Gazzeli çocuklar da Taylandlı akranları gibi kurtarılmayı hak ediyor
Tayland'da bir mağarada kapana kısılan 12 çocuk futbol antrenörleri ile beraber kurtarıldığında bütün dünya sevindi. Dünyanın dört bir yanından dalgıçlar çocuklara yardım etmek için hayatlarını riske attı, bu dikkate değer ve diğerkâm bir fiil. Bu süreçte bir kişi hayatını kaybetti.
Bu çocukların deneyimlemiş olduğu karanlık, belirsizlik, açlık ve umutsuzluk bana Gazze'deki Filistinli çocukların kötü vaziyetini hatırlattı: kendi hataları olmadan kapana kısılmış haldeler. Tek suçları, kendilerini rahatsız edici, bir demografik tehdit ve eğer Büyük Dönüş Yürüyüşleri'nde olduğu gibi İsrail güçlerinin elinde ölürlerse bir ikincil zayiat olarak gören bir devletin işgalinde, bir Filistinli olarak doğmuş olmaları.
Bütün bir nesil kuşatma altında doğdu, ailelerinin çoğunun geldiği köy ve kasabaları dahi görebilmiş değiller. Kudüs'ü, el Aksa'yı, Hayfa'yı, Yafa'yı, Eriha'yı, Nablus'u ve El Halil'i duydular ancak oraları görmüş değiller, tüm bu yerlerin çok kısa bir mesafe uzaklıkta olmasına rağmen.
Şiddet kullanan bir oluşum olarak İsrail
Bu çocuklar aileleriyle beraber, köy ve kasabalarına geri geri dönmeyi talep ederek İsrail ile olan sınır tel örgülerine yürüyor. Ancak bunun yerine, onlarcası ölüp binlercesi yaralanırken işgalcinin vahşetiyle karşılaşıyorlar. 21 yaşındaki sıhhıyeci Rezan en Neccar da dahil şehit edilenlerin posterlerini görüyorlar ve neden öldürüldüklerini soruyorlar.
Cevap, her zaman için, böyle zira İsrail böyle yapıyor. İsrail ile olan deneyimleri gösteriyor ki o bir vahşi oluşumdur, sözcülerinin eğip büktükleri gibi bir demokrasi değildir.
Gazze'deki çocukların günlük hayatları, elektriğe yahut temiz suya oldukça az erişimleri varken fakat İsrail bombalarına ve Gazze'nin semasını işgal eden İsrail terör drone'larına maruz kalma durumları oldukça fazlayken, oldukça perişan durumda.
Dünyanın nasıl bir şeye benzediğini televizyonda görüyorlar, fakat çabucak anlıyorlar ki mevcut durumda bunu kendileri için tecrübe etme şansları yok. Üniversiteye gitmek için can atıyorlar fakat hemen fark ediyorlar ki mezun olacakları gün yaşayacakları gururu, iş bulmak için çabalarken büyük bir hayal kırıklığı takip edecek.
Taylandlı yaşıtları nihai olarak özgürlüğü gördü, ancak Gazze'nin çocukları ve aileleri yakın bir zamanda kendi özgürlüklerini göremeyecek.
Yerinden edilemez Hamas
Gazze iki kara geçişi olan bir hapishane: biri İsrail'e, diğeri ise Mısır'a, ve ikisi de sürekli kapatılıyor. 10 yıldan uzun süren bu etik dışı kuşatma ne Hamas'ın şartlı teslimini, ne de yönetimine yönelik bir ayaklanmayı getirdi.
Sahadaki gerçek şu ki Gazze'deki Hamas yerinden edilemez durumda. Kuşatma sadece insanlara zarar veriyor, Gazze'nin çocuklarını küçücük toprak şeritlerine, dünyanın en yoğun nüfus içeren bölgesine yığdığı ölüm ve yıkım nedeniyle İsrail'den nefret etmeye teşvik ediyor.
Bu çocuklar El Fetih ve Hamas arasındaki ayrılıklar içerisinde büyüdüler. İki grup arasındaki eli kulağında uzlaşıyı duydular fakat gördüler ki devlet başkanları kendileri üzerine yaptırımlar uyguladı. Duydular ki, 2020 itibariyle Gazze yaşanabilir olmaktan çıkacak. Fakat diyorlar ki gelin ve bugün görün, gözlerine bakın ve şu an buranın yaşanabilir olduğunu söyleyin.
Taylandlı çocukları kurtarmak için ortaya konulan çabaları gördüler ve neden kimsenin kendilerine bu kadar önem vermediğini merak ettiler. ABD Başkanı Donald Trump'ın kendilerine yardım etmek için bir planı olduğunu ve onun en üst düzey danışmanlarının da mesele ile ilgilendiğini duydular, fakat kuşatılmış bölgedeki tasarruflar onları umutla değil, eğer kalıcı işgal altında daha iyi bir hayat istiyorlarsa liderlerinin mücadelelerini bırakmaları ve teslim olmaları için baskıya uğradığı korkusuyla doldurdu.
Burayı İsrail'in başkenti olarak tanıdıktan ve ABD elçiliğini buraya taşıyarak Kudüs'ün masa dışına taşındığını iddia ettikten sonra Trump'ın takımı, kutsal topraklara barış getirmek için yönetim planı üzerine bölgede daha fazla danışmanlık yapmakta. Fakat ABD'nin fiilleri, devam eden Büyük Dönüş Yürüyüşleri ile ve Filistinlilerin Amerikalılarla ile olan bağlarını kesme kararıyla da kanıtlanabileceği üzere, bir barış iklimi yaratmayı başaramadı.
Nihai anlaşma serabı
Filistin otoritesinin anlaşmayı tartışmayı reddetmesine rağmen, Amerikalılar henüz açıklanmamış planın ikinci safhasını uygulamaya yönelir gibi görünüyor, ki bu Gazze'ye bazı Körfez ülkelerince fonlanan ekonomik yardımı götürmek. Eğer Trump'ın ekibi Gazze'deki Filistinlilerin sadece ekonomik yardım aradığına inanıyorlarsa, şu anda, menfur çabalarına başladıkları andaki kadar bön ve saflar.
Gazze'nin çocukları, İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu yakın zamanda Kerem Şalom'daki ticari geçişleri, Gazze'den sürekli olarak gönderilen ve sınırın İsrail tarafındaki ekinlere zarar veren iptidai uçurtma ve balonlara karşılık bir cezalandırma olarak kapatıp onları saran ilmiği sıkılaştırmaya karar vermesiyle artık her zamankinden çok daha perişan. İsrail garip bir biçimde terör uçurtmaları olarak adlandırdığı bu gönderimlere saldırmakta.
Gazze'deki Filistinliler tarafından, 30 Mart'da Büyük Dönüş Yürüyüşleri'nin başlamasıyla yapılan bu büyük fedakarlıklar, ekonomik barışın bir serap olduğuna yeterli bir delil değilse ABD, İsrail ve onların yeni Arap müttefikleri Filistinlilerin direnişini ve haklarını kazanmaya olan ısrarlarını hafife almış demektir. Filistinliler kaygılı olduğu sürece Amerikalılar, Gazze'yi ağır darbe gören nihai anlaşmalarını desteklemek için kullanmayı başaramayacak.
Trump yönetimi Taylandlı çocukların kurtarılmasından ilham almalı, kötü durumlarını sona erdirmek için titizlikle planlanmış, İsrail'e bütün tarihi Filistin topraklarındaki kontrolünü sağlamlaştırılması için yardım etme gibi bir ideolojik amaca hizmet etme hedefiyle değil. Gazze'deki 2 milyon Filistinlinin çilesini sona erdirmek için hareket etmeliler, hiçbir ön şart olmadan. Ve Gazze'nin çocuklarına tutsaklıklarını sona erdirmek için biraz umut vermeliler, mağaradaki Taylandlı çocuklara cesur dalgıçların yaptığı gibi.
Middle East Eye'da yayınlanan bu makale Mepa News için tercüme edilmiştir. Makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.