Halife Hafter'in Libya'da işlediği savaş suçları soruşturulmalı
Dünyanın en prestijli uluslararası insan hakları örgütleri olan Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) geçtiğimiz hafta ayrı ayrı neşrettikleri raporlarda Hafter’in Trablus’ta devam eden saldırılarında gerçekleşen ağır insan hakları ihlallerini ve potansiyel savaş suçu vakalarını detaylı bir biçimde belgeledi.
Af Örgütü'nün raporunda Halife Hafter’e bağlı güçlerin hapishaneler ile sivil yaşam alanlarına, sağlık tesislerine ve kentteki tek faal havaalanı olan Mitiga’ya hedef ayrımı gözetmeksizin hava saldırıları düzenlediği yer aldı. Raporda ayrıca hava saldırılarına ilaveten karadan yapılan saldırıların da hedef gözetmeksizin ve aşırı güç kullanılarak sivillerin hayatlarını hiçe sayarak yapıldığına ve bu durumun kanun dışı ilan edilip potansiyel savaş suçu kapsamında incelenmesi gerektiğine değinildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün raporlarında da benzer şekilde sivil altyapının kasti olarak hedef alındığı ve sivillerinin hayatlarının bilerek tehlikeye atıldığına yer verildi. Örgüt, söz konusu hava saldırılarının sorumlularının cezalandırılması ve kurbanların ailelerine tazminat ödenerek işlenen savaş suçlarına karşı adaletin sağlanması adına bağımsız bir BM soruşturmasının elzem olduğunu vurguladı.
Soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçları soruşturma ve yargılama yetkisine sahip uluslararası merci Uluslararası Ceza Mahkemesi'dir (UCM).
UCM'nin Libya kararları
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 26 Şubat 2011 tarihinde oy birliği ile aldığı kararla UCM’nin Libya’daki insan hakları ihlallerini soruşturması için gereken izni vermişti.
Bu soruşturmanın incelediği vakalar 15 Şubat 2011 yani Libya devriminin ilk patlak verdiği günden itibaren yaşanan hadiselerdir. 3 Mart 2011 tarihinde UCM savcısı Libya’daki durumun incelenmesi için açık bir soruşturma başlatıldığını ilan etmişti. UCM’nin savaş suçlarını soruşturmak için attığı bu adım geçerliliğini bugün hala korumakta.
2011’deki soruşturma kararından bu yana UCM beş Libyalı hakkında yakalama kararı çıkartmıştır. Bu yakalama kararlarından bir tanesi 20 Ekim 2011’de öldürülen Kaddafi içindi. İlaveten, Libya’da esir tutulduğu düşünülen Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam ve Trablus’da esaret altında bulunan diktatörün güvenlik şefi Abdalla Senusi için de yakalama kararı çıkartıldı.
2013’ün Nisan ayında, Kaddafi rejimi döneminde güvenlikten sorumlu kişi olarak görev yapan ve Libya dışında olduğu düşünülen El Tuhami Halid için UCM tarafından yakalama kararı verildi.
UCM tarafından alınan son yakalama kararı 2017’nin Ağustos ayında alındı. Bu karar ile Hafter için çalışan ve özellikle Bingazi’de gözleri bağlı çok sayıda infaz ettiği görüntüler ortaya çıkan özel kuvvetler komutanı Mahmut el Verfalli'nin de yargılanmasının önü açıldı.
Hafter 'mumla aratıyor'
Ancak Hafter’in son dönemde Libya’nın başkentine yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda işlenen cürümler adeta geçmiş yılları mumla aratır oldu.
Bu uluslararası insan hakları örgütleri tarafından hazırlanan raporlar, Hafter güçlerinin Trablus’a yönelik hala devam eden saldırılarında sürekli kendini tekrar eden sivillerin, yaşam alanlarının ve tesislerin hedef alınması vakaların sadece ufak bir kısmını göstermektedir.
Aynı tür saldırıların sürekli olarak tekrarlanması meselede herhangi bir hata olmadığını bunun Trablus’ta yer alan ve BM tarafından resmi olarak tanınan hükümete karşı şehir halkını kışkırtmak için bir taktik olarak kullanıldığını göstermektedir. Şehrin koruma görevi uluslararası kamuoyu tarafından tanınan bu hükümette olduğu için insanların durumdan hükümeti sorumlu tutma olasılığı bulunmaktadır.
Hafter’in hala devam eden Trablus operasyonunda şu ana kadar savaş suçu niteliği taşıyan dört başlık delilleriyle birlikte belgelenmiş bulunmaktadır: Aralarında kadınlar ve çocukların da bulunduğu onlarca sivilin öldürülmesi, sağlık merkezlerinin kasti şekilde hedef alınması neticesinde 30 doktor ve sağlık görevlisinin hayatını kaybetmesi, sivillerin yaşadığı evlerin hedef alınması ve aralarında Mitiga havaalanı ve gözaltı merkezlerinin de bulunduğu sivil tesislerin hem havadan hem karadan defalarca bombalanması.
Hafter savaş suçu işliyor
Hafter’in Trablus’taki saldırısından önce özellikle ülkenin doğusunda işlenen çok sayıda savaş suçunun da müsebbibi olduğunun altını çizmek gereklidir.
26 Ekim 2017’de, Bingazi’nin 70 kilometre doğusunda bulunan ve Hafter güçlerinin kontrolü altında olan El Abyar'da bazılarında işkence ve kurşun yaralarının olduğu 36 sivilin cesetlerinin bulunması gibi çok sayıda katliam ve sivillerin infaz edildiği hadiseler bu cürümlerden bazılarıdır.
30 Ekim 2017 tarihinde ülkenin doğusundaki Derne kentine yönelik icra edilen hava saldırılarında çoğu akraba 12 çocuğun da aralarında bulunduğu toplam 16 sivil hayatını kaybetmiştir.
Hafter’in bu tür suçları savunduğu ve hatta haklı gördüğünü söylediği videolar mevcut olup, bu videolarda kendisinin militanlarına hiçbir esiri canlı getirmemelerini emrettiği de görülmektedir.
Bu videoların ortaya çıkmasının ardından HRW Hafter’i uyarmış ve işlenen suçların sorumluluğunun bizzat kendisinde olacağını ilan etmişti. Örgüt daha sonra ayrıntılı bir açıklama yayınlayarak, Libya Ulusal Ordusu lider kadrosunun tamamının bu tür barbarca uygulamaları haklı göstermelerinden dolayı savaş suçu işlediğini söylemişti.
İşkence ve sivil katliamı
Hafter’in 2014’te Libya’da sahneye çıkmasının ardından geçen süreçte generalin emri altında savaşan militanlar arkalarında çok sayıda belgeli işkence ve sivillerin topluca infaz edilmesi vakaları bıraktı. Hafter güçleri tarafından savaş esiri olarak geçirilen ancak daha sonra Libya Kızılhaç örgütüne teslim edilen muhalif savaşçıların cesetlerinde işkence izlerine rastlandı.
Bugüne kadar henüz Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından esir alınan Hafter militanlarının işkenceye tabi tutulduğuna dair bir vakaya rastlanmadı ancak UCM hangi taraftan olursa olsun savaş suçu işlediğinden şüphelenilen şahısları soruşturma altına almalıdır.
Bazı Hafter destekçileri generalin işlenen savaş suçlarında bizzat dahli olmadığını ve sorumluluğun onun tarafında savaşanlarda olduğu tezini savunmaktadır. Ancak, emir altındaki birlikler tarafından işlenen savaş suçlarının asli sorumlusu ne olursa olsun birliğin komutanlarına ve nihai olarak üst düzey liderlere aittir.
BM, UCM aracılığı ile Libya’da işlenen bu savaş suçlarını soruşturmakla mükellef olup özellikle Hafter’in oynadığı rolün araştırılması için haklı gerekçeler mevcuttur.
UCM ve dahi uluslararası kamuoyu Hafter’e karşı bu kadar delil varken bu hususu görmezden gelmeye devam ederek büyük bir hata yapmaktadır.
Hafter’in şahsi olarak savaş suçları işlediği gerekçesiyle mahkemeye çıkması ancak UCM tarafından gösterilecek ferasetle mümkündür. Hafter’in işlediği cürümler, UCM tarafından hali hazırda aranan beş Libyalının yaptıklarını kat be kat aşmıştır.
Hafter’in hakkındaki sabit deliller kendisinin adalet önüne çıkarılmasını kaçınılmaz hale getirmiş olup bunun yapılmaması halinde uluslararası kamuoyunun güvenilirliği ve dolayısıyla da UCM’nin şerefi sarsılacaktır.