Paul Iddon

Paul Iddon

İran ve Arap rejimlerinin Esed rejimiyle yakınlaşma yarışı ne anlama geliyor?

İran ve Arap rejimlerinin Esed rejimiyle yakınlaşma yarışı ne anlama geliyor?

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi geçtiğimiz hafta Suriye'yi ziyaret etti. Bu 2010 yılından bu yana bir İran cumhurbaşkanının ülkeye gerçekleştirdiği ilk ziyaret oldu. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed ile görüşen Reisi, ikili ilişkilerin güçlendirilmesi konusunu ele aldı ve ekonomik ilişkilere dair 15 iş birliği belgesi imzaladı.

İran Cumhurbaşkanı ziyaretini İran-Suriye ilişkilerinde bir "dönüm noktası" olarak nitelendirirken, yardımcılarından biri de ziyareti "Tahran'ın bölgedeki stratejik zaferinin bir işareti" olarak övdü.

Peki ama İran neden Reisi'yi Şam'a göndermek için bugünü seçti, ziyaretinin temel amacı ve mesajı neydi?

Suriye ve Türkiye'de geniş bölgeleri yerle bir eden yıkıcı 6 Şubat depremi, birçok bölge ülkesinin Şam'a yardım eli uzatmasına ve uzun süredir askıya alınan diplomatik ilişkileri yeniden tesis etmeye başlamasına giden yolu açtı.

Esed, 2011 yılında rejimine karşı başlayan halk ayaklanmasını acımasızca bastırması ve ardından gelen, on yıldan fazla süren ve tahminen 500 bin kişinin ölümüne neden olan iç savaştaki şiddet yanlısı tutumu nedeniyle büyük oranda dışlanmıştı.

Çin'in ara buluculuğunda İran ve Suudi Arabistan arasında varılan barış anlaşması, Riyad'ın Şam'la yakınlaşmasını sağladı ve Arap ülkeleri pazar günü Suriye'nin 10 yıl önce askıya alınan Arap Birliği üyeliğini eski durumuna getirdi. Türkiye de güney komşusuyla arasını düzeltme isteğinde.

Esed, üyeliğini geri kazanmasının yanı sıra, rejimine karşı değişen tutumun, özellikle zengin Körfez ülkelerinden ihtiyaç duyduğu yatırımlara ve yeniden inşa yardımına dönüştürebileceğini umuyor olabilir.

Reisi'nin Şam'a yaptığı dönüm noktası niteliğindeki ziyaret de işte bu düzlemde gerçekleşti. Çoğu Arap ülkesinin aksine İran, uzun süren iç savaş boyunca Esed'in yanında yer aldı, rejimi desteklemek için binlerce savaşçı ve milyarlarca dolar sağladı. Bu nedenle Reisi'nin ziyareti Tahran'ın yaptığı yatırımın bir tür karşılığını almak istediğine dair bir mesaj olarak yorumlanabilir.

Washington Stimson Center'da uzman bir araştırmacı olan ve Atlantik Konseyi - İran'ın Geleceği İnisiyatifi'nin kurucusu ve eski direktörü Barbara Slavin, ziyaretin yeniden inşa projeleri için Körfez ülkeleriyle rekabet etmeyi amaçlayan bir geziden çok bir "zafer turu" olduğuna inanıyor.

The New Arab'a konuşan Slavin, "Suudi Arabistan'ın Suriye'nin Arap Birliği'ne yeniden kabul edilmesini istediğini göstermesi, Esed'in hiçbir yere gitmediğini ve onu iktidarda tutmak için yürütülen İran-Rusya kampanyasının başarılı olduğunu tasdik ediyor" dedi.

Bununla birlikte, Esed'in "parya devlet statüsünü" (halkına ya da diğer ülkelere yaklaşımı uluslararası normlara uymayan ülkeler) hafifletmek için hala uzun bir yol var çünkü ABD'nin Esed rejimine yönelik yaptırımları, Batı'da iş yapan şirketlerin Suriye ile ticaret yapması ya da Suriye'ye yatırım yapması konusunda "büyük bir engel" olmaya devam ediyor.

Slavin, "İran, kendisi de dost bir parya devlet olarak muhtemelen ihaleleri almak için daha iyi bir konumda," diyor ve ekliyor: "Ancak Tahran'ın Suriye'nin toparlanmasında öncelikli bir çıkarı var ve Suriye'nin siyasi ve stratejik olarak İran'a bağlı kalacağından da emin."

Century International mensuplarından Aron Lund da Reisi'nin ziyaretinin zamanlamasının tesadüfi olduğundan şüpheli.

The New Arab'a konuşan Lund, "Suriye-İran ilişkilerinin perde arkasında neler olup bittiğini anlamak her zaman zor olmuştur, ancak Reisi'nin ziyaretinin zamanlaması şu anda tüm hızıyla devam eden Suriye-Arap normalleşme süreciyle bağlantılı görünüyor" dedi.

Deprem sonrası insani yardım çabaları ve diplomasinin bir dizi toplantı ve telefon görüşmesine yol açtığını, normalleşme ihtimalini araştıran hükümetlerin Şam'la temas kurma fırsatını değerlendirdiğini hatırlatan Lund, "depremden sonra işlerin gerçekten nasıl hızlandığını" ifade etti.

Lund, "En önemlisi, Suudiler normalleşme yanlısı kampa katıldı ve bu gerçekten Arap dünyasında dengeleri değiştirmiş gibi görünüyor" dedi ve şöyle devam etti: "Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad kısa süre önce Cidde'de ve ardından Amman'da bazı mevkidaşlarıyla görüşmek üzere davet edildi."

Suriye'nin pazar günü Arap Birliği'ne yeniden kabul edilmesi, Esed'in 19 Mayıs'ta Suudi Arabistan'da yapılacak bir zirveye katılmasının da önünü açabilir.

Bu diplomasi trafiğine rağmen Lund, Arap petrol devletlerinin İran'ın Suriye'deki nüfuzuna "rakip olmayı umut bile edebileceklerine" şüpheyle yaklaşıyor.

Lund, "Suriye'nin İran'a derinden bağlı olduğu güvenlik konusunda İran ile kesinlikle rekabet edemezler" şeklinde konuşuyor.

Aynı zamanda Körfez ülkelerinin "harcayacak çok parası var" ve Suriye de derin bir ekonomik krizin pençesinde. Dahası, bu devletler ABD'nin Şam'a uyguladığı yaptırımları aşabilirlerse "Suriye ekonomisinin haraç mezat satış yapılan pazarında" nüfuz ve varlık satın almak için "iyi bir konumdalar".

Lund, "İran, Esed rejimini ayakta tutmak için milyarlar harcadı ve Tahran'daki yöneticilerin, Körfez Arap ülkeleri devreye girmeden önce kazanımlarını güvence altına alma zamanının geldiğini düşündüklerini tahmin ediyorum" diyor.

"Suriye'nin İran'la ilişkilerinin sağlıklı ve güçlü olduğunu ve Suriye-Arap normalleşmesi tarafından tehdit edilmediğini göstermesi açısından ziyaretin siyasi bir boyutu da var" diye ekleyen Lund şunu ifade ediyor: "İki cumhurbaşkanı tarafından yayınlanan ortak bildiride, hem Suriye-Arap ilişkilerinin iyileşmesine hem de Çin'in aracılık ettiği son Suudi Arabistan-İran anlaşmasına atıfta bulunarak bölgesel normalleşme konusunda oldukça iyimser olduklarını ifade ettiler."

Körfez ülkelerinin Suriye ile ilişkilerini normalleştirmesi ve ülkeye yatırım yapması birçok açıdan İran'ın işine yarayacaktır zira bu durum "Esed'in konumunu güçlendirecek" ve onu zaman içinde "İran için desteklemesi daha az maliyetli bir müşteri" haline getirecek.

Lund, "Ancak elbette Suriye-İran ilişkisinin İranlıları endişelendiren yönleri de olacaktır, muhtemelen bilhassa ekonomik alanda, çünkü Körfez'deki Arap ülkeleri bu konuda gerçekten güce sahip." dedi.

Çok sayıda ekonomik anlaşma imzalamanın yanı sıra Reisi gezisi sırasında Hamas ve İslami Cihad'dan üst düzey yetkililerle de bir araya geldi. Görüşmelerde İsrail şiddetinin Nisan ayında belirgin bir şekilde arttığı işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze Şeridi'ndeki durum ele alındı. Reisi, çöküşünün "çok yakın olduğunu" tahmin ettiği İsrail'i yenmek için "direniş güçlerinin birlik ve beraberliğinin" önemini vurguladı.

İran desteklediği Filistinli grupları ve Lübnan'daki Hizbullah'ı İsrail'e karşı "direniş ekseni" olarak adlandırıyor. Suriye, İsrail ve Lübnan'a yakınlığı nedeniyle İran'ın bu gruplara verdiği destek açısından uzun zamandır hayati öneme sahip bir ülke.

Slavin, Tahran'ın Suriye'yi Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad için "bir kanal olarak" kullanmaya devam edeceğine inanıyor. Slavin bu eksenin "İsrail'deki son iç karışıklıklar ve İsrail'in Filistinlilerle artan çatışması nedeniyle özellikle sağlıklı göründüğünü" söyledi.

Lund bu eksenin, bölünmelerin ve Suriye çatışmasının "son on yılını atlatarak" güçlü ve zayıf yönlerini net bir şekilde ortaya koyduğunu belirtti: "Biraz yara aldılar ama hala ayaktalar. Hamas'ın geri dönmesiyle birlikte hala birlik içindeler - ya da daha doğrusu yeniden birlik haline geldiler."

Lund'a göre yine de bu  siyasi olarak iyi durumda oldukları anlamına gelmiyor. Özellikle Arapların İsrail'le normalleşmesi ilerler ve bölge siyasetini kendi aleyhlerine yeniden yapılanırken. Lund sözlerini şöyle noktalıyor: "İran liderliğindeki ittifakın her üyesi iç politikada şu ya da bu şekilde zarar görüyor."


Paul Iddon tarafından kaleme alınan ve New Arab'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 2432 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Paul Iddon Arşivi