James G. Stavridis

James G. Stavridis

NATO’nun buz ve ateş çemberi

NATO’nun buz ve ateş çemberi

John Snow’un gerçekten ölüp ölmediğini size söyleyemem; ama NATO’nun bugün kendisini bulduğu dünyanın giderek Game of Thrones’un yeni sezonundan bir kesite dönüştüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. Saygın ittifak giderek kendi periferisine bakarken, güneyinde ve doğusunda savaşın sıcak alevlerini görürken, kuzeyde Arktik bölgesinde de giderek çatışmalı bir hal alan donmuş bir dünyaya tanıklık ediyor.

İttifakın doğu kısmında ise Rusya, Ukrayna’nın istikrarını bozmaya devam ediyor. Son birkaç haftadır daha yoğun bir çatışma yaşandığına dair bilgiler gelmeye başladı, bombalamalar ve pusu ateşlerinde onlarca insan öldü. Üstelik bu krizde bu zamana dek 6900 kişi daha ölmüştü. Minsk II ateşkes anlaşması başarısızlığa uğradı; Cumhurbaşkanı Petro Poroshenko, çatışmanın on yıllar boyu devam edeceğini söylüyor. Rusya da sahaya müdahil olduğunu inkâr etmeye devam ediyor. Gözlemcilerin çoğu, önümüzdeki haftalarda daha yoğun bir çatışma yaşanacağı beklentisi içerisinde.

Güneydoğuda, Irak ve Suriye gibi çifte felaket devam ederken, 250.000’den fazla ölüm (bunun neredeyse tümünün sebebi elbette Esad rejimi) ve 6 milyonun üzerinde mülteci varken, özellikle Suriye iç savaşı giderek daha kötü bir hal alıyor gibi duruyor.

Güneyde yüz binlerce mülteci, ittifak sınırlarını aşıyorlar; gittikleri ülkelerin insani yardım kapasitesini adeta istila ediyorlar. NATO’nun Orta Doğu’ya yakın kaotik bölgeyle 1000 mil uzunluğunda bir kara sınırı (Türkiye ile Suriye/Irak arasında) ve 3000 millik bir deniz sınırı var, aşırı tehdit altında 4000 mil anlamına geliyor bu da. Sadece Almanya, bu sene 800.000 mültecinin gelebileceğini tartışırken bu mültecilerin büyük kısmı Akdeniz’i aşarak Bal kanlar ve diğer ülkeler üzerinden ulaşıyor.

Öte yandan, kuzeye çıkıldığında, yeniden dirilen rövanşist Rusya, Arktik’teki askeri birliklerini artırıyor, havadaki devriye uçuşlarına hız veriyor, toprak anlaşmazlıklarını körüklüyor ve NATO’nun donmuş düzlüğünde karmaşık tatbikatlar gerçekleştiriyor. Moskova da, Lomonosov Ridge’te Arktik’in bir diğer 1,2 milyon kilometrelik alanında saldırgan bir şekilde toprak iddialarında bulunuyor. Bu hem buz hem de ateş çemberi. Dolayısıyla, NATO için en iyi strateji ne olmalı?

Öncelikle iyi haber: NATO, daha şimdiden Demir Tahtı’na oturuyor ve gerçek bir güç ve refaha sahip. NATO, tarihin en zengin ittifakı olup, çevresindeki tehdit ve meydan okumalarla başa çıkmaya dönük çok büyük bir kapasitesi var. Dünyanın GSYH’sının neredeyse yüzde 52’si, 28 üye ülkesi arasında temsil edilirken, silah altında 3 milyona yakın kadın ve erkek varken (neredeyse tümü gönüllü), 28.000 askeri uçağı ve 800 tane okyanusta gidebilen ciddi gemisi bulunurken, elinde ham güvenlik araçları büyük miktarda mevcut durumda. Ancak, karşısındaki meydan okumanın düzeyi ve birçok müttefikin ittifak doktrininin gerektirdiği gibi asgari GSYİH’sının yüzde ikisini harcamada bile tereddüt etmesi dikkate alındığında, NATO’nun bu meydan okumalarla başa çıkmada ilave kaynaklar bulması gerekiyor.

NATO’nun Barış için Ortaklık programını yaygınlaştırıp geliştirmesi gerekiyor, daha şimdiden ittifakın çevre bölgelerinden 22 ortağı bulunuyor. Ne yazık ki Game of Thrones’taki sağlam olmayan ittifaklardan bazıları gibi bu da mevcut operasyonel güce çok büyük bir katkı sağlamıyor. NATO yetkililerinin -özellikle Sünni Körfez ülkeleriyle- mevcut ortaklığı ve koalisyon ilişkilerini de güçlendirmesi gerekiyor. Bu Barış için Ortaklık uluslarından bazıları Afganistan’daki seferberliğe, Afrika’nın doğu kıyılarındaki korsanla mücadele operasyonlarına ve Libya operasyonuna katıldılar. Yeni ortakları başarılı bir şekilde devşirmenin anahtarı oldukça basit ve net.

Yeni ortakları başarılı bir şekilde devşirmenin anahtarı oldukça basit ve net: Onları dikkatli seçin. Tek dertleri üniformaları üzerinde NATO ambleminin olması olan orduları saflara katmanın pek bir yararı yok. NATO’nun ittifakla ciddi bir angajmana girecek, gerçek dünyadaki operasyonlara dair sorumluluk yüklenecek, dolayısıyla bölgesel ve küresel güvenliğe gerçek anlamda katkı sağlayabilecek ortaklara ihtiyacı var. Adayların mükemmel olmaları gerekmiyor; ancak yolsuzluk düzeylerinin az olması, asker konuşlandırmak üzere yeterince güçlü bir orduya sahip olmaları ve her şeyden de önemlisi NATO ile angajman kuracak siyasi iradelerinin bulunması gerekiyor.

Anlamlı tatbikatlar ve eğitim operasyonları gerçekleştirin. NATO’nun “askeri turizmin” ötesine geçmesi gerekiyor. Bu noktada gündemdeki en önemli şey, herkesin içki içeceği bir akşam yemeği partisi ve anı olarak hoş bir plaket verilmesi. Dışarıdan gelen her yeni ortağın her yıl en az iki önemli NATO tatbikatında bulunmayı taahhüt etmesi, operasyonlara makul bir beceri düzeyinde katılma yeteneği sergilemesi gerekiyor. Tatbikatlardan birisi “yerel” olmalı ve NATO ile angaje olan yakın bölge içerisinde gerçekleşmeli; diğeriyse hava, deniz veya karadan belli bir konuşlandırma düzeyi sergilemeli.

Onları derhal gerçek dünyada süregiden NATO operasyonlarına dâhil edin. Böylelikle, güçlendirilmiş ortaklık programının en tartışmalı boyutu devreye girecektir. Mevcut operasyonlara İttifak dışından ulusların katılımının kendine has artı ve eksileri var. Ancak, örneğin Afganistan’da ittifakın sahip olduğu deneyimi temel alırsak, ne kadar çok ülkeyi saflarına çekerlerse o kadar iyi. Afganistan’da ittifakın 28 üyesi vardı, ancak buna ilave olarak 20’nin üzerinde ulus da anlamlı askeri katkılarda bulundular. Çabaları özellikle de kişi başına en büyük askeri birlik katkısı yapan ülkeler arasında yer alan Gürcistan’ın çabaları oldukça değerli ve anlamlı oldu. Bu operasyonların çok ileri düzey muharebe akınları olmasına gerek yok; basit gözlemciler, istihbarat analistleri, lojistik yetkilileri ve görece olarak düşük riskli görevlendirmeler eşliğinde düşük düzeyde başlayabilirler.

“Bize nasıl faydalı olur” sorusuna yanıt verin. Her bir ulusa NATO ile güçlendirilmiş ortaklık rolünün uygun görülmesi durumunda, bir dizi önceden belirlenmiş teşvikler olmalı. Birçok durumda, bariz siyasi faydalar olacaktır. Gürcistan gibi NATO üyeliği isteyen ve aynı zamanda Rusya tarafından süregiden kısmi işgal yüzünden silahlı kuvvetlerini güçlendirip profesyonelleştirecek araçları da arzu eden bir ulus akla geliyor. Moldova için de aynı şey geçerli. Birçok kez NATO’nun üst düzey müttefik kumandanı olarak ziyaret ettiğim Ürdün, profesyonel ordu ve eğitim istiyor; Avrupa ile daha güçlü bir ilişki kurmaktan yana; aynı zamanda bölgede İran’ın maceraperestliği ve terörizme karşı da korunmak istiyor.

NATO, “Savunma Kapasitesi İnşası” girişimi olarak adlandırdığı şeye bir nebze başladı. Bu girişimin başına duayen Amerikalı diplomat ve NATO’nun genel sekreter yardımcısı Alexander Vershbow’u geçirmek, mükemmel bir ilk adım oldu. Moskova, Seoul ve NATO’nun ABD eski büyükelçisi de olan Vershbow, oldukça deneyimli biridir; fay hatlarının nerede uzandığını bilir ve yabancı başkentleri desteklemede ağırbaşlı davranır.

Dördüncü bir potansiyel oyuncu olarak Libya ise şu anda çok daha problemli bir durumda ve bunun gerisinde de oldukça karmaşık bir iç yönetişim yapısının olduğu bir toprakta doğru hükümet ortaklarını bulmadaki zorluk ve yaşanan kaotik ortam etkili.

Bununla birlikte, IŞİD’in faaliyetlerinin buraya yakın olması ve El Kaide’nin süregiden kıpraşmaları sebebiyle, Libya NATO’nun faaliyet göstermesi için oldukça mantıklı bir yer. Eğer Libya istikrara kavuşursa, belki de BM’nin aracı olduğu bir anlaşmanın ardından bu durumda NATO Libya’nın silahlı güçlerini eğitebilir; istihbarat paylaşabilir ve ülke çapında cihatçı unsurlara karşı Libyalı güçlere katılabilir. Mısır da muhtemelen bu tür bir operasyonda istekli bir ortak olacaktır.

Gerçek dünya senaryosunda ortaklık kapasitesi inşa etmenin bir diğer bariz alanı ise Irak’tır. Daha şimdiden burada birçok NATO ülkesi eğitim misyonu gerçekleştiriyor: ABD, Britanya, İspanya, İtalya, Hollanda, Belçika, Danimarka, Fransa ve diğerlerinin burada 4000’in üzerinde birliği var. Öte yandan, ortaklık faaliyetlerini genişletmek için burası ideal bir ortam teşkil edebilir. Diğer uluslar da -kimileri Arap dünyasından olmak üzere- katılmaya istekliler. Bu durum kolaylıkla NATO’nun yeni bir Eğitim Misyonu’na dönüşebilir NATO misyonu 201 1 ’de ABD güçleriyle birlikte buradan ayrılana dek Irak’taki koalisyon çabalarının parçası olan misyon gibi. Game of Thrones’ta olduğu gibi burada alınacak kilit ders; kavgacı bir kıtanın tam orta yerinde hiçbir kraliyet evinin güvenli olamayacağıdır, ne kadar zengin ve güçlü olduğunun hiçbir önemi yok. Güvenlik ve asayiş, periferi bölgesinde doğru ortaklıkları bulmaktan geçiyor. Ejderhaların annesi Kraliçe Daenerys Targaryen, uçarak NATO’nun yardımına gelecek mi? Muhtemelen hayır. Ancak, Game of Thrones’taki büyük evlere yol açan temel fikir 'doğru müttefik ve ortakları bul', NATO açısından da doğru stratejidir. 

Kaynak: Foreignpolicy

Bu yazı toplam 3580 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
James G. Stavridis Arşivi