Yıkılan tarihi caminin yerine Hindu tapınağı inşası Hindistan için bir dönüm noktası
22 Ocak geride kaldı. Hindistan için büyük bir gündü. Başbakan Narendra Modi, bunun "sadece takvimdeki bir tarih değil yeni bir çağın şafağı" olduğunu söyledi. "Tanrısal olandan ulusa, Ram'dan tüm ulusa doğru bilincin genişlemesinin" başlangıcı olduğunu belirtti. O gün Hindistan'ın "gelecek 1000 yılının temelinin atıldığını" iddia etti.
Modi'nin Hindistan'da "Ram Rajya"nın (tanrısal yönetim) gelişini memnuniyetle karşılayan sözleri, ülkenin anayasasında yer alan laik ilkelerle açıkça çelişiyordu. Yine de bu sözler ulusal medyanın çoğu tarafından onaylandı ve heyecanla tekrarlandı.
Başbakanın izinden giden saygın ulusal gazetelerden biri 22 Ocak'ın "ulusun kolektif bilincinin uyanışını" müjdelediğini söylerken, bir diğeri bunun Hindistan için "kendini yeniden tanımlama" anı olduğunu duyurdu. Hindu teolojisinin Hindistan'ın merkezinde yer aldığı, dolayısıyla tüm Müslümanların, Hıristiyanların ve diğer azınlıkların onun üstünlüğünü kabul etmeleri ve hayatlarını buna göre yaşamaları gerektiği savunuluyordu.
"Tanrısal" bir Hindistan'ın şafağı olarak 22 Ocak'ın selamlanmasına yol açan şey, Ayodhya'da yeni inşa edilen bir tapınakta en saygı duyulan Hindu tanrılarından biri olan Ram'ın bir putunun kutsanmasıydı. Hindular, Rama'nın kuzeydeki Uttar Pradeş eyaletindeki bu küçük kasabada doğduğuna inanıyor ve bu nedenle burayı kutsal kabul ediyor.
Ayodhya'da uzun zamandır Rama'ya adanmış yüzlerce tapınak bulunuyor. Ancak 22 Ocak'ta kutsanan Ram tapınağı başka hiçbir tapınağa benzemiyor. Tapınak, Babür döneminden kalma Babri Masjid adlı caminin, 1992 yılında Modi'nin iktidardaki Bharatiya Janata Partisi (BJP) ile bağlantılı örgütler tarafından harekete geçirilen bir güruh tarafından yıkılmadan önce yüzyıllar boyunca bulunduğu alana inşa edildi.
16'ncı yüzyıldan kalma caminin yıkılması, bağımsızlıktan bu yana en kötü dini ayaklanmalardan bazılarını tetikledi. Çoğu Müslüman 2 binden fazla insan öldü ve Hindistan'ın resmi olarak laik siyasi düzeninin temellerini sarstı.
Hindistan Yüksek Mahkemesi 2019 yılında aldığı bir kararla caminin yıkılmasını "hukukun üstünlüğünün korkunç bir ihlali" olarak nitelendirdi ancak yine de bir zamanlar bulunduğu yerde bir Ram tapınağının inşa edilmesine izin verdi. Bu, tüm hukuki mantığa meydan okuyan garip bir karardı. Bunun için sunulan tek gerekçe, orada bir tapınak inşa edilmesinin Hindu çoğunluğu sakinleştireceği ve ülkeye barış ve huzur getireceğiydi. Yine de Hindistan'da ve yurt dışında hukukçular tarafından adaleti ters yüz ettiği gerekçesiyle çokça eleştirildi. Karar 1992'de işlenen suç için bir ödül olarak görüldü.
İnşasının yasallığı ve ahlakiliği konusundaki sorular ne olursa olsun, Ayodhya'daki yeni Ram tapınağının sembolizmini hem Hindular hem de Hindistan Müslümanları için görmezden gelmek mümkün değildir.
Modi ve onun Hindu sertlik yanlısı destekçileri için bu tapınak ulusal gurur ve azmin sembolüdür. İçişleri Bakanı Amit Shah'ın kutsama töreninde söylediği gibi, yaklaşık 500 yıl önce Müslüman "işgalciler" tarafından açıldığına inandıkları "derin bir yaranın kapatılmasını" temsil ediyor. Onlar için bu bir zafer sembolü.
Müslümanlar için ise Hindistan'ın bir Hindu ulusuna dönüşmesinin sembolü. Bu, temelinde Müslüman karşıtı nefret ve ayrımcılık olan bir sembol. Örneğin en başından beri "Muslamanon ka ek sthan Pakistan ya kabristan" (Müslümanlar için sadece iki yer var: Pakistan ya da mezarlık) ve "Babar ki auladon ko joote maro" (Babur'un soyuna ayakkabılarla vurun) sloganlarının Ayodhya'daki tarihi caminin yerine bir Ram tapınağı inşa edilmesi için hareket tarafından ortaya atılan başlıca sloganlar olduğunu hatırlıyorlar.
Müslümanlar ayrıca Babri Camii'nin yasa dışı yıkımını takip eden şiddet olaylarında öldürülen, sakat kalan ya da geçim kaynaklarını kaybeden herkesi hatırlıyor. Bu nedenle neredeyse tüm siyasi partilerin tapınağın açılışını desteklediğini ve ülkenin seçkinlerinin -hayatları üzerinde gerçekten güç sahibi olan insanların- bunu açıkça kutladığını görmekten acı ve endişe duyuyorlar.
Nitekim 22 Ocak'ta tartışmalı tapınağın kutsanması münasebetiyle ülke çapında kutlamalar yapıldı. Hindistan'ın birçok yerinde Müslüman karşıtı sloganlar atıldı, camiler ve kiliseler hedef alındı ve Müslümanlara karşı şiddet uygulandığı bildirildi.
Ancak kutsama töreninde Modi, bu hamlenin toplumsal gerginliklerde artışa yol açacağı iddialarını reddetti. "Ayodhya'da Ram tapınağı inşa edilirse yangın çıkacağını söyleyerek korku tacirliği yapanlar vardı" diyen Modi "Onları Ayodhya'yı ziyaret etmeye ve buradaki enerjiyi hissetmeye çağırıyorum. Tanrı Ram ateş değil, enerjidir. Ram sorun değil, çözümdür."
Elbette tapınağın açılmasının geçmişteki tüm anlaşmazlıkların sona ermesi anlamına geldiği iddiası pek çok kişiyi ikna etmedi. Özellikle de bu iddianın Müslüman ya da Babür hükümdarlarının Hindulara karşı işlediği suçlardan bahseden ve destekçilerine bunların intikamını alacağı sözünü veren bir siyasetçiden gelmesi...
Ram tapınağının kutsanması Babri Camii'nin yıkılmasında rol oynayanları da cesaretlendirdi. Birçoğu bu "korkunç" suçta oynadıkları rolü alenen itiraf etti ve gururla basına bu konuda röportajlar verdi. Birçok emekli yargıç, ordu mensubu ve devlet memuru caminin yıkılmasından yana olduklarını ve yeni tapınağın kutsanmasını açıkça kutladıklarını açıkladılar.
Dolayısıyla, Hint askeri jetlerinin kalabalığın üzerine çiçek yaprakları yağdırdığı 22 Ocak töreni, Hindistan'ın Müslümanları ve diğer azınlıklar için bir aydınlanma anıydı. Abartılı kutlamalar sırasında, çoğunlukçuluğun artık Hindistan devlet yapısının tam merkezinde yer aldığı herkes tarafından anlaşıldı.
Ayodhya'daki Ram tapınağı şüphesiz BJP ve ortaklarının Hindu çoğunlukçu ideolojisi Hindutva'nın gücünün bir sembolü olsa da, aynı zamanda Modi'nin kendi siyasi hünerinin de bir sembolüdür. Başbakan tapınağı kutsayarak, istekli bir medyanın da desteğiyle, kendisini ülkedeki Hindu üstünlüğü hayalinin başlıca taşıyıcısı olarak başarılı bir şekilde konumlandırdı. Törenin merkezinde Ram figüründen çok Modi vardı.
Modi'nin seçilmiş bir halk temsilcisinden gücünü tanrısal olana bağlayan bir hükümdara dönüşümünün tamamlandığı 22 Ocak'taki tören, dışarıdan bakan gözlemciler için belki ilginç, hatta eğlenceli bir sosyolojik gösteriydi. Ancak cumhuriyetin temel değer ve ilkelerinin erozyona uğramasından endişe duyan tüm Hintliler ve özellikle de ülkedeki yerlerini sorgulamaya başlayan Müslümanlar ve diğer azınlıklar için bu, gerçek hayattaki bir korku hikayesinin doruk noktasıydı.
Al Jazeera'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.