Mısır ekonomisini ancak mucizeler kurtarabilir
Geçtiğimiz ay Paris'te düzenlenen bir finans zirvesinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es Sisi, kredi verenleri ülkesinin kötüleşen borç krizine karşı daha fazla "anlayış" göstermeye çağırdı. Önceki hafta Sisi, Şubat 2022'den bu yana değerinin yarısını kaybeden Mısır lirasının gelecekte devalüe edilmesi ihtimalini dışlamış gibi görünüyordu.
Sisi bunu "ulusal güvenlik" kaygılarıyla gerekçelendirirken, Mısır lirasının daha da fazla değer kaybetmesi ve enflasyonun yükselmeye devam etmesi halinde olası kitlesel karışıklıklara üstü kapalı bir gönderme yaptı. Bu hamle, geçen yılın sonlarında Mısır için onaylanan 3 milyar dolarlık Uluslararası Para Fonu (IMF) destek paketinin esnek bir döviz kuruna bağlı kalınmasını öngören kilit bir koşuluna aykırı.
Paris zirvesinin hemen ardından Mısır Merkez Bankası, Mayıs ayında yüzde 32.7'ye ulaşan enflasyona rağmen faiz oranlarını sabit tutma kararı aldı.
Bu açıklamalar ve politika kararları dizisi, Kahire'nin bir yandan devalüasyon ve parasal sıkılaştırmanın devam etmesinin Mısır'ın büyüyen borç krizine çare olmayacağının farkında olduğunu, diğer yandan da krizi hafifletebilecek gerekli reformlara karşı kayda değer bir direnç gösterdiğini ortaya koyuyor.
Rejimin çözümü, yeni bir devalüasyon yapmasını sağlayacak mucizevi bir dolar girişini beklemek gibi görünüyor ki bu da pek mümkün görünmüyor. Daha basit bir ifadeyle, Sisi çıkmaza girdi ve beklenmedik bir kurtuluş umuyor.
Ancak rejimin aldığı kararlar, krizin merkezinde yer alan militarize devlet kapitalizmi modelinin radikal bir dönüşümü dışında, rasyoneldir. Faiz oranlarını sabit tutma kararı, enflasyonun artan talepten kaynaklanmadığı anlayışını yansıtıyor, ortodoks ekonomi teorisi bunun faiz oranlarının yükseltilmesiyle giderilebileceğini varsayıyor.
Bu farkındalık, Merkez Bankası Başkanı Hassan Abdalla'nın katıldığı bir IMF paneline de yansımış ve Abdalla arz sorunlarını ülkeyi vuran enflasyonist dalganın temel nedeni olarak tanımlamıştır.
Ağır yük
Aynı zamanda Sisi'nin artan fiyatlara bağlı istikrarsızlık korkusuyla yeni bir devalüasyondan kaçınması, enflasyonun sebebinin artan talepten ziyade hızla zayıflayan para birimi olduğunun farkında olduğunu yansıtıyor. Artan faiz oranlarının devlet bütçesine ağır bir yük getirdiği, borç krizini daha da kötüleştirdiği ve krizi hafifletmek için kritik öneme sahip olan sabit dövizli sermaye girişlerini çekmekte başarısız olduğu ise söylenmeyenler arasında.
Önümüzdeki mali yılda kredi ve faiz geri ödemelerinin bütçenin yüzde 56'sını oluşturması bekleniyor ki bu rakam, sırasıyla yüzde 13,5 ve yüzde 12,2 olan kamu harcamaları ve sosyal desteklerin toplamından daha fazla. Artan faizler devlet bütçesi üzerindeki borç yükünü hafifletmeye pek yardımcı olmayacaktır.
Yüksek faiz oranları Mısır borçlanma araçlarına çok ihtiyaç duyulan sermaye girişini de sağlayamadı. Nisan ayında yapılan tahvil arzında da görüldüğü üzere, üç milyar Mısır lirası (97 milyon dolar) değerindeki arzın sadece yüzde 0,04'ü satıldı ve yatırımcılar beklenen lira devalüasyonu karşısında caydı.
Geçtiğimiz yıl yapılan bir dizi devalüasyona rağmen Mısır lirası baskı altında kalmaya devam etti ve devalüasyonlar gerekli sabit döviz sermaye girişini sağlayamadı.
Karaborsada Mısır lirası halen dolar karşısında 38 lira civarında işlem görmektedir ki bu da resmi kur olan 30.9'dan oldukça yüksektir.
Bu durum Mısır ekonomisini felç eden ciddi bir döviz sıkıntısıyla birleşiyor. Bazı çelik fabrikaları gerekli hammaddeleri ithal edemedikleri için üretimi durdurmuş ya da azaltmış durumda. Daha da endişe verici olanı, hükümetin yalanlamasına rağmen buğday sevkiyatları için yapılan ödemelerde gecikmeler olduğuna dair raporlar bulunması.
Ayrıca, hükümetin yıl başında ithalat birikiminin temizlendiğine dair güvence vermesine rağmen, Mısır'ın ithalat birikiminin geri döndüğüne ve ürünlerin Mısır limanlarında sıkışıp kaldığına dair haberler de var. Rejim, yeni bir devalüasyonun krize garantili bir çözüm olmadığını ve yatırımcıları cezbetmek için köklü reformlar yapılması gerektiğini anlamış görünüyor ki bu da rejimin yapmak istemediği ve yapamadığı bir şey. Daha basit bir ifadeyle Mısır bir çıkmaza girmiş durumda.
Zorlayıcı talepler
Bu da önemli bir soruyu gündeme getiriyor: Rejim finansman ihtiyaçlarını nasıl karşılamayı ve yeni bir devalüasyonu yönetmek için yeterli rezervi nasıl oluşturmayı bekliyor? Mısırlı politika yapıcılar, yangından mal kaçırırcasına bir özelleştirme programını taahhüt etmek dışında net cevaplar vermiyor. Yine de Körfez yatırımcılarının Mısır devlet varlıklarına olan talebi en iyi ihtimalle isteksiz görünüyor ve Mısır'dan zorlayıcı taleplerde bulunuluyor.
Örneğin, geçtiğimiz ay Suudi bir emlak yatırım şirketinin Mısırlı bir konut şirketinin yüzde 70 hissesi için 400 milyon dolarlık bir teklif yaptığı bildirildi. Bu teklif şirketin sahip olduğu arazilerin yaklaşık 2,5 milyar dolar olarak tahmin edilen değerinin dahi çok altındaydı. Bu durum hükümetin zayıf pazarlık pozisyonunu ve yatırımcıların krizin ortasında baskı uygulama istekliliğini yansıtıyor.
Körfez ülkeleri, rejimin çoktan reddettiği yeni bir devalüasyon turu talep ediyor ve Kahire'nin yükümlülüklerinin vadesi geldikçe müzakerelerin uzamasına yol açıyor. Mısır'ın 3,86 milyar dolarlık kısa vadeli ve 2023'ün ikinci yarısında vadesi dolacak 11,38 milyar dolarlık uzun vadeli borç geri ödeme yükümlülükleri çok büyük. Özelleştirme programında büyük bir geri dönüş ya da başka bir büyük IMF kredisi olmazsa durum çok vahim bir hal alacak.
Bu çıkmazın önemli sonuçları olacaktır ve bunların en bariz olanı rejimin "borçla büyüme" modelinin çökmesidir. Gerçekten de rejimin, ek finansman kaynaklarına erişememesi nedeniyle, borçla finanse edilen altyapı projeleri programını sürdürebileceğini hayal etmek zordur.
Ancak bu, Mısır'ın militarize devlet kapitalizmi biçiminin ortadan kalkacağı anlamına gelmiyor. Aksine, muhtemelen daha da yağmacı hale gelecek ve büyümesini beslemek için diğer kamu fon kaynaklarını avlayacak.
Daha da endişe verici olan, rejimin sert taktiklerinin sonuç vermemesi ve kredi vericilerin, Sisi'nin umduğu kadar "anlayışlı" olmaması durumunda ortaya çıkacak sonuçlardır. Gerçekten de rejimin ekonomiyi militarizmden arındırmayı ve orduya ait şirketlere kurumsal yönetim zorunlulukları getirmeyi ısrarla reddetmesiyle Sisi, milyonlarca Mısırlının kaderi risk altındayken "Mısır'ın iflas etmek için çok büyük olduğuna" dair bir kumar oynuyor.
Eğer bu kumar başarısız olursa devasa bir ekonomik kriz ülkeyi saracak ve bunun en olası sonucu hızla değer kaybeden para birimi, hiperenflasyon ve yıkıcı bir ekonomik çöküş olacaktır.
Maged Mandour tarafından kaleme alınan Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.