Abed Abou Shhadeh

Abed Abou Shhadeh

Trump'ın Gazze planı ciddiye alınmalı

Trump'ın Gazze planı ciddiye alınmalı

New York Times geçtiğimiz günlerde gazeteci Ezra Klein'ın yer aldığı viral bir görüş videosu yayınladı. Donald Trump'ın siyasi stratejisini analiz eden Klein, ABD başkanının yaptığı her açıklamanın ciddiye alınmaması gerektiğini öne sürdü.

Videoda Trump'ın yaklaşımının, yönetiminin gerçek gündemini sessizce ilerletirken, kamuoyunun dikkatini çekmek için tasarlanmış bir dizi çirkin açıklama yapmaya dayandığı belirtiliyor.

Klein'ın argümanı, Trump'ın eski kıdemli danışmanı Steve Bannon'ın Trump'ın ilk döneminde yönetimin çalışma tarzını detaylandıran görüşleriyle destekleniyor.

Klein'ın iddiaları, liberal solun Trump'ın siyasi veya askeri gücü olmayan savunmasız topluluklar üzerindeki somut etkilerini hafife alma konusundaki kayıtsızlığını neredeyse distopik bir şekilde ortaya koyuyor.

Trump'ın ilk başkanlığı, göçmenlerin sınır dışı edilmesi, İran nükleer anlaşmasının iptal edilmesi, ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınması ve İsrail ile Arap devletleri arasında normalleşme anlaşmaları yapılması gibi konularda açık bir ciddiyet sergiledi.

Trump'ın sadece ciddi bir muhalefetle karşılaştığında başarısız olduğu iddia edilebilir. Ancak Küresel Güney için -özellikle de kanlarını harcanabilir gören iki partili bir Amerikan konsensüsü altında acı çeken Filistinliler için- Washington Demokrat bir kisve altında soykırım getirdi ve şimdi Cumhuriyetçi liderlik altında tehcir tehdidinde bulunuyor.

Trump Gazze'den iki milyon Filistinlinin nakledilmesinden bahsederken, iki kritik noktanın göz önünde bulundurması gerekiyor. İlk olarak, Gazze'deki soykırımın başlangıcından bu yana İsrail ve Siyonist hareket, nüfus transferi hedefini her ne şekilde olursa olsun ilerletmek için hiçbir çaba ve masraftan kaçınmadı.

Siyasi yaşam çizgisi

Anketler Yahudi İsraillilerin yaklaşık yüzde 80'inin böyle bir hamleyi desteklediğini gösteriyor. Başta Başbakan Binyamin Netanyahu olmak üzere birçok İsrailli siyasetçi için bu transfer, iç istikrarsızlık ortamında siyasi konumlarını korumak için potansiyel bir can simidi olarak görülüyor.

Soykırım sırasında İsrail solu, yerleşimcileri silahlı Filistin direnişinden korumanın zorluğundan korkarak güvenlik endişeleri nedeniyle Gazze'ye yeniden yerleşime karşı çıkmıştı. Ancak başarılı bir transfer ihtimaliyle birlikte İsrail kamuoyu Gazze'ye yeniden yerleşme fikrini giderek daha fazla kabul ediyor, hatta benimsiyor gibi görünüyor.

Transfer ve etnik temizlik kavramlarının İsrail toplumu ya da liderliği için yeni olmadığını hatırlamak çok önemli. Siyonizm'in başlangıcından bu yana, bu fikirleri desteklemek için sürekli bir çaba sarf edildi ve bu çaba, yaklaşık 750 bin Filistinlinin topraklarından zorla sürüldüğü ve komşu ülkelerde mülteci konumuna düştüğü Nekbe ile doruğa ulaştı.

Trump'ın Gazze'yi devretme planıyla ilgili ikinci önemli nokta ise ABD liderinin tarihsel olarak sadece ülke içinde ya da uluslararası alanda ciddi bir siyasi dirençle karşılaştığında başarısız olduğu.

Şu anki gerçek şu: Gazze'deki Filistinliler, kamuoyunda büyük yankı uyandıran bir soykırıma maruz kaldılar. Amerikan yapımı bombalar nedeniyle ölen çocukların üzücü görüntüleri her gün medyayı dolduruyor Ancak Batı, taban hareketleri ve cesur öğrenci protestoları dışında büyük ölçüde sessiz kaldı. Bu arada ABD, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Lahey'deki faaliyetlerini istikrarsızlaştırmak için yeterli baskıyı uyguladı.

Trajik bir şekilde, Batı toplumları yaygın protestolara tanık olurken, Arap hükümetleri ve Filistin Yönetimi savaş karşıtı gösterileri acımasızca bastırdı ve soykırım sırasında İsrail ile diplomatik ve ekonomik bağlarını sürdürdü. Sözde kırmızı çizgileri sadece Filistinlilerin kendi topraklarına nakledilmesini önlemekti.

Şu ana kadar Arap devletlerinin Trump'ın transfer planına karşı çıkmaları, Filistinlilerin çektiği acılar karşısında duydukları ahlaki öfkeden değil, mültecilerin kendi topraklarına geçmesi halinde kendi ulusal güvenliklerinin istikrarsızlaşacağı endişesinden kaynaklanıyor gibi görünüyor.

Bu nedenle onların itirazlarını etik bir tutum olarak ciddiye almıyorum. Onların direnişi Filistinlilerin ülkelerine fiziksel olarak yerleştirilmesine karşı, naklin kendisine değil. İsrail ve Trump Filistinlileri Antarktika ya da Mars'a yerleştirmeyi teklif etseydi, Gazze'de en az 18 bin Filistinli çocuğun ölümü sırasında sessiz kalanların herhangi bir itirazda bulunacağından şüpheliyim.

Savaş hazırlığı

Trump'ın transfer planını açıklamasından bu yana İsrail, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını ihlal ederek ve yeni askeri operasyonlara hazırlanarak bu gerçeğe agresif bir şekilde hazırlık yapıyor.

ABD'nin desteğini arkasına alan İsrail, İsrailli rehinelerin ailelerinin ve kamuoyunun tepkisinden korktuğu için ateşkesi resmen iptal etmeden ihlal etmeye razı oldu. Ancak Hamas'ın İsrail'in ihlallerini gerekçe göstererek esir takasını askıya aldığını açıklamasının ardından İsrail savaş durumuna geçerek yedek askerlerini çağırdı.

Bana göre İsrail'in bu hazırlığı bir blöf değil, tehciri askeri yollarla gerçekleştirmeye yönelik gerçek bir niyeti yansıtıyor. Bu, Gazze'nin tamamen yeniden işgalini değil, Nekbe sırasında kullanılan stratejileri akla getirecek şekilde Filistinlileri kaçmaya zorlamak için acımasız bombardımanları, açlığı ve yaşanamaz koşulların yaratılmasını içerebilir.

İsrail'de bu planla ilgili yaygın söylem, Trump'ın planını sadece Gazze için değil, aynı zamanda işgal altındaki Batı Şeria ve İsrail'in Filistinli vatandaşları için de bir fırsat olarak görme yönünde. Batı Şeria'nın kuzeyinde on binlerce insanı yerinden eden askeri operasyonlar ve İsrail'in saldırı düzenleyenlerin ailelerini Gazze'ye sınır dışı etmeye yönelik bir yasayı onaylaması (şu anda üç Filistinli İsrail vatandaşı sınır dışı edilmekle karşı karşıya) bu daha geniş gündemin açık göstergeleri.

Batı dünyasının, "özgür dünyanın liderinin" iki milyon insanı zorla sürme tehdidine kayıtsız kalması sadece Küresel Güney'i değil Arap ülkelerini de endişelendirmeli.

Ortadoğu'daki istikrarsızlık halihazırda Suriye lideri Beşar Esed'in devrilmesine, Hizbullah'ın Lübnan'daki etkisinin azalmasına ve direniş ekseninin ağır darbeler almasına yol açtı. Trump'ın yakın zamanda Filistinli mültecileri kabul etmedikleri takdirde Ürdün ve Mısır'a yapılan yardımları kesme tehdidi de göz önünde bulundurulduğunda, diğer bölgesel rejimlerin ortaya çıkan kargaşadan sağ çıkacağının garantisi yok.

Sonuç olarak, Trump'ın zorla yerinden edilme konusundaki açıklamalarının sadece başka bir taktiksel dikkat dağıtma olduğunu varsaymak için hiçbir neden yok. Tam da Filistinlilerden bahsettiği için, her kelimeye çok dikkat etmeli ve en kötüsüne hazırlanmalıyız.

Buna ek olarak, dünyanın bütün bir nüfusu etnik olarak temizleme planına kayıtsız kalması, Filistinlilerin de bu kayıtsızlığa boyun eğeceği anlamına gelmez. Filistinliler evlerini terk etmenin tehlike geçtiğinde geri dönebilecekleri anlamına geldiğine sadece 1948 Nekbe'si sırasında inandılar. O zamandan bu yana, yerlerinden edilmelerinin asla geçici olmadığını öğrendiler.

Eşi benzeri görülmemiş zorluklarla karşılaşmalarına rağmen 400 bin Filistinli soykırım sırasında Kuzey Gazze'de kaldı. Açlığa, ilaçsızlığa ve korkunç yaşam koşullarına katlandılar ve yine de kaldılar.

Şimdi Gazze halkı yeniden direnmeye hazırlanıyor. Yaklaşan nakil planları Gazze'nin içinden yeni bir anlatıyı şekillendirmeye başladı bile: Zorla yerinden edilmeye doğrudan meydan okuyan ve vatanlarında kalma hakkı için mücadele eden bir anlatı...


Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı toplam 2772 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
1 Yorum
    Abed Abou Shhadeh Arşivi