Dr. Mehmet Sürmeli

Dr. Mehmet Sürmeli

Modern hırsızlık

Modern hırsızlık

İnsanın, başkasının malını çalmamadaki hassasiyetini kendi malını çaldırmamada da göstermesi gerekir. Sömürmek ne kadar kötü ise sömürülmeye razı olmak da o kadar kötüdür. Aşağıdaki rivayet bu konuya yeterince ışık tutmaktadır.

Hz. Peygamber’e adamın birisi “Ya Resulallah! Adam gelmiş ve malımı almak/çalmak istiyor. Ne buyurursun?” diye sorunca Hz. Peygamber'den “Malını sakın ona verme.” cevabını almıştır. Sahabe “Ya benimle vuruşur/savaşırsa?” demiştir. Peygamber Efendimiz, bu şahsa malını koruma uğrunda gerekirse savaşmasını önermiş ve arkasından bu uğurda kendisi ölecek olursa şehit olacağını, malını gasp etmek isteyen kimse ölürse onun da cehenneme gireceğini beyan etmiştir.[1]

Bu konuda ümmetine şu önemli uyarıyı yapmıştır: “Kim ki malını koruma uğrunda öldürülürse şehittir.[2] Kim dini uğrunda öldürülecek olursa o da şehittir.”[3] Resulullah “Kişinin malını koruma uğrunda verdiği mücadelenin neticesinde kendisine ölümün gelmesini ‘kutlu bir ölüm’ diye nitelendirmiştir.[4] Ümmetine, şakayla da olsa insanların mallarını almamayı tavsiye etmiş ve “Hiçbir Müslümanın malının diğer Müslümana gönül rızası haricinde geçmesinin helal olmadığı”[5] uyarısını yapmıştır.

Hırsızlık konusunu yukarıdaki izahat çerçevesinde anlarsak karşımıza çıkan tablo, çalmak haramdır. Çalmak haram olduğu gibi çaldırmak ve emeğinin karşılığını korumamak da İslâm’da yerilmiştir. Hırsızlığa razı olan, emeğe karşı en saygısız davranan kimsedir. Fakat hırsıza karşı çeşitli önlemler alarak duyarlı olan Müslüman şahsiyetlerin aynı duyarlılığı enflasyonist siyasete, kamu mallarının yağmalanmasına ve dağıtımda adaleti göstermeyen devlet yapılanmasına karşı da göstermeleri gerekir.

Ülkelerindeki enflasyona, vakıflar başta olmak üzere kamu mallarının yağmalanmasına ve bu ortamı hazırlayan ideolojik siyasete duyarsızlık maalesef tüm dünya Müslümanlarının ortak hastalığıdır. Bu hastalığın getirdiği zafiyetten ve şahsiyet eksikliğinden dolayı enflasyonist politikalarla ümmet onlarca yıl batı eksenli iktidarlar tarafından yönetilmiş ve hâlâ da yönetilmektedirler. Emek hırsızlığı yapan sağ ve sol politikalara ümmet karşı koyamamıştır. Karşı koyamazken de yine din kullanılmıştır. Hırsıza ve zalime engel olmak yerine “ulü-l emre” itaat işlenmiştir. Hâlbuki zalim siyaset erbabını “ulü-l emir” diye niteleyenler sadece “belamlardır”.

Kendi adamının zulmüne razı olan insanlar, zulme karşı ortak bilinç oluşturamazlar. Kendi hırsızına onay veren ve kayırmaya çalışan bir zihniyet iflah etmez. Eğer Müslümanların yaşadığı bölgelerdeki takip edilen iktisadi-sosyal politikalar fakiri daha fakir yapıyor ve enflasyon sebebiyle paralarının bir değer kaybı oluyorsa, Müslümanların hırsıza gösterdikleri teyakkuz hâlini bu politikaların uygulayıcılarına da göstermeleri şarttır. Buradaki hırsız, birey yerine hükmi şahsiyettir. Önemli olan bir hırsızlık vakasının varlığıdır.

Bu tip bir politikaya karşı olmak imanın gereğidir. Sömürülen ve çalınan hem emek hem insan ömrüdür. Sömürünün dini ve kimliği aranmaz. Kimden gelirse gelsin, Müslüman şahsiyet sömürüye karşı durmalı ve hırsızlığın her türlüsüne savaş vermelidir. Unutulmamalı ki emeğini koruyamayanlar imanlarını da koruyamazlar. Hocalarımızın çoğu, asli görevleri olmasına rağmen ümmete bu konularda bilgi vermediler. Değil bilgi vermek, aksine zalim siyasaya itaati öğütlediler. “Filan giderse falan gelir” anlayışıyla Müslümanlara istikamet üzere siyaseti öğretemeyenler hocalarımızdır(!). Müslüman kimliğine sahip olan kimseler hırsızlığın her türlüsüne karşı çıkarak mazlumların, mağdurların ve ezilenlerin sesi olmalıdırlar. Örnek Müslüman olmak bunu gerektirir.

Hırsızlığın yukarıdaki türlerine karşılık bir de ‘intihal’ denilen türü vardır. Başkasının emek vererek hazırladığı eserlerin üzerine konup müellifin hakkını sömürmek. Eser sahibinin çalışmalarına bir şekilde ulaşan kimseler ilim adına hırsızlık yapmaktalar ve çaldıklarını akademik camiada unvana veya ranta dönüştürerek kullanmaktadırlar. Nereden bakarsak bakalım bu tür hırsızlıklardan elde edilen unvanlar gayrimeşru olduğu gibi başkasının yaptığı bilimsel çalışmaları paraya dönüştürüp yemek de, telif haklarını hakkaniyet esasları üzerine ödememek de haramdır; kul hakkıdır. Bu çerçevede Müslümanların kurduğu yayın evlerinin konuyla ilgili fıkhi hükümleri iyi bilip yazarları sömürmemeleri çok önemlidir.

Hırsızlık konusu çerçevesinde şunu da beyan etmek gerekir. Birçok kişi çok değişik nedenlerle kaçak elektrik, enerji ve su kullanmaktadır. Hattâ bu çirkin eylemi bir kahramanlık olarak görenler ve alışkanlık hâline getirenler vardır. Onların kullandıkları kaçak enerji nedeniyle maliyet fiyatları artmakta ve faturalar herkese yansıtılmaktadır. Bu durumdan da en çok yoksullar etkilenmektedir. Pahalı faturalar onlara yansımaktadır. Neticede hakkı yenilen muayyen bir insan olmadığı için helalleşmek de zordur. Söylemek istediğimiz bu da bir hırsızlık türüdür. Zarar vermek istediğiniz tüzel kişiliğin şemsiyesi altında milyonlarca insan vardır. Haklarını çaldığınız insanlarla tek tek görüşemeyeceğinize göre böyle bir hak ihlalinden uzak durmaya gayret etmek en güvenilir yoldur. Ödemediğiniz bu türden bedeller başkalarına zarar verdiği için, haram kazanç grubuna girer.

Dipnotlar

[1] Beyhaki, Sünen-i Kübra, Salat’ü-l Havf, h. no: 6060, c. III, s. 377.

[2] Ahmed, Müsned (tah: Muhammed Şakir), h. no: 1628, c. III, s. 108; Beyhakî, a.g.e, h. no: 6059, c. III, s. 377; Heysemî, Zevaid, c. VI, s. 244.

[3] Beyhakî, a.g.e, h. no: 6063, c. III, s. 377.

[4] Heysemi, a.g.e, c. VI, s. 244.

[5] Beyhaki, a.g.e. Gasb, had. no.11544,c. VI, s. 166


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 633 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Dr. Mehmet Sürmeli Arşivi