biri dış politikasıyla ilgilidir.

Birincisi, Hindistan Asya jeopolitiğinde müstakbel başkahraman olarak diplomasi üzerinden stratejik ortaklıklar inşa etmeye bakacak ve bu esnada belirli bir devletle veya devletler grubuyla aynı safta yer almayarak kaldıraç gücünü azamiye çıkartacak mıdır? Yahut kendi seçtiği bir güçle veya güçlerle bir ortaklık mı geliştirecektir?

İkincisi, Doğu Asya güç dengesine yeni girmiş bir güç olarak, dış dengeleyici olarak mı hizmet edecektir? Veya Makyevelist bir realizmden ilhamla, günün ivedi bölgesel sorununda kazanan tarafa tüm desteğini verecek ve bu suretle, dönemsel olarak stratejik ortaklarını değiştirecek midir?

Üçüncüsü, Hindistan, Hint-Pasifik kuşağındaki demokratik devletlerle, Çin'le ve onun bölgesel çıkarlarıyla bilinçli bir ayrım içinde olan "doğal bir ittifak" mı oluşturacaktır? Yoksa bölgesel geleneğe ve tarihi şartlara muvafık ve özünde Çin-Hindistan çıkarlarının bulunduğu başka bir Pan-Asya uluslararası ilişkiler modeli mi sunacaktır?

Dördüncüsü, Hindistan, sömürge dönemi efendilerinin stratejik pusulasını miras alarak Hint Okyanusunda liberal zihniyette bir üstünlük tesis etmeye mi bakacaktır? Yahut zorunlu cebri müdahale stratejilerine müsamaha gösterebilecek ortak bir dizi değerleri (ve bunları genel ilkeler olarak kabul etmeksizin) stratejik kimliğine mi iliştirecek?

Hindistan liderleri bu soruların enginliğine rağmen ülkenin stratejik amacını tutarlı bir şekilde kavradıklarını gösterdiler. Hindistan'ın 1998'de yaptığı nükleer testlerden dört ay sonra o zamanın Dışişleri Bakanı Jaswant Singh, Foreign Affairs dergisinde yayınlanan Against Nuclear Apartheid başlıklı makalesinde "ortaya çıkan Asya güç dengesinde bir dengesizliği düzeltmek ve potansiyel olarak tehlikeli bir boşluğu doldurmak üzere vakitlice hareket edildiğini" kaydetmişti. Çağdaşlarının görebileceğinden çok daha ileriyi gören Singh, Hindistan'ı Hint Okyanusunda ve genelde Asya'da istikrar kazandırıcı bir güç olarak ileri sürmüştür.

Yaklaşık 15 yıl sonra da Hindistan Ulusal Güvenlik danışmanı Shivhankar Menon, Hindistan'ın yükselen Asya Yüzyılının düzen ilkelerini tespit etmiştir. Böylesi bir düzen, bölgesel ve bölge dışı güçleri kuşatıcı ve Asya güvenliğine uygun olmalı demiştir. "Coğrafi alanı Süveyş'ten Pasifiğe kadar uzanmalı, kıtanın merkezi ve deniz çevresi yekpare/kesintisiz bir şekilde bağlı olmalıdır. Güvenlik yapısı çoğulcu ve açık olmalı, geçmişteki başarısız ortak güvenlik girişimlerinden dersler çıkarılmalıdır. Son olarak da, yapısal mekanizması kuralcı değil istişareye dayalı olmalı, bölgenin fikir birliğine dayalı problem çözme tercihine saygılı olmalı ve Asya'da medeniyetler arası etkileşimin kavşağı Güneydoğu Asya merkezli olmalıdır. "

Menon'un geniş vizyonu ve Singh'in sözleri, Hindistan'ın Asya Yüzyılında temel dış politika stratejilerini vermekte, Hindistan'ın gelecekteki katkılarının muhtemel doğası hakkında ipuçları sunmaktadır.

Hindistan bölgesel uluslararası ilişkilerin esasına ilişkin (mesela başat aktörlerin kendilerine hakim olan bir ruhla güç tasarruf etmeleri gibi) ilke ve uygulamalarla ilgili bir anlayış yerleştirmeye bakan imkân sağlayıcı bir güç olacaktır. Hindistan dahli olan bir güç de olacak ve yükselişini bir bütün olarak Asya bölgesiyle ahenkli tutmaya bakacaktır. Hindistan çoğulcu bir güç olacak, bölgede en geniş katılımı kolaylaştırmaya, dışlayıcı çoktaraflı yapılardan (özellikle de konvansiyonel olmayan güvenlik alanında) imtina etmeye çalışacaktır. Son olarak, Hindistan, bazı belirli hallerde istikrar sağlayıcı güç olacak, revizyonizme direnme ve –kilit bir ulusal çıkardır- daha istikrarlı bir dengenin muhafazası için kayda değer güvenlik yeteneklerini kullanmaya hazırlıklı bulunacaktır.

Hindistan gelecek on yılda bu role doğru seyrederken, ekonomik modernleşme ve bu gündemi kolaylaştıran bir çevre oluşturulması, Asya Yüzyılı boyunca zaruri bir nitelik arz etmeyi sürdürecektir. Hindistan'ın bu işlerde başarılı olması, insanlığın altıda biri, Asya barışı, refahı ve istikrarı adına önemlidir.

Çeviri: Alpaslan Balcı

Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 11974 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Saurabh Gupta Arşivi