Ayasofya ve laiklik: Müslümanlar gücünü kimden alıyor?
"Senin görevin günde beş vakit namaz kıldırmak. Başka da hiçbir görevin yok. Peki sana mı düşmüş yani Anayasa'da laiklik olmasın demek? Sen kimsin ya? Kimden güç alıyorsun kardeşim? Gücünü bize söyle de biz de ona göre hareket edelim. Sen kimin adına racon kesiyorsun?"
Ayasofya Camii imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın'a yönelik bu sözler sosyal medyada gündeme oturdu.
Bu sözler her ne kadar 28 Şubat döneminden, malum kesimin öfke patlamalarından birini andırıyor olsa da, Türkiye'de belirli bir medya kesiminin önde gelen bir mensubuna ait. Sözlerin sahibi Hadi Özışık beyefendi, Boynukalın'ı fitne fesat üretmekle de suçladı.
Özışık beyefendi videoyu gelen tepkiler üzerine kaldırdığını açıkladı.
Sizleri bilmem ama, Özışık beyefendi'nin "had bildirme" maksatlı sözleri, benim aklıma istemsizce, Bülent Ecevit'in meclis kürsüsünden "bu kadına haddini bildirin" buyurmasını getirdi. Tabi bugün Boynukalın, çevresinde Merve Kavakçı'dan daha fazla destekçi bulabildiği için, durum daha farklı seyretti. Belki de daha farklı bir atmosferde bu çıkış, Mehmet Boynukalın görevinin sonlanmasına sebebiyet verebilirdi, kim bilir.
Ayasofya İmamı ve laiklik
Ayasofya Camii'nin imamı olmasının yanı sıra, Boynukalın aynı zamanda İslam Hukuku profesörü.
Peki Boynukalın'ın bu kadar tepki çeken sözleri neydi? Kendisinin sosyal medya paylaşımını olduğu gibi aktaralım:
"1921 ve 24 anayasalarında devletin dini İslam'dı ve laiklik yoktu. Cumhuriyet fabrika ayarlarına dönsün. #AnayasadaİslamOlsun"
Şimdi, neresinden tutalım da bu tuhaf durumu bir yere sığdıralım?
Öncelikle, herhangi bir insan herhangi bir konuda herhangi bir şey söylemek için birilerinden icazet almak zorunda mıdır? Yargı dahil herhangi bir güç, bir insanın iradesine ipotek koyabilir mi? Yargı dahi insanların neyi nasıl söylediklerine müdahale edemez, yalnızca hukuk düzenine göre onlara ceza yahut yaptırım uygulayabilir. Hal böyleyken Prof. Boynukalın düşüncesini söylemiş, kim ne karışır?
İkinci olarak, gerek Ayasofya Camii gibi mühim bir mescide imamlık etmesi, gerekse İslam Hukuku profesörü olması, sanırım Mehmet Boynukalın'ın böylesi bir konuda görüşünü bildirme hakkını kendine fazlasıyla tanır. "Sen alelade bir namaz kıldırma memurusun" denilmesi gayet abes bir çıkıştır.
Üçüncü olarak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak, kendine Müslüman diyen herkesin asli görevi değil midir? "Adam sen de"cilik yaparak bir toplum nereye kadar gidebilir? Bir toplumun ferdi olan Müslümanın en asli görevi, o toplumu ıslah ederek dünyada ve ahirette ileriye taşımaya çalışmaktır. Başimam Boynukalın yalnızca görüşünü beyan ederek bunu yapmaya çalışmıştır. Bir Müslümanın dinini yaşamasına kim ne karışır, kimin üzerine vazifedir bu?
Saymakla bitmez ama biz üç ile iktifa edelim.
Müslümanlar gücünü kimden alıyor?
Şahsen gayet tuhaf karşıladığım bir diğer şey ise, basit bir ifade özgürlüğü meselesinde hemen akla "gücünü kimden alıyorsun?" gibi bir sorunun gelmesidir.
Açıkçası Başimam Boynukalın'ın söyledikleri, bir Müslüman için gayet temel ve basit bir meseledir. Bunları söylemek için hiçbir Müslümanın birinin itici gücüne ihtiyaç duyacağını zannetmiyorum. Konuşmak için birilerinden güç alınması gerektiği kanaatine nasıl varıldığı, apayrı bir toplumsal inceleme konusu olabilir.
Müslümanlar, gücünü elbette alemlerin Rabbi olan Allah'tan almaktadırlar. Her güç fani, Allah'ın gücü ise bakidir.
Diyanet İşleri, Kuran'daki En'am Suresi'nin 162'nci ayetinin mealini şu şekilde aktarıyor:
"De ki: "Benim namazım, (her türlü) ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi âlemlerin rabbi olan Allah içindir."
Diyanet'in aktardığı ayet mealinden, Boynukalın gibi Müslümanların bu "gücü" ve bu "cüreti" kimden aldığı anlaşılıyor.
Ne dersiniz, belki Diyanet'in de bu konuda bazı şeyleri üzerine alınması gereklidir?
Yazıda yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir, Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.