'Özgür irade' sanrıları ve sisteme kulluk
Son iki yüzyılda, bilhassa medya ve iletişim, dolayısıyla propaganda ve reklam vasıtaları ciddi bir gelişme kaydetti.
Özellikle 20'nci yüzyılın sonrasında internetin kullanıma girmesiyle, düşünceler, tavırlar ve tutumlar, geleneksel ve organik yayılım alanlarının ötesinde bir gelişim gösterme imkanı buldu. Bu fırsattan sistem dışı-sistem karşıtı hareketler de istifade etmiş olsalar da bundan asıl en çok faydalananlar sistemin çarklarına dahil olanlardı.
Küresel dünya sistemi, devletler, çok uluslu şirketler ve belirli kâr odakları, bu vasıtaları en iyi şekilde değerlendirdi. Öyle ki geçmişte, devlet ve sistemlerin etki alanı dışarısına çıkmak, hassaten şehirlerden uzaklaşmakla, sistemin endoktrinasyon çabalarından kurtulmak mümkündü. Ancak bu vasıtaların ortaya çıkışı, kitlelerin çok daha kolay bir şekilde belirli bir tavır, tutum ve kanaate yönlendirilebilmesine yol açtı.
Bu sonuç en çok iki odak tarafından kullanılacaktı:
- Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ardından nihai halini alan küresel sistem
- Çok uluslu şirketler ve tüketim çılgınlığına dayalı ekonomik düzen
Maalesef insan toplulukları, bu eksende sadece tüketim yapmaya ve sistemin devamını sağlamaya yarayan değersiz, önemsiz kitleler haline getirildi.
Sisteme kulluk
Halihazırda insanların, sistem sahipleri ve çok uluslu şirketler nezdinde tek kıymeti budur.
Elbette mevzubahis sistem, insanları zor kullanarak değil, rıza yoluyla kendi hegemonyası için bir enstrüman haline getirdi. Zira zor kullanarak kurulan egemenlikler kırılganken, rıza ile kurulan egemenlikler sağlam ve uzun ömürlü olma potansiyeline sahiptir.
Böylece mevcut sistem, müthiş medya ve propaganda vasıtaları sayesinde, insanları tamamen kendisine entegre kitleler kılmıştır. Mevcut sistemin eğitim, medya, reklam ve diğer endoktrinasyon faaliyetlerinin bir eseri haline gelen nesiller, elbette sistemin "mükemmelliği" dışında bir fikre sahip değildir. Kendilerini geliştirenler ve mevcut sistemin ideolojik baskısından uzakta tutabilen azınlıklar haricinde insanlar bu düşüncelere sürüklenmiştir. Zira sistem, kendisine kulluğu istemektedir.
Özgür irade sanrıları
Sistemin bir ürünü olan insanlara sorsanız, hepsi kendi kararlarını tamamen kendilerinin verdiğini, özgür iradeye sahip olduklarını söyleyecektir. Spinoza şöyle söyler: Havaya atılan bir taş eğer düşünebilseydi, kendi isteğiyle yere düştüğünü zannederdi.
Spinoza'nın bu sözü söyleme maksadından bağımsız olarak, bugün iradesini özgür sanan insanların durumunu havaya fırlatılan bir taşa benzetmek gerçekten tutarlı olur.
Dünyanın herhangi bir yerinde, 21'inci yüzyılda, kitle iletişim vasıtalarının tam merkezinde yaşayan, yirmili yaşlarda, sıradan bir insan hayal edin. Bu insan:
- Takriben 16 senesi, mevcut sistemin öğretilerinin ve düşünce sistemlerinin telkin edildiği eğitim kurumlarında geçmiştir
- 24 saatlik bir günde, uyanık kaldığı saatlerde, kesintisiz bir şekilde internet, televizyon, billboard'lar ve diğer araçlar, kendisine bir şeyler tüketmeyi telkin etmektedir
- Bu reklamlar/telkinler, kişiyi doğrudan tüketime sevk etmek için en temel nefsani güdüleri hedeflemektedir: Beslenme, korunma, barınma ve üreme
- Küresel ve ulusal medya vasıtaları, bu kişiye sistemce "makul" sayılan şekilde düşünmesi için ideolojik açıdan belirli bir yöne sevk etmektedir
- Aynı şekilde bu kişi okuduğu kitaplar, izlediği film ve diziler, dinlediği şarkılar gibi kültürel unsurlar üzerinden de belirli bir düşünme sistemine sevk edilmektedir
Hal böyleyken, neredeyse tüm hayatı mevcut sistemin ideolojik ve dünyevi telkinleri içerisinde geçmiş, ve bu akıntıya karşı tek bir kulaç atmayı aklına dahi getirmemiş bir insanın "özgür irade"den söz etmesi komik olur. Maalesef bu insan sistemin öğretileri çerçevesinde yaşamakta, özgür olduğunu sanmakta ve sisteme kul olduğunun farkına varmadığı için, zincirlerini kırmak için hiçbir şey yapmamaktadır.
Zincirleri kırmak için evvela onları fark etmek gerekir.
Allah'ın İslam dinini, "insanları kula kulluktan Allah'a kulluğa yükseltmek" için göndermesindeki hikmetlerden biri de budur. İnsanın yaratılmışlara, Allah'ın buyruğu hilafına olan sistemlere kulluğu bir şirk düzenidir. Bugün insanlar, kulu kula kul eden bir düzenin içerisinde harcanıp gitmektedir.
Allah fark etmeyi nasip etsin.
Bu yazıda yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.