Mesele İran değil, mesele Çin
Trump farkında olsa da olmasa da, Ortadoğu’daki açmaz Körfez’dekinden daha büyük.
Küresel finans, 5G ve sanal savaş dünyasında, coğrafya hala değişmeyen bir kader. Hürmüz Boğazı’ndaki her biri iki mil genişliğinde iki nakliye yolundan Basra Körfezi ve dünyanın kanıtlanmış petrol rezervinin ve üretim kapasitesinin yaklaşık yarısı taşınıyor.
İranlılar mevzuyu çözdü çünkü coğrafya Körfez bölgesinde çok değerli, küçük aksiyonlar büyük sonuçlar doğurabilir. Aynı şekilde, Amerikalıların Körfez’in dar sularındaki savaş gemileri İran’ın hücum botlarının hedefinde, hatta İran’ın Suudi Arabistan’a olan coğrafi yakınlığı bu Amerikan müttefiki kırılgan krallığı tehdit ediyor. Doğrusu, Ortadoğu bir krizle karşı karşıya.
Oysa ki coğrafya, Körfez bölgesi hakkında daha önemli bir hikaye sunuyor: İran ve Basra Körfezi üzerindeki gerilim, Çin ve Hint Okyanusu üzerindeki gerilimden daha az. Trump yönetimi bunun farkında olsa da olmasa da, Amerika-İran açmazındaki gelişmeler çok daha büyük bir şeyin berisinde.
Umman Körfezi, sadece Umman ve İran’ı ayırmıyor, ayrıca Umman ve Pakistan’ı da ayırıyor. Çin, Pakistan’ın İran sınırına yakın güney batısındaki Gwadar’da son teknoloji ürünü konteyner limanını tamamladı. Pekin yönetimi bu limanın yolları, demiryollarını ve boru hatlarını batı Çin ile eklemleyeceğini planlıyor. Çin, bu liman sayesinde Hürmüz Boğazı’ndaki gemi trafiğini izleyebilir.
Diğer bir deyişle, Çin zaten Ortadoğu’da. Çinliler, İran sınırı ile bitişik bir deniz üssü kurma planları yapıyorlar. Daha da önemlisi, Umman Körfezi, Amerika için - kaya gazı devrimi ile artık daha az ihtiyaç duysa da – petrol taşıyan bir su yolundan daha önemli bir hale geldi. Burası, Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” projesinde Ortadoğu, Hint kıtası ve Doğu Asya’yı birleştiren kilit nokta.
ABD, İran ile savaş planları yaparken Çinliler orada ticaret ve altyapı işleri ile meşgul. Gwadar, Bir Kuşak, Bir Yol Girişimi’nin deniz yönündeki merkezini oluşturuyor. Fakat Çin’in İran’daki çıkarları hem karayı hem de denizi içeriyor. Çin’in Ortaasya’da Çin ile İran’ı bağlayan rotası, İran’ın demografik ve çoğrafi konumu dikkate alındığında Avrasya’da eşsiz bir ortaklığı meydana getirdi.
İran ile bir Amerikan savaşı, İran’ı enerji ticaretinin neredeyse üçte birini oluşturan Çin’in kucağına itebilir. Trump yönetiminin yaptırımları sonucunda Çin’in İran ile enerji ilişkileri kısıtlanabilir. Pekin-Washington ticaret müzakerelerinin karmaşıklığının yanı sıra, Çin ve İran nihayetinde işbirliği yapmanın ve ABD’ye karşı durmanın bir yolunu bulacak.
Umman Körfezi, Hint Okyanusu’ndaki diğer enerji noktaları gibi Bir Kuşak, Bir Yol Girişimi’nin odak noktası olmaya devam ediyor. Amaç, Endonezya ve Malezya arasında yer alan ve Çin’in ithal ettiği petrolün büyük bir kısmın geçtiği Malakka Boğazı’ndan itibaren doğrudan Çin’in kuzeyine petrol ve gaz taşımak. Tekrar etmek gerekirse, her şey coğrafya ile alakalı.
Basra Körfezi’ni merkeze alan sadece Çin değil. Hindistanlılar ve İranlılar, enerji zengini Orta Asya’yı güneydoğu İran ile bağlama umuduyla Umman Körfezi’ni Avrasya ile birleştirmek için Çin ve Pakistan ile yarışıyor. Kimin başarılı olacağı belirsiz. Çinliler-Pakistanlılar, Hindistanlılar-İranlılar yada hepsi. Her senaryoda, ABD oyunun içinde değil.
İran, 21. yüzyıl jeopolitiğini en merkezinde yer alıyor. İran, Irak’tan Pakistan’a kadar uzanan 2400 km kıyı şeridi ile Orta Asya ticaret rotalarına hükmediyor ve Hint Okyanusu’nun hidrokarbon ağına oturmuş vaziyette. İran, Çin’in planları için bir anahtar görevi görüyor, Çin’in planlarının Avrasya’nın kaderi için anahtar olması gibi.
Aslında Çin tüm bu coğrafayı kültürü anlayan bir büyük stratejiye sahip. ABD ise tam tersine miyop bakışını sürdürüyor ve İran ile bir stratejisi izliyor. Trans-Pasifik Ortaklığı olarak bilinen serbest ticaret anlaşmasından çekilmek, Washington’ın Bir Kuşak, Bir Yol Girişimi ile mücadele etmek için bir planının olmadığını gösteriyor. Amerikalılar Basra Körfezi’ne kafayı takmışken, Çinliler büyük resmi görebiliyor.
Elbette ki İran, Ortadoğu’daki barışı ve bilhassa ABD müttefiklerini tehdit ediyor. Fakat İran’daki dinsel rejimin çok fazla güç merkezi var ve fevri bir askeri müdahale ile devrilemeyecek kadar kurumsallaşmış durumda. Doğrusu İran’daki rejim değişikliği ülkeyi doğrudan Devrim Muhafızları’nın kontrolüne sokarak daha kötü bir hal yaratabilir.
Çin’in İran’ın “Bir Kuşak, Bir Yol Girişimi” için bir merkez olması vizyonu, ABD’nin değiştirmeyeceği bir şey. Çin’in pozisyonunu baltalamak için İran’da ve girişimin diğer ülkelerinde daha yüksek sesle artırılmış özgürlükler için çağrılar yapmak, ekonomik baskılar uygulamak, hedef gözeten siber saldırılar düzenlemek ve müzakerelere devam etmek daha iyi bir yaklaşım.
Washington, Avrasya’ya bir yarım dünya mesafede. ABD iyi bir planı olmadan Çin ile yarışamaz. İran’a gelince, İran değişmez coğrafya gerçeği nedeniyle 21’inci yüzyıl Avrasyası’nın kilidi olacak, bu uzun vadeli ve sürdürülebilir bir strateji için onların lehine.
Robert D. Kaplan'ın The New York Times'ta yayınlanan makalesi Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Makaledeki fikir ve görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.