Çağın dışında bir rejim: Afganistan İslam Emirliği
Yazıyı kaleme alırken seçtiğim bu başlık birçok kişinin kafasını karıştıracak ve tepki çekecektir.
"Denizlerin dalgalanmadan durulmayacağını" bilerek, gelebilecek tepkilere rağmen böyle bir başlık atmayı istedim. Zira bazı şeylerin anlaşılabilmesi için öncelikle küçük çaplı bir şok yaşamak icap edebiliyor.
Bu köşe yazısından muradımın ne olduğuna geçmeden evvel önce başlıktan muradımı beyan ederek işe başlamak istiyorum.
Çağın dışında olmak kötü bir şey midir? Çağdaşlık her zaman iyi bir anlam mı ifade eder? Çağın gerektirdiklerini yapmak, şartlardan bağımsız olarak iyi yahut kötü olarak nitelendirilebilir mi?
Cemil Meriç şöyle söylüyor:
"Murdar bir halden muhteşem bir maziye kanatlanmak gericilikse her namuslu insan gericidir."
O halde bu murdar ve münafık çağın dışarısında olmak, çağ dışı olmak, çağ ötesi olmak namuslu ve temiz insanların işidir.
Hangi çağın?
Kadının bir pazarlama objesi olarak kullanıldığı, ailenin parçalandığı, insanların kapitalist çıkar çevrelerine köle yapıldığı bu seküler çılgınlık çağının elbette.
Bu çılgınlık çağında zaman zaman dini, ideolojisi, metodu fark etmeksizin, "çağın gerekliliklerini" reddeden bazı hareketler ortaya çıkabiliyor. Bu hareketler kimi zaman devletleşmeye kadar büyüyüp zaferler kazanabiliyor.
Bu yazıdan muradım, açıkça söylemek gerekirse, Afganistan'daki Taliban hareketinin kurduğu devletin müspet yahut menfi yanlarına değinmek değil. Yalnızca gündemdeki bazı tartışmaların bendeki yansımalarından söz etmek.
Taliban'ın Afganistan'da uyguladığı yasaklar uzun süredir tartışmalara yol açıyor ve özellikle küresel basının ardı arkası kesilmeyen hücumlarına sebep oluyor. Sakal kesme yasağı, başörtüsü mecburiyeti, modern eğitim kısıtlamaları, güzellik salonu yasakları, erkek-kadın ayrımı gibi...
Bu durumlar paralelinde gerek İslami gerekse seküler kesimlerden gelen eleştirilerin ortak bir noktası var: Modern yaşantının nirengi noktası olarak kabul edilmesi.
Taliban'ın kurduğu İslam Emirliği'nden böyle bir modernlik, çağdaşlık beklentisi olması, problemin temelini oluşturuyor. Halbuki bu konuda yapılacak değerlendirmelerde modernite öncesindeki klasik çağda yaşantının ve beşeri alışkanlıkların ne olduğunu, içerisinde bulunduğumuz modern çağın bize ne gibi alışkanlıklar kattığı, neleri bizden götürdüğü hesaba katılmalı.
Örneğin, klasik çağda, bugün bizlerin gündelik hayatının bir cüzü haline gelmiş mesai kavramı dahi yoktu. Düşünün, insanlar 24 saatlerini bile çok daha farklı bir şekilde yaşamaktaydılar. Erkek ve kadın toplumda belirli konumlara sahipti, eğitimin amacı insanların kariyeri ve parayı put edinerek etrafında dönmesi değildi.
Milyonlarca vatandaşın zihniyetini ulus rejimlerine uydurmak gibi bir amaç olmadığından her çocuğu daha 3-4 yaşında okullara almak gibi bir uygulama da yoktu. Vergilendirme farklı, kentleşme farklı, hayatın gayesi farklı, kısacası insanı ilgilendiren maddi ve manevi her bir standart farklıydı.
Sözün özü, modernite ile klasik çağ arasında bir uçurum var. Bu yönüyle modernitenin alışkanlıkları yerine farklı ideolojik veya dini referansları geçirmeye çalışarak moderniteye karşı savaşan yapıların, modernitenin alışkanlıklarını muhafaza etmelerini beklemek beyhude ve abes bir çaba olur.
Evet, Afganistan İslam Emirliği "çağ dışı" bir rejimdir. Bu sebeple modern çağın gerekliliklerini değil, klasik İslam fıkhına dayalı kendi inanç sistemlerinin gerekliliklerini yerine getirmektedirler. Mesela "Allah'ın gazabına yol açacağını" düşündükleri bir uygulamanın (çok önemsiz de görünse) devam etmesine göz yummaktansa tüm dünyanın tepkisini çekecek kararlar almayı tercih etmekteler. Bu tercihin; iyi ve kötünün, doğru ve yanlışın tamamen deneysel olarak ölçülebilir yaklaşımlarla belirlendiği, maddi kar-zarar hesabının tek ilke haline geldiği modern çağa göre oldukça anlamsız, tehlikeli ve hatalı bir tercih olarak görülmesi doğaldır.
Kanaatimce buradaki asıl problem, klasik ile modern arasındaki uçurumu anlamamanın dışında, iki ana noktada üzerinden cereyan ediyor:
1-Modern öncesi dönemin ve mevcut çağın arasındaki zihniyet farkını ve bu farka yol açan köklü sosyal ve dini değişiklikleri, kısacası küresel modernleşmeyi tam olarak anlayamamak.
2-Hakikatin ve insan için ideal olan şartların ne olduğu sorusunun yanıtını, modernitenin zihniyetinin ve getirdiği yaşam şartlarının cenderesine hapsetmek.
Ben bu yazıda herhangi bir kararı, getirilerini, götürülerini değil, genel bir yaklaşım problemini irdelemeye çalıştım. Muradımın hasıl olduğunu ümit ediyorum.
Evet, Afganistan İslam Emirliği "çağ dışı" bir rejimdir. Fakat bu iyi midir, kötü müdür, bunu herkesin kendi içerisinde hesap etmesi ve ilmi-fikri bir tartışma ortamının özelliklerini taşımayan yerlerde değil, akıl sahiplerinin bulunduğu meclislerde tartışması gerekir. Doğrusunu Allah bilir.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.