Trump’ın ziyaretinin öğrettikleri
ABD Başkanı Trump iç politikada zor günler geçiriyor. Açıkça başkanlıktan “azledilebileceğine” dair senaryolar konuşuluyor. İç politika gündeminde böylesine ilginç tartışma sürerken, Başkan Trump ilk yurt dışı ziyaretine Suudi Arabistan ile başladı. Ziyaret İsrail ile devam edecek. Ardından da Vatikan’a geçilecek.
Bizim açımızdan ziyaretleri önemli kılan önümüzdeki dönem ABD dış politikasının önceliklerini öğrenmek, ana hatlarına dair fikir edinmek. Nitekim ziyaretin daha ilk ayağında, Trump seçim döneminde dile getirdiği “radikal ve çarpıcı” fikirlerini hızla terk etmiş görünüyor.
Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretinin merkezinde “güvenlik ve ticaret” damgasını vurdu. Güvenliğin iki ayağını terörle mücadele ve İran oluşturdu. Trump, Arap, İslam, Amerikan Zirvesi’nde 55 ülke liderine “terörle mücadelede birlik olma” mesajı verirken, ‘aşırıcıları ülkelerinde barındırmamaları’ çağrısında bulundu. Dahası, değerlerden, insan haklarından, kadınların durumundan, demokrasiden hiç söz etmedi.
“Nazik ve kibar” bir biçimde amacının ders vermek ya da Amerikan yaşam tarzını aşılamak olmadığını söyledi. Aşırıcılıkla mücadelenin farklı inançlar arasında bir savaş değil, iyi ile kötü arasında bir mücadele olduğunu belirtti ve liderlerin adım atmak için Amerikan gücünü beklememeleri gerektiğini söyledi.
Trump, güvenlik sorununda ikinci hikâyesini İran üzerine kurdu. Bu açıklama, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde politikacıların “kalbini kazanmanın” yanı sıra, yüz on milyar dolarlık silah satışı anlaşmasıyla da tahkim edildi.
Trump, İran’ın Lübnan’da, Irak ve Yemen’de teröristleri, militanları, diğer aşırıcılık yanlısı grupları mali olarak desteklediğini, eğittiğini ve silahlandırdığını, bunların da bölgede yıkım ve kaos yaydıklarını söyledi. İran’ın Suriye’deki olumsuz rolünden söz etti. Ardından birlikte çalışılarak İran’ın bölgede izole edilmesi gerektiğini belirtti.
Seçim sürecinde “İslam” hakkında sert sözler sarf eden Trump, “Taç giyen baş akıllanır” sözünün gereğini yerine getiriyor olmalı ki görüşlerini “pazarın” hoşuna gidecek biçimde değiştirdi.
Gezi, önümüzdeki dönemde bölgenin daha da ısınacağını gösteriyor. Ortadoğu, Sünni-Şii geriliminin artacağı, sıcak çatışmaların yükseleceği bir sürece doğru yol alıyor. Taraflar, doğrudan ya da vekâleten, sürdürdükleri çatışmaların temposunu artıracaklar. Bunun sonucunda Yemen, Suriye, Irak, Lübnan, Libya’da savaşların uzayacağını, yoğunlaşacağını söylemek çok da iddialı olmaz.
Nükleer anlaşmasının yürüyüp yürümeyeceğinin tartışıldığı bir ortamda, İran’ın, tüm Şiilerin hamisi olduğu iddiasıyla, kolunun uzandığı her yerde en iyi bildiği yöntemlerle “asimetrik, örtülü” operasyonlarına hız vermesi, ateşi tüm bölgeye yayması hiç de sürpriz olmayacak. Öte yandan, ilgiyi hak eden bir diğer aktör de Rusya olacaktır. Putin’in gelişmelere vereceği cevap ise geleceği anlamayı kolaylaştıracaktır. Trump’ın gerginliği artırıcı, çatışmaları cesaretlendirici açıklamalarının hâkim olduğu gezisinin ardından olanlar/olacaklar elbette Türkiye’yi de etkileyecektir.
Bu köşe yazısı 23.05.2017 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.