Musab Dönertaş

Musab Dönertaş

HTŞ'nin Afrin hamlesi Türkiye için yeni bir ilişki biçimini zorunlu kılıyor

HTŞ'nin Afrin hamlesi Türkiye için yeni bir ilişki biçimini zorunlu kılıyor

Suriye’nin kuzeyinde, Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarıyla ele geçirilen bölgelerde Türkiye destekli muhalif gruplar arasında iç çatışmalar yeniden patlak verdi. Bölgedeki silahlı gruplar arasındaki çatışmalar bir ilk olmasa da kısa vadedeki sonuçları bakımından sahada öncekilerden farklı bir tablonun ortaya çıkmasına yol açtı.

Mevzu bahis grupların pek de dostane ilişkilere sahip olmadığı İdlib merkezli Heyetu Tahrîrû’ş-Şam (HTŞ) kaos ortamını kendi lehine çevirerek hızlıca bir hamleyle Afrin kent merkezini ele geçirdi. Birçok gözlemci için sürpriz olan bu gelişme HTŞ, Türkiye ve Türkiye destekli muhalif gruplar arasındaki girift ilişkiyi yeniden gözden geçirmeyi zorunlu kılıyor.

2017 yılında Türkiye’nin desteğiyle kurulan Suriye Milli Ordusu (SMO) yoğun çabalara rağmen düzenli ordu hüviyetine bürünemedi. Düzenli orduyu oluşturacak şekilde kolordu sistemine göre yeniden yapılandırılan silahlı grupların birbirine entegrasyonu başarısız olurken SMO bileşenleri alt grup kimliklerini muhafaza etmeye devam ettiler. Yerel nüfusla ilişkiler, gelir kaynaklarının paylaşımı ve benzeri konulardaki anlaşmazlıklar SMO çatısı altındaki gruplar arasında zamanla fay hatlarının oluşmasına yol açtı. Böyle bir ortamda birbirlerine yakınlaşıp uzaklaşan bazı silahlı gruplar arasında SMO’nun kolordu sistemini hükümsüz kılacak yeni ittifaklar ihdas edildi. Kuzey Suriye’deki muhalif gruplar Türkiye’nin cömert desteğine rağmen kontrolleri altındaki bölgelerde idari, adli ve güvenlik açısından da iyi bir örneklik sergilemediler. Bu çekişmeli ortamda karşılaşılan her yeni sorun gruplar arasındaki ayrımı daha da derinleştirdi.

Süreç içerisinde Türkiye destekli SMO çatısı altında birbirine rakip iki ittifak ortaya çıktı. Taraflardan birini Türkiye ile görece daha yakın ilişkilere sahip olan Sultan Murat Tümeni, Hamza Tümeni ve Süleyman Şah grupları oluştururken diğer tarafta Üçüncü Kolordu’nun en etkili bileşeni Cebhe Şamiyye grubu Ceyşu’l-İslam ile beraber hareket etmeye başladı. Geçtiğimiz günlerde medya aktivisti Muhammed Ebu Ganum ve eşini El-Bab şehrinde suikastla öldürenlerin Hamza Tümeni ile bağlantılı olduğunun ortaya çıkması üzerine Cebhe Şamiyye bloğu harekete geçerek Hamza Tümeni’ne saldırı başlattı. İki rakip ittifak arasındaki çatışmalar kısa sürede bölge geneline yayılırken gruplar arasındaki sonu gelmez güç mücadelesi bölgeyi dışarıdan müdahaleye açık hale getirdi.

Öte yandan, muhalifler arasındaki çatışmaları kendi lehine çevirmek isteyen HTŞ, İdlib ile sınırlı kontrol alanını genişletmek için gelişmeleri bir fırsat olarak değerlendirdi. Hızlıca mobilize olan HTŞ güçleri güneyden Afrin’e girerek 13 Ekim’de kent merkezini kontrol altına aldı. HTŞ ilerleyişini durdurmaya çalışan Cebhe Şamiyye, İdlib merkezli grubun Hamza Tümeni, Sultan Murat Tümeni ve Süleyman Şah grupları ile iş birliği içerisinde hareket ettiğini iddia ediyor. Şu ana kadar ne HTŞ ne de Hamza Tümeni ve müttefiklerinin bu iddiayı doğrulamamasına karşın sahadan gelen bilgiler tarafların en azından karşılıklı olarak saldırmazlık anlaşması içerisinde olduğunu işaret ediyor. HTŞ ve Cebhe Şamiyye güçleri Afrin ve Azez arasında kalan Kefr Cenne’de çatışmayı sürdürürken HTŞ’nin Sultan Murat veya Hamza Tümeni ile sıcak bir teması henüz rapor edilmedi.

Suriye Geçici Hükümeti ve SMO’nun kontrolü altındaki Afrin’in HTŞ tarafından ele geçirilmesi Türkiye’nin konuyla ilgili tavrını tartışmaya açtı. Geçtiğimiz haziran ayında HTŞ güçleri ilk kez Afrin kırsalında ilerleme kaydetmiş ancak Türkiye’nin müdahalesi ve muhalif gruplarla yapılan anlaşma üzerine HTŞ bölgeden geri çekilmişti. HTŞ’nin dört ay sonra yeniden bölgeye girerek bu kez kent merkezini kontrol altına alması Türkiye’nin bir politika değişikliğine mi gittiği yönündeki soruları beraberinde getirdi.

HTŞ’nin Afrin hamlesine yönelik olarak Türkiye’nin tutuma ilişkin iki görüş bulunmaktadır. Birinci görüşü savunanlara göre; Kuzey Suriye’deki grupların iç çatışma ve hukuksuz eylemlerine artık tahammülü kalmayan Türkiye, İdlib’de nispeten istikrarlı bir yönetim kuran HTŞ’nin Afrin’e girişine yeşil ışık yakmıştır. Bu iddiayı savunanlar HTŞ’nin, muhaliflerin iç çatışmasında Türkiye ile daha yakın ilişkilere sahip gruplarla çatışma yaşamamasını, yine Türkiye’nin iyi ilişkiler kurduğu Feylaku’ş-Şam’ın HTŞ ilerleyişine karşı Afrin güneyinden çatışmasız olarak geri çekilmesini ve sahadaki kontrol alanlarında büyük değişime rağmen Türk tarafının sessizliğini korumasını iddialarına dayanak yapmaktadır.

İkinci görüşü savunanlar ise muhalifler arasındaki iç çatışmadan faydalanmak isteyen HTŞ’nin, askeri gücüne yaslanarak sahadaki realiteyi değiştirmeyi, Türkiye’nin onayı olmaksızın girdiği bölgede kalıcı olmayı hedeflediğini öne sürmektedir. HTŞ’nin haziran ayındaki ilk girişiminin aksine bu kez Afrin kent merkezinin kontrol altına alınması ve grubun bölgeye ağır silahlar göndererek askeri yığınak yapmaya başlaması kalıcı olma noktasında kararlılığını göstermektedir.

Sahada halen süren çatışmalara paralel olarak yeni iddialar da ortaya atılmaya devam etmektedir. Bu iddialardan hangisi veya hangilerinin doğru olduğunu kesin olarak bilmek mümkün olmasa da sahada ortaya çıkan yeni realite bölgedeki aktörler arasındaki ilişkinin mevcut şekliyle devam etmesinin mümkün olmadığını göstermektedir. Türkiye’nin, sadece askeri varlığının bulunduğu İdlib’in aksine Afrin’de yerel idare ve sivil hizmetler doğrudan Türkiye’nin desteğiyle gerçekleştirilmektedir. HTŞ’nin Afrin’e girişi Türkiye ve HTŞ arasındaki mevcut ilişkinin yeniden tanımlanmasını ve Suriye Milli Ordusu’nun akıbetinin yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılmaktadır.


Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 7800 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
Musab Dönertaş Arşivi