Sosyal medya çağında otoriter kapitalizm
Otoriter milliyetçilik ve ırkçılık, Avusturya’nın Jörg Haider’inden ABD’nin Donald Trump’ına kadar ciddiye alınmak için fazla karikatür görünen insanların sunduğu eğlence kılığında anaakım siyasete girdi. Christian Fuchs, otoriter kapitalizmin zaman tünelinize nasıl sızdığını ve başarı kazandığını inceliyor.
1986-2000 arası Avusturya Özgürlük Partisi’nin lideri olan Jörg Haider, göçmen karşıtı sloganların, eğlence usulü siyasetin, genç ve dinamik bir çehreye sahip olmasının yanı sıra, muhaliflerle dalga geçmesinin ve espriler yapmasının yardımıyla partisinin oy oranını 1986’daki %9,7’den 1999’daki %26,9’a getirmişti. Kitlelerin ilgisini çekip satışları artırmak suretiyle hem medya Haider’e hem de Haider medyaya yardım ediyordu. Haider yeni sağın otoriter liderlerinin prototipiydi. Bugün artık hayatta değil (2008’de bir trafik kazasında öldü) ve sağ otoriterlik yeni bir evreye ulaştı. Ruth Wodak’ın ‘Haiderleşme’ dediği şey, hâkim siyasi model haline geldi.
Neoliberal kapitalizm, beraberinde kendi negatif diyalektiğini de getirdi: ekonomik krizlerle birlikte artan eşitsizlikler geri tepti ve yeni milliyetçiliğin ortaya çıkmasına ve toplumsal sorunlar için göçmenleri, mültecileri ve diğer azınlıkları günah keçisi ilan etme siyasetine zemin hazırladı.
Parasal sermayenin, siyasi gücün, itibarın ve ilginin birikmesiyle şekillenen bir toplum biçimi olarak kapitalizm, içkin kriz potansiyelleri ile antagonistik bir sistem. Bu antagonizmalar sermaye ile ücretli ve ücretsiz emeğin birçok biçimi, küresel akımlar ile yerelleşmiş kimlikler, iktidarın görünmezliği ve şeffaf olmayışı ile yurttaşların ve tüketicilerin gözetlenici görünürlüğü, sosyal güvencesizlikler ile 11 Eylül’ün ardından azınlıkların güvenlikleştirilmesi, neoliberal siyasi seçkinler/bürokratlar ile yurttaşlar, parti siyaseti ile toplumsal hareketler siyaseti, evrenselcilik ile tikelcilik, tekleşme ile parçalanma, sınıf siyaseti ile kimlik siyaseti, kolektivizm ile bireycilik, kamusal/ortak mallar ile her şeyin piyasalaştırılması arasında.
Çok boyutlu bir ekonomik, siyasi, ideolojik ve çevresel kriz yaşıyoruz. Otoriter kapitalizm bu karmaşık krizlerden yükseliyor ve yeni antagonizmalar yaratıyor. Milliyetçiliğin yayılması yeni şekiller aldı. Otoriter kapitalizm çağı aynı zamanda bir sosyal medya, büyük veri ve yalan haber çağı.
Dünya Çapında Ağın (World Wide Web) ilk günlerinde, birçok ilerici, aşırı sağın temsilcilerinin yeni teknolojileri kullanma konusunda beceriksiz olduğunu ve internetten nefret ettiklerini sanıyordu. Bu varsayımın yanlış olduğunu görüyoruz. Nazilerin Volksempfänger’i (‘Halk Alıcısı’, Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’in isteği üzerine mühendis Otto Griessing tarafından geliştirilen radyo alıcısı, ÇN) vardı. Bugünün aşırı sağcı liderleri ise Twitter, Facebook ve YouTube’u ustaca kullanıyorlar. Propaganda o zamanlar Hitler (ve de Goebbels) tarafından geliştirilen içerikti, bugün ise aşağıdan kullanıcı tarafından üretilen ideolojiye ilham veren, yukarıdan parti tarafından üretilen milliyetçilik şeklinde ilerliyor.
‘Hitler üç milyon Yahudi’yi katletmişti. Şu an üç milyon uyuşturucu müptelası var. Onları katletmek beni mutlu eder,” diyen Filipinler Başkanı Rodrigo Duerte’nin Facebook’ta 4,3 milyon, Twitter’da ise 170 milyon takipçisi var. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (ki Twitter’da 12,8 milyon takipçisi var), ‘Twitter-mivitır, hepsinin kökünü kazıyacağız,” diyor. Hindistan’ın milliyetçi Başkanı Narendra Modi, 43 milyon Facebook ve 39 milyon Twitter takipçisi ile dünyanın sosyal medyadaki en görünür siyasetçilerinden biri. Sadece dokuz milyon nüfusu olan Avusturya’nın aşırı sağcı Başbakan Yardımcısı Heinz-Christian Strache’nin 800.000 kadar Facebook takipçisi var. Macaristan’ın aşırı sağcı Başkanı Viktor Orbán 600.000 Facebook takipçisine ‘yasadışı göçmen akınına’ karşı mücadele çağrısı yapıyor. Hollanda’da Geert Wilders, 950.000 takipçisine ‘daha az İslam, daha fazla özgürlük’ diye tweet atıyor. Marine Le Pen 2 milyon Twitter takipçisine ‘maaşların göç yüzünden düştüğünü’ söylüyor. Almanya için Alternatif Partisi (AfD), ‘Almanya’da her üç dakikada bir soygun oluyor! Harekete geçme zamanı: Ülke sınırlarını kontrol altına almalı ve suç işleyen göçmenleri sınır dışı etmeli!’ diye tweet atıyor. UKIP’in Nigel Farage’ı Twitter’da 1,1 milyon takipçiye sahip ve ‘AB göç politikalarının’ Malmö’de ‘Avrupa’nın tecavüz başkentini’ yarattığı gibi mesajlar paylaşıyor.
Otoriter kapitalizm dünyanın farklı köşelerinde yükseliyor ama bu farklı bağlamlar ne aynı ne de tamamen farklı. Tıpkı sermayenin evrenselleştirici metalaştırma ve sömürü eğiliminin birleştirdiği birçok kapitalizm olduğu gibi, otoriter kapitalizmde de çeşitlilikte bir birlik var. Vivek Chibber kapitalizmin Batı’da ve Küresel Güney’de ortaya çıkmış iki evrenselciliğinden söz ediyor: ‘sermayenin evrensel mantığı […] ve toplumsal aktörlerin, onları sermayenin genişlemeciliğine direnmeye iten, kendi esenliklerindeki evrensel çıkarları. Bu güçler, farklı yoğunluklarda ve farklı şekillerde olsa bile hem Doğu’yu hem de Batı’yı etkiliyorlar.’ Otoriterlik kapitalizmin üçüncü evrenselciliği; birinci evrenselciliğin ekonomik, siyasi ve kültürel çelişkilerine ve ikinci evrenselciliğin olumsuzlanmasına tepki olarak belli noktalarda ortaya çıkan her daim mevcut bir potansiyel. Görünen o ki kapitalizmin evrenselciliği tikelcilikmiş ve her yerde yeni milliyetçilikler şeklinde çirkin yüzünü gösteriyor.
Donald Trump yalnızca dünyanın en güçlü kapitalistten-olma başkanı değil, aynı zamanda, 46 milyon takipçisi ile en görünür aşırı sağcı Twitter siyasetçisi. Buna ek olarak, Facebook’ta 23 milyon, Instagram’da ise 8,2 milyon kullanıcı kendisini takip ediyor. Twitter bireyci benliğin kapitalist evreni: takipçi, beğeni ve re-tweet birikimi ile yaşayan ben-merkezli bir ortam. Twitter’daki beğenme ve re-tweet’leme olayı Trump’ın narsisizmine çok uygun. Trump Twitter’ı sevdiği, sevmediği, bayıldığı ve nefret ettiği şeyler hakkında 140 karakterlik kısa nutuklar vermek için kullanıyor. Realite şovları (“The Apprentice”) ve Twitter, Trump’ın kamuoyu ile iletişim için tercih ettiği iki çağdaş format. Twitter, narsisizmi ve Trump’ın “birinci tekil şahıs” siyasetini destekliyor. Trump kendisini Twitter’da büyük küçük adam olarak sunuyor.
Trump bir yalan haber makinesi. Yalan haber tabloid medya ve kapitalist medya kadar eski. Yeni olan tarafı sosyal medyada kullanıcılar tarafından üretilen ve kısa tweet’ler, mesajlar, mem’ler, resimler ve videolara sıkıştırılarak Twitter ve Facebook gibi sosyal medyanın küresel ağ bağlantılı iletişim ortamları üzerinden yüksek hızda dolaşıma sokulan yalan haberler bulmamız. Sosyal medya robotları şeklinde otomatiğe bağlamış siyaset sahte ilgi yaratıyor, böylece neyin insanlar neyin makineler tarafından iletildiğini ayırt etmek zorlaşıyor.
Otoriter kapitalizmin kapitalist “sosyal” medya ile birleşiminin sonucu kamusal alanın ve demokrasinin düşüşü oldu. “Digital Demagogue: Authoritarian Capitalism in the Age of Trump and Twitter” (Dijital Demagog: Trump ve Twitter Çağında Otoriter Kapitalizm) kitabı, otoriter kapitalizmin, milliyetçiliğin ve sağ ideolojinin yükselişini Trump ve Twitter bağlamında anlatıyor. Karl Marx ve Rosa Luxemburg’un eserlerinden ilham alan kitap, Franz L. Neumann, Theodor W. Adorno, Erich Fromm, Herbert Marcuse, Max Horkheimer, Wilhelm Reich, Leo Löwenthal ve Klaus Theweleit’ın otoriterlik üzerine çalışmalarını sosyal medya çağında yeniden gündeme getiriyor.
Buna karşı tek alternatif ve karşı durma yolu, solun sosyalist insancıllık temelinde yenilenmesi. Böylesi bir siyaset toplumsal reformlar ve medya reformları gerektiriyor. Katılımcı, ücretsiz bir medya, yavaş medya, Club 2.0, çevrimiçi reklamcılığın ve ulusötesi medya şirketlerinin vergilendirilmesini, algoritmik faaliyetin yerini ücretli insan emeğinin almasını, alternatif bir internetin ve kamusal bir hizmet olarak internetin yaratılması vb. getirmek için çalışan sosyalist-insancıl bir medya siyasetine ihtiyacımız var.
Otoriter kapitalizm, milliyetçi ve ırkçı ideolojiyi çoğunluğa satan azınlığa hizmet ediyor ve bunu çevrimiçi araçlar yardımıyla yapıyor. Azınlığın değil çoğunluğun hizmetinde bir internete ve dünyaya ihtiyacımız var. Sosyalizme ve insancıllığa ihtiyacımız var. Yeni bir sosyalist insancıllığa.
Çeviri: Serap Şen
Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.