Türkiye’ye gelen Afgan göçmenlerle ilgili ne biliyoruz?
Afganistan Bülteni | İstanbul
Türkiye’ye gelen Afgan göçmenler aslında yeni ortaya çıkan bir problem değil. Afganistan ve Pakistan bölgesinden Türkiye’ye gelen göçmenler uzun yıllardır bu “adetlerini” sürdürüyorlar. Kimileri Türkiye’de kalıyor, kimileri Türkiye’yi Avrupa’ya açılan bir geçiş noktası olarak kullanıyor.
Son günlerde göçmen sayısında yaşanan artışı havaların ısınması ve doğu bölgelerindeki yolların açılmasıyla ilişkilendirmek mümkün. Kış aylarında bu yolların kullanımı oldukça zor, hatta kullanılamaz olduğundan, göçmenler için en iyi alternatif havaların biraz daha yumuşadığı dönemleri tercih etmek. Ancak bu, kış aylarında bu yolların tamamen kullanılmadığı anlamına da gelmiyor.
Bazı göçmenler ucunda ölüm olduğunu bilerek bu zorlu yolları aşmaya çalışıyorlar. Peki kimdir bu göçmenler? Ne istiyorlar? Neden Türkiye’ye geliyorlar?
Konuya medyanın yaklaştığı açıdan bakacak olursak, -daha magazinsel- bu göçmenlerin Afganistan’ı terk etmesinin ana sebebi bölgede varlık gösteren Taliban ve DAEŞ.
Peki bu ne kadar doğru? Bu kadar insan gerçekten de Taliban ve DAEŞ’ten kaçtığı için mi Türkiye’ye Avrupa’ya veya bölge ülkelerine göçüyor? Bence durum böyle değil…
Öncelikle şunun bilinmesi gerekli. Bu insanların oldukça büyük bir kısmı, hayatlarının geri kalanlarını bu göçtükleri yerlerde sürdürmek hayali içinde değiller. Onları “mevsimlik işçi” olarak da düşünebiliriz. Belli dönemlerde çalışırlar, ailelerine para gönderirler ve sonra tekrar ülkelerine dönerler.
Taliban ve DAEŞ’ten mi kaçıyorlar?
Buna kısmen katılmıyorum. Çünkü Afganistan halkınının yaşam şeklini bilen birisi bu insanların uzun yıllardır ülke dışında çalışmayı bir adet haline getirdiğini bilir. Bu da gayet normal bir durum. Çünkü ülkede çalışabilecekleri bir işleri yok. Ya ülke dışında çalışacaklar, ya da Kabil hükümeti güçlerine katılıp ölümle burun buruna bir hayat yaşayacaklar.
Bu göçmenlerin içinden özellikle Hazara kavminden olanlar, Avrupa ülkelerinde yaşamak üzere ülkeden ayrılabiliyor. Uzun yıllar Avrupa’da yaşıyorlar. Kimileri belli dönemlerde ülkelerine geliyor, kimileriyse ayrıldıkları vatanlarına bir daha hiç uğramıyor.
Yazının başında belirttiğim, -Türkiye’yi Avrupa’ya açılan bir geçiş kapısı olarak kullanıyorlar- kısmı tam olarak burada devreye giriyor. Türkiye’nin içinde kısmen de olsa kaçak yollardan rahat bir şekilde dolaşabilen çoğu Afgan asıllı göçmenler, Avrupa’ya geçmek için ülkemizi kullanıyor. Türkiye’nin coğrafi konumu itibariyle de bu oldukça normal bir durum. Müslüman bir ülke olmamızın da göçmenlerin işini oldukça kolaylaştırdığını söylemek gerekli. Çünkü göçmenler yabancısı dahi olsalar, bu topraklara dair bir aidiyet duygusu taşıyorlar.
Toplumu tanımak gerekli
Afganistan’dan Türkiye’ye gelen göçmenlerin ne istediğini tam olarak bilebilmemiz için maalesef onların bizim sorularımıza verdikleri yanıtlar pek yeterli olmuyor. Burada işin içine karşımızdaki toplumu ne kadar tanıyoruz? sorusu giriyor.
Afganistan’daki halkın sosyolojik yaşamı bizim alışık olduğumuz yaşam şeklinden oldukça uzak. İnsanlar, ülkelerinde bir iş imkanı olmadığı için şartlara göre kendilerine yeni bir yaşam şekli belirlemişler. Bu yaşam şeklini, “iş için zorunlu ve vakitli göç” olarak tanımlamak mümkün. Bu yaşam şekli kişilerin bağlı olduğu etnik topluluğa göre farklılık gösteriyor. Yani Peştun olanlar ile Hazara olanların çalışmaktan ve geçinmekten anladığı şeyler aynı değil.
Hazara, Tacik ve Özbekler, Peştunlara göre “daha lüks” yaşadıkları için daha fazla para kazanmaları gerekli ve bu sebeple hem İran ve Türkiye’ye göre daha fazla para kazanabilecekleri hem de daha rahat yaşayabilecekleri Avrupa ülkelerini tercih ediyorlar. Ancak pek çoğu İran’a ulaştığında fikrini değiştirip burada kalabiliyor.
Peştunların, göç olayını en fazla sistemli hale getirmiş olan kavim olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çoğunun hayatında lüks sayılabilecek bir kavram olmadığı, sadece vasat şartlarla geçimlerini sağlamak için çalıştıklarından, iş için göç ettikleri bölgeleri de bu unsurlar belirliyor. Büyük kısmı Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi yerleri tercih ederken, aynı şekilde azımsanamayacak bir kısmı da İran’ı tercih etmekte.
Ancak burada şunu ifade etmek gerekli, İran’ı tercih eden Peştunların neredeyse tamamı “ne iş olsa yaparım” şeklinde birkaç yıl çalışıp, ülkelerindeki ailelerine bakmaya çalışıyorlar. Arap ülkelerini tercih edenlerin azımsanamayacak kadarının ise kendi işleri bulunuyor. Taksicilik, kuru temizleme, tekstil, giyim vb.
Aile içi göç döngüsü
İş için göç etmeler Afganlar için klişe bir hal aldığından, evin büyüğü sayılan bir erkek -genç yaşta birisi- uzun yıllar ülke dışında çalışarak eve bakar. Evlenmesi için gerekli olan parayı da bu şekilde biriktirir, aile içinde başka bireyleri de bu şekilde evlendirebilir (Afganistan’da evlenmek oldukça masraflı bir iştir. Ortalama bir evlilik için en az 10-15 bin dolar bütçe gerekir) birkaç yıl veya daha kısa aralıklarla ailesini ziyaret etmek için ülkesine gider. Bir süre sonra tekrar çalışmakta olduğu ülkeye -büyük ihtimalle kaçak yollardan- geri döner.
Bu aile üyesi yaşlandığında veya başka sebeplerden çalışamadığında, ailedeki başka bir erkek çocuk bunun yerini alır. Döngü bu şekilde devam eder. Afganistan’daki ailelerin kalabalık olmasındaki bir sebep de budur.
Neden pasaport alıp yasal yollardan ülke dışına çıkmadıklarıysa ayrı bir konu. Bunu da kısaca açıklamak gerekirse, Afganistan gibi bir ülkede pasaport almak ülkemizdeki kadar kolay değil. Pasaport vb. işlemleri halletmek, yolsuzluğun başını alıp yürüdüğü Afganistan gibi ülkelerde çok büyük rüşvetlerle halledilebiliyor. Olay öyle bir hal almış ki, kendi ülkesinde pasaport almaya gücü yetmeyen bir Afgan, bir şekilde Pakistan’dan pasaport alabiliyor.
Rakamlar korkutucu
Evet, göçmenler ile ilgili rakamları incelediğimizde ortaya çok korkunç bir tablo çıkıyor. Bundan daha korkunç olanı bu insanların İran, Türkiye veya Avrupa’ya geçebilmek için çıktıkları yolda, insanlık dışı muamelelere maruz kalmaları. Ancak başta da belirttiğim gibi bu göç dalgası yeni ortaya çıkmış bir şey değil. İnsanlar bu zorunlu hali kanıksamış durumdalar.
Göç İdaresi verilerine göre, 2018’in 29 Mart’a kadar olan diliminde 17 bin 847 Afgan uyruklu kaçak göçmen yakalandı. Yakalanan Suriyeli kaçak göçmen sayısı 9 bin 426, Pakistanlı sayısı 5311, Iraklı sayısı 4 bin 270 olarak kayıtlara girdi. Toplam yakalanan kaçak göçmen sayısı ise 47 bin 198.
Sonuç olarak
Havaların daha da ısınmasıyla ülkemize yönelik göç dalgasının daha da artması muhtemel. Sadece ülkemize değil, çok sayıda Afgan aynı dönemde İran ve diğer bölge ülkelerine de iş için göç ediyor.
Göçmenler yakalandıklarından Taliban ve DAEŞ’ten kaçtıkları için buralara geldiklerini söylemeleri gayet normal. Ellerinde bundan daha iyi sığınacak bir sebepleri de yok. Ancak işin aslı tam olarak böyle değil. Detaylı bir araştırma yapıldığında, Afgan göçmenlerin oldukça büyük bir kısmının Kabil hükümetinin kontrolündeki -yani Taliban ve DAEŞ’in olmadığı- bölgelerden geldiği tespit edilebilir.
Ayrıca Taliban savaşçılarının da içinden kış aylarında İran veya Arap ülkelerine çalışmak için gidenlerin olduğu biliniyor. Bu kişiler kışın çalışıp yazın ise Taliban saflarında Kabil hükümeti ve ABD öncülüğündeki yabancı güçlere karşı savaşıyorlar.