Türkiye ile Libya arasındaki anlaşma Doğu Akdeniz’de dengeleri nasıl değiştirdi?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’nın uluslararası toplum tarafından meşru yönetim olarak tanınan hükümete destek verdiği Libya’da ateşkesin sağlanmasına yönelik işbirliğini görüşmek üzere sürpriz bir ziyaret için Tunus’taydı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’nın uluslararası toplum tarafından meşru yönetim olarak tanınan hükümete destek verdiği Libya’da ateşkesin sağlanmasına yönelik işbirliğini görüşmek üzere sürpriz bir ziyaret için Tunus’taydı. Erdoğan’ın bu ziyareti Türkiye’nin güney Akdeniz kıyılarından Libya’nın kuzeydoğu kıyısına kadar olan bölgede münhasır ekonomik bölge oluşturulmasını amaçlayan anlaşmaya imza atmasının ardından geldi. Ankara anlaşmayla uluslararası hukuktan doğan haklarını korumayı amaçladığını ve kaynakların adil paylaşımını temel alarak başka devletlerle de benzer anlaşmalar imzalamaya açık olduğunu belirtiyor.
Türkiye ile uzun süredir kıta sahanlığı anlaşmazlığı yaşayan Yunanistan ve Güney Kıbrıs de anlaşmanın geçersiz olduğunu ve uluslararası hukuku ihlal ettiğini savunuyor. Yunanistan ve Güney Kıbrıs anlaşmayı, Doğu Akdeniz doğal gazının işletilmesi projelerini geçersiz kılacak şekilde kaynaklara el konmasını ve rakiplerin istikrarsızlaştırılmasını amaçlayan kötü niyetli bir girişim olarak değerlendiriyor.
Yunanistan Libya’nın Atina büyükelçisini sınır dışı ederek konuyu Birleşmiş Milletler’e taşıdı. Güney Kıbrıs da kendi itirazlarını gündeme getirdi. 12 Aralık’ta yapılan zirvede AB liderleri de Avrupa Birliği üyesi Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın yanında yer aldıklarını ifade eden yazılı bir açıklama yaptı.
Bölgede enerji hatlarına yatırım yapan Mısır ve İsrail de Türkiye ve Libya’nın imzalamış olduğu anlaşmadan endişeli. Bu iki ülke anlaşmayı Avrupa’ya doğal gaz ihraç etme kapasitelerine yönelik bir tehdit olarak algılıyor. Mısır anlaşma için “hukuk dışı ve bağlayıcı değil” dedi, İsrail de anlaşmanın bölgede barış ve istikrarı tehlikeye atabileceği uyarısında bulundu.
Peki Türkiye ve Libya neden böyle bir anlaşmaya imza attı? Anlaşmanın bölge üzerinde ne gibi etkileri olabilir? Anlaşmanın Doğu Akdeniz doğal gazıyla ilgili projelere etkisi ne olur? Bu soruların olası cevaplarına ve yanıtsız kalan sorulara ilişkin Reuters’ın yayınladığı analiz haber şu şekilde:
Türkiye ve Libya neden böyle bir anlaşma imzaladı?
Türkiye Ege’deki adalar konusunda uzun süredir Yunanistan’la ve 1974’te Rumların askeri darbesinin ardından Ada’ya müdahale ettiğinden bu yana da Güney Kıbrıs’la anlaşmazlık yaşıyor.
Uzmanlara göre, Ankara Libya ile anlaşma imzalayarak hem Yunanistan’ı hem de Güney Kıbrıs’ı izlediğinin ve uzun süredir devam eden anlaşmazlıklar konusunda yeni müzakerelere zorlamak ya da kendi taleplerine göre süreci şekillendirmek amacıyla sert hamlelerde bulunmaya hazır olduğunun mesajını vermis oldu.
Türkiye bu anlaşmayla aynı zamanda Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail ve Mısır’ın Doğu Akdeniz gazını işletmesi planlarını, İsrail’den Güney Kıbrıs sularına ve Girit Adası’ndan Yunanistan ana karasına, oradan da İtalya üzerinden Avrupa doğal gaz şebekesine uzanacak olan boru hattı projesini bloke ederek sekteye uğratmış oldu.
7-9 milyar dolarlık bu boru hattı projesi, Türkiye ve Libya’nın anlaşmayla oluşturduğu münhasır ekonomik bölgeden geçmek zorunda. Uzmanlar Türkiye’nin bu anlaşmayla Doğu Akdeniz’de görmezden gelinemeyeceği, AB üyelerine kıta sahanlığı suları olarak gördüğü sulara erişim izni vermeyeceği ve Mısır ve İsrail gibi enerji ihraç eden ülkelerin de net enerji ithalatçısı ve transit ülke konumunda olan Türkiye karşısında elinin güçlenmesini istemediği mesajını verdiği görüşünde.
Libya’nın anlaşmaya imza atmasının sebebi ise daha çok güvenlik odaklı. Anlaşma, Libya’nın doğusunda General Halife Hafter liderliğinde askeri güçle çatışan Trablus merkezli Fayez El Serraj yönetimi arasında imzalandı. Türkiye Serraj yönetimine askeri ve diğer yardımları arttırma sözü verdi. Libya’nın doğusunda Haftar’a bağlı parlamento ise iki ülke arasında imzalanan deniz sınırları yetki anlaşmasını reddetti.
Anlaşma Doğu Akdeniz doğal gazı için ne anlama geliyor?
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi’ne göre, Doğu Akdeniz havzasının 700 milyar dolar değerinde doğal gaz rezervine sahip olduğu tahmin ediliyor. Bu doğal gaz rezervi bir dönem bölge için büyük bir gelir kaynağı sağlayabilecek, Kıbrıs sorununa yönelik çözümün önünü açabilecek ve İsrail ile komşuları arasında yakın ilişki kurulmasını sağlayacak büyük bir nimet olarak değerlendirilmişti.
Ancak bölgedeki doğal gazın potansiyelinin tam olarak değerlendirilmesinin anahtarı ihracat. Bunun hayata geçirilmesi de kolay değil. Planlanan boru hattının maliyeti çok yüksek ve boru hattının bazı noktalarında 3000 metre derinliğe inmesi gerekiyor. Türkiye ve Libya’nın imzaladığı anlaşma projeyle amaçlanan ihracatın gerçekleştirilebilmesinin önüne bir engel daha koymuş oluyor. Başka ülkelerin münhasır ekonomik bölgelerinden geçen boru hattı projelerinin geçmişte örnekleri olsa da, Türkiye’nin bu süreci kolaylaştırmayacağı aşikar.
Dahası Ankara’nın bu anlaşmayı, aylar önce sondaj gemileri ve son dönemde de keşif droneları gönderdiği Güney Kıbrıs açıklarında doğal gaz arama faaliyetlerini hızlandırmak için kullanması gündemde.
Doğu Akdeniz doğal gazına ilişkin projelerin ne kadar uygulanabilir olduğuna ilişkin pek çok şüphe dile getiriliyordu. Bu şüphelerin sebebi de gazın ihraç edilmesinin zorluğu ve Avrupa’nın Rusya ve Katar’dan gelen daha ucuz gazı alabildiği bir ortamda nasıl fiyatlandıracağına ilişkin soru işaretleriydi. Türkiye ve Libya arasında imzalanan anlaşma da bu zorlu tabloyu daha da karmaşıklaştırdı.
Amerikan Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşu uzmanlarından Kadri Taştan söz konusu anlaşmayı “Jeopolitik ve Doğu Akdeniz gazı açısında bakıldığında bu büyük bir iş. Türkiye çeşitli konularda tarafları masaya oturmaya zorlamaya çalışmak amacıyla büyük bir adım atıyor. Çözmek çok zor olacak” sözleriyle değerlendirdi.
Anlaşmanın bölge genelinde ne gibi yankıları ne olur?
Anlaşma Türkiye’yi Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la karşı karşıya getirmesinin yanı sıra, göçmen politikası ve Türkiye’nin NATO içindeki rolüne ilişkin anlaşmazlık yaşayan Ankara ve AB arasında gerilimi de yükseltiyor.
2013 yılında Muhammed Mursi’nin ordu tarafından devrilmesinden bu yana Türkiye ile ilişkileri gergin olan Mısır ile de anlaşmazlığı körüklüyor. Mursi’nin Müslüman Kardeşler hareketine mensup çoğu destekçisi şu anda Türkiye’de. Mısır Libya’da da General Hafter’e destek veriyor. Bu da Kahire ve Ankara’nın Libya’da deniz sınırları anlaşması konusunda farklı saflarda olduğu anlamına geliyor.
İsrail Türkiye üzerinden ihraç seçeneği sebebiyle temkinli
İsrail Türkiye’nin Libya hamlesi konusunda daha temkinli. Analistlere göre bunun sebeplerinden biri, İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan-İtalya boru hattının hayata geçirilmesinin zora girmesi halinde, İsrail’in doğal gazı Türkiye üzerinden ihraç etmenin yoluna bakmak zorunda kalması ihtimali. İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkiler son yıllarda sorunlu olsa da, iki ülke arasındaki ticaret hala güçlü ve iki ülke birbirini stratejik ortak olarak görüyor.
İsrail yakın zamanda doğal gazının bir kısmını sıvılaştırılmış doğal gaza dönüştürülmesi ve yeniden ihraç edilmesi için Mısır’a gönderecek. O nedenle bu açıdan Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a daha az bağımlı.
Rusya ve Türkiye Libya’da farklı taraflara destek veriyor
Rusya da bu bulmacanın bir diğer parçası. Türkiye ve Rusya arasında Suriye konusunda görüş ayrılığı olsa da iki ülke enerji politikaları konusunda eşgüdüm içinde. Moskova da Türkiye’nin enerji aktarımı yapması konusunda istekli.
Ancak Türkiye ve Libya arasında imzalanan anlaşma bu iki ülkeyi Libya’da da karşı karşıya getiriyor. Rusya Libya’da Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile birlikte General Hafter’dan yana bir tavır sergiliyor.
Putin 8 Ocak’ta Türkiye’de
Rusya ve Türkiye, önümüzdeki ay yapılacak bir zirvede Libya’ya olası askeri desteği görüşecek.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rus doğal gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıması öngörülen Türk Akımı projesinin açılışını yapmak üzere 8 Ocak’ta Türkiye’de olacak.