Mahmut Cemil İnce

Mahmut Cemil İnce

Seçkinlerin şuurundan herkesin şuuruna, seçkinlerin mücadelesinden herkesin mücadelesine

Seçkinlerin şuurundan herkesin şuuruna, seçkinlerin mücadelesinden herkesin mücadelesine

Seçkinlerin şuurundan herkesin şuuruna, seçkinlerin mücadelesinden herkesin mücadelesine...

Bir fikir içerisinde seçkinlerin önemi

Şüphesiz, tarih boyunca belirli bir fikrin çevresinde toplanan insanlar içerisinde, fikri açıdan seçkin kişilerin liderliği ön plana çıkmıştır. Bu seçkinlerin çalışmaları çerçevesinde halk kitleleri belirli bir fikre angaje hale gelmiş, bu da kapsamlı siyasi ve sosyal değişimleri tetiklemiştir. Tarihin bir döneminde ortaya çıkan bir fikir öncelikle kendisini benimseyecek, pratiğe dökecek, geliştirecek ve öncülük edecek bir seçkin zümre arasında revaç bulur. Ardından halk kitleleri gerek seçkinlerin doğrudan faaliyetleri, gerekse seçkinlerin oluşturduğu hakimiyet çerçevesi içerisinde kalmaları sebebiyle, söz konusu fikri benimsemiş ve o fikir için çalışan kitleler halini almışlardır.

Akılda canlanabilmesi için belirli bir oran verecek olursak, belirli bir fikir için seçkinlerin oranı yüzde 10-15 ise, geriye kalan halk kitlelerinin oranı yüzde 85-90'dır. Halk kitlesinin söz konusu fikir için alacağı konumu belirleyen de bu seçkinlerin faaliyetleri olacaktır.

İslami mücadelede seçkin kesim

Her fikri mücadelede olduğu gibi İslami mücadelede de seçkin kesimler öncülük rolü üstlenmiş durumdadır. Özellikle İslam hilafetinin dağıtılması ve Müslümanların topraklarının işgal edilmesi gibi musibetlerle karşı karşıya olduğumuz son bir asırda bu durum bariz bir şekilde kendisini belli etmektedir. Müslümanları, içerisinde bulundukları durumdan kurtarmayı amaç edinen kurtuluş hareketlerinden her birinde seçkinler öncülük rolü üstlenmiş, belirli kitleler de onları izlemiştir.

Bu durum Mısır'dan Türkiye'ye, Arabistan'dan Afganistan'a, Türkistan'dan Mağrib'e bu şekilde olmuştur. Gerek siyasi, gerekse askeri tüm hareketlenmeler belirli seçkin zümrelerin çabaları doğrultusunda önemli mesafeler kat edebilmiştir. Burada "seçkin" demekten maksat belirli bir hiyerarşi, soyluluk veya üstünlük gibi bir sınıfsal fark ortaya koymak değildir. "Seçkinler" denilerek ifade edilmek istenen, İslami çalışmalar için vaktinin büyük bir kesimini ortaya koyan, kendi hayatını bu işe adayan ve artı değer üreten kimselerdir. Elhamdulillah, bu kişilerin çabaları ve halk kitlelerinin de belirli oranda iştiraki vesilesiyle, Müslümanlar için belirli kazanımlar elde edilebilmiştir.

Ancak burada, zaman içerisinde bazı sorunlar belirgin şekilde ortaya çıkmıştır. Örneğin seçkinlerin kolayca ortadan kaldırılması ise mücadele hareketlerinin sona ermesi, seçkinlerin yol değiştirmesi ile mücadele hareketlerinin yoldan çıkması, yeni seçkin kesimler yetişmemesi, bu sorunlar arasında sayılabilir. Bilhassa sistem karşıtı hareketlerin kendilerine seçkin insanlar yetiştirmek için bir sistematikleri yoktur, ve bu seçkinler kendi maddi-manevi dünyalarındaki değişimlerle mücadele için kendilerini yetiştirmektedir. Haliyle yeni seçkinler yetiştirilmemekte, mücadele hareketleri kendi kendilerini yetiştirecek seçkinler beklemekte, bu da olumsuz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu konuda yüz yüze kaldığımız bir diğer büyük sorun ise, mücadelenin bir "seçkinlerin mücadelesi", "seçkinlerin cihadı" haline dönüşmesidir. Maalesef bu şekilde, İslami mücadele sadece kısıtlı zümreler arasında kalmakta, halk kitlelerine yansımamaktadır. Bu da mücadelenin daha çok kağıt üzerinde ve sınırlı coğrafyalarda yaşanıp biten bir mücadele olmasına yol açmaktadır. Belki zaman zaman belirli güç boşluklarından faydalanıp ses getirebilse bile, seçkinlerin, yani sadece kısıtlı bir zümrenin mücadelesi olabilen bu tarz mücadeleler, sonunda herhangi bir kazanım olmadan noktalanmaktadır. Seçkinler denildiği zaman, bu kişilerin donanımlı ve etkin kişiler olması gerektiği anlaşılmamalıdır. Maalesef bazı fikri ve siyasi hareketlerin öncü ve fedakar seçkinleri, donanımsız ve etkisiz kişiler de olabilmektedir.

Seçkinlerin mücadelesinden herkesin mücadelesine

Velhasıl, günümüzde gerçek İslami mücadele, seçkinin de seçkini olan bazı zümrelerce yürütülmeye çalışılmaktadır. Öyle ki bu kişiler arasında belirli alışkanlıklar, belirli çevreler, belirli giyim-kuşam tarzları, belirli lügatler, belirli kalıp zihniyetler bulunmaktadır. Bu sebeple İslami mücadele, bu seçkinler sınıfını aşıp halkça benimsenememekte, bir etki oluşturamamaktadır.

Böylece İslami mücadele, kısa ve orta vadeli hayat kaygıları olan insan sınıfları ile birleştirilememektedir. Bu sebeple çoğu zaman, dar kesimlerin benimsediği teorik bir mesele olarak kağıt üzerinde kalmaktadır. Oysa ki herhangi bir fikriyatın gerçek hayatta fiiliyata geçmesi için, gerçek dünya meselelerine uygulanabilir çözümler önermesi gerekir. Halk kitlelerine bu çözümleri öğretip benimsetmesi lazım gelir.

İslam dini gizli ritüelleri olmayan, genel, halka açık, aleni, karmaşadan uzak, ve hayata dair uygulanabilir çözümler öngören bir dindir. İslam'ın hükümleri anlaşılmaz değildir, insan hayatını zorlaştırıcı yahut hayatın akışına aykırı da değildir.

İslam, bizatihi hayatın kendisi, özüdür. İslam'ı ve İslami mücadeleyi karmaşık hale getirmek, halk kitlelerine tuhaf ve uçuk gelecek formlara sokmak, illegal bir şekilde anlaşılmasına sebebiyet vermek, maalesef bazı seçkin kesimlerin ısrar ettiği bariz bir yanlıştır. Müslümanların çabalaması gereken, seçkinlerin mücadelesi haline gelmiş olan İslami mücadeleyi herkesin mücadelesi haline getirebilmek, böyle bir kültür ve genel anlayış inşa etmektir: Seçkinlerin mücadelesinden herkesin mücadelesine, seçkinlerin şuurundan herkesin şuuruna.


Yazıda yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir, Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 11246 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Mahmut Cemil İnce Arşivi