Afganistan'da 20 yıl geç gelen hassasiyet ve dünya sisteminin düşen maskesi
Afganistan'da 1970'lerden bu yana savaş sürüyor. Bu savaş sürecinde her ne kadar dikkatleri hep devlet dışı aktörler çekse de, insan hakları ihlallerinin temel kaynağı her zaman devletler oldu.
İlk olarak Sovyetler Birliği ve desteklediği yönetim, 2001 sonrasında da ABD öncülüğündeki NATO koalisyonu ve desteklediği yönetim, milyonlarca sivilin ölümüne yol açtı.
Sovyet işgali döneminde Afgan tarımı yok edildi. Amaç, insanların şehirlere göçünü sağlamak ve kırsal kökenli direnişi bitirmekti. Keza ABD işgali döneminde de benzer bir politikayla Afganistan'ın kırsal kesimi vahşi saldırılarla hedef alındı, halk sürekli bir şekilde terörize edildi.
20 yıl geç gelen hassasiyet
Bugün, ABD koalisyonu Afganistan'dan çekilmeye başlarken, Türk medyası, kamuoyu ve dünya, ansızın Afganistan konusunda şaşırtıcı bir hassasiyetle çıkageldi.
2001 yılından bu yana ABD ve Kabil yönetimi her türlü insan hakları ihlaline, işkencelere, sivil katliamlarına, yolsuzluklara, göçlere ve diğer insani krizlere sebebiyet verdi. Afganistan'da sivil alanlar milyonlarca ton bombayla vurulurken, hedefte "Taliban'ı oluşturmakla" suçlanan "Müslüman Afgan sosyolojisi" vardı.
Sovyetler'e, ABD'ye, kısacası dünya sistemine karşı "direnen", dini değerlerin önüne geçen bir "modernleşme" dayatmasını reddeden Afgan toplumu bizzat hedefe oturtuldu. Askeri, siyasi, sosyal, iktisadi her açıdan Afgan toplumunun yok edilmesine çalışıldı. Afgan savaşlarını yakından tahlil eden herkes, işgalci güçlerin bu niyetini kolaylıkla anlayabilir.
Tüm bunlar olurken, bir millet, tıpkı Kızılderililer gibi tamamen yok edilip asimile edilmeye uğraşılırken, maalesef kamuoyunda hiçbir hassasiyet yoktu.
Ancak nedense, ABD çekilmeye başlar başlamaz, ilgili ilgisiz her kesimde ilginç bir hassaslık ortaya çıktı.
Haliyle, bu hassaslığın insani kaygılardan ötürü oluştuğunu söylemek saflık olacaktır.
İnsani kaygılarla ortaya çıktığı belirtilen bunca yazının, sosyal medyadaki paylaşımların, televizyon programlarının 20 senedir değil de bugün başlaması, aslında her şeyin özetidir. Maksat insani kaygılar değil, ABD'nin bölgedeki çıkarlarının korunması ve Afganistan'da bağımsız bir İslami yönetimin kurulmasını engellemek, onu marjinalleştirmektir.
Dünya sisteminin maskesi bir kez daha düştü
Afganistan'da son aylarda yaşananlar, aynı zamanda dünya sisteminin de maskesini tekrar düşüren önemli bir süreç oldu.
Halihazırda ABD ve desteklediği yönetim, ülke genelinde sivil altyapıyı ve üstyapıyı tamamen yıkmak üzere saldırılar düzenliyor. Son birkaç ayda onlarca ev, dükkan, cami, pazar yeri, hastane, okul, üniversite, idari bina, tarihi alan hava saldırılarında yok edildi.
Yüzlerce sivil yaşamını yitirirken, fiilen her gün bölgeden görsel delillerle yayın yapan bağımsız kaynaklar üzerinden bu verileri doğrulamak da oldukça kolay.
Buna rağmen küresel sistemi oluşturan uluslararası oluşumların, devletlerin, siyasi aktörlerin, medya organlarının ve kanaat önderlerinin Afganistan'a dair tek gündemi "Taliban ilerleyişinden duyulan kaygı" oldu.
"İslam Emirliği" kaygıları
Birleşmiş Milletler, Taliban'ın bir "İslam Emirliği" kurması ihtimalinden kaygı duyduklarını söylerken İran, Rusya, Çin, Pakistan, Hindistan gibi bölgesel güçler de "İslam Emirliği" kurulmasını istemediklerini açıkladı.
Dünya sistemi elbette bu isteksizliğin sebebini de "insani kaygılar" ile açıklıyor. Peki, insani konularda bu kadar "hassas" olan dünya sistemi, ABD ve Kabil hükümetinin vahşi bombardımanları karşısında neden hiçbir kaygı ifadesinde bulunmuyor?
Neden Türk medyasının da dahil olduğu uluslararası basın ve sosyal medyada da ortaya çıkan kimseler, bu hava saldırılarından hiç söz etmezken, hararetli şekilde Taliban'ın ne kadar kötü olduğundan dem vuruyor? Sosyal medyada ufak bir araştırma yapılırsa, aslında ABD'nin vurduğu sivilleri gösteren, ama sanki Taliban tarafından hedef alınmış gibi bir algı oluşturma amacıyla kullanılmış onlarca yalan paylaşım görülebilir. Madem Taliban bu denli menfur bir hareket, neden Taliban'ın işlediği suçları göstermek için yalan söylemeye, ABD'nin saldırılarından görseller devşirilmeye ihtiyaç duyuluyor?
Gerçekten son süreç, fikri ve aidiyeti ne olursa olsun, herkes için dünya sistemindeki iki yüzlülüğü ortaya koyan gerçek bir turnusol kağıdı görevi gördü.
Elbette, algıları ideolojik körlüğe maruz kalmayanlar için.
Bu yazıda yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.