Paul Krugman

Paul Krugman

'Başarısız devlet': Amerika iflas mı ediyor?

'Başarısız devlet': Amerika iflas mı ediyor?

Mitch McConnell, halkı yönetilemez hale getirebilir.

Bu satırları yazdığım dakikalarda Joe Biden’ın başkanlık yarışını kazanmaya son derece yakın olduğunu ve açık bir şekilde rakibinden milyonlarca fazla oy aldığını söyleyebilirim. Joe Biden, Amerikan halkını yönetmesi için kendisine güçlü bir destek ve yetki verildiğini ilan edebilir ve etmelidir de.

Ancak, kendisinin gerçekten yönetip yönetemeyeceğine dair sorulması gereken soyut sorular mevcuttur. Amerikan halkını temsil etmekten uzak bir dağılıma sahip senato şimdilik de olsa Biden’ın her hareketini sabote edecek aşırıcı bir partinin elindedir.

Başkanlık makamı ile senato arasındaki bu uyumsuzluğun yol açabileceği sorunları konuşmadan önce senatonun Amerikan halkını temsil etmekten uzak olması ile ne demek istediğimi açıklayayım.

ABD idari sistemine göre her eyalete iki senatör hakkı verilmektedir ki 579.000 nüfuslu Wyoming ile 39 milyon nüfuslu California’nın ağırlığının eşit olmasına anlamına gelmektedir. Nüfusu az olan eyaletler şehirleşme hususunda genellikle ülke ortalamasının gerisindedir. Büyük şehirler ile kırsal bölgeler arasında büyüyen siyasi farklılıklar göz önüne alındığında senato (her eyaletin eşit sayıda senatörü olması hasebiyle) doğal olarak sağ cenaha kayık bir yapıya sahip olmaktadır.

FiveThirtyEight.com isimli internet sitesi tarafından yapılan bir analize göre yürürlükteki senato sisteminde her bir senatör, ortalama bir seçmenin tercihinden %7 fazla Cumhuriyetçi cenahı temsil etmektedir. Demokrat bir eyalette olmasına rağmen seçilmeyi başaran Susan Collins gibi vakalar istisnadır; başkanlık yarışında toplam oy olarak büyük üstünlük sağlamasına rağmen Demokrat parti, Senato’daki sağ cenaha kayış nedeniyle kontrolü Cumhuriyetçilere kaptıracaktır.

Ülkenin yönetiminde bazı ayrılıklar olması niçin bu kadar büyük sorun teşkil etmektedir diye soruyor olabilirsiniz. Mesela, Barack Obama’nın başkanlık döneminin dörtte üçü boyunca kongrede benzer bir üstünlüğe sahipti ve bu durum o kadar büyük bir mesele olarak görülmemişti.

Evet, ancak.

Cumhuriyetçilerin tavrı

Cumhuriyetçilerin yasama hususunda takındıkları önleyici tavır Obama döneminde dahi gayet büyük zararlara yol açmıştı. Örnek olarak, milli borçların ödenmesini geciktirmek amacıyla dönemsel mali yardımların planlanan vakitten önce durdurulmasına yönelik tehditler nedeniyle o dönemki mali iyileşmeyi yavaşlattılar. Bu ve buna benzer birçok “engelleme” taktiği ile idari süreçlere müdahale ettiler. Yaptığım hesaplamalara göre, Cumhuriyetçi cenahın adeta sabotajına maruz kalınmasıydı 2014’teki işsizlik oranları %2 daha aşağıda olacaktı.

Şu anda, Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi'ni (House of Representatives) kontrol altına aldığı 2011 yılından daha fazla devlet harcaması yapılmasına ihtiyaç vardır.

Koronavirüs salgını kontrolden çıkmış bir vaziyette olup her gün daha da artan günlük vaka sayıları 100.000’e ulaştı. Yerel yönetimler yeni yasaklar uygulamaya almasa dahi bu durum ekonomiye yine de büyük zarar verecektir.

Halkın, sağlık, işsizlik yardımı, KOBİ kredileri hususlarında, devletin daha fazla harcama yapmasına ve ilaveten krizin yoğunlaştığı noktalarda yerel yönetimlere olan yardımını arttırılmasına ihtiyacı vardır. Eldeki verilere dayalı tahminlere göre, bir aşı bulunup salgın kontrol alınana kadar her ay bu doğrultuda en az 200 milyar dolar harcama yapılması gerekmektedir. Ben şahsen Mitch McConnell tarafından kontrol edilen bir senatonun bu ölçekte bir harcama yapılmasına izin vereceğine ihtimal vermiyorum.

Salgını atlatsak dahi hem inatçı mali zafiyet hem de kamu harcamalarının artarak devam ettirilmesi ihtiyacı ile karşı karşıya kalmamız neredeyse kaçınılmazdır. Ancak, McConnell, Donald Trump Beyaz Saray’dayken bile altyapı harcamalarının önünü kesmişti. Niçin bir demokrat olan Biden ofisteyken birden bire çalışılması daha kolay birine dönüşsün ki?

Devlet harcamaları siyasetin sadece bir koludur. Normal şartlar altında başkanlar elindeki idari güce dayanarak hem kötü hem de iyi işler başarabilir. Bununla alakalı olarak, yaz aylarında görev verilen bir demokratik parti komitesi, eğer Biden başkan olsaydı Kongrenin onayına ihtiyaç dahi duymadan sadece başkanlık makamının gücüyle hakkında karar verebileceği yüzlerce mesele belirledi.

Bir cenahın diğerinden çok daha etkili olduğu bir siyasi ortamda (McConnell’ın norm dışı tavırlarının şekilde verdiği bir Anayasa Yüksek Mahkemesi) seçimlere çok az bir süre kalmış olmasına rağmen acele edilip Amy Coney Barrett’in hayat boyu devam eden bir görev olan Anayasa Yüksek Mahkemesi Başkanlığına getirilmesi hususunda beni asıl endişelendiren nokta farklıdır.

"Başımız belada"

Mahkeme bünyesinde görev yapan toplam dokuz hâkimden altısı, son sekiz seçimde yalnızca bir kez karşı taraftan fazla oy almış olan parti tarafından seçildi. Ben şahsen hali hazırdaki Anayasa Yüksek Mahkemesi yönetiminin 1930’lu yıllarda “Yeni Anlaşma” programlarını engelleyen o eski yönetim gibi davranmasının kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Roosevelt o günlerde kendisini rehin alan Yüksek Mahkeme yönetimini, üye sayısını arttırmakla tehdit ederek yola getirmişti. Ancak, bugün Senato Cumhuriyetçilerin kontrolünde olduğu için Biden, FDR’ın yaptığını yapamaz.

O nedenle, başımız ciddi manada belada. Trump’ın mağlubiyete uğraması bir süreliğine de olsa ABD’nin otoriter yönetim tarzına doğru savrulmasını engelledi. Burada herhangi bir abartı yoktur zira mesele sadece Trump’ın kim olduğu (kişiliği, tarzı) değil aynı zamanda modern zamandaki Cumhuriyetçi partinin son derece aşırıcı ve demokrasi karşıtı tavrıdır. Bu tehlikeye rağmen, dengesi şaşmış seçim sistemimiz yüzünden Trump’ın partisi seçimi kaybetmesine rağmen hala bir sonraki başkanın karşı karşıya olduğumuz geniş çaplı epidemiyolojik, ekonomik ve çevresel sorunlarla ilgilenme kabiliyetini kısıtlayabilecek ve hatta engelleyebilecek bir pozisyona sahiptir.

Duruma bir de şu açıdan bakalım: hali hazırdaki vaziyeti ile Amerika’daki siyasi sistemin işleyiş sürecindeki sorunların aynıları eğer yabancı bir ülkede yaşanıyor olsaydı Amerikalı uzmanlar olarak biz bu yabancı devletin “iflas etmenin” eşiğinde olduğu ve bu devletin başındaki yönetimin gelinen noktada otoritesini kabul ettiremediği yönünde görüş bildirirdik.

Georgia’da oyların sayılmasına hala devam edildiği için henüz açıklanmayan seçim sonuçlarının hala Senatoyu demokratların kontrolüne geçirme ihtimali bulunmaktadır. Georgia kaybedilse bile Başkan Biden, sistemin tamamen tıkanmasını engellemek için kendisine yardım edecek aklı selim birkaç Cumhuriyetçi senatör bulabilir. Bütün bu ihtimallere rağmen, görünüşte zafer kazanmış olan Cumhuriyet sisteminin varlığına yönelik tehlike henüz geçmiş değildir.

Bu yazı toplam 11983 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Paul Krugman Arşivi