İsrail yapay zeka destekli askeri teknolojiyi Filistinliler üzerinde test ediyor
İsrail ordusu geçen yıl yapay zekâ silahlarını ve teknolojisini tüm askeri yapılarına entegre etmek için yeni bir strateji başlattı. Bu, onlarca yıldır gerçekleşen en kapsamlı stratejik dönüşüm. Geçtiğimiz ay İsrail Savunma Bakanlığı, ordunun otonom savaş alanında bir yapay zeka "süper gücü" haline gelmeyi amaçladığını açıkladı.
Her yıl düzenlenen bir güvenlik forumu olan Herzliya Konferansı'nda konuşan emekli general Eyal Zamir, "Yapay zekayı savaş alanında muharebenin çehresini değiştirecek bir sonraki devrim olarak görenler var" dedi ve askeri uygulamalar arasında "platformların sürü halinde saldırabilmesi ya da savaş sistemlerinin bağımsız olarak çalışabilmesi ve daha önce hiç görmediğimiz ölçekte hızlı karar verme konusunda yardımın" yer alabileceğini ifade etti.
İsrail savunma sanayii, "otomatik hedef tanıma" özelliğine sahip "sağlam" ve "ölümcül" bir platform olarak tanımlanan "silahlı robotik araç" da dahil olmak üzere çok sayıda otonom askeri gemi ve araç üretiyor. BlueWhale olarak adlandırılan "gizli istihbarat toplama" amaçlı otonom bir denizaltının test denemeleri devam ediyor.
Eğer tüm bunlar sizi korkutuyorsa, gerçekten de korkutmalı. İsrail sadece bir Frankenstein canavarı şöyle dursun, sadece Filistinli hedefleri değil dünyanın herhangi bir yerini kasıp kavurabilecek bir canavar sürüsü yaratıyor.
Filistinliler bu tür teknolojiler için bir test alanı niteliğinde ve küresel alıcılar için bir "kanıtı" görevi görüyorlar. İsrail'in en olası müşterileri savaşa sürüklenmiş ülkeler. Bu silahlar savaş alanında bir avantaj sağlasa da sonuçta tüm katılımcılar arasında genel acı ve kan dökme düzeyini kesinlikle artıracaktır. Bu teknolojiler daha fazla sayıda insanı daha ölümcül bir şekilde öldürebilecekler, bu nedenle canavarca bir şey niteliğindeler.
İsrail'in bir başka yeni yapay zeka teknolojisi olan Knowledge Well, sadece Filistinli militanların roketleri nereye ateşlediğini izlemekle kalmıyor, aynı zamanda gelecekteki saldırı yerlerini tahmin etmek için de kullanılabiliyor.
Bu tür sistemler İsraillileri Filistinlilerin silahlarından koruyabilirken, aynı zamanda İsrail'in sanal bir ölüm makinesine dönüşmesini, düşmanlarının minimal direnişiyle karşılaşırken askeri ve sivil hedeflere karşı korkunç saldırılar düzenlemesini sağlıyor.
Bulup yok etmek
Bu tür teknolojiler, yapay zekanın ne kadar yaygın ve müdahaleci hale geldiği konusunda dünyaya bir uyarı niteliğinde. İsrail ordusunun baş yapay zeka uzmanının, yapay zeka uzmanları için özel pazarda sunulan maaşlarla "anlamlılık" sağlayarak rekabet ettiğini söylemesi de güven verici değil. Sanki bu bir şekilde güven verecekmiş gibi, İsrail'in yapay zeka silahlarının "öngörülebilir gelecekte her zaman sistemde bir insan bulunduracağını" da ekliyor.
Filistinlileri öldürmenin nasıl "anlamlı" olabileceğini düşünmeyi size bırakıyorum. Bu savaş silahlarını her zaman bir insanın kontrol etmesi de olası değildir. Gelecek, ilk programlamanın ötesinde çok az insan müdahalesi ile ya da hiç insan müdahalesi olmadan, otonom olarak düşünebilen, yargılayabilen ve savaşabilen robotları içeriyor. Bu robotlar "barut ve nükleer silahlardan sonra muharebede üçüncü devrim" olarak tanımlanıyor.
Düşmanı arayıp bulmaya ve yok etmeye programlanmış olsalar da, düşmanın kim olduğunu kim belirliyor ve savaş alanında ölüm kalım kararlarını kim veriyor? Savaşta insanların hata yaptığını, bazen de korkunç hatalar yaptığını zaten biliyoruz. Askeri programcılar, silahlı robotların ne düşüneceğini ve ne yapacağını şekillendirmedeki uzmanlıklarına rağmen, hataya daha az eğilimli değiller. Yarattıkları robotlar, sayısız hayata mal olabilecek büyük davranışsal bilinmeyenler içerecektir.
Filistin dünya üzerinde en çok gözetlenen yerlerden biridir. Güvenlik kameraları, bazıları uzaktan kumandalı robotik silahlarla donatılmış İsrail nöbetçi kuleleri tarafından gözetlenen Filistin manzarasında her zaman mevcuttur. Göz yaşartıcı gaz atabilen, aşağıdaki Filistinlilere doğrudan ateş edebilen veya yerdeki personel tarafından ateşi yönlendirebilen drone'lar tepede uçmaktadır. Gazze'de sürekli gözetim, bölge sakinlerine travma ve korku aşılamaktadır.
Buna ek olarak, İsrail artık her Filistinlinin görüntüsünü yakalamayı amaçlayan Blue Wolf gibi yüz tanıma uygulamalarına sahip. Bu görüntüler herhangi bir amaç için kullanılabilecek devasa bir veri tabanına aktarılıyor. Anyvision gibi şirketlerin çok sayıda kişiyi tanımlayabilen yazılımları, sosyal medya paylaşımları da dahil olmak üzere kişisel bilgileri içeren sistemlerle entegre edilmiştir.
Bu, korku, paranoya ve umutsuzluk hissi aşılayan bir kontrol ağıdır. Eski İsrail Genelkurmay Başkanı Rafael Eitan'ın bir zamanlar söylediği gibi, amaç Filistinlileri "şişedeki uyuşturulmuş hamamböcekleri gibi koşturmak"tır.
Frankenstein'ın canavarı
Birçok veri araştırmacısı ve gizlilik savunucusu, hem kamusal alanda hem de savaş alanında yapay zekanın tehlikeleri konusunda uyarılarda bulundu. Yapay zeka destekli askeri robotlar pek çok örnekten yalnızca biri ve İsrail bu tür gelişmelerin ön saflarında yer alıyor. İsrail bir Dr. Frankenstein ve bu teknoloji de onun canavarı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü bu tür askeri teknolojilerin yasaklanması çağrısında bulunarak şu uyarıyı yapıyor: "Makineler insan hayatının değerini anlayamaz."
İsrail'in yapay zeka teknolojisi, en azından yaratıcılarının gözünde, İsraillilerin korunması ve savunulması için tasarlanmış olabilir. Ancak verdiği zarar, sonu gelmeyen bir şiddet döngüsünü körüklüyor. İsrail ordusu ve bu tür sihirbazlıkları teşvik eden medya kuruluşları sadece daha fazla kurban yaratıyor: Başlangıçta Filistinliler olabilir, ancak daha sonra, bu silahları satın alan her diktatörlük veya soykırımcı devlet kendi kurbanlarını üretecektir.
Bir başka yapay zeka "başarısı" da Mossad'ın 2020 yılında İran'ın nükleer programının babası Muhsin Fahrizade'yi öldürmesiydi. New York Times bu olayı nefes kesici bir şekilde anlattı:
"Mossad için çalışan İranlı ajanlar mavi bir Nissan Zamyad kamyoneti yol kenarına park etmişlerdi. Kamyonetin kasasında 7.62 mm'lik bir keskin nişancı makineli tüfeği vardı. Yetenekli bir keskin nişancı olan suikastçı pozisyonunu aldı, silahın nişangâhını ayarladı, silahı kurdu ve tetiğe hafifçe dokundu.
Ancak suikastçı, saldırının gerçekleştirildiği Absard'ın yakınında değildi. Bin milden daha uzakta, açıklanmayan bir yerde bir bilgisayar ekranına bakıyordu. [Bu operasyon] yapay zeka ve çoklu kameralarla donatılmış, uydu üzerinden çalıştırılan ve dakikada 600 mermi atabilen yüksek teknolojili, bilgisayarlı bir keskin nişancının ilk testiydi.
Güçlendirilmiş, uzaktan kumandalı makineli tüfek, hedefi uzaktan öldürmeyi amaçlayan yüksek teknolojili silah sistemleri arasında yer alan drone'lara katılıyor. Ancak bir drone'dan farklı olarak robotik makineli tüfek, bir drone'un düşürülebileceği gökyüzünde dikkat çekmiyor ve herhangi bir yere yerleştirilebiliyor. Bu, güvenlik ve casusluk dünyasını yeniden şekillendirecek niteliklere sahip bir sistem."
Otonom silahların yarattığı tehlikeleri biliyoruz. Bir Afgan ailesi, aile üyelerinden biri aranan bir terörist zannedildiği için 2021 yılında ABD'nin insansız hava aracı saldırısında vahşice öldürülmüştü. İsrail ordusunun savaş alanındaki "hatalar" olarak nitelendirdiği olaylarda Filistinli sivilleri defalarca öldürdüğünü biliyoruz. Savaş alanında savaşan insanlar bu kadar korkunç hatalar yapabiliyorsa, yapay zeka ile çalışan silahların ve robotların daha iyi bir iş çıkarmasını nasıl bekleyebiliriz?
Bu durum, yapay zekanın askeri alanda yaratacağı yıkıcı etkiler ve İsrail'in bu tür kontrolsüz ölümcül silahların geliştirilmesindeki öncü rolü hakkında alarma yol açmalıdır.
Richard Silverstein tarafından kaleme alınan ve Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.