Rahim Hamid

Rahim Hamid

"İran kızımın hayallerini öldürdü, geleceğini yok etti"

"İran kızımın hayallerini öldürdü, geleceğini yok etti"

9 yaşındaki Meryem'in tüm hayali oyuncak bir bebekle oynamak; ancak ne yazık ki çocuklar için bu bile büyük bir hayal. En hassas yıllarında olmasına rağmen, bu küçük kız birçok yetişkinin tasavvur edemeyeceği kadar çok acı çekti. 

İran rejimi ailesinin evini yıktı, arazilerini çaldı ve babasını öldürdü. Annesi ile kendisini evsiz ve sefil bırakarak Ahvaz'ın sokaklarında dilenmelerine, çöplerden yiyecek aramalarına mecbur bıraktı. 

Farsça'da Huzistan olarak bilinen ve İran'ın güneyinde bulunan Arap çoğunluklu Ahvaz bölgesinde yaşıyorlar ve İran'ın iddiasına göre bölgede petrol rezervlerinin %95'i bulunuyor. Böyle bir doğal zenginliğe rağmen bölge İran'ın en yoksul bölgelerinden birisi. Ahvaz Arapları etnik kökenleri sebebiyle yıllardır ayrımcılığa uğruyor ve en temel insan haklarından mahrum bırakılıyor. 

Meryem'in babası bir zamanlar Karun Nehrinin kıyısındaki Zıvya bölgesinde bir çiftlik sahibiydi. Meryem şimdi annesiyle birlikte her geçen gün dilenmeye ve çöplerde yiyecek aramaya devam ediyor.

İran rejiminden korktuğu için kimliğinin gizli kalması şartıyla konuşan Ahvazlı bir aktivist elinden geleni yaptığını söylüyor ancak Meryem ve onun gibi diğerlerinin acılarını hafifletmek için çok daha fazlasını yapılması gerekecek.

Aktivist, Meryem ve annesiyle nasıl karşılaştığını şöyle anlatıyor:

 "Meryem'in annesine yardımcı olmak için battaniye, arıtılmış su, ekmek, pirinç, küçük bir çadır, çaydanlık gibi şeyler verdim. Meryem'i onlar dilenirken görmüştüm. Utanarak annesinin yanında oturuyor ve kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Merak edip annesine ne söylediğini sorduğumda 'Neden bana yalan söyledin? Bana oyuncak bebek, oyuncaklar, renkli kalemler ve defter alacağına söz vermiştin.' dediğini söyledi. Sonra gözyaşlarına boğuldu. O anda ben de gözyaşlarımı tutamadım ve ikisine de sarılarak ağladım. Sonra Meryem kesik kelimelerle bana şöyle dedi:

- Yastığımdan bıktım. Ona oyuncak bebek gibi davrandım ve onunla konuştum ama şehir merkezine dilenmeye gittiğimde gerçek oyuncak bebekleri görüyorum, ama hiç birini alamıyorum. Mağaza sahibi de bana 'git buradan, burada dikilip durma ya da mağazanın camından içeri bakma' dedi. Kalbimi kırdılar çünkü onları soymak istediğimi düşündüler. Yalnızca orada durup bebeklerle konuşuyordum. Lütfen bana bir tane alır mısın?"

Aktivist kısa bir süre durakladı, duygularının üzerinden geldi ve devam etti: "Meryem dedi ki: 

- Hem ayakkabılarım ve şapkam olduğunu da hayal ediyorum. Ayak parmaklarım acıyor, toprak çok sıcak ve ayağımı yakıyor, çok acıyorlar.

'En çok neyi özlüyorsun?' diye sordum ve o da 'Babamı özlüyorum. Annem onun gökyüzünde güzel bir yere gittiğini ve bizi düşündüğünü söyledi ama niçin buraya gelip bizi evimize geri götürmüyor?' dedi. Daha sonra duraksadı ve düşünceli gözüktü. Ağlamamaya çalışıyordum. Sonra, 'Aslında, belki de beni ve annemi unuttu' dedi. Annesi bana Arap kardeşlerinden dilendiklerini ve kendilerine karşı cömert olduklarını ve desteklediklerini söyledi. Pişirdikleri yemeklerden veya etlerden getirdiklerini anlattı. Ama ne zaman belediye görevlilerini görse korktuğunu çünkü çok acımasız olduklarını söyledi. Ne kadar zavallı olsalar da anneyi dövecek ve ellerinde neleri varsa bırakmaya zorlayacaklar. Kendisine fiziksel istismarda bulunduklarını ve "Çingene Arap" gibi aşağılayıcı ifadeler kullandıklarını, alışveriş yapanları ve yoldan geçenleri rahatsız etmemesi için ortadan kaybolmasını istediklerini söyledi. Şöyle dedi: 'Böyle olduğu zaman Meryem'i alıp yakındaki köprünün altına gidiyorum. Ama orada birçok uyuşturucu bağımlısı var, çoğu sokakta uyuşturucu kullanıyor ve korkuyorum. Tehlikeli pis bir yer. Bağımlıların da bizim gibi kurban olduklarını biliyorum ama Meryem'in böyle şeyleri görmesini istemiyorum.'"

Çifte standart

Aktivist öfkeli bir şekilde konuşmaya devam ederken Filistin meselesini sürekli suistimal etmesinden, İran'daki Araplara rejimin 3. sınıf vatandaş gibi davranmasından, onları sürgün etmesinden ve en basit haklardan mahrum etmesinden şikayet etti.

Aktivist, "Ne zaman İran haberlerini dinlemek için TV açsak, 'Bugün İsrail işgal güçleri Batı Şeria'da birçok evi yıktı' gibi haberleri yayınlıyorlar ya da İran dini lideri Cuma hutbelerinde İsrail'in sürekli işlediği suçları kınıyor ve dünyayı İsrail'in karşısına çıkmaya çağırıyor. Aynı suçların iki katını Ahvaz Araplarına karşı işlerken İran rejimi nasıl oluyor da Filistin meselesi üzerinden bu kadar ticaret ve sömürü yapabiliyor? Bu suçları işlemek İsrail hükumetine haram da İran hükumetine helal mi?" ifadelerini kullanıyor. 

Meryem ve annesi konusuna dönünce, aktivist, annenin trajik durumunun nasıl oluştuğunu kendisine anlattığı söylüyor: "Kocasının ailesinden kalan topraklarda çiftçilik yaptığını söyledi. Rejimin her şeylerine el koyduğunu, herhangi bir uyarı olmadan topraklarından çıkardığını, gözlerinin önünde evlerini yaktıklarını ve arazilerine el koyduklarını söyledi."

Aktivist yorgun bir halde kafasını salladı. Ahvazlıların herhangi bir tazminat veya telafi hakkı olmamasıyla birlikte bu tarz suçlar İran rejimi için rutin bir şey. 

Aktivist şöyle devam etti:

"Daha sonra kocasının ev kiralamak için bir kenara koyduğu ufak bir birikmişini kullandığını, ancak işsiz olduğunu ve başvurduğu hiçbir yerde işe alınmadığını söyledi. Sonra bir arkadaşı İran-Irak sınırı üzerinden giysi ve ayakkabı kaçakçılığı yaparak para kazanabileceklerini söylediğinde soru soracak değildi. Bir gece sınırın karşısında hamal olarak çalışırken, rejimin sınır askerleri onu hedef alarak vurmuş. Bundan dokuz ay sonra kiralarını ödeyemediklerinden evden çıkartılmışlar. Bana 'Güveneceğim kimsem yoktu, ne bir aile ne bir başkası. Ben de hayatta kalabilmek için dilenmek ve yiyecek istemek zorunda kaldım. Eşimi öldürdüler, toprağımızı yok ettiler, atalardan kalma evimize ve arazilerimize el koydular, bizi ölmeye terk ettiler. Eğer ben ölürsem Meryem'e ne olacak? Onun geleceğini kim düşünüyor? Onun hayallerini öldürdüler, çocukluğunu elinden alıp geleceğini yok ettiler' dedi."

Meryem ve annesi şimdi 17. caddedeki çöplüklerin yanında derme çatma ince bir çadırda yaşıyor. Yazları 50 dereceye çıkan sıcaklığa katlanıyorlar. Dilendikleri gibi, Meryem ve annesi çok az miktarlara satabilmek için çöpleri karıştırıp teneke ve şişe bulmaya çalışıyorlar. 

Rejimin bölgeye asfalt atıp Kuriş ve Zaytun köyleri arasında bir yol inşa etmesiyle bir zamanlar yaşadıkları evlerinin olduğu bölgede yalnızca birkaç bina kaldı. Ancak Meryem ve annesinin yolu ise oldukça karanlık görünüyor.

Tercüme: Mepa News

Bu yazı toplam 4935 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Rahim Hamid Arşivi