Afganistan-Pakistan geriliminin arka planı ve yakın gelecek
Afganistan'da bir süredir, Afgan Talibanı ile İslamabad hükümeti güçleri arasında yaşanan sınır çatışmaları önemli gündem maddelerinden biri.
Afganistan-Pakistan sınırını oluşturan ve 19'uncu yüzyıl sonunda İngilizlerce tasarlanan Durand Hattı üzerinde yaşanan çatışmalarda zaman zaman topçu bataryaları gibi ağır silah sistemleri de kullanılıyor.
Çatışmalar genel olarak Kunar ve Nangarhar illerinin sınır hattında yoğunlaşıyor.
Bu çatışmaların bölge adına neler getirebileceğini değerlendirmeden önce, çatışmalara yol açan arka plana kısaca bir göz atmak gerekiyor.
2001-2021 arasında Pakistan'ın Afganistan tutumu
Afganistan'da 2001 yılında Amerikan işgaliyle başlayan savaşın neredeyse tamamı, Batılı savaş propagandasının bir uzantısı olan medya kurumlarınca ele alındı. Bu kurumlar savaş sürecini tahlil ederken elbette, ABD'nin liderlik ettiği Batı koalisyonunun savaş sahasındaki çıkarlarını ön plana koyarak değerlendirmelerde bulundular.
Pakistan'ın savaş sırasındaki tutumuna yönelik analizler de genel olarak bu eksende değerlendirildi. Batılı medya, savaş boyunca "Taliban'a yönelik Pakistan desteği" minvalinde yayınlar yaptı. Bu doğrultuda Amerikan cephesi adına temel olarak iki kazanım ortaya çıktı:
- Pakistan'ın siyasi baskı altına alınarak Batılı askeri koalisyona daha fazla destek vermesinin sağlanması.
- Pakistan halkında, İslamabad hükümetinin Taliban'a destek çıktığı imajı güçlendirilerek ülkede Batı'ya destek olan hükümetlere yönelik sosyal patlamaya engel olunması.
Bu doğrultuda Pakistan, Afganistan'ı işgal eden NATO koalisyonuna verdiği sınırsız desteğe rağmen, Batı basınınca "Taliban destekçisi" olarak lanse edildi. Oysa ki Afgan Talibanı'nın Pakistan sınırları içerisinden bulduğu destek, çoğunlukla ülkedeki kültürel, etnik, dini ve sosyal bağlara dayanıyordu.
Pakistan'ın Afganistan sınırındaki Peştun nüfus, Diyobend medreseleri ve diğer yapılar, Afganistan'ın bir uzantısıydı ve Taliban'ın savaşını ideolojik olarak kendi savaşları olarak görüyorlardı.
Pakistan'ın Hayber Pahtunhva bölgesindeki Darul Ulum Hakkaniye medresesinde eğitim gören öğrenciler. Bu medresede, Afgan Talibanı'nın birçok lideri yetişmişti
Pakistan devleti ise bu savaşta, kendi çıkarları doğrultusunda Taliban'a destek verilmesine zaman zaman göz yumarken, ülkeyi Amerika ve NATO'nun arka bahçesi haline getirmekten de çekinmedi. Öyle ki ABD, Mayıs 2011'de El Kaide lideri Usame bin Ladin'e yönelik operasyonu icra ederken, Pakistan devletine haber verme zahmeti dahi hissetmedi. Her ne kadar Pakistan bundan dolayı ABD'yi eleştirse de, bu eleştiriler kağıt üzerinde kaldı ve ABD'nin Afganistan harekatına destek sürdü.
Pakistan'ın Taliban'a yönelik savaştaki rolü
Pakistan'ı Afganistan'da NATO'ya destek vermeye iten mecburiyet ve keyfiyetler başka araştırmaların konusu. Ancak belirtmek gerekir ki Pakistan'ın söz konusu sınırsız desteği olmadan, ABD'nin Afganistan'da böyle bir savaşı sürdürmesi mümkün olamazdı. Afganistan'ı açık denizlere bağlayan yalnızca iki ülke bulunuyor, İran ve Pakistan.
Afganistan'ın diğer komşuları ise tamamen Çin ve Rusya'nın etki alanında kalan kara ülkeleri. Bu açıdan NATO, Afganistan'a yönelik sürekli ikmali devam ettirmek için Pakistan'a muhtaçtı. Hint Okyanusu üzerinden Pakistan'a ulaştırılan NATO ikmalleri, karayollarıyla Afganistan'a gönderildi. Pakistan içindeki cihat yanlısı grupların mukavemeti bu ikmale darbe vurduğu zaman ise ABD ve Pakistan bu gruplara askeri harekatlar düzenledi.
Pakistan devleti ve devlet içindeki şahıslar, bu ikmallerin Afganistan'a ulaşmasını sağlama karşılığında büyük kazançlar elde etti. Yukarıda belirtildiği üzere Pakistan'ın bu konudaki kazanımları başka yazıların konusu. Ancak onlarca devlet görevlisi ve yöneticinin, ABD ile olan ilişkileri üzerinden büyük servetler elde ettiğini de belirtmek gerekir.
Bu açıdan Pakistan devleti, daha doğrusu devleti kontrol eden istihbarat ajansı ISI ve Pakistan ordusu, Afganistan savaşında tarafını açık bir şekilde almıştır. Bu taraf ABD ve NATO'nun tarafıydı. Pakistan'ın ulusal çıkarları ekseninde ABD ile kurduğu ittifak, ABD'nin Afganistan'da savaşı sürdürebilmesini sağladı. Pakistan'ın bu desteği, savaşın sona ereceği 2021 yılı Ağustos ayına kadar da devam etti.
Pakistan'da uzun yıllar ordu ve siyasetin zirvesinde bulunan isimlerden Pervez Müşerref, ABD Başkanı George Bush ile beraber. Eylül 2006
Pakistan'ın bir diğer hamlesi ise, ülke içindeki Peştun bölgelerini ve Diyobend medreselerini sığınak edinen Afgan Talibanı liderlerinin tutuklanmasıydı. Afgan Talibanı'nın onlarca lider ismi Pakistan devleti tarafından tutuklandı. uzun yıllar hapsedildi, işkence gördü. Bazı isimler işkence altında yaşamlarını yitirdi. Halihazırda Afgan Talibanı'na mensup olan ve ülkedeki yeni hükümet içerisinde görev alan alt, orta ve yüksek derece yetkililerin önemli bir kısmı Pakistan tarafından hapsedilmiş isimler.
Bu tutuklama ve hapis süreci, Afgan Talibanı'nın Pakistan'a yönelik bakışını şekillendiren en önemli meseleler arasındadır. Ayrıca 2001 yılındaki ABD işgaliyle Taliban rejimi yıkılırken ve Taliban mensuplarının bir kısmı Pakistan içlerindeki bölgelere çekilirken de büyük bir tutuklama dalgası yaşanmıştı. Bu esnada Afgan Talibanı'ndan ve Taliban bağlantılı yabancı savaşçılardan yüzlercesi Pakistan tarafından yakalandı ve ABD'ye teslim edildi.
Bir üçüncü mesele, Pakistan'ın Afganistan sınırındaki Peştun bölgelerine yönelik savaşıydı. Afganistan'a yönelik NATO ikmallerine saldırıların merkezi olan Kabile Bölgeleri, ayrıca Afgan Talibanı'nın sığınak edindiği Peştun kuşağı ve Belucistan, Pakistan devletinin saldırılarından nasibini aldı. Burada Afganistan'daki savaşa paralel olarak Pakistan'ın başlattığı savaşta binlerce sivil hayatını kaybetmiş, ağır insan hakları ihlalleri yaşanmıştı.
Pakistan'ın kuzeybatısında Peştunların ve diğer Afgan mültecilerin yaşadığı bölgenin, Afganistan'ın bir uzantısı olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu bölgeler doğal olarak Afganistan'da süren savaşta Afgan Talibanı'na bir destek ve sığınak hattı olmuş, Pakistan devleti ve ABD bu bölgelere söz konusu desteğin bedelini ağır ödetti.
Pakistan ordusunun saldırılarında harabeye dönüşen Kuzey Veziristan'ın merkezi Miranşah
Afgan savaşına paralel olarak Pakistan'ın kuzeybatısındaki Peştun kuşağının hızla Talibanlaşması ve askerileşmesi, Pakistan devletinin askeri reflekslerini de sertleştirdi. Durand Hattı ile parçalanan bölgenin Afganistan'a bu denli yakınlaşması, Pakistan devletinin bölgeyi bir ulusal güvenlik meselesi olarak görmesine sebebiyet verdi. Nihayetinde, ABD ile ortaklaşa düzenlenen Zarb-i Azb operasyonu ile, bölgede ağır sivil kayıpları yaşandı ve bu silahlanma süreci büyük ölçüde ortadan kaldırıldı. Ancak silahlı gruplar 2019 yılıyla beraber tekrar etkinlik kazanacaktı.
Bu açıdan Pakistan'ın Afgan Talibanı'na destek olmaktan ziyade, Pakistan vatandaşı olan halkın bir desteği olduğu, sosyolojik bir gerçek haline gelen bu desteğe Pakistan devletinin engel olmaya gayret etse de olamadığını söylemek mümkün.
Taliban'ın Pakistan'a bakışı
Tüm bunlar doğrultusunda Afgan Talibanı'nın Pakistan'a bakışının iki ana eksende şekillendiğini söyleyebiliriz.
- Pakistan topraklarına, halkına ve ülkeye yönelik bakış. Taliban'ın Pakistan'ın dokusunu oluşturan dini, etnik ve kültürel dokuya oldukça yakın olduğunu söylemek mümkün. Kaldı ki Pakistan'ın kuzeybatısı büyük ölçüde Peştunlardan oluşuyor ve Taliban'ın anlayışını şekillendiren Diyobendi medreselerine ev sahipliği yapıyor.
- Pakistan devletine, istihbaratına ve ordusuna bakış. Taliban'ın Pakistan devletine bakışı ise, 20 yıllık süreçte Afganistan'daki savaşta ABD ile kurdukları ilişkiyle şekillenmiş durumda. Bu yönüyle Pakistan ordusu, Taliban mensuplarını kaçıran, işkence eden, hapseden, sivil Müslümanları bombalayan, cami ve medreseleri yıkan bir yapı olarak görülüyor.
Buna ek olarak Pakistan'ın Afganistan sınırlarını ihlal ederek karakollar kurması da tepkiyi artıran bir diğer mesele. Kaldı ki 1947 yılında kurulan Pakistan, İngilizlerin çizdiği Durand Hattı'nı resmi sınır olarak kabul etse de, Afganistan'da hiçbir yönetim bu sınırları kabul etmiyor. Taliban da aynı şekilde Durand Hattı'nın, Afganistan'ın doğal sınırlarını ve bölgeyi bölen yapay bir sınır olduğu görüşünde.
Afganistan-Pakistan sınır hattı
Taliban bu şekilde Pakistan ile dengeli bir ilişki arayışında, ancak bölgede Pakistan devlet yapılanmasını en iyi tanıyan yapının da Taliban olduğunu söylemek mümkün. Yukarıda izah edilen tecrübeler, Taliban'ın Pakistan'ı çok iyi tanımasına sebebiyet verdi. Bu paralelde Taliban Pakistan hükümetiyle ilişkilerini sürdürürken, ihlal olarak gördüğü hamlelere de kuvvet kullanma yoluyla yanıt vermekten çekinmiyor.
Tüm bunlara, Pakistan hükümetinin halen Taliban'ın yönetimini tanımamış olduğu gerçeğini de eklediğimizde tablo daha net bir hal alıyor.
Afganistan-Pakistan çatışması neler getirecek?
Mevcut duruma yol açan arka planı kısaca izah ettikten sonra, gerilimin neler getireceğine değinebiliriz.
İlk olarak, tarafların birbirlerine karşı farklı silahları olduğu gerçeğini görmek gerekli. Örneğin Pakistan, Afganistan'ın gıda ihtiyacının yaklaşık yüzde 70'ini karşılayan bir ülke olarak, Afganistan'a karşı ciddi bir karta sahip. Ancak elbette Afganistan da bu ihracata karşılık bir para ödemekte ve Pakistan tüm bu gıda ürünlerini farklı bir ülkede anında satamaz. Bu durumun da değerlendirilmeye dahil edilmesi icap ediyor.
Afgan Talibanı, Pakistan'ın kuzeybatısında faal olan Pakistan Talibanı'na (TTP) verdiği destekle de anılıyor. Son süreçte TTP ciddi şekilde etkisini artırmış vaziyette. TTP'nin etkisi artarken, Pakistan ordusunu bir düşman olarak gören Taliban mensuplarının en azından bir kısmının, izin verildiği takdirde savaşmak için bölgeye gidebileceği dahi tahminler arasında. Savaşmanın, bölge için sosyolojik ve psikolojik bir gerçek haline geldiği göz önüne alınırsa bu uzak bir olasılık değil.
Pakistan Talibanı mensupları
Buna paralel olarak Pakistan ise, kendi sınırları içerisinden geçen IŞİD unsurlarının ve gruplarının Afganistan topraklarını hedef almasına engel olmayabilir. Ki Ağustos ayından bu yana Afganistan'daki IŞİD saldırılarının, Afganistan-Pakistan arasında ilişkilerin iyi gitmediği, TTP saldırılarının arttığı dönemlere rastladığı görülebiliyor.
Bu noktada şunu netleştirmek gerekli. Burada söylenen "IŞİD'in Pakistan devletince kontrol edildiği" gibi bir teori değil. Normal şartlarda IŞİD'in mobilizasyonuna ve hücrelerine engel olabilecek Pakistan devletinin, Afganistan'a baskı unsuru olarak kullanma amacıyla buna engel olmamayı tercih etmesi.
Şu an için Taliban'ın Pakistan'dan elde etmeye çalıştığı ilk kazanım, Pakistan ordusunun Afganistan sınırları içerisindeki varlığını sona erdirmek. Halen Kunar, Nangarhar ve Paktika gibi illerde Pakistan ordusunun sınır karakolları Afgan topraklarını ihlal ediyor. Ağustos'tan bu yana Taliban, Pakistan'ın bu karakollarından bazılarını kaldırmayı başardı. Bunlar siyasi temaslardan ziyade, askeri çatışmalar sonucunda boşaltıldı. Pakistan'ın sınır hattında inşa etmeye çalıştığı dikenli tel sistemleri ve çitler de Taliban tarafından kaldırıldı.
Pakistan'ı Afgan sınırlarından çıkardıktan sonra Taliban'ın izleyeceği stratejinin daha az belirgin olacağı söylenebilir. Taliban, Pakistan devletine ve Durand Hattı'na yönelik stratejilerini muhtemelen daha örtülü bir biçimde, TTP ile ilişkisini de kullanarak sürdürecektir. Pakistan da bu hamlelere asimetrik şekilde karşılık vermeye çalışacaktır.
Nihai olarak, Pakistan'ın 2001-2021 arası tutumu akıllarda kaldığı ve Durand Hattı sınırın iki tarafındaki aynı halkı böldüğü sürece, iki ülke arasında gerilim yaşanmaya devam edecek. Söz konusu çatışmalar Taliban-Pakistan çatışması olmaktan ötede ve Taliban'ın Pakistan'a başlattığı bir savaş olarak nitelemek isabetli değil. Zira Afganistan'da önceki yönetimler de sınır hattının yol açtığı gerginlik sebebiyle Pakistan devletiyle dönemsel bir çatışma halindeydi. Mevcut gerilimin varacağı noktayı ise zaman gösterecek.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.