Kadını özgürleştirmek yahut Batı'nın tesettür düşmanlığı
İran'da patlak veren protestolar, Batı'nın şövalye (!) ruhunu bir kez daha uyandırdı.
Dünyadaki insanları, bilhassa da kadınları baskıdan, ezilmekten ve çektiği sıkıntılardan kurtarmayı (!) ilke edinen Batılı şövalye, aşina olduğumuz üzere yeniden tesettürü hedefe oturtmuş durumda.
İşin tuhafı, Batı'nın emperyal bir proje olarak kurguladığı bu tarz yöntemlere, kendi coğrafyamızdan Avrupalılaşmış kimselerin de alkış tuttuğunu görüyoruz. Bir Avrupalı gibi düşünmeyi, yaşamayı, meseleleri onlar gibi ele almayı gelişmişlik addeden kimseler için bu tarz refleksler sergilemek elbette normaldir.
Bu kimselere göre tesettür, "kadının içerisine hapsedildiği bir zindan olup, kadının bundan kurtulması, kurtarılması" gerekir. Öyle ki, İran da şahit olduğumuz gibi, kadınların başörtüsü ve çarşaf yakması bu tarz kişilere göre bir özgürlük eylemidir. İslam'a ve kutsallarına bariz bir hakaret ve saldırı olan bu hareketin normal, hatta kahramanca bir iş olarak lanse edilmesi gerçekten acınası bir durum.
Batılıların "kadını özgürleştirmek" adı altında sunduğu bu tavrın iki yüzlülüğü ve hakikatte İslam düşmanlığından ibaret oluşu, meselelere aşina olan bir kişi için anlaşılması zor bir husus değildir. İran'daki rejimin baskıcı yapısı ve protestoların sebepleri bir yana, meseleye tesettür açısından sergilenen ve İslam'ı hedef alan yaklaşım, Batılı iki yüzlülüğü bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Günümüzde kadının Batı tarafından içerisine hapsedildiği pozisyon tamamen insanlık dışı olmasına rağmen, Batılılar ve Batıcılar ısrarla tesettürü ve İslam'ı suçlamaktadır. Batı'nın kadını "layık gördüğü" yüksek seviye (!) birkaç örnekle izah edilebilir:
- Kadın tamamen bir haz objesi haline getirilmiş, çıplaklık ve teşhir ile kapitalizmin bir reklam unsuru haline getirilmiştir.
- Kadına rol model olarak teşhirci, hazlardan ibaret, zeka ve ilmi kapasiteden uzak kimseler lanse edilmiş, bunlar adeta kanaat önderi haline getirilmiştir.
- Milyonlarca kadın fuhuş sektörüne mecbur bırakılmış, bu sektör "seks işçiliği" adı altında meşru gösterilmiştir. Batı bugün kadının kendi bedenini pazarlaması için yeni sektörler geliştirmekte ve bunu özendirmektedir.
- Batılı düşünce, kadın haklarını "LGBT hakları" ile beraber zikretmekte, cinsel sapkınların isteklerini kadınların hakları ile aynı kategoride ele almaktadır. Bu kadınlara ağır bir hakaret olmasına rağmen Batı bunu ilerleme olarak göstermektedir.
- Kadın, çoğu zaman kendi geçimi için değil, kapitalist üretim ve tüketim süreçlerine dahil olması için çalışmaya özendirilmiş ve gününün neredeyse tamamını atölyelerde, ofislerde, iş yerlerine geçirmeye mahkum edilmiştir. Bu da kadını ailesinden, çocuklarından koparmakta, yeni nesli tamamen kitle iletişim araçlarının insafına terk etmektedir. Erkeklerin çalıştığı birçok iş de böyledir.
- Kadın, adına "moda" denilen tüketim kültürüne angaje kılınmış, bu da kendisini kapitalist düzenin dinamolarından biri haline getirmiştir.
Bu liste uzar da gider. Tüm bunları kadının "kendi rızası" ile yaptığı iddia edilebilir. Fakat aklını kullanabilen bir kişi için, rıza unsurunun da sistem tarafından üretilebilir bir unsur olduğu, sistemin insan nefsine oynayarak rıza ürettiği ve böylece insanı kendi pençeleri arasına aldığı açıktır. Söz gelimi küresel sistem İslami bir sistem olsaydı bugün mevzubahis tartışmayı yapmayacaktık zira bu sistem de İslami hükümlere uygun olarak bir rıza üretecek ve tesettür çok daha yaygın, çok daha kabul edilir bir uygulama halini alacaktı. Bu açıdan siyasi ve felsefi düşünme kapasitesine sahip bir kişinin böyle bir itiraz getirmesi abes olur.
İşte Batı'nın kadını kurtarması gereken asıl hapishane budur. Batılı şövalye kadını özgürleştirmek (!) istiyorsa, onu hapsettiği kapitalist tüketim, cinsel kölelik, maddi bir meta olma ve ailesinden koparılma cenderesinden kurtarmalıdır.
Batı'nın "kadını kurtarma ve özgürleştirme" adı altında İslami değerler sistemine açtığı savaşı meşru gösterme çabaları acınasıdır. Fakat daha da acınası olan, Müslümanlarla aynı dili konuşup Batılılarla aynı şekilde düşünen kimselerin varlığıdır, vesselam.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.