İran ve Irak arasındaki milliyetçi gerilim tekrar gün yüzüne mi çıkıyor?
Körfez bölgesinin ismi nedeniyle patlak veren diplomatik kriz İran ile ‘arka bahçesi’ Irak arasındaki milliyetçi ayrılığı gün yüzüne çıkardı
25. Arap Körfez Kupası, 44 yılın ardından ilk kez geçtiğimiz hafta Irak’ın Basra kentinin ev sahipliğinde başladı. “Körfez Kupası” olarak da bilinen organizasyonun ev sahipliğini Irak’ın yapması ülke için çok önemli bir dönüm noktasıydı zira Saddam Hüseyin döneminde Kuveyt’in işgal edilmesinin ardından Irak’ın uluslararası futbol maçlarına ev sahipliği yapması FIFA tarafından yasaklanmış, bu yasak bazen geçici olarak kaldırılsa da onlarca yıl devam etmişti. Sekiz devletin iştirak ettiği bu organizasyon, yıllardır savaş, ayrılıkçı şiddet, istikrarsızlık ve yolsuzluk salgını ile boğuşan Irak için çok daha büyük bir anlam taşımaktaydı. Uluslararası tüm spor organizasyonlarında olduğu gibi bu kupanın ev sahibi de kendisini hem bölgede hem de dünya çapında daha uygun bir ışık altında temsil (ifade) etme şansına nail oldu.
Geçtiğimiz hafta gerçekleştirilen açılış töreninde, muazzam bir havai fişek gösterisi ve “Medeniyetin Beşiğinin” 5000 yıllık tarihinin anlatıldığı bir gösteri de yer aldı. İlk karşılaşmada Umman ile golsüz berabere kaldıktan sonra önce Suudi Arabistan’ı 2-0 daha sonra da Yemen’i 5-0 mağlup eden ev sahibi milli takım sahada da kendini gösterdi.
Fakat organizasyona bir skandal damgasını vurdu. Kuveyt Emirinin temsilcisinin sahaya giriş yapmasının engellenmeye çalışılması üzerine Basra Uluslararası Stadyumu’nun VIP bölümündeki Kuveytli heyet kargaşa çıkardı. Irak Futbol Federasyonu olay ile alakalı olarak özür diledi. Körfez bölgesinin tarihi çok eskilere dayanan ve bugün de uluslararası camiada kabul gören şekilde “Pers (Fars) Körfezi” değil de “Arap Körfezi” olarak adlandırılması (Türkçede Basra Körfezi olarak adlandırılmaktadır*), bu meseleyi kendisinin toprak bütünlüğü ile alakalı hassas bir konu olarak gören komşu İran devleti ile diplomatik bir sıkıntıya neden oldu.
Irak Başbakanı Sudani’nin kupanın açılış töreninde bölgeye “Arap Körfezi” demesi ve Mukteda es-Sadr'ın da sosyal medyada aynı ifadeyi kullanması sonrası Tahran’dan bu “isim hatasına” itiraz edimesine ve Bağdat yönetiminden özür talep edilmesine rağmen bu çağrılar karşılıksız kaldı. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, pazartesi günü yaptığı bir açıklamada Iraklı makamlara resmi olarak Tahran yönetiminin itirazını ibraz etti.
Çarşamba günü de Irak’ın İran büyükelçisi Nasır Abdulmuhsin’in çağrılarak, iki ülke arasındaki “stratejik ve kardeşlik bağlarına ve derin ilişkilere rağmen” bu şekilde bir “hatalı” bir ifade kullanılması nedeniyle izahat talep edilmesinin ardından gerginlik iyice arttı. Konu ile alakalı bir açıklama yapan İran Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan, “Iraklı otoritelerin Fars Körfezi’ne uydurma bir isimle hitap etmesinin ardından Iraklı elçiyi İran Dışişleri Bakanlığına çağırdık ve Irak tarafına büyük İran milletinin Pers Körfezi’nin adının doğru ve tam şekilde kullanılması hususunda hassas olduğunu ilettik” dedi.
İran’daki yarı resmi haber ajansı Fars News’de de yer verilen hadise ile alakalı olarak “Pers Körfezi’ne uyduruk bir etiketle hitap edilmesi İran’da, Arap komşuların bölgenin kadim tarihini saptırmak için yaptığı boş bir girişimden ibaret bir hadise olarak görüldü” ifadeleri yer aldı.
İran ile Körfez İş Birliği Konseyi üyesi Arap devletleri arasında on yıllardır devam eden bu sürtüşme daha önce de sorunlara yol açmıştı. Özellikle İran ile bölgede nüfuz rekabeti içinde olan Suudi Arabistan bu meseleyi gündeme etmektedir. 2010 yılında Tahran’da gerçekleştirilmesi planlanan İslami Birliktelik Oyunları, Suudi Arabistan merkezli İslami Birliktelik Oyunları Federasyonunun etkinlik logosunda “Pers Körfezi” ifadesi olmasına itiraz etmesi nedeniyle önce ertelenmiş daha sonra da iptal edilmişti. İran yönetimi yine 2010 yılında uluslararası havayolu şirketlerine uçuş haritalarında “Arap Körfezi” tabirini kullanmaları halinde kendi hava sahasına girmelerini yasaklayacağına dair bir uyarı yapmıştı. Oman Air, 2016 yılınan yaşanan benzer bir hadise nedeniyle İran’dan özür dilemiş, bu “hatanın” bir sistem güncellemesinden kaynaklandığını ifade etmişti.
Körfez gerilimi
Tahran ile Körfez Konseyi arasındaki jeopolitik çekişme, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Suudi Arabistan’ı ziyareti esnasında yapılan ortak açıklamaya tepki olarak Çin’in İran büyükelçisinin dışişlerine çağrılmasıyla geçtiğimiz ay tekrar alevlenmişti. Hem BAE hem de İran’ın üzerinde hak iddia ettiği Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa adaları meselesinin uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde masada çözülmesi gerektiği vurgusu yapılan söz konusu ortak açıklama Tahran hükümeti tarafından İran’ın toprak bütünlüğüne yönelik “dostane olmayan bir davranış” olarak algılanmış ve Pekin’in yabancı devletlerin iç işlerine müdahale edilmemesi politikasına ters düştüğü vurgulanmıştı.
Bu meselenin Irak’ta yeniden gündeme gelmesi ise geçmişteki hadiselerden biraz farklıdır zira başta güvenlik ve siyaset olmak üzere Tahran’ın Irak’ın iç işleri hususunda elinde bulundurduğu nüfuz ve her iki devletin Şii çoğunluğa sahip halkları arasındaki tarihi, kültürel ve dini bağlar nedeniyle Irak uzun yıllardır İran’ın “arka bahçesi” olarak görülmekteydi. Sahadaki bu gerçeğe rağmen yaşanan kriz Irak’taki derin milliyetçi hisleri su yüzüne çıkardı. En sadık İran yanlısı isimlerden dahi Tahran’ın Körfez bölgesine “Arap” şeklinde hitap edilmesinden rahatsızlık duymasına tepkiler geldi. ABD’nin 2003’teki Irak işgali ve daha sonra da İran’ın IŞİD’e karşı savaşta Irak’a destek olduğu dönemlerde iki ülke arasında tesis edilen stratejik ilişkiler bazı meselelerde Irak’taki mevzubahis milliyetçi söylemlerin altında kalabilmektedir.
Şunu hatırlamakta fayda var ki İranlı liderler Tahran yönetiminin yurtdışındaki çatışmalara (Irak dahil) müdahil olunmasını haklı göstermek için sürekli bu faaliyetlerin “İran’ın müdafaası gereği” yürütüldüğü argümanını kullanmıştır. 80’li yıllarda cereyan eden İran-Irak Savaşı döneminde Ayetullah Humeyni çatışmaların patlak verdiği ilk aylarda Irak ordusundaki Şii askerlerin isyan ederek İran ordusuna katılacağına dair umutluydu fakat böyle bir şey olmadı. İlk bakışta bunun tuhaf olduğu düşünülebilir fakat o yıllarda bölge ile alakalı çalışmalar yürüten batılı bir diplomatik kaynağa göre Irak’taki Şiilerin tapınaklarına “çuvalla” para döken Baas hükümeti bunun karşılığında kendi içindeki Şiilerin İranlılara karşı desteğini satın alarak onları “millileştirdiğini” zikreder ve bu başlık ile alakalı olarak “Iraklı Şiiler bunu rejime sadık oldukları için değil İran’ın bir kolonisi olmayı istemedikleri ve itikadi meselelerde onların ayak izlerini takip etmeyi reddettikleri için yaptılar” ifadelerini kullanır.
Irak’ın Körfez bölgesine “Arap” diye hitap etmesinin ardından Tahran’ın Bağdat’tan izahat talep etmesi büyük ihtimalle bu mesele daha fazla ileri gitmeyecektir. Fakat bu hadise, İran liderliğindeki "Direniş Cephesi"nin (Axis of Resistance) en büyük bileşeni olan bu iki devlet arasında bugün hala etnik ve milliyetçiliğe dayalı ayrılıklar olduğunu açıkça ispatlamaktadır. Bu nedenle Körfez bölgesinin ismi meselesi gelecekte Irak’ı İran’dan uzaklaştırmak ve bu devletin Arap kimliğini tekrar geri getirmek için İran’ın rakipleri tarafından kullanılması muhtemel başlıklardan bir tanesidir. Sadr yanlısı İssam Hüseyin’in “İran, Irak’ın Arap komşuları ile yakınlaşmasından çok öfkelendi. Öfkelerinin nedeni bu yakınlaşmanın ekonomik ve siyasi iş birliğine dönüşmesinden ve İran’ın Irak’taki nüfuzunu azaltmasından korkmalarıdır” şeklindeki açıklaması da bu çerçevede değerlendirilmelidir.
(*Editörün notu)
Omar Ahmed tarafından kaleme alınan ve Middle East Monitor'de yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.