Gazze Müslümanlara ne öğretmeli?
Kıymetli okur!
Bu satırları okuyan her bir kişi muhtemelen 7 Ekim'den bu yana kendisine "Gazze'deki vahşeti sona erdirebilmek için ne yapabilirim? Bu mücadelede benim payım nedir?" diye sormuştur.
Zannederim ki sen de bu soruyu kendine tekrar tekrar soranlardan birisin. Bu dahi tek başına oldukça mühim ve müstesna bir şeydir ki seni en azından bu düşüncen dolayısıyla, bir kardeşin olarak tebrik ederim.
Bu yazı sana, bana ve bizler gibi, bu düşünceler içerisinde kalbi oradan oraya savrulanlara hitap edecek.
Makaleyi sesli olarak dinleyebilirsiniz:
Şüphesiz ki İslam alemi bir asrı aşkın süredir askeri işgallerin getirdiği zillet ve sefaletten muzdariptir. Filistin ve Gazze toprakları bu halin yalnızca bir cüzüdür. Türkistan'dan Arakan'a, Yemen'den Mağrip'e kadar yaşanmakta olan zillet ve sefalet aynı sorunun bir parçasıdır. Sen, ben, bizler işte bu halin ızdırabını yüreğimizde hissediyoruz. İlk yapmamız gereken işte bu durumun adını koymaktır.
İkinci olarak görmemiz gerekir ki bu halden kurtuluş ancak büyük maddi ve beşeri kaynakların kullanılması, organize edilmesi ve uzun vadeli olarak faaliyete geçirilmesiyle mümkündür. Bu denli bir gücü de bireyler değil, ancak ve ancak birey toplulukları olan büyük cemaatler yahut devletler bir araya getirebilir. Bugün Gazze'den Türkistan'a kadar Müslümanların acı çekmesi, kuşatılması ve öldürülmesi, senin ise hiçbir şey yapamıyor olmanın sebebi budur. Organize gücü elinde bulunduran devletler başta olmak üzere kurumsal yapıların, senden oldukça farklı gündemlere ve çıkarlara sahip olmasıdır. Senin umursadığın şeyleri umursamıyor, meselelere senin gibi bakmıyor olmalarıdır. Yani Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır gibi bütün devletler meselenin farkında olmakla birlikte yaşananları pek de umursamamaktadır. Ben devletlerin üçünün adını zikrettim, geri kalan 50 küsur devleti okur kendisi tamamlayacaktır.
Yani kıymetli okur, sen bir Müslüman olarak, başkalarının da birer Müslüman ve birer insan olduklarını, bu sebeple seninle aynı kaygıları taşıyarak harekete geçmelerini bekleyebilirsin. Ancak bu maalesef oldukça saf yürekli bir beklenti olacaktır. Sen, bir Müslüman olarak, bu derdin ve davanda tek başınasın. Eğer sen bir adım atarsan, sen bir çaba gösterirsen, sen emek sarf edersen bir şeyler olacaktır. Aksi halde başkalarından bir şeyler yapmasını bekliyorsan, beklemek bir şey değiştirmeyecektir.
Gazze'de acı ve ızdırap dolu anlar 130 günü aşkın süredir devam ediyor. Sen, yüreğinde az ya da çok Müslümanların derdini taşıyan bir insan olarak, bu süreçte hep bir şeyler yapma ihtiyacı hissettin. Bu his seni sıktı, boğdu, üzdü, zaman zaman ağlattı, hayatını ve yaşantını sorgulattı. Bunlar senin içinde iman ve gayret olduğunun bir delilidir. Fakat bu vesileyle söylemek gerekir ki Gazze'den Türkistan'a kadar bu zulmün yok edilerek adaletin tesis edilmesi, anlık bir gayretle yapılabilecek bir işten, bir 100 metre koşusundan ziyade, upuzun bir maratondur. Yapacakların yarın, önümüzdeki hafta veya bu yıl bir şeyi değiştirmeyebilir. Gazze'de çocukların ölmesine engel olmayabilir. Akan kanı durdurmayabilir. Zira İslam alemini hedef alan saldırılar dün değil, 100 sene önce başlamıştır ve yarın değil, belki onlarca sene sonra duracaktır.
Sen, Müslümanlığının gereğini yapan bir maraton koşucusu olmakla memursun. Bu koşunun hangi yol ve duraklardan geçeceği, nerede ve nasıl son bulacağı Allah'ın bileceği bir iştir. Fakat değişim, ıslah, zulmün düşüşü, adaletin yükselişi uzun yıllar, büyük emekler ve gayretler ister.
Öyleyse kıymetli okur, bir planı, projeyi, Allah yolunda bir çabayı yüklenip yürümeli, derdini çevrene ve insanlara da anlatmalı, bir kartopu gibi büyüyerek yoluna devam etmelisin. Rasulullah'ın daveti gibi bir iken iki, iki iken dört olmalısın. Mekke'nin fethinin nübüvvetten tam 20 yıl sonra geldiğini, Allah Rasulü'nün bu fethe kadar neler yaşadığını, nelere katlandığını unutmamalısın.
Sevgili okur!
Gazze'de yaşananlar sana, bana, bizlere tüm bunları öğretmiş olmalıdır. Bizler Allah'tan başka kimsesi olmayan, haddizatında Allah'tan başka kimseye de ihtiyaç duymayan bir yolun yolcularıyız. Allah ile diliyle söylediklerinden başka bir bağı olmayan kimselerin bu yolda seni destekleyeceğini zannetme. Onların yardımlarını zafere giden yolda bir unsur gibi görme. Zira onların yürüdüğü yol senin yolundan oldukça farklıdır. Onlar "modern dünyanın gerçeklerine" iman ederken sen ise Allah Rasulü'ne indirilen gerçeklere iman etmektesin.
Sevgili okur!
Sen üçüncüleri Allah olan iki kişinin yolundasın. Üçüncüleri Allah olan iki kişiyi bildiğini zannediyorum.
Ebubekir es Sıddîk radıyallahu anh'tan rivayet edildiğine göre o şöyle söyledi:
"Biz mağaradaydık. Müşriklerin ayaklarına baktım. Onlar başımızın üzerindeydiler. 'Ya Rasulallah!' dedim. 'Eğer onlardan biri ayaklarının altına baksa bizi görecek!' Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: 'Ey Ebubekir! Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkında ne düşünüyorsun?'" (Sahih hadis - muttefekun aleyh)
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.