Seçimlerin ardından
Seçimlerin ardından kısır politik tartışmaların ötesinde, medyaya ve siyasete dair bazı çıkarımları net şekilde yapmak gerekiyor.
14 Mayıs öncesinde malum medya koro halinde, seçimin açık ara farkla muhalefet lehine sonuçlanacağını iddia ediyordu. Ancak milyonlarca liralık bütçeye sahip medya kurumları, YouTube yayıncıları, araştırma kuruluşları, yurt dışından fonlanan ve 280 karakterle sınırlı sanal bir mevcudiyetleri olan gazeteciler net bir FİYASKO yaşadılar. Buna rağmen hiçbir utanma, sıkılma emaresi göstermeden yalan söylemeye devam ediyorlar.
Anlayabilenler için seçimin en bariz sonucu, 80 milyona bir yalanı ısrarla satmaya, onları kandırmaya, aldatmaya çalışan malum medyanın raf ömrünün dolduğunu göstermesi oldu.
Bu mesajın ulaştığı herkese, bilhassa genç kardeşlerime şahsi tavsiyem, kime güvenecekleri hususunda azami dikkat göstermeleri. Seçimlere dair çeşitli yalanları sizlere dayatmaya çalışan politik yelpazenin farklı uçlarındaki malum medya, aynı zamanda küresel siyasete ve dünyada neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair sahip olduğunuz tüm ön kabullerin de mimarı.
Bu açıdan kimlere güveneceğimiz ve düşüncelerimizi nasıl inşa edeceğimiz konusunda çok daha ihtiyatlı olmamız gerektiği açık.
Bir ikinci husus ise siyaset yapıcılara güvenme meselesi. Tek amacı halkın oylarıyla meşruiyet devşirerek kendi ajandalarını tatbik etmek olan politika çevrelerine güvenmek, bir insanın istikbal ve hayallerini siyaset yapıcılara bağlaması belki de hayatı boyunca yapabileceği en büyük yanlışlardan biri olabilir. Seçim süreci ve çıkan sonuçlar bunu da net bir şekilde göstermiş oldu.
Seçimlerin ardından her kim iktidara gelirse gelsin, bizleri ilgilendiren büyük sorunların, krizlerin ve diğer birçok şeyin politik çevrelerin yapıp yapmayacaklarıyla çözüme kavuşturulabileceğini zannetmek büyük bir yanlış olur. Zira çözümün yalnızca politika üreticilerin elinde olduğu düşüncesi, halk kitlelerini politik çevrelerin siyasi hesaplarına malzeme olmaya mahkum edecek, seçmenleri yalnızca seçim dönemlerinde duyguları istismar edilmek suretiyle yönlendirilen edilgen kitleler haline getirecektir.
Son olarak vurgulamak istediğim husus, Türkiye'de halen ülkeye yön veren dinamikleri algılamama ve toplumu sosyal medyadan ibaret sanma hatası. Topluma yönelik herhangi bir çalışma yürüten herkesin, sosyal medyada yazılıp çizilenlerin ötesine geçerek Türkiye toplumunu gerçekten tanıması ve anlaması gerekiyor.
Türkiye'nin çok büyük bir bölümünün sosyal medya kullanmadığı veya kısıtlı bir şekilde kullandığı, medyacılara ve ünlü isimlere kıymet vermediği, tercihlerine yön veren net sınırlar olduğu fark edilmesi gereken bir gerçek. İster siyasi ister fikri isterse dini açıdan olsun, "değişim" denilen olgu sosyal medyada yazılıp çizilen kadar basit bir mesele değil.
Tam tersine toplumsal değişim binlerce farklı değişkenin etkilediği dinamiklere sahiptir. Değişim süreçleri çok ağır işler ve hiç tahmin edilmeyen neticeler doğurabilir. Aksi yöndeki tüm yorum ve analizlere karşın Türkiye toplumunun sağ siyasi tercihlerde bulunması bunun bir göstergesidir.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.