Eugene Kontorovich

Eugene Kontorovich

Rusya Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyor. ABD neden yapamasın?

Rusya Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyor. ABD neden yapamasın?

14 Mayıs 2017 | Wall Street Journal Gazetesi

Başkan Trump’ın, önümüzdeki hafta İsrail'i ziyaretinde Kudüs politikasıyla ilgili bazı açıklamalarda bulunması bekleniyor. Gezi, Altı Gün Savaşı sonrasında kentin yeniden birleşmesinin 50. Yıldönümü ile çakışacak. Ziyaretten yalnızca birkaç gün sonra, Başkan, kongre kararından vazgeçmek veya ABD Büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşınması arasında karar vermek zorunda kalacak ki geçen yıl seçimler öncesinde Büyükelçiliği taşıyacağı sözünü vermişti.

Kudüs, uluslararası toplum tarafından statüsünün reddedildiği tek başkenttir. Bunu değiştirmek için, 1995 yılında Kongre, ABD Büyükelçiliğini "Birleşik" Kudüs'e taşımayı öngören “Kudüs Büyükelçiliği Yasasını” onaylamıştı. Yasanın yürürlüğü, "ulusal güvenlik" nedeni ile altı ayda bir cumhurbaşkanı kararları ile ertelene geldi. Son olarak Başkan Obama'nın imzaladığı ertelemenin süresi önümüzdeki 1 Haziran’da sona erecek.

Kudüs'ün İsrail’e ait olmadığı safsatasını devam ettirmek hiçbir sebep yok. Öte yandan başkan Trump için seçim vaadini yerine getirmek için onlarca neden var. Büyükelçiliğini taşımaya karşı ana argüman; böylesi bir hareketin Amerikan hedeflerine karşı terör eylemlerine sebep olacağı ve ABD'nin diplomasisini zayıflatacağı yönündedir. Fakat, 1995'ten bu yana bölgede yaşanmış olan muazzam değişim bu uyarıların temeli kaymıştır.

Filistin meselesi bir zamanlar Arap siyasetinin öncelikleri arasında yer alırken, bugün İsrail'in komşuları nükleer bir İran ve radikal İslamcı gruplarla meşguldür. Sünni Arap devletleri için, İran'a karşı Trump yönetiminin belirlediği daha sert duruş, Kudüs'ten daha da önemli bir hal almıştır. Elçiliği taşıma kararı El Kaide gibi grupların saldırıları için bir bahane oluşturabilir. Ancak bu gruplar zaten ABD'ye karşı tamamen motive olmuş durumdalar.

Bir başka tavsiye de, Amerika’nın yanında başka bir ülke olmadan Kudüs'ü "tek taraflı olarak" kabul etmesinin, onu tüm dünyayı karşısına alır bir konuma düşüreceği iddiasıdır. Yaşanan olağanüstü bir gelişme, bu görüşü de boşa çıkardı. Zira geçen ay (Nisan 2017) Rusya, ansızın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak gördüğünü açıkladı.

Sonra ne olduğunu unutmayın: İslam dünyasında öfke patlaması olmadı. Rusya'nın Ortadoğu'daki diplomatik rolüne son verilmedi. Rus hedeflerine karşı terör saldırısı olmadı. Moskova'nın Kudüs politikasındaki bu çarpıcı dönüşüm, dış politika kuruluşları tarafından da büyük oranda göz ardı edildi.

Elbette Rusya, bu hareketini "Batı Kudüs" ile sınırlı tuttu. Buna rağmen, bu durum tartışma parametrelerini değiştirdi. Batı Kudüs'ü İsrail olarak tanımak, günümüzde, sağlam bir şekilde “Filistin yanlısı tutum” olarak görülmekte. Orta Doğu diplomasisinde ABD'nin rolünü korumak ve tarihi bir şeyler yapmak için Başkan Trump daha da ileri gitmeli.  ABD, Vladimir Putin'den daha az İsrail yanlısı bir konuma düşmek ister mi?

ABD elçiliklerine yapılan somut saldırılara Amerika’nın cevabı her zaman net ve sert bir mesaj iletmek olmuştur. Washington, Kenya ve Tanzanya'daki ABD elçiliklerine 1998'de El Kaide’nin gerçekleştirdiği bombalamalardan sonra bu merkezlerdeki faaliyetlerini durdurmadı. Bunun yerine yoğun şekilde güçlendirilmiş yeni tesislerin inşaasına ve faillerin yakalanması amacı ile yürütülen operasyonlara yatırım yaptı.

Elçiliği Kudüs'e taşımak İsrail ve Filistin arasındaki barış olasılığını da artıracaktır. Bu tür müzakerelerin başarıya ulaşmasını engelleyen sakat yaklaşımları sona erdirecektir: Filistinlilerin önlerine gelen her teklife "hayır" deyişi üzerine uluslararası toplum Filistin leyhine daha iyi bir anlaşma önermektedir. Hiçbir çözüme ulaşılmamış olmasının onlar açısında herhangi bir önemi yok. Mesela geçen hafta Filistin Otoritesi Başkanı Mahmud Abbas, 2008 yılında İsrail Başbakanı Ehud Olmert tarafından yapılan cömert teklifle "yeni müzakerelerin" başlaması konusunda ısrar etti. Elçiliğin yerinin değişmesi, her teklifi reddetmenin bir bedeli olduğunu Filistin Makamlarına gösterecektir.

Eğer Bay Trump tüm bunlara rağmen bir erteleme emri daha imzalarsa; barış sürecinde itibarını korumak için iki şey yapabilir. Birincisi, bütün Kudüs’ü resmen İsrail'in başkenti olarak tanımak ve resmi belgelerle de bu durumu yansıtmak veya ikinci seçenek olarak da, Filistinlilerin altı ay içinde barış konusunda ciddi adım atmalarını sağlamak. Aksi takdirde imzalayacağı ilk “erteleme emri” aynı zamanda sonuncusu olur. Bay başkan, Filistinlilerin müzakerelere olan bağlılıklarını göstermeleri için somut kriterler belirlemelidir. Bu kriterlere, İsrail'e karşı uluslararası organizasyonlarda yürütülen kampanyaları sona erdirmek ve teröristlere ile yakınlarına yapılan ödemeleri durdurmak da dâhildir.

Artık Bay Trump'un gücünü göstermesinin zamanı geldi. Bir başkentin tanımasına teröristlerin nasıl tepki vereceğine endeksli bir yaklaşım Amerikan politikası olamaz - özellikle de söz konusu teröristlerin böyle bir şey yapmasının beklenmediği bir dönemde.

Tercüme: Mepa News

Bu yazı toplam 4236 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Eugene Kontorovich Arşivi