Nijer darbesi Batı Afrika'daki çatışma ortamını nasıl etkileyecek?
Batı Afrika'da birbiri ardına yaşanan askeri darbelere bir yenisi daha eklendi. 26 Temmuz günü Nijer'de ordu içerisinden bir grup subay, Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum'u koltuğundan indirerek darbe gerçekleştirdiklerini açıkladı. Darbe girişiminin arkasında, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Birliği Komutanı General Omar Tchiani'nin bulunduğu belirtildi.
Darbe bildirisini deniz, hava ve kara kuvvetlerinden isimlerin bulunduğu 10 subay ilan ederken, darbeden birkaç gün sonra tüm komuta kademesinin darbeye desteğini açıkladığı ifade edildi.
Darbenin ardından subaylar "Anavatanı Koruma Ulusal Konseyi" isimli bir cuntanın kuruluşunu ilan etti. Bu cuntanın başına da General Tchiani'nin getirileceği kaydedildi.
Henüz darbecilerin başarısına ve geçiş sürecine dair net bir şey söylemek oldukça güç. Cuntanın kendisini ordunun komuta kademelerine tam olarak kabul ettirmeyi başarıp başaramadığı bilinmiyor. Bunun da ötesinde siyasi yönetimin tam anlamıyla ortadan kalkması, cuntanın kendi güvenliğini sağlayabilmesi, yeni bir darbenin yaşanması ihtimali gibi bilmeceler de çözülebilmiş değil.
Ancak darbenin ardından yaşanan bir gelişme, Nijer'de yaşanan darbenin Batı Afrika'nın tamamını etkileme potansiyeli barındırdığını gösteriyor.
Bu gelişme, bazı kesimlerin Rus bayraklarıyla sokaklara çıkması.
Nijer darbesinde Rus parmağı mı var?
Darbe sonrasında başkent Niamey'de bazı kesimler, ellerine Rusya bayrakları alarak sokaklara çıktı ve darbeyi kutlayarak cuntaya desteklerini açıkladı. Göstericiler iktidar partisinin binalarını da ateşe verdi.
Bu gösterilerin emsalleri daha önce askeri darbelerin gerçekleştiği Mali ve Burkina Faso'da da yaşanmıştı.
Mali'de Ağustos 2020 ve Mayıs 2021 Burkina Faso'da Ocak 2022 ve Eylül 2022'de yaşanan darbelerin ardından sokaklara dökülen darbe destekçileri Rus bayraklarıyla gösteriler gerçekleştirmişti.
Bu durum, Batı Afrika'nın bu iki önemli ülkesinde ciddi değişikliklerin işaretçisiydi.
Çok uzun süre geçmeden Mali ve Burkina Faso'daki cuntalar, Fransa'nın öncülük ettiği Batılı güçlerle olan güvenlik iş birliğini sonlandırdılar. Fransız güçlerini ülkeden çıkardılar ve Wagner birliklerini ülkelerine davet ettiler. Halihazırda Mali'de resmen, Burkina Faso'da ise gayrıresmi olarak Wagner güçleri konuşlu bulunuyor. Cihat yanlısı gruplara karşı savaşı cunta güçleri ve Wagner koordine ediyor.
Nijer'de de benzer bir gösterinin yaşanması bizlere bu ülkedeki cuntanın da aynı yoldan geçebileceğini gösteriyor. Wagner'in lideri Yevgeny Prigozhin de Nijer darbesinden övgüyle söz etmesi bu yöndeki şüpheleri güçlendiriyor.
Eğer cuntanın Rusya ile ilişkileri Mali ve Burkina Faso'ya benzer bir seyir izlerse Nijer'deki darbe açısından iki seçenekten birisinin geçerli olduğu açıklık kazanacak:
- İlk seçenek, darbenin Rusya tarafından teşvik edilmiş ve Rus Wagner güçleri tarafından fiilen koordine edilmiş olması.
- İkinci seçenek ise darbecilerin Rusya ile iş birliğini daha uygun bir tercih olarak görmesi ve kendi iradeleriyle Wagner ile iş birliğine gitmeleri. Nijer'in son dönemde batı ve doğu sınır hatlarında silahlı grupların etkinliğini kısıtlayamamış olması, ordunun yeni bir partner arama konusunda arayışa geçmesiyle neticelenmiş olabilir.
Her iki seçenek de bizlere, darbenin ardından Rusya'nın güç kazanabileceğini ve bunun Batı Afrika'da işleri daha da karmaşık hale getireceğini gösteriyor.
Nijer neden önemli?
Nijer'i Batı Afrika ülkeleri açısından önemli kılan faktör, ülkenin bölge genelinde cihat yanlısı gruplara karşı savaşın koordine edildiği merkez olma niteliği. Özellikle Mali ve Burkina Faso'daki darbelerin ardından bu ülkelerden çekilmek zorunda kalan Fransa ve diğer Batılı güçler, komuta merkezlerini ve askeri birliklerini Nijer'e kaydırmıştı.
Nijer açısından durumu karmaşık bir hale sokan ve ülkeyi Mali ve Burkina Faso'dan daha stratejik bir konuma yükselten diğer konu ise ülkedeki Amerikan varlığı.
ABD Nijer'de halen askerler ve insansız hava araçları gibi stratejik askeri varlıklarını bulunduruyor. Bu durum Nijer'in olası Rusya ile yakınlaşma sürecini daha sancılı ve zahmetli kılma potansiyeli barındırıyor. Nijer'de aynı zamanda Alman, Fransız ve İtalyan askeri varlığı da mevcut.
Tüm bu durum Nijer'i Batı Afrika'da, başta El Kaide'nin bölgedeki yapılanması Cemaat Nusret el İslam vel Müslimin (CNİM) olmak üzere cihat yanlısı gruplara karşı savaşta stratejik bir ülke haline getiriyor. Mali ve Burkina Faso'dan Batılı güçlerin çekilmesi her ne kadar merkezi yönetimlerin siyasi serbestiyetini artırmış da olsa, Rus Wagner'in askeri kapasitesinin kısıtlı oluşu, cihat yanlısı grupların daha etkin saldırılar gerçekleştirebilmesiyle neticelenmiş ve ciddi güç boşlukları oluşmuştu. Nijer'de de benzer bir sürecin yaşanması muhtemel. ABD, Fransa ve diğer Batılı güçler Nijer'den çekilirse hem Nijer'de doğacak boşluk söz konusu gruplarca doldurulacak hem de Batılı güçler Mali ve Burkina Faso'ya neredeyse hiç müdahil olamaz hale gelecek.
Batılı güçler arasında asıl aktör konumundaki ABD'nin Nijer'de kalmak için ne kadar enerji harcayacağı da bir muamma. Halihazırda önceliğini Çin ve Rusya ile rekabet kapsamında Pasifik ve Doğu Avrupa'ya kaydıran ABD, kendisinden ziyade Avrupa için daha öncelikli bir güvenlik meselesi olan Batı Afrika'da kalmak için ne kadar uğraşacak? Askeri ve siyasi bürokrasisini ne denli seferber edecek? Böyle bir arayışa girişecek mi? Yoksa cunta yönetiminin kendisinden talep etmesi halinde Nijer'den sorunsuz bir şekilde çıkıp farklı bölgelere mi konuşlanacak? Bu soruların cevaplarını önümüzdeki aylarda daha net görebileceğimizi zannediyorum.
Bir diğer konu, Batılı güçler açısından fiilen Batı Afrika ve Sahel bölgesindeki savaşın komuta merkezi olan Nijer'in elden çıkması halinde yeni merkezin neresi olacağı. Bu konuda her bölge ülkesinin kendisine has sorunları var ve ideal bir merkez bulmak oldukça güç.
- Batı Afrika'da Batı'nın yakın müttefiki olan Çad bu bölgeye oldukça uzak.
- Bir diğer müttefik olan Nijerya da aynı uzaklık sorunundan muzdarip. Ayrıca Nijerya'nın bölgeye yakın olan kuzey kesimi de düzen ve istikrardan tamamen yoksun.
- Senegal'den Benin'e uzanan hat üzerindeki kıyı ülkelerinin güç ve istikrar açısından ideal bir partner olabileceğini söylemek oldukça zor.
- Güney kesimi bu bölgeye kısmen yakın olan Cezayir, Batı blokundan ziyade Rusya'ya yakın olduğundan böyle bir misyon için ideal bir partner değil.
- Batı ile iyi ilişkilere sahip olan Fas ise yine Çad gibi bölgeye çok uzak.
- Geriye kalan tek gerçekçi seçenek ise Moritanya. Moritanya konusunda dikkat çekici olan husus, bu ülkenin cihat yanlısı gruplarla bir tür fiili "saldırmazlık" rejimi içerisinde olması. Moritanya'nın Batılılarla buradaki savaş hususunda doğrudan iş birliği içerisine girmesi bu durumu sona erdirecektir. Moritanya'nın 2000'li yılların başından itibaren cihat yanlısı grupların doğal bir etki sahası olması, aynı zamanda Mali ile sahip olduğu 2236 kilometrelik devasa sınır işleri daha da zorlaştırıyor. Böyle bir ittifaka girmesi halinde Moritanya, Mali'deki CNİM'in saldırmazlık rejimini sona erdirerek, kontrolü imkansız olan çöl bölgelerinden ülke içine sızmasını engellemesi muhtemel değil. Bu doğrultuda, Moritanya'nın böyle bir adıma ikna edilmesi için Batı'nın büyük bir "al-ver" ilişkisine girmesi gerekiyor. Bu ilişkiye girilse dahi Moritanya'nın buna razı olup olmayacağı belirsiz.
Toparlayacak olursak, Nijer'deki askeri darbenin ardından ortaya çıkan Rusya ile yakınlaşma ihtimali, Batı'nın bölgedeki etkinliğini büyük oranda kısıtlama ve cihat yanlısı gruplara karşı savaşı sekteye uğratma potansiyeli barındırıyor. ABD'nin bölgedeki Batı varlığını koruma hususunda ilgisiz davranması halinde Avrupa'nın tek başına Nijer'de tutunabilmesi yahut yeni bir merkez bulabilmesi de oldukça zor.
Şimdilik Nijer cuntasının nasıl bir strateji izleyeceği hakkında tahminde bulunmak kolay değil. Cuntanın yeni bir darbeye açık olması ve istikrarın sağlanmasındaki güçlük de cabası. Söz gelimi Batı, Rusya ile yakınlaşan cuntayı ortadan kaldırmak için darbe içerisinde bir başka darbeye de niyetlenebilir ki bu da Batı Afrika'da alışılmadık bir durum değil.
Ancak şu oldukça açık: Batı Afrika'da bizleri dikkatle izlenmesi gereken yeni bir süreç bekliyor.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.