Joe Shute

Joe Shute

Kuzey Kutbu'nda savaş yaklaşıyor

Kuzey Kutbu'nda savaş yaklaşıyor

Aşırı uçların ülkesi Kuzey Kutbu'nun hiçbir yerinde sıcaklık, Alaska'nın kuzeydoğusundaki küçük Fort Yukon yerleşiminden daha çılgınca değişim göstermez. Yerli Gwichin topluluğuna ait birkaç yüz kişinin yaşadığı ve yılın zamanına bağlı olarak sadece hava yoluyla yahut tekne veya kar arabasıyla ulaşılabilen bu köy, Alaska'nın hem en soğuk hem de en sıcak yeri olma özelliğine sahip.

1947'de sıcaklık -62.8ºC'ye kadar düşmüştü, o kadar soğuktu ki solunan nefesteki donmuş nem damlacıklarının kırık cam parçaları gibi yere döküldüğü bildirilmişti. 1915 yazında ise sıcaklıklar 37.8ºC'ye ulaşarak bugüne kadar ulaşılamayan bir rekora imza attı. Son 40 yılda Kuzey Kutbu gezegenin geri kalanından dört kata varan bir hızla ısınırken, Kuzey Kutup Dairesi'ni çevreleyen Yukon Düzlükleri'nde en büyük sıcaklık artışları kaydedildi. Burada kışlar 1950'li yıllara kıyasla ortalama 4,9ºC daha sıcak geçiyor. Yaz aylarında, Gwichin bölgesini kaplayan geniş ladin ormanları rutin olarak alev alıyor.

Uluslararası Gwichin Konseyi'nin 46 yaşındaki eş başkanı Edward Alexander, Fort Yukon'da büyümüş ve şimdi Alaska'nın Fairbanks kentinde yaşıyor. Dört çocuk babası Alexander, son sekiz yıldır gönüllü itfaiyeci olarak çalışıyor ve Kuzey Kutbu ile Kuzeybatı'yı kasıp kavuran yıkıcı orman yangınlarıyla mücadeleye yardımcı oluyor. Bu yıl Kanada, kayıtlara geçen en kötü orman yangını sezonunu yaşadı. Yangınlar ülkede 52.000 mil kareden fazla bir alanını tahrip etti, yani İngiltere'nin büyüklüğünden daha büyük bir alanı. Bu arada Alaska'da, büyüklüğü bir milyon dönümü aşan orman yangınlarının sıklığı son 30 yılda iki katına çıktı.

Alexander, 1950'li yıllardan bu yana orman yangınlarının yaklaşık dört milyon dönümlük Gwichin arazisine zarar verdiği tahmininde bulunuyor. Yaz aylarında Yukon Düzlükleri'ni sık sık kalın bir sis bandı kaplıyor. "Pyrocene'in" yani "dünyanın yanmasının başlangıcına en ön sıradan tanıklık ettik." diyor. Artık kar yerine yağmur yağıyor, Gwichinlerin bel bağladığı karibu sürüleri göç düzenlerini değiştirdi, nehirler ısındı ve somon popülasyonları çöktü. Ve buzlar çekildikçe, yabancı çıkar odakları, eriyen permafrostun altındaki doğal kaynaklara göz dikmeye başladı. 2019'da yapılan bir anlaşmanın ardından, petrol ve gaz arayıcıları şu anda Yukon Düzlükleri'ni inceliyor.

Yukarı Kuzey'de de benzer bir hikaye yaşanıyor. Meteorologlar küresel ısınmanın hızlanması hakkında "Arktik amplifikasyon" terimini kullanıyor. Ancak aynı amplifikasyon bölgenin jeopolitiğinde de yaşanıyor. Kuzey Kutbu eriyor. Haziran ayında yayınlanan bir bilimsel çalışma, tüm deniz buzunun yok olduğu ilk yazın 2030'lar gibi erken bir tarihte gerçekleşebileceğini iddia etti. Çin'den ABD'ye ve Putin'in Rusya'sına kadar herkes bir parça istiyor. Rusya Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un 1987'de ilan ettiği "Arktik istisnacılığı" dönemi sona erdi, Arktik'in çatışma ve sömürüden uzak bir "barış bölgesi" olarak kalması için yaptığı yakarışlar unutuldu. İklim değişikliği hızlanırken ve Rusya'nın Ukrayna'yı işgali uluslararası düzeni parçalara ayırırken, Kuzey Kutbu bir sonraki küresel çatışmanın potansiyel sahnesi olarak ortaya çıktı.

Arktik konseyinde (sekiz Arktik ülkesi Kanada, Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya, İzlanda, ABD ve Rusya'dan oluşan) Gwichinleri de temsil eden Alexander, Arktik'i yağmalamak için yapılan küresel yarışın yıkıcı sonuçları olabileceği konusunda uyarıyor: "Eğer Kuzey Kutbu konusunda iş birliği yapmazsanız ve bu işleri doğru yapmazsak, size şunu söyleyeyim dostum, dünya çok hızlı bir şekilde değişebilir."

Toprakları Kuzey Buz Denizi kıyı şeridinin yaklaşık %53'ünü kapsayan Rusya ve onun yanı sıra Çin, Kuzey Deniz Yolu'nu genişletme planlarını hızla geliştiriyor. Kuzey Buz Denizi'nin doğusu ile batısı arasındaki bu deniz geçidi Kremlin tarafından Batı'nın yaptırımlarından kaçınmak için hayati önemde görülüyor. Devriye gemisi olarak her geçişe eşlik eden zorunlu Rus buz kırıcılarının parasını ödeyecek birkaç çanta dolusu doları olan herkes için bu rotada seyretmek zaten mümkün. Kremlin 2024 yılında bu rotada yıl boyunca seferlere başlamayı planlıyor ve bu sayede yılda yaklaşık 30 milyon olan yük sevkiyatını miktarını 80 milyona çıkarmayı umuyor.

Kendisini -kaygı verici bir şekilde- "Kuzey Kutbu'na yakın bir devlet" ilan eden Çin de geçidi uzak kuzeyin ipek yoluna dönüştürme emelleri taşırken, Mart ayında Hindistan'a giden bir Rus heyeti güzergah üzerinde yeni bir iş birliği için görüşmelerde bulundu. Batı da benzer şekilde Finlandiya'nın (ve İsveç'in beklenen) katılımı ile NATO'nun sınırlarını Kuzey Kutbu'na doğru genişletiyor. Haziran ayında ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, ABD'nin Norveç'in kuzeyindeki Tromsø kentinde bir karakol açacağını duyurdu ve Kuzey Kutup Dairesi'nin üzerinde "diplomatik bir ayak izi" olması gerektiğini vurguladı. Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü (RUSI) Uluslararası Güvenlik Direktörü Dr. Neil Melvin, "Ukrayna'daki savaş Arktik istisnacılığı fikrini gerçekten mahvetti" diyor ve ekliyor: "Kuzey Avrupa'nın tüm odak noktası artık Rusya'ya karşı güvenlik inşa etmeye kaymış durumda."

Melvin'in de belirttiği gibi, Rusya'nın kara ordusunun Ukrayna'da verdiği ağır kayıplar, Rusya'yı, İngiltere ve ABD'nin de uzun süredir kendi saldırı denizaltılarını işlettiği Kuzey Kutbu'nda konuşlu nükleer kuvvetlerine giderek daha fazla bağımlı hale getirecektir. Rusya'nın Kuzey Filosu bir düzine kadar nükleer güçle çalışan saldırı denizaltısının yanı sıra iki ağır nükleer güçle çalışan füze savaş kruvazörü de dahil olmak üzere su üstü gemilerinden oluşmaktadır. Rusya son yıllarda varlığını güçlendirmek için Soğuk Savaş döneminden kalma eski Arktik üslerine de yeniden yerleşti. Melvin, Rusya'nın Kuzey Kutbu'ndaki hedefleri için şunları söylüyor:

"Güçlü bir orduya sahip olmadıkları için kendilerini daha savunmasız hissedecekler ve bence ulusal savunmanın bir parçası olarak nükleer tehditleri çok daha fazla kullandıklarını göreceğiz. Çok daha açık ve tehditkâr olacaklar."

Kuzey Kutbu buzların altında anlatılmamış zenginliklere sahip. Bölgenin dünyanın keşfedilmemiş petrol ve gaz rezervlerinin beşte birini ve altın, nikel ve çinko gibi nadir toprak elementlerini içerdiği tahmin ediliyor. Bunların çoğu Kuzey Kutbu ülkelerinin büyük ölçüde tartışmasız kara sınırları içinde mevcut olsa da, en olası parlama noktası giderek daha fazla gemi geçişine elverişli hale gelen uluslararası sulardır. Bir Birleşmiş Milletler komisyonu öncülüğünde devam etmekte olan bir süreç, Rusya, Danimarka ve Kanada arasında Arktik Okyanusu'nun merkezi üzerindeki egemenlik haklarını değerlendiriyor. Putin şu ana kadar süreçle iş birliği yaparken, 2007'de Kuzey Kutbu deniz tabanına okyanusun iki mil altına Rusya Federasyonu'nun titanyumdan yapılma bayrağını bırakarak gerçek anlamda bir bayrak da dikmiş oldu. Balıkçılık hakları da kilit önem taşıyor. Güney okyanusları ısındıkça türler daha da kuzeye göç edecek ve yüksek enlemlerdeki tahmini av miktarının 2050 yılına kadar yüzde 20'ye kadar artmasına neden olacak.

Royal Holloway'de jeopolitik ve buzul çalışmaları konusunda uzman olan ve yakın zamanda yayınlanan Sınır Savaşları adlı kitabın yazarı Profesör Klaus Dodds'a göre Norveç'in Svalbard Takımadaları bir başka çatışma alanı olabilir. İlk olarak 1920 yılında imzalanan bir anlaşma uyarınca, Çin ve Rusya'nın da aralarında bulunduğu bir dizi ülke Svalbard'da ticari faaliyetlerde bulunma hakkına sahip. Moskova, Spitsbergen adasında kömür madenciliği faaliyetleri yürütüyor (ve toprak üzerindeki tarihi iddiasını vurgulamak için Svalbard'ı aynı isimle anmakta ısrar ediyor). Barentsburg gibi yerleşim yerlerinde Rusça baskın dil.

Dodds şöyle diyor:

"Endişemiz, Svalbard gibi geçmişte tedirginlik ve gerginlik yaratan potansiyel parlama noktaları olduğunu bilmemizdir. Saldırganlık, su altı kablolarına saldırıdan (geçen yıl bir Rus trol teknesi Svalbard'ı Norveç anakarasına bağlayan deniz altı fiber optik kablonun kopmasıyla ilişkilendirilmişti), petrol ve gaz altyapısına açık bir saldırıya kadar her şey olabilir. Norveç'in Avrupa Arktik bölgesi bunun gerçekleşme ihtimalinin en yüksek olduğu yer olacaktır. Bu aynı zamanda Rusya'nın NATO'nun kararlılığını test etmesi için en büyük fırsat olacaktır."

Nükleer çatışma potansiyeli ne olursa olsun, alevler içindeki bir Kuzey Kutbu insanlık için ciddi tehditler oluşturmaktadır. Kuzey Kutbu permafrostu, dünyanın en hayati karbon yutağı olan turbalık toprakları içermektedir. Küresel olarak turbalıklar, tüm ormanların toplamından iki kat daha fazla karbon depolamaktadır. Bu topraklar yandığında, karbon atmosfere geri salınarak bir tür kıyamet döngüsü yaratır. Copernicus Atmosfer İzleme Servisi'ne göre, Kanada'daki orman yangınları Ocak ve Ağustos ayları arasında atmosfere 290 megaton karbon saldı, bu rakam 2023 yılı için bugüne kadarki küresel toplamın %25'inden fazla.

Permafrostun çözülmesi kimyasal ve radyoaktif atıkları ve binlerce yıllık "zombi virüsleri" de açığa çıkarıyor. 2016 yılında, 12 yaşında bir çocuğun ölümüne neden olan şarbon salgınının ardından Rusya'nın uzak kuzeyinde yaklaşık 100 bin ren geyiği itlaf edildi. Veba basili, çiçek hastalığı ve diğer tarihi hastalıkların da yakında eriyen topraktan yeniden ortaya çıkmasından korkuluyor. Bu yazın başlarında Sibirya'da uykuda olan ve yeniden mutlu bir şekilde üreyen 46 bin yıllık yuvarlak solucanların keşfi, iklim değişikliğine uyum sağlamak için ipuçları içerebilir. Ancak aynı zamanda bir çözülme sırasında başka nelerin ortaya çıkabileceğine dair soruları da gündeme getiriyor. Profesör Dodds, uzak kuzeyden alınacak en büyük dersin de burada yattığını belirtiyor: Burada hiçbir şey tek başına gerçekleşmez, tüm dünyada daha geniş çaplı etkileri olur:

"Kuzey Kutbu'ndaki değişim asla Kuzey Kutbu'nun kendisiyle sınırlı değildir. Durum neredeyse Kuzey Kutbu geri saldırması gibi."

Kuzey Kutbu'nu el değmemiş büyük bir vahşi doğa olarak düşünebileceğimiz zamanlar çoktan geride kaldı. Bölge bundan ziyade iklim krizimizin erime potası haline geldi. Ancak, yüksek buzullar eridikçe ve Dünya'nın beşinci büyük okyanusunun denizleri nihayet bize açıldıkça, gelecekleri daha da karanlık görünüyor, derin geçmişimizin biyolojik tehditlerini yeniden canlandırıyor ve insan rekabeti ve fetihler için başka bir alan sağlıyor.


Joe Shute tarafından kaleme alınan ve Unherd'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 1840 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Joe Shute Arşivi