Yemen'deki cihat yanlıları arasındaki soğuk savaş neden sona erdi?
2015 Nisan ayında, Ebubekir el Bağdadi tarafından resmi olarak sözde hilafet ilan edilmesinin üzerinden beş ay sonra, IŞİD’in Yemen kolu, 15 savaşçının Yemen çöllerinde koşup, eğitim yaptığı ve kameralara konuştuğu bir video yayınladı.
IŞİD’in karakteristik söylemini kullanan savaşçılardan birisi kameraya şunları söyledi:
“Rafızi Husilere olan mesajımıza gelirsek onlara, Şeyhimiz Ebu Muhammed el Adnani el Şami’nin 'Allah onu korusun' Iraklı Rafızilere dediğini diyoruz; "Allah’a yemin olsun ki, patlayıcı kemerler ve bombalarla uzuvlarınızı koparacağız, patlayıcılarla derilerinizi kızartacağız. Susturuculu silahlarla nefesinizi keseceğiz. Ve emin olun sizi biçeceğiz.”
Savaşçılar videoda sadece Yemen’in Şii topluluğu Husileri düşman olarak gösterdi ancak ülkede faaliyet gösteren Arap Yarımadası El Kaide’sine de üstü kapalı bir tehdit vardı.
2013 Nisan ayından itibaren IŞİD’in hızlı bir şekilde Irak ve Suriye’de genişlemesinin ardından Sünni cihat sonu görülmeyen bir iç çatışma sürecine girdi. Bunun en büyük sebebi ise IŞİD’in diğer cihat gruplarına karşı tutunduğu ve 2014 Ocak ayındaki “cihadi iç savaşı” tetikleyen saldırgan tavır oldu. Bu durum El Kaide’nin ertesi ay eski adıyla “Irak İslam Devleti’ni” bünyesinden ihraç etmesi ve Haziran ayında da IŞİD’in halifelik ilan etmesiyle sonuçlandı.
Yemen ise biraz daha ilginç bir sahne oldu. 2014 Kasım ayından bu yana ülkedeki yerel El Kaide ve IŞİD unsurları kontrollü gerginlikler eşliğinde birlikte var oldu. İki taraf arasındaki ilişki sadece sözlü sataşmalar halini aldı. Hemen hemen diğer bütün cephelerde ise El Kaide ve IŞİD çetin bir savaşa dahil oldu. Yemen’deki pasif durumun değişmesi ise bu yılın Temmuz ayına kadar sürdü. Çatışmaların başladığı tarihten itibaren iki taraftan bugüne kadar yaklaşık 100 cihat yanlısı öldü.
Rekabete rağmen beraber var olmak
2014 Kasım ayında Bağdadi IŞİD’in Şam diyarı dışındaki ilk genişleme dalgası çerçevesinde Yemen’deki bir grup cihat yanlısından biat aldı ve böylece IŞİD’in Yemen vilayeti kurulmuş oldu. Bu tarihte Yemen El Kaidesi dünyadaki en tehlikeli gruplardan birisi olarak tanımlanmaktaydı.
IŞİD ile El Kaide arasındaki ilişki bu süreçten sonraki dört yıl boyunca rekabet eden ancak beraber var olmaya devam eden bir seyir izledi. İki grup kesinlikle birbirinin rakibiydi ancak ana düşmanın Husiler ile Yemen hükümetinin kalıntıları ve onu destekleyen uluslararası güçler olduğu konusunda mutabık görünüyorlardı. “Harici düşmanın” öncelik arz etmesi tarihte birçok örneği bulunan bir vaka türüdür ancak Yemen’deki durum ile Suriye’deki ve şimdilerde ise Afganistan’daki çatışma bölgelerinde durum arasında farklılıklar vardı.
Harici düşmanlara öncelik verilmesi tabi ki de iki grubun birbiri ile rekabet etmeyeceği anlamına gelmiyordu. En başlarda, IŞİD yöntem olarak Yemen El Kaide’sinin bağlılık yemini ettiği mercilerden koparılması veya en azından saflarından savaşçı devşirilmesi üzerine yoğunlaştı. Her ne olursa olsun karşılarına aldıkları grup, El Kaide ağının en nadide parçasıydı ve ileride IŞİD’in doğuşuna neden olacak El Kaide’nin eski Irak kolu Yemenli militanların yaptıklarına hayran insanlardı.
IŞİD’in planladığı büyük ayrılma süreçleri asla yaşanmadı zira Yemen kolu El Kaide’nin Afganistan ve Pakistan’daki merkez liderliğine sonuna kadar sadıktı. Bazı Yemenli El Kaide militanları IŞİD saflarına geçtiyse de bu durum IŞİD’in görmek istediği neticelerin çok uzağında kaldı.
İki grup da hem yerel hem de genel olarak birbirlerine karşı sözlü şekilde saldırdı. IŞİD’in Yemen’de bir oluşuma gittiğini ilan etmesinin hemen ardından Yemen El Kaide’sinin önemli şeri yetkililerinden Haris bin Gazi el Nazari bir açıklama yayınlayarak IŞİD’in hilafet kurmak için gerekli şeri koşulları yerine getirmediğini ve hali hazırdaki cihadi gruplara karşı çıkılmasının caiz olmadığını söyleyerek IŞİD’i çok ağır bir dille eleştirdi.
IŞİD de Dabık dergisi (6. ve 12. sayılar) gibi resmi medya organları üzerinden El Kaide’ye saldırarak grubu halifeye biat etmemeleri ve IŞİD’in yöntemlerini tasvip etmemeleri nedeniyle hedef aldı.
IŞİD 'Sana Vilayeti' tarafından 2015 Nisan ayında servis edilen “Yemen Diyarındaki Hilafet Askerleri” isimli videoda IŞİD kendisini Husilerin en büyük düşmanı ve ülkedeki Sünnilerin muhafızı olarak lanse ederek, El Kaide’ye açık bir şekilde meydan okudu.
Yemen El Kaidesi ise bir mektup yayınlayarak karşı hamlede bulundu. Mektupta IŞİD’in Husilere karşı verdiği mücadeleyi fevkalade abarttığını, aslında grubun çok az savaştığı, cihat davasının ön cephelerine katılmaktan geri durduğu ve tembel olduğu anlatıldı.
Her iki grup da sürekli olarak birbirlerini yeterince savaşmamakla itham etti. Yemen El Kaide yapılanması 2015 yılında IŞİD’in ayrım yapmaksızın özellikle de halkın yoğun olduğu yerlerde ve camilerde yaptığı saldırılardan beri olduğunu ilan etti. Bu ilan El Kaide’nin resmi Telegram kanalından Mart ayında yapılan resmi bir açıklama ile duyuruldu.
Daha sonraki dönemde aynı yıl içinde Yemen El Kaide’sinin üst düzey liderlerinden olan Halid Said el Batarfi, IŞİD ile alakalı iki tane daha resmi açıklama yaptı. İlk açıklamada hedef ayrımı yapılmaksızın gerçekleştirilen saldırılara yapılan eleştiriler yinelenirken, Yemen ve Mağrib El Kaide’si tarafından ortak olarak gerçekleştirilen ikinci açıklamada ise IŞİD sözcüsü Ebu Muhammed el Adnani’nin bu gruplara yanaşma çabaları reddedilerek IŞİD’in Yemen El Kaide’si liderliğinden son biat alma çabası da yok edildi. El Kaide ayrıca birçok defa IŞİD’in meşhur olmasını sağlayan Suriye, Afganistan ve Libya’daki rehine infazı videolarının yayınlanmasına da karşı olduğunu ifade etti.
IŞİD ise El Kaide’nin metodolojisini eleştirerek grubu kontrol ettiği topraklarda şeriat uygulamamakla itham etti.
Soğuk savaştan sıcak savaşa
Temmuz ayının ilk günlerinde El Kaide’ye yakın bir kanal üzerinden Telegram’da IŞİD’in 13 El Kaide savaşçısını öldürdüğü, bu saldırıya El Kaide’nin 25 IŞİD üyesini öldürerek mukabele ettiği duyuruldu. Üç gün sonra ise El Kaide, Kayfa’daki IŞİD mevzilerine yeni bir saldırı düzenledi.
Bu şiddet dalgasından bir hafta kadar önce iki grup arasındaki gerilim son derece yükselmişti. IŞİD’den ayrılan bir militanın verdiği ifadelerin El Kaide’nin medya kanalı El Bedir Medya üzerinden servis edilmesi ve bu militanın konuşmasında eski silah arkadaşlarının yanlışlarını, aşrıcı eğilimlerini ve tekfir konusundaki ağır tutumlarını eleştirmesi bardağı taşıran son damla oldu.
Bu noktadan sonra meydana gelen ilk askeri kapışmalar kısa süre içinde 15 Temmuz tarihinde IŞİD’in, gruba ait bir kontrol noktasında çıkan tartışmanın ardından tutukladığı 13 El Kaide üyesini “Amak Haber Ajansı” üzerinden servis ettiği bir videoda göstermesi nedeniyle aleni hale geldi. Bu ve bir mağarada çekildiği belli olan ikinci videoda esir düşen El Kaide üyeleri kontrol noktasındaki olayı başlatan tarafın kendileri olduğunu “itiraf ederken” görüldü.
Hatta ikinci videoda esir düşen militanlardan bir tanesinin liderlerinin IŞİD’e saldırmaları için kendilerine geçen sene yetki verildiğini söylüyordu ki bu ilk bakışta kıvılcımı çakan tarafın El Kaide olduğuna işaret etmekteydi. Ancak bu ifadeler esaret altında dile getirildiği için ne derece doğru oldukları tartışılır.
Beş gün sonra ise IŞİD, El Kaide’den ayrıldığı iddia edilen Ebu Müslim el Haşimi isimli militanın eski grubunu Yemen ordusu ile işbirliği yapmakla suçladığı bir başka video daha servis etti.
Beklenen bir şekilde El Kaide’nin yaşanan hadiselerle alakalı açıklamaları esir alınan üyelerinin söylediklerinden çok farklı oldu. Yapılan açıklamada bugüne kadar iki grubun da birbirlerinin kontrol noktalarından güvenli bir şekilde geçmesine izin verilmesi hususunda mutabık kaldığı (diğer yerlerdeki çatışmalar göz önüne alındığında bu ilginç bir anlaşmadır), söz konusu olayda da IŞİD’in bu anlaşmayı ihlal ederek üyelerini tutukladığı özellikle belirtildi.
Açıklamada ayrıca tutuklanan savaşçıların serbest bırakılması için müzakere edilmesi adına yapılan girişimlerin IŞİD tarafından her seferinde reddedildiği iddia edildi. 8 Ağustos tarihinde Telegram’da yayınlanan bir videoda kendilerine yapılan saldırıya karşılık ve koz elde etmek amacıyla 4 IŞİD üyesinin rehin alındığının duyurulması ise mesele daha da büyüdü.
IŞİD videolarında olduğu gibi El Kaide yapımlarında da esir aldıkları savaşçıların gruplarının “gerçek” yüzünü anlattığı kısımlar vardı. Söz konusu videolarda IŞİD savaşçıları liderlerinin El Kaide’yi tekfir ettiğini, yerel Yemen aşiretlerini önemsemediğini ve El Kaide ile olan savaşın kendileri için öncelikli olduğunu söyledi. El Kaide daha sonra Ağustos ayında “Ey Bağdadi Güruhu, Aranızda Bir Tane Aklı Başında Adam Yok Mu?” başlıklı bir makale daha yayımladı. Bu makalede Yemen IŞİD’inin davranışlarının IŞİD’in Suriye ve Irak gibi diğer cephelerdeki cepheleriyle aynı olduğu, cihaddan uzaklaştığı ve Müslümanlara kılıç çektiği vurgulandı.
El Kaide ve IŞİD’in Yemen'de şimdi savaşmaya başlamasının nedeni nedir?
İki grup, Suriye, Somali ve dolaylı olarak Afganistan’da uzun süredir küresel çapta güç kazanmak için çatışıyor olmasına rağmen Yemen’de barış içinde birlikte var olmayı başarmış hatta güvenliklerini güçlendirmek için yerel anlaşmalar dahi yapmışlardı.
En ilginç olan nokta ise, Yemen’deki savaşın, IŞİD ile El Kaide arasındaki çatışmaların artık yavaşladığı ve hatta bazı yerlerde durduğu bir zamanda cereyan etmesidir.
Kıvılcımın, gruplardan birinin Kayfa’daki kontrol noktasında yaptığı basit bir hata neticesinde tansiyonun yükselmesi mi yoksa gruplardan birisinin stratejik değişikliğe gitmesi mi olduğunu tahmin etmek oldukça zor.
Yerel olarak baktığımızda, El Kaide görece daha başarılıdır. Sayıları bugüne kadar hiç böylesine fazla olmamıştı (6.000-7.000). ABD'nin silahlı insansız hava aracı (SİHA) sadırılarında tecrübeli üyelerini kaybetmelerine rağmen örgüt saldırılarına devam etmektedir.
IŞİD ise, Yemen’de tutunmak isteyen herkes için çok önemli olan, Yemen toplumuyla bütünleşme, toprak hakimiyeti, yerel aşiretlerle iyi ilişkiler kurma husularında El Kaide kadar başarılı olamadı.
2016 Ekim ayından itibaren de geriye çekilmeye başlayan IŞİD’in Yemen’de aktif olduğu tek yer Kayfa olarak kaldı. Yaptığı saldırıların sayısı azaldı. BM raporlarına göre, ara sıra bazı saldırıları üstlense de IŞİD’in bölgede sadece 250 ila 500 arasında savaşçısı olduğu tahmin edilmektedir.
Bütün bunlara ilaveten, IŞİD küresel çapta da hem gücünü hem de popülaritesini kaybetmeye başladığı için Şam diyarı dışındaki vilayetlerinde tutunması hayati derecede zayıfladı.
Bu dinamikler göze alındığında, El Kaide’nin daha sert bir tavır takınarak yerel rakibini Yemen’deki son kalesinden de çıkartmak için harekete geçeceğini söylemek mantıklıdır.
İç çatışma devam edecek mi?
İki grubun yarı resmi Telegram kanallarındaki iç çatışma Eylül ve Ekim aylarında da devam etti. Hatta mesele Eylül ayında (cihat yanlıları için dahi) tehlikeli sular olan sivillerin öldürülmesine kadar uzandı.
IŞİD Kayfa’da genç bir kızı öldürmekle El Kaide tarafından suçlandı. Bu suçlamalara karşılık veren bir IŞİD sempatizanı ise kızın ölümüne sivil alanlarda mevzilenen El Kaide savaşçılarına doğru atılan serseri bir kurşunun neden olduğunu, bu yüzden de asıl sorumlunun El Kaide olduğunu söyledi.
IŞİD’in hem resmi hem de gayriresmi medya kanalları da El Kaide kayıplarını haber yapmaya devam etti. Örnek olarak, el-Naba dergisinde (47.sayı) El Humeyde’deki çatışmalar sonucunda El Kaide’nin tecrübeli yöneticilerinden Ali el-Hureyri ve komutanlarından Sadık ve Ali el-Hriri’nin öldürüldüğü söylenildi.
Eylül ayının sonlarına doğru IŞİD bağlantılı Moata medya kuruluşu tarafından yayımlanan infografikte Temmuz ve Eylül aylarında Yemen’de toplam 47 El Kaide savaşçısının öldürüldüğü belirtildi.
İç çatışmalar Temmuz ayının ilk aylarında başlamasına ve gayriresmi medyada da haberleri çıkmasına rağmen, IŞİD resmi olarak El Kaide’ye saldırdığını ilk defa 7 Ekim tarihinde ilan etti.
Yapılan açıklamada, çatışmanın dört saat sürdüğü, keskin nişancılar ve el yapımı patlayıcılar kullanıldığı belirtildi. 21 Ekim tarihinde IŞİD tarafından yapılan açıklamada yeni bir saldırı gerçekleştirdikleri bu sefer çatışmanın sadece yarım saat sürdüğü ve saldırıda gruba bağlı milislerin hazır bulunduğu ifadelerine yer verildi.
Bu açıklamada, saldırının tek kurbanının bir araç olduğu söylenildi ancak iki gün sonra çıkan haberlere göre bir El Kaide savaşçısı IŞİD keskin nişancısı tarafından öldürüldü. En son çatışma haberi ise 5 Kasım tarihinde geldi. IŞİD yaptığı açıklamada El Kaide’ye ait bir aracı daha yok ettiğini söyledi.
İki grup arasındaki stratejik davranış tarzının barışçıl şekilde birlikte var olmaktan iç çatışmaya dönüşmesi, iç savaşlardaki ve gerilla hareketlerindeki gruplar arası ilişkilerde yerel dinamiklerin oynadığı rolün öneminin anlaşılması açısından aydınlatıcı bir örnektir.
Suriye’deki kollarının aksine Yemen’deki kolların her ikisi de ilk aşamada, bir yandan medya üzerinden birbirlerine meydan okurken diğer yandan da anlaşmalar yaparak askeri çatışmaların önüne geçilmesini daha faydalı gördü. Somali ve Horasan bölgelerinde de, yerel dinamikler neticesinde iç çatışma başladığına şahit olduk. Kuruluşundan bu yana IŞİD’in Yemen kolu yeterince büyük topraklar kontrol etmeyi, yerel toplumlarla bütünleşmeyi devam eden savaş ve mezhep kaynaklı ayrımlara rağmen başaramadı. Bu nedenle “çaresizlik” ve “ölmemek için savaşmak” kavramları IŞİD’in şu anki mantığının ve El Kaide’yi “diğer mücahidlerle” savaş başlatmakla itham etmesinin nedenlerinin anlaşılması için elzemdir.
El Kaide ise, IŞİD’in var olmasını “ayağındaki diken” olarak kabul etti ve meselenin savaşacak kadar ciddi olmadığını düşündü. Ancak, IŞİD’in zor duruma düşmesi ve El Kaide’nin Yemen’e yerleşme hususunda en iyi döneminin yaşıyor olması “dahili düşmanın” hedef alınması için zamanın geldiğini göstermektedir.
Ancak El Kaide lider Eymen ez-Zevahiri cihat yanlıların kendi aralarında savaşmalarının caiz olmadığını defalarca tekrar etti. Buna paralel şekilde Yemen El Kaidesi de, IŞİD’e tam zıt bir şekilde yaşananlar hakkında görece daha sessiz bir tutum sergilemeye devam etmektedir.
Ancak emin olabilirsiniz ki, El Kaide, IŞİD’in Yemen sahası içinde yok olmasından ve kir kez daha Yemen’in milis İslamcı arenasının tek sahibi olmaktan son derece mutlu olurdu.
Mepa News tarafından tercüme edilen ve orjinal ifadelere sadık kalınan bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve kurumumuzun editöryel politikasını yansıtmayabilir.