Mustafa Abdul Salam

Mustafa Abdul Salam

Suriye IMF'nin tuzağına düşmemeli

Suriye IMF'nin tuzağına düşmemeli

Arap olan ve olmayan pek çok devlet Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) zehirli ve sinsi pençesine düşmüştür. Mısır'dan Arjantin'e, Pakistan'dan Ekvador'a, Kolombiya'dan Angola'ya, sözde "son çare mercii" tarafından yıkıcı bir bağımlılık döngüsüne kilitlenen ülkelerin listesi uzayıp gidiyor.

Borçlu ülkelere büyük zararlar veren, yaşam standartlarının düşmesine, ekonomik erimelere, yükselen enflasyona, para birimi çöküşlerine ve yıkıcı mali krizlere neden olan derin ve karışık bir ağ olan bu tehlikeli tuzağa çekilen bir sonraki ülke Suriye olabilir mi?

IMF'nin dayattığı koşulların ağırlığı altında ezilen ülkelerin sadece hızla yükselen fiyatlarla değil, aynı zamanda ekonomik ve ulusal güvenliklerine yönelik tehditlerle de karşı karşıya kaldıklarını defalarca gördük.

Suriye son kayıp mı olacak?

Bu soru, IMF Genel Müdürü Kristalina Georgieva'nın, kendi ifadesiyle "Suriye Merkez Bankası gibi ülkedeki kilit kurumların ihtiyaçlarını anlamak için" IMF ile Suriyeli yetkililer arasında iletişimin başladığını açıklamasının ardından gündeme geldi.

Georgieva ayrıca IMF'nin Suriye'yi desteklemeye hazır olduğunu teyit etti ve Merkez Bankası gibi kilit kurumların kapasitelerini geliştirebilmeleri ve ekonomiye ve halka fayda sağlayacak şekilde verimli çalışabilmeleri için gerekli desteği almaları gerektiğini vurguladı.

Bu, IMF ile Suriye arasında 16 yıllık bir aradan sonra türünün ilk örneği olan dikkat çekici ve hızlı bir gelişme.

Bu yorumlar, geçici Suriye hükümetinin, devrik Esed rejiminin yozlaşmış ve çökmüş sisteminden radikal bir şekilde farklı olacak yeni bir ekonomik model arayışında olduğu bir dönemde geldi: Şeffaflık, iyi yönetişim ve yolsuzlukla mücadele çabalarına dayalı yeni bir sistem...

Aynı zamanda yeni yetkililer, Suriye savaşının bir sonucu olarak tahrip olan temel ve devlet altyapısının büyük bölümünün yeniden inşasını finanse etmek için gereken önemli mali kaynakları arıyor.

Dünya Bankası ve BM tarafından hazırlanan raporlar, Suriye'nin yeniden inşasının maliyetinin 300 milyar dolara ulaşabileceğini ortaya koydu ki bu miktar Suriye'nin savaş öncesi GSYİH'sini büyük ölçüde aşıyor. Aynı şekilde Suriye'nin boş kasasında ve Merkez Bankası'nın yetersiz döviz rezervlerinde tutulan fonları da aşıyor. Bu durum özellikle Esed ailesi ve rejimin diğer kilit isimleri tarafından Suriye'nin servetinin uzun yıllar boyunca yağmalandığı göz önünde bulundurulduğunda ortaya çıkıyor.

Suriye'nin yakın gelecekte başta IMF ve Dünya Bankası olmak üzere başlıca uluslararası finans kuruluşlarından önemli miktarda kredi alıp almayacağını ya da küresel finans piyasalarında tahvil ihraç ederek uluslararası yatırımcılardan finansman ve kredi sağlayıp sağlamayacağını bilmek için henüz çok erken.

Ancak bu olasılıklar orta ve uzun vadede masada olabilir. Özellikle de Batı'nın Suriye'ye uyguladığı yaptırımlar kaldırılır, Suriye Merkez Bankası döviz rezervlerini yeniden inşa eder ve yeni hükümet Esed rejimi tarafından hortumlanan ve Rusya, İsviçre, İngiltere ve diğer ülkelerdeki banka ve gayrimenkullerde saklanan milyonların bir kısmını geri almayı başarırsa.

Yukarıdaki gelişmeler, Körfez ülkelerinin Suriye ekonomisine yumuşak mevduatlar, Merkez Bankası desteği, gıda ve yakıt gibi temel ihtiyaçlar için doğrudan hükümet kredileri ve hatta kilit projelere doğrudan yatırımlar yoluyla milyarlar pompalaması ihtimaliyle hızlanabilir.

Körfez ülkelerinin, özellikle de Katar ve Suudi Arabistan'ın Suriye'nin devlet, ekonomi ve finans sektörünün yeniden inşasına yardım etme konusundaki istekleri göz önüne alındığında bu ikinci senaryo olası görünüyor.

Ancak bu arada Suriyeliler IMF'nin ve ister devletler ister finans kuruluşları olsun diğer borç verenlerin borç tuzaklarından uzak durmak için mümkün olan her şeyi yapmalıdır. Üretim, ihracat ve kendi dolar rezervlerini oluşturmak yerine borçlanmaya öncelik veren ülkelerin yaptığı hatalardan kaçınmaya çalışmalıdırlar.

Çünkü bu tuzaklara düşmek felakete yol açacak, Suriye'nin ekonomik çöküşünü derinleştirecek ve daha da kökleştirecek, orta sınıftan geriye kalanları yok edecek ve milyonlarca Suriyelinin sonu gelmeyen bir yoksulluk, işsizlik, aşağılanma, dibe vurmuş yaşam standartları, yolsuzluk ve tekelleşme döngüsüne saplanıp kalmasına yol açacaktır.

Dahası, Suriye'nin ekonomik kararlarını IMF gibi uluslararası kreditörlerin haksız taleplerine bağlayacaktır. Hükümet, kredi anlaşmaları etrafında sonu gelmez bir müzakere döngüsüne sıkışıp kalacak ve eski kredileri ödeyebilmek için kendisini sürekli yeni krediler için çabalarken bulacaktır. Ayrıca, vergi gelirleri de dahil olmak üzere hayati önem taşıyan devlet kaynaklarının bu borçların ödenmesine yönlendirilmesi gerekecektir.

Bu gerçekleşirse, Beşar ve onun yozlaşmış rejiminden nihayet kurtulmuş olsalar da, Suriye halkı kendilerini daha da kötü bir çıkmazın içinde bulabilir. Bu, IMF tarafından yönetilen, acımasız şartları ve diktalarıyla birlikte sonu gelmeyen bir borç tuzağına düşmek ve bunun yıkıcı sonuçları olacaktır: Yükselen fiyatlar, kaçak enflasyon, çöken bir para birimi, serbest düşüşte bir ekonomi ve hızla artan ulusal borç...

Bu durumda Suriye, katil bir rejimin yönetimindeki siyasi tiranlığa veda etmiş olacak, ancak bunun yerine ekonomik-finansal tiranlık ve dünyanın en büyük otoriterlik destekçisi olan IMF'nin başını çektiği ve güçlü paydaşları ABD tarafından desteklenen dış kreditörler tarafından uluslararası sömürü sistemi gelecektir.


New Arab'da yer alan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 2225 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
  • Nho77 / 02 Mart 2025 01:33

    Itrail, IMF'den daha seri davrandı!?

    Yanıtla (0) (0)
Mustafa Abdul Salam Arşivi