Türkiye'nin Afganistan politikası ve Taliban'ın tanınması
Ankara, Taliban’ın imajının yenilenmesi hususunda her ne kadar başı çeken aktör olarak öne çıksa da Türkiye’nin yanı sıra diğer birçok ülkenin de bu konuda girişimlerde bulunmasından ötürü İslam Emirliği’nin uluslararası platformda tanınması meselesi artık kaçınılmaz bir hal almıştır.
Taliban geçtiğimiz Ağustos ayında Kabil’i ele geçirmesinden bu yana Afganistan İslam Emirliği’nin uluslararası kamuoyu tarafından resmi olarak tanınması için çalışmalar yürütmektedir. Taliban’ın 1996-2001 yılları arasında ilk kez ülkeyi kontrol ettiği dönemde, bu yönetim sadece Pakistan, Suudi Arabistan ve BAE tarafından tanınmıştı. Bugün henüz hala hiçbir devlet Taliban’ı resmi olarak tanımadı.
Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13 Mart tarihinde Antalya Diplomasi Forumu çerçevesinde gerçekleştirdiği bir açıklamasında Afganistan’ın sorunlarının çözülmesi için sadece insani yardımların tek başına yeterli olamayacağını ve dünya ülkelerinin İslam Emirliği’ni diplomatik olarak tanımak için girişimlerde bulunmaları gerektiğini söyleyerek bu adımın atılması hususunu açık bir şekilde dile getiren ilk yabancı siyasi lider oldu.
Çavuşoğlu’nun açıklaması, Türkiye ile Katar’ın, Kabil ve diğer şehirlerdeki uluslararası havaalanlarını beraber idare etmek için Taliban ile anlaşmaya varmak üzere olduğu haberleri bağlamına dahil edilebilir.
Çavuşoğlu: Taliban yönetimini tanıma konusunda acelemiz yok
Antalya’daki forum, Taliban’a yönelik uluslararası izolasyonun çözülmeye başladığına dair sinyaller verilmesi adına bir fırsat oldu. İslam Emirliği’nin Dışişleri Bakanı Emirhan Muttaki, bir etkinlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile buluştu. Bu buluşma kendisinin Kasım ayında Pakistan Başbakanı İmran Han’a yaptığı ziyaret sonrası bir devlet lideri ile gerçekleştirdiği ikinci görüşme oldu.
Buna ilaveten, Taliban temsilcileri Bahreyn, Finlandiya, Kırgızistan, Lübnan, Katar, Somali, Türkiye, Özbekistan ve Venezuela dışişleri bakanları ve ABD’nin Afganistan özel temsilcisi Thomas West ile de temaslarda bulundu.
Antalya’daki gelişmeler, aylardır yoğun bir şekilde devam eden Taliban diplomasisinin verdiği meyvelerdi. Taliban’ın yaptığı açıklamaya göre grup, ülkenin kontrolünü sağlamasının ardından birçoğu çoklu zirve olmak üzere 135 resmi diplomatik toplantıya iştirak ederken bu toplantıların 22 tanesine katılan Türkiye bu hususta en aktif ülke olarak öne çıktı.
Ankara’nın İslam Emirliği ile ilişkileri
ABD’nin Afganistan’dan çekilmeyi kabul ettiği anlaşmanın imzalanması sürecinde Doha yönetiminin oynadığı rol nedeniyle Taliban ile çok sıkı ilişkiler tesis eden Katar haricinde Türkiye, Taliban ile çalışma hususunda en başta gelen devlet oldu. Bu ilişki, ekim ayında Çavuşoğlu’nun daveti üzerine Ankara’ya gelerek ikili ilişkiler, ticaret, insani yardım, mülteciler ve hava sanayii üzerine temaslarda bulunan Taliban heyetinin ziyareti ile başladı. Bu heyetin aynı zamanda Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanı, Türkiye’de ikamet eden alimlerden müteşekkil heyetler, Türk Kızılay’ı ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile de görüşmeler gerçekleştirmesi iki ülke arasında filizlenen ilişkinin önemli bir bileşeni olan insani yardım meselesinde din kardeşliğinin de kullanılacağına işaret etti.
Ocak ayında yaptığı açıklamada “Herkes ülkeyi terk edip, diplomatik kurumlarını kapatırken biz Afganlara yardım etmek için Afganistan’da kaldık” diyen Türk Büyükelçi Cihad Erginay iki ülke arasında derinleşen bu ilişkilerin en kritik temas noktalarından birisi olarak göze çarpmaktadır. Türkiye, büyükelçinin bu açıklamasından yaklaşık iki ay kadar sonra Mezar-ı Şerif şehrinde de bir konsolosluk açarak Afganistan içindeki diplomatik kadrosunu da genişletti.
Afganistan’daki 34 vilayetin en az 13 tanesine ulaşarak ülkeye en fazla insani yardım ulaştıran ülke de yine Türkiye oldu. Bu yardımlar sadece devlet eliyle değil aynı zamanda aralarında Kızılay, İHH, Beşir Derneği, HAYDER, Hayrat İnsani Yardım Derneği, Uluslararası Mavi Ay ve Türkiye Maarif Vakfı gibi Türkiye’nin önde gelen STK’larının bulunduğu birçok kurum aracılığı ile de Afganlara ulaştırıldı. İlk etapta gönderilen yardımlara ilaveten İHH, özellikle tarım alanında işbirliğini arttıracak projeler üretmek ve Gazni’de bir yetimhane kurmak için Taliban ile birlikte çalışmaya başladı. Maarif Vakfı da benzer şekilde birkaç Afgan-Türk okulu açtı ve yakın gelecekte bu okulların sayısını arttıracağını açıkladı.
Türkiye devletinin Afganistan’daki hedeflerinden bir diğeri de eğitim sektörünün güçlendirilmesidir. Bu ayın başında Erginay ile Taliban’ın Yüksek Öğrenim Bakanı Abdülbaki Hakkani ile bir araya geldi ve toplantıda büyükelçinin eğitim işleri danışmanı ile Türkiye Eğitim Vakfı Başkanı da hazır bulundu. Bu toplantıdan sonra vakıf üyeleri ve Kabil Üniversitesi Rektörü'nün de katıldığı diğer yan görüşmeler sırasında Hakkani, Türkiye’yi (Osmanlı dönemini kast ederek-mütercim) İslam ümmetinin lideri olarak dini ve modern bilimler müfredatlarının standartlaştırılması meselesinde yardım etmeye çağırdı.
Ankara ayrıca Aliabad Eğitim Hastanesi için yeni bir yenidoğan merkezi inşa edeceğine ve Afgan Uluslararası Üniversitesi için de uzaktan eğitim programı hazırlayacağına dair söz verdi.
Ticaret alanında da MÜSİAD ve Afgan-Türk İşadamları Derneği heyetleri ile Taliban yetkilileri arasında görüşmeler gerçekleştirildi. Her iki kurum da Afganistan’da yatırım yapma hususundaki isteklerini ifade etti.
Taliban’ın tanınması kaçınılmaz
Tüm bu adımlar ve diğer gelişmeler, Taliban yönetiminin hukuki olarak tanınmasına yönelik resmi adımların birçok ülke tarafından atılmasının an meselesi olduğunu ve en azından birkaç devletin yakın-orta vadede bu yönde açıklamalar yapacağının birer göstergesidir. Taliban, yönetimde olduğu ilk seferden farklı olarak bu kez uluslararası sistem ile çok daha yakın ilişkilere sahip bir pozisyondadır.
34 farklı devlet, farklı seviyelerde Taliban yetkilileri ile gerçekleştirdiği temaslarla, her ne kadar Taliban’a BM’de henüz bir koltuk tahsis edilmemiş olsa da Afganistan’daki yeni yönetimin uluslararası ortamda tanınmasının artık kabul edilen bir gerçek olduğunu gözler önüne serdi.
İslam Emirliği’nin ilk dönemindeki düşmanca sabıkası, El Kaide'ye ev sahipliği yapması ve Afganistan topraklarının 11 Eylül olayları ve diğer terörist saldırı süreçlerinde kullanılmasına izin vermesi nedeniyle Batılı devletler Taliban’ın resmi olarak tanınması hususunda göreceli olarak daha temkinli davranacaktır. Bununla birlikte Batı dünyasının Afganistan’daki insani yardım faaliyetleri ile diplomatik temasları zaman geçtikçe artarak devam edecektir.
ABD açısından en önemli mesele Taliban’ın, Afganistan topraklarının yurt dışındaki terörist saldırıları için herhangi bir aktör tarafından kullanılmasına müsaade etmeyeceğine dair taahhüdünü yerine getirip getirmeyeceğidir. Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Ofisi tarafından yayımlanan 2022 Dönemlik Tehdit Değerlendirmesi raporuna göre şu anda üst düzey El Kaide liderleri “Afganistan içinde yeterli operasyonel varlığa sahip değildir.” Washington yönetimi, her ne kadar şimdilik idare edilebilir olsa da bu meseleyi yakından takip etmeye devam etmelidir.
ABD yetkilileri aynı zamanda Taliban’ın imajının tazelenmesi ve grubun uluslararası sisteme yeniden dahil edilmesi hususunda Türkiye’nin üstlenmiş olduğu liderlik vasfı ile alakalı gelişmeleri yakından takip etmelidir. Bu nedenle, Ankara ile Türkiye’nin bu cephede kaydettiği ilerlemeler hususunda sürekli diyalog halinde olunmalı ki Amerikalı yetkililer, Taliban’ın yeniden filizlenmekte olan bir idari varlık olarak giriştiği faaliyetler hakkında geniş çaplı bilgiye sahip olabilsin.
Aaron Y. Zelin tarafından kaleme alınan ve Washington Institute'ta yayınlanan bu makale Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Makalede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.